Arabasız ve plansızız
Hüzünlü bir sabaha uyanıyoruz, güzelim bahçemizden valizlerimizi sürükleyerek verandaya çıkıyoruz. Son kahvaltımızda Anita bize küçük şıklıklar yapmış. Duygusal bir vedalaşma yaşıyoruz. Bizim şoförün bizi alma saati geliyor verandada sallanan sandalyelerde bekliyoruz. Burada her şeyin gecikmesine alışığız o yüzden telaş etmiyoruz. Yan binanın kapısında adalet terazisi var, adliye binasıymış. Bizim kaldığımız evden daha büyük değil, kaç gündür burada kalıyoruz ama öyle kapısını aşındıran insanlar görmedik. Yani bizdeki gibi çok müşterisi yok. Giderayak önünde hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. O sırada bizim yurdum insanlarının şoförü mobilette bir adamla geliyor. Onun arkadaşının işi çıkmış gelemeyecekmiş, bize yanında getirdiği o kişi yardımcı olacakmış. Haydaa, çok sinirleniyoruz tabii, bize böyle bir şey sunmasalar biz dün otobüse atlayıp Trinidada gitmiştik çoktan.
Yan binanın kapısında adalet terazisi var, adliye binasıymış. Bizim kaldığımız evden daha büyük değil, kaç gündür burada kalıyoruz ama öyle kapısını aşındıran insanlar görmedik. Yani bizdeki gibi çok müşterisi yok.
Mecburen peki deyip bekleyeme başlıyoruz. Ortalıkta gelen giden yok, o da ne bizim hemşeriler geliyor arabalarıyla, biz duracaklarını sanırken bize arabanın penceresinden el sallayıp gidiyorlar. Aynen selamsız bandosu gibi, birbirimize bakıp kalıyoruz. Anitada bizimle, o da bize bakıyor acıyan gözlerle.
Mobiletteki adamın bir taksiyle gelip bizi almasını bekliyoruz uzun bir süre. Canımız çok sıkkın, Anita bize kahve yapıyor, teselli etmeye çalışıyor. Uzun bekleyişten sonra mobiletteki adam geliyor ama istediği fiyat bizimkilerin şoförüyle aynı değil, çok para istiyor. Biz öyle anlaşmadığımızı söylüyoruz, tatsız bir tartışmaya giriyoruz. Bu fiyata arabasını kiralayamayacağımızı söylüyoruz, adam da söylenip duruyor. Biz vazgeçip kenara çekiliyoruz, Anita ve eşi adama İspanyolca bir şeyler söyleyip duruyor ama sonuç değişmiyor. Arabasız ve plansızız. Otobüs saati de geçti, dokunsalar ağlayacağız nerdeyse. Yurdum insanlarına söylenip duruyoruz, her yerde birbirimize kazık atmakta üstümüze yok.
Pınar ve Mert dün taksi kiraladığımız durağa gidelim diyorlar. Oradaki taksicilerle konuşuyoruz, 5 günlüğüne istediğimizi ve Trinidada kadar gideceğimizi söylüyoruz. Bunun için bakımlı bir araç ve İngilizce bilen şoför istiyoruz. Uzun pazarlıklar sonucu ortak bir fiyatta istediğimiz aracı ve İngilizce bilen şoförle anlaşıyoruz.
Kırmızı ve 1956 model bakımlı bir Ford marka arabayla evimize gidip valizleri alıyoruz, herkesle vedalaşıp ayrılıyoruz. Bu akşam Matanzasta olmalıyız ve yolumuzun üzerindeki bir çok yeri gezerek gideceğiz. Keyfimiz yerine geliyor ama yol ilerledikçe bir gariplik olduğunu fark ediyoruz. Ana yola çıkmıyoruz Pınar Del Rioya doğru gitmemiz gerek, nereden nasıl gidildiğini bildiğimiz için doğru yolda olmadığımızı anlamamız çok sürmüyor. Acaba nereye gidiyoruz
Kübanın ekonomik reformlarına marksist bir bakış
Çeviri: Selçuk Işık
Editörün notu: ABD ile Küba arasında yeniden kurulan ilişkiler, özellikle ABD Başkanı Barack Obama'nın Küba'ya yaptığı tarihi ziyaret, tüm dünyada Küba dostlarının haklı olarak kaygılanmasına neden oldu. Bu "süreç"in dikkat çekmeyen bir boyutunu ise Küba'daki ekonomik gelişmeler oluşturuyor. ABD'de faaliyet yürüten Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi'nin (PSL) yayın organı Liberation'da yayımlanan Brian Becker imzalı bu makale, yazılış tarihi 21 Eylül 2010 olmasına rağmen güncelliğini koruyor. Küba'daki sürecin marksist bir değerlendirmesi için, ABD'li komünistlere kulak kabartırken, Küba'da sosyalizmin zaferine duyulan inançla birlikte...
Genel olarak komünistlerin, özellikle de Sosyalizm ve Kurtuluş Partisinin (PSL) Küba Devrimi konusundaki konumlanışını belirtmesi her zamankinden daha önemlidir.
Kapitalist medya, hükümet, akademisyenler ordusu ve düşünce kuruluşlarının siyaset uzmanları Küba Devriminin geldiği güncel aşamayı tanımlamakla ve geçtiğimiz haftalarda Küba ve münferit liderleri tarafından yapılan başlıca siyasi ve ekonomik beyanlara değer biçmekle meşguller.
Kapitalist hükümet ve onun düşünürlerinin aksine, bizler PSL olarak Küba Devriminin partizanlarıyız. Kapitalistler Kübanın her zayıflığını Küba Devrimine ve sosyalizm davasına saldırmak, onu zayıflatmak ya da devirmek için bir fırsat olarak görüyorlar. Biz ise Küba ve sosyalizmin militanca savunulmasını teşvik etmeye çalışıyoruz. Sorunlarını, çelişkilerini ve politikalarını İmparatorluktan farklı bir amaçla değerlendirmeye alıyoruz. Zira Küba meselesi üzerinden yapılan fikirler savaşımı günden güne şiddetlenmekte olan küresel sınıf mücadelesinin ayrılmaz parçasıdır.
Küba hükümeti yakın zamanda 500.000 gibi oldukça fazla sayıda işçinin artık kamu sektöründe istihdam edilmeyecek olmasını da kapsayan önemli bir ekonomik yeniden yapılanmaya gidildiğini ilan etti. Reformlar üstelik özel sektör denen şeyin genişlemesine katkıda bulunacak ve bu da kâr üretmek amacıyla örgütlenen özel mülkiyete ait girişimlerin oluşması anlamına geliyor.
Kübada halihazırda özel sektör bulunuyor ama sınırlandırılmış durumda ve başkalarının iş gücünü kullanmaktan çok serbest mesleğe dayalı. Taksi şoförlüğü, restoranlar, berber ve kuaförler, mekanikerler ve çiftçiler bu özel iş alanlarından ve mesleklerden bazıları. Özel sektörde çalışan insan sayısı yüzbinleri bulur.
Gelinen noktada cevapsız kalan soru ise; Küba hükümetinin özel mülkiyete ait işletmelerin iş gücünü kiralama (ve dolayısıyla sömürme)ve sermaye üretme ve biriktirme konusundaki haklarını kanunen değiştirmeye hazırlanıp hazırlanmadığı.
RUSYA VE YENİ EKONOMİK POLİTİKA (NEP)
Komünist bir hükümetin özel pazarın genişlemesine başvurması ilk defa yaşanan bir şey değil.
Vladimir Lenin liderliğindeki Rusya uğursuz bir ekonomik krize müdahale ederek 1921 yılında buna benzer bir politika izlemişti. Lenin, kapitalist yöntemlere bu geri dönüşü, Bolşeviklere kabul ettirilen acı ama geçici bir gerileme olarak niteledi.
Bolşevik deneyimini inceleyelim. 1921de Lenin liderliğindeki Bolşevikler, özel kapitalist bir pazarın çarpıcı biçimde genişlemesine imkan sağlayan Yeni Ekonomik Politikayı (NEP) uygulamaya koydu. Üç yıllık iç savaşın ardından yeni sosyalist ekonomi çökmüştü ve kamu sektörü planlı bir ekonomiyi sürdürülebilir kılacak kaynağı sağlayamıyordu. 1921 yılının ekonomik verimi 1914e kıyasla yüzde 86 oranında düşmüştü ve çiftçiler sosyalist hükümete düşman olmaya başlıyordu.
NEP yasaları, üretimi o zamanlar yürürlükten kalkmış bir yöntemle canlandırmış oldu. Başkalarının emeğini sömüren kimileri çok zenginleşerek paçayı kurtardı. Yine de NEP komünist hükümetin ayakta kalmasına imkan verdi. Yanısıra zengin ve yoksul ayrımına yol açtı. Özellikle kır burjuvazisi güçlenerek sosyalist hükümete düşman kesildi.
1928 yılı geldiğinde, Bolşevikler Stalin liderliğinde NEPe son verdiler ve geniş çapta çiftlik kollektivizasyonunu ve hızlı sanayileşmeyi başlattılar. Bolşevik parti içerisinde azılı ve kanlı bir iç mücadele baş gösterirken kırsal bölgelerde birkaç yıl boyunca devam edecek güçlü bir iç savaş çıktı.
1930lar süresince, kapitalist dünyanın özel sektör endüstrisi Büyük Bunalım ile birlikte neredeyse felç olmuşken Sovyet endüstriyel üretimi benzersiz bir tempoyla kalkışa geçti. Sovyetler 1939 itibariyle bir dünya gücü haline geldi.
KÜBA, ÇİN DEĞİL
Bugün Kübadaki hükümet kamu sektöründe çalışan 500.000 işçiye yol vererek ve yardım programlarında ya da sübvansiyonlarda yapılan kesintilerle mevcut yükümlülüklerini azaltıyor ve açıklarını kapatmaya çalışıyor.
Durgunluk içinde olan ekonomisi Kübada kamu sektörünün cari açık konusunda belli bir düzeyi korumasını imkansız kılıyor. İşlerini kaybeden 500.000 insan önümüzdeki aylarda nasıl yaşamını sürdürecekler peki? Küba hükümeti işine son verilmiş olan 500.000 işçinin geleceğinin geniş ölçüde özel idare ve bireysel girişime bağlı olduğunu ileri sürüyor.
Küba hükümeti söz konusu işsiz emekçilerin yaygınlaşmış bir özel sektör tarafından massedileceğini umduğunu belirtiyor. En azından dış dünyada halen bilinmeyense Küba hükümetinin özel sektörün genişletilmesi konusunda nasıl ilerlemeyi planladığı.
Çin Komünist Partisi 1978 yılında muazzam büyüklükte bir özel sektörü uygulamaya koyduğunda bunu sosyalizmden geçici bir geri adım olarak değil aksine stratejik, uzun vadeli bir politika olarak tarif ettiler. Muazzam bir kapitalist piyasanın yaratılması Çin karakteristiğine sahip sosyalizm olarak adlandırıldı.
Yabancı kurumlar içeri davet edildi. Bu kurumlara Çinin ucuz iş gücünün istihdam edilmesiyle devasa kârlar elde etme fırsatı sunulurken Çin ekonomik faydayı kullanmayı, geliri arttırmayı ve anlaşma koşullarının bir parçası olarak teknoloji sahibi olmayı hedefliyordu. Çin Komünist Partisi, bir Çin burjuvazisi yaratmanın siyasal bir tehlike teşkil edeceğinin ve ABD hükümetinin kaçınılmaz bir biçimde Çin hükümetini devirmeye çabalayacağının farkındaydı. Ne var ki Çin durumu idare edebilecek güçte olduğunu hissetmekteydi.
Küba Çin değil. Çin devasa büyüklükte ve Birleşik Devletlerden çok uzakta. ABDnin kapitalist düzeni Kübanın ona ait olduğunu (bir zamanlar olduğu gibi) düşünüyor ve kapitalistler devrimci hükümetin azmi ve ısrarından dolayı öfkeliler.
Küba hükümeti (küçücük olmadıkları ve serbest meslekle ilgili olmadıkları sürece) özel mülkiyete ait işletmelerden oluşan bir sektörün kaçınılmaz biçimde ABD bankaları ve kurumları (ve CIA) ve Avrupanın kapitalist hükümetleri ve kurumları açısından bir bağ kurma noktası olarak ortaya çıkacağının farkında.
Washingtonda devrimin nasıl çökertileceği konusunda ayrı görüşler söz konusu. Miami merkezli faşistler tek programa sahip. Diğeriyse ablukayı gevşeterek Kübanın özel sektörüyle temas etmeyi uygun görenlerden oluşuyor.
Time dergisi 14 Eylülde ABDnin Küba politikasını bir özel sektör geliştirme hedefine doğru evriltmesine dönük olarak Kübada Mühim İşten Çıkarmalar: İşsizler Konusunda Ne Yapılacak adlı bir makale yayımlayarak şu ifadelere yer verdi: ABD bu girişimde (Kübada özel işletmelerin teşvik edilmesi konusunda) önemli bir rol oynayabilir. Kübalı-Amerikalı iş liderlerince yönetilen, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Washington merkezli Küba Çalışma Grubu Kübalı girişimciler için Meksikalı Banco Comportamos aracılığıyla 10 milyon dolarlık bir mikrokredi programı teklif ettiler bile. Çalışma Grubunun idari müdürü Tomás Bilbao, Obama yönetimin ambargo düzenlemelerinde değişiklik yaparak Amerikalıların Küba özel sektörüne yatırım yapmasına izin vermesinin yanısıra onların yaptığına benzer birşeyi de keşfetmeleri gerektiğini söylüyor.
ÖZEL SEKTÖR
Özel bir sektörün gelişimi bireysel girişimcilerin diğer bireyleri istihdam edip icra ettikleri çalışma saatleri karşılığında maaş ödeyerek kâr üretmesini varsayar. Ücretli işçi tarafından yaratılan değer ya da daha doğrusu ücret için çalışanlarca yaratılan artık değer bireysel girişimcilerin mülkü (sermayesi) haline gelir.
Kapitalist girişimlerin özel mülkiyeti insanın diğer insanlarca sömürülmesi anlamına gelir. Bu, kapitalist mülkiyet ilişkilerinin en temel özelliğidir. Belirttiğimiz gibi, çok küçük özel işler de serbest mesleğin bir konusu olabilir. Ancak başarı gösteren bir işteki esas eğilim, yaratılan artık değerin biriktirilmesi ve ilave yatırıma duyulan zorunlu ihtiyaçtır (daha fazla ücretli emeğin istihdamı). Özel sektörde sermaye birikimi kendiliğinden gerçekleşen bir olgudur.
Küba, kavramın genel kavranışı açısından sosyalist bir ülkedir. Küresel ekonominin değişimlerinden kaçamasa da kapitalist üretimin eğilimlerine ve dinamiklerine göre işlemiyor. Planlı ekonomiye sahip. Hükümeti, eski devlet aygıtlarını dağıtan ve kapitalist devletin ordu, polis, mahkeme ve hapishane gibi kurumlarını parçalayan dinamik bir çoklu sınıf devrimi eliyle kuruldu. Eski Batista rejimi karşısında silahlı mücadeleyi başlatan devrimci önderlik proleter bir komünist parti olmamasına karşın, 1959 sonrası oluşan hükümet çoklu sınıf düzeni yerine (26 Temmuz Hareketi) işçilerin ve yoksul çiftçilerin sınıf çıkarlarını temsil ediyordu.
1959 ile 1961 yılları arasında devletin sınıf karakteri belirginleştiğinde 26 Temmuz Hareketinin burjuva milliyetçi bölmeleri devrimi terketti ve Batista taraftarı karşıdevrimcilerle dava ortaklığı yaptı. Hepsinden önemlisi, ABD emperyalizminin başlattığı terör, hükümeti devirme ve işgal kampanyasının aracısı haline geldiler.
REFORMLARI DEĞERLENDİRİRKEN
Sosyalist devrimin zaferinden elli yıl sonra Küba hükümeti ve Küba Komünist Partisi bugünlerde birtakım sosyalist yöntemlerden geri adım atarak bazı kapitalist yöntemleri yeniden uygulamaya koyuyor.
Bizler, komünistler olarak bir taraftan kamu sektöründe istihdam edilen Kübalıların sayısı azaltılırken diğer yandan ekonominin özel mülkiyete dayalı bölmesinde üretime hız kazandırmak üzere hazırlanan bu reformları nasıl değerlendiriyoruz?
Reformlar yeni ilan edildiğinden ve Küba Komünist Partisinin iç tartışmalarına ve fikir çatışmalarına vakıf olmadığımızdan dolayı karmaşık bir süreçte gelinen bu aşamada kendi değerlendirmelerimizi yaparken ılımlı bir anlayışı heba etmek ihtiyatsızlık olacaktır. Yine de, sosyalist ve komünist hareket kendi özgün bakış açısına sahip olmak ve anti-komünist yorumların ve emperyalist düzenin analizlerinin karşısına dikilmek için güçlü bir biçimde söz konusu bakış açısını geliştirmek zorunda. Söz konusu reformların samimi, dürüst ve düzgün bir değerlendirmesi yapılırken birbiriyle ilişkili bir dizi meseleye değinilmesi zorunludur:
Reformların asıl amacı nedir? Acil kriz şartlarına bağlı olarak ekonomik büyümeyi ve üretimi canlandırmak için mi hazırlandı yoksa Küba Komünist Partisi Küba ekonomisini temelde kapitalist bir modele dönüştürerek uzun vadeli bir yeniden örgütlenmeye mi kalkışıyor? Şimdiye kadar Küba İşçi Konfederasyonu (CTC) tarafından yapılan açıklama en azından mevcut ekonomik mekanizmanın belirli, özgül sorunlarına değiniyor: Devletimiz, fahiş ücretli işletmelerle, ekonomimizi aşağı çeken ve kendimize zarar veren, kötü alışkanlıklar üreten ve işçi davranışını bozan hasarlarla yoluna devam edemez, etmemeli. CTCnin açıklaması, Çin modeline benzer şekilde özel piyasalara radikal bir geri dönüşe işaret etmezken işçilerin geçici olarak işten çıkarılmasının Kübanın üretim modelini daha verimli kılacağını belirtiyor.
Şu sıralar bir bilinmeze dönüşen toplu işten çıkarmalar NEP tipi bir reformun başlangıcına mı işaret ediyor yoksa özel sektör lehine devletin ya da kamu sektörünün büyük ölçüde küçültüldüğü bir hibrit ekonominin oluşturulduğuna mı? Bu durum Küba Komünist Partisi tarafından siyaseten nasıl anlatılacak? Çinin zamanında sağladığı uyumla (Çin karakterli sosyalizm) akraba olacak şekilde sosyalizmin erken aşamasının geliştirilmesinde ileri bir adım olarak mı yoksa bundan ziyade global ekonomik kriz, içsel ekonomik dengesizlikler, kasırgaların yol açtığı kuraklık ve hasar ve ABD ve AB yaptırımlarının ekonomik ablukası yüzünden devrim sonrası devreye giren sosyalist yöntemlerden mecburi bir geri adım olarak mı açıklanacak?
Küba devleti ve Komünist Parti Kübada özel sektörün teşvik edilmesinin kaçınılmaz sonucu olarak açığa çıkacak olan burjuvazinin oluşumuyla ya da daha da fazla gelişme göstermesiyle nasıl başedecek? Burjuvazinin oluşumu sınıfsal bölünmeyi hızlandırır ve ırkçılık gibi sınıflı toplumlarda mevcut olan diğer musibetleri de güçlendirir. Elbette yeni doğan bir burjuvazi kayıtdışı ekonomi ve yolsuzluk kanalıyla ve nispeten ekonominin kamusal bölmesinin nüfusa gerekli mal ve hizmeti sağlayamadığı ölçüde kendiliğinden şekillenir. Özel sektörün genişletilmesi mevcut kayıtdışı ticari faaliyeti meşrulaştırır, serpilmesine imkan verir ve elde ettikleri kârı devlet ve hükümetin vergilendirilebilir gelir kaynağı haline getirir.
KITLIK VS. ARZ FAZLASI
Kübanın bugün karşılaştığı ana sorun kıtlıktır. Kamu sektörü toplumun ihtiyaçlarını karşılama konusunda yeterli miktarlarda mal ve hizmet üretmeye ya da ithal etmeye gücü yetmiyor. Bu hem tüketim malları (başta gıda olmak üzere diğer temel tüketici ürünleri) hem de fabrikalar, iş makineleri ve özellikli makineler, hammadde ve enerji de dahil olmak üzere endüstriyel gereçler alanı için geçerlidir.
Yaygın kıtlık sorunu gelişkin kapitalist ekonomilerin mevcut krizinden epeyce farklıdır. Olgun ve gelişkin bir kapitalizmin sorunu kıtlık sorunundan ziyade arz fazlası sorunudur.
Örneğin Birleşik Devletlerde 2002 ile 2006 arasında rekor oranda yeni konut inşaatı yapıldı. Sonuç, konut piyasasının çöküşü ve konut fiyatlarının hızlı ve ani düşüşü oldu. İçinde dünyanın en büyüklerinin de bulunduğu bankalar bir gecede çöktü. Milyonlarca çalışan işlerini kaybetti. Araba satamaz hale gelen otomotiv sektörü gibi toptan endüstriler toparlanmak için envanter fazlasına yol açıyordu. Bu dev şirketler daha sonra battılar ve büyük işçi yığınları işlerini kaybetti. Üstelik sorun kıtlık değil aksine kârdan feragat etmesi mümkün olmayan bir arz fazlasıdır.
Bugün, ABD hükümetinin bankalar ve endüstriler için hazırladığı akıllara durgunluk veren kurtarma paketlerinin ardından öyle tahmin ediliyor ki yaklaşık 1,8 trilyon dolar nakit fazlası kurumların kasalarından taşıyor. Henüz bu kurumlar söz konusu fazlayı kovulan işçileri işe almak ya da iş yatırımına kredi açmak için kullanmadılar. Neden? Çünkü halihazırda doymuş ya da durgunlaşmış piyasalarda satılması mümkün olamayacak olan ilave arz fazlası emtia üretmek anlamına geleceğinden dolayı milyonlarca fazladan işçi istihdam etmekten korkuyorlar.
Modern, gelişkin kapitalizmin sorunu kıtlığın tam zıttıdır. Daha çok sözde fazla üretimin krizidir. Kapitalizmin, kâra dayalı toplumsal düzenin üretimin gelişmesi üzerinde ayak bağı haline geldiğini söylemenin başka bir yoludur. Malların üretiminin azaltılması beraberinde emeğin istihdamının azalmasını getirir çünkü üretimde çok fazla tercih edilmiştir. Üretim kapasitesi atıl durur çünkü kıtlık yerine arz fazlası tercih edilmiştir.
Birleşik Devletlerde bulunan arz fazlası yoksulluğa neden olur. Bu, işsiz için acı bir ironi iken gelişkin kapitalizme özgü bir saçmalıktır.
ABDnin yeni nüfus sayımı raporu, arz fazlasının yıllar süren isteksizliğinin ardından bugün yoksulluğun bu ülkede aniden arttığını ortaya koyuyor. Son nüfus sayımı sonuçları üzerine 16 Eylülde yayınlanan Associated Press haberinde şu ifadelere yer veriliyor: Geçtiğimiz yıl yaşanan resesyon milyonlarca insanı işinden ederek Amerikalıların yedide birini yoksulluğa terkederken çalışma yaşındaki yoksul ordusu 1960lardan bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.
Nüfus İdaresi Perşembe günü ABDli hane halkının ekonomik refahı üzerine hazırladığı yıllık raporda genel yoksulluk oranının yüzde 14,3e tırmanarak 43,6 milyon insana ulaştığını bildirdi. Rapor, Başkan Obamanın görev başına geldiği 2009 yılını da kapsıyor.
2008 yılında yoksulluk oranı %13,2ye çıkarak 39,8 milyon insana ulaştı.
Sağlık güvencesinden yoksun Amerikalıların oranı resesyon süresince daha çok işveren destekli sağlık sigortasının kaybedilmesiyle yüzde 15,4ten 16,7ye çıktı (50,7 milyon insan). Meclis sayıları yükselmekte olan sigortasız insan sayısına müdahale etmek için bu yıl bir sağlık revizyonu çıkardı ancak ana hükümleri 2014e kadar yürürlüğe girmeyecek.
Kuşkusuz Washingtonda yıllık 22.000 dolara geçinen dört kişilik bir ailenin, gelirinin çok yüksek olması sebebiyle yoksul sayılamayacağını kabul eden yıllık yoksulluk oranı istatistikleri bir çeşit aldatmacadan ibaret.
KÜBA KONUSUNA MARKSİZMİN BAKIŞI
Kübanın 500,000 işçiyi işten çıkarma ve sübvansiyonları azaltma kararı sosyalizmin doğasına özgü bir başarısızlık olmadığı gibi Birleşik Devletlerde ya da diğer gelişkin kapitalist ülkelerdeki işsizlik olgusuyla da uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Kıtlık, kapitalizmin en üst düzey gelişmelerinin ve teknolojik kazanımlarının üzerine kurulu olan ekonomik kaynakların yeniden örgütlenmesini varsayan toplumun sosyalist aşamasının temel bir özelliği değildir. Ancak kıtlık sorunu tam da daha az gelişmiş ekonomilere sahip Küba ve diğer sosyalist devrimlerin yüzleştiği bir sorundur.
Küba hükümeti tarım başta olmak üzere diğer birçok alanda özel pazarı genişletiyor çünkü şu anda kıt ürün ve hizmetlerin yol açtığı sorunların üstesinden gelmek üzere bütünüyle sosyalist yöntemleri kullanmak için gerekli kaynaklardan yoksun. Kamu sektörü yeterli kaynağa sahip değil.
Marx ve Engels aşırı üretim krizinin çaresi olarak sosyalist devrim ve sosyalist kamu mülkiyeti olasılıklarını ana hatlarıyla belirledikleri sırada devrim(ler)in birtakım gelişkin kapitalist ülkelerde meydana gelmesinin muhtemel olduğunu düşünüyorlardı. Bu tamamen kapitalist mülkiyet ilişkilerinin üretim araçlarının gelişimi önünde engel oluşturmuş olması yüzündendi, zira onlar da toplumun kaçınılmaz bir biçimde üretimi sosyalist bir temelde (kamu mülkiyeti) yeniden örgütleyeceklerine ve sosyalist yöntemleri (özel karın sınırlamalarından uzak ekonomik planlama) üretim kapasitesinin ilerlemesine imkan verecek bir yol olarak kullanacaklarına inanmışlardı.
Küba Devrimi gelişkin bir kapitalist ülkede meydana gelmedi. Rusya, Çin, Vietnam ya da Kuzey Kore sosyalist devrimleri de aynı şekilde. Leninin 1917de kaydettiği üzere devrim kapitalizmin en güçlü olduğu yerde değil burjuvazinin en zayıf olduğu yerde meydana geldi.
Marxın sosyalist devrimin nerede başlayacağına ilişkin öngörüsü gerçek hayat ve tarihsel süreçlerce düzeltildi. Devrim fakir ülkelerde başta daha olanaklıydı ancak emperyalizmin düşmanlığıyla birleşen yoksullukları reel sosyalizmin inşasını daha zor hale getirdi.
1959 yılında Kübalı devrimcilerin önündeki ekonomik görevler ve Rusyadaki erken devrimci oluşumlar ve diğerleri, artık ürüne dayalı dengesizlikleri verimlileştirmeye değil kıtlığın ve aşırı az gelişmişliğin ağır yükünün altından kalkmaya odaklanmıştı.
SSCB, Çin ve Küba okur yazarlık, sağlık hizmetleri, temel ve ileri eğitim, elektriklendirme, modern çiftçilik ve sanayileşme gibi temel toplumsal ve ekonomik görevleri hızlıca yerine getirmek için sosyalist yöntemleri (üretim araçlarının kamu mülkiyetine geçmesi, merkezi ekonomik planlama, dış ticaretin devlet tekeline geçmesi gibi) kullandılar.
Sosyalist blok ülkelerinin birbirleriyle işbirliği içerisinde çalışması (ve birbirlerinin uluslararası iş bölümlerinden faydalanmaları) henüz gelişmemiş ülkelerdeki temel ekonomik ve toplumsal ilerleme sürecini fazlasıyla kolaylaştırmıştı. Ancak işgücü verimliliği endeksleri açıkça dünya kapitalist pazarının merkezinde duranlardan daima düşüktü. Bu aslında sosyalist yöntemlerin değil az gelişmişliğin ve sömürgeciliğin bir sonucuydu. Doğrusu, sosyalist yöntemler bir yandan tam istihdam, ücretsiz sağlık hizmeti ve düşük maliyetli barınma sağlarken üretimde, bilimde, eğitim ve sanatta da sarsıcı yükselişlere yol açmıştı.
EMPERYALİZMİN STRATEJİSİ
Ekonomik kalkınma 1959 yılında Kübanın zorunlu önceliğiydi ve bugün de öyle. ABD İmparatorluğunun politikası ve stratejisi kıtlığı ve az gelişmişliği devrimi boğmak için bir silah olarak kullanmaktı. ABD ablukasının özü budur.
Ekonomik durgunluğun bir an önce üstesinden gelinmelidir. Bu öncelikli görevdir. Hükümet, Küba hükümetini ortadan kaldırmak amacıyla, ekonomik ve askeri gücünü ve Komünist Parti içerisindeki çatlaklara sızmayı deneyerek ve de yerel karşıdevrimci ajanları aracılığıyla istihbarat kapasitesini son haddine kadar kullanmaya çabalayan Birleşik Devetlerce kuşatma altındadır.
Ekonomik durgunluk ve mal ve hizmetlerde yaşanan sürüncemeli kıtlık, memnuniyetsizlik doğuran verimli toprakların nüfusun bir bölümünü karşıdevrimciliğin cazibesine açık hale getirdiğinin emperyalizm tarafından görülmesiyle sonuçlandı. ABD ablukasının ve AB ekonomik yaptırımlarının amacı tam anlamıyla şuydu: karşıdevrimci bir kargaşa yaratmak umuduyla umutsuzluğu ve hoşnutsuzluğu olabildiğince yaymak.
Birleşik Devletler ve Britanya bu taktiği 1953 yılında İranda Muhammed Musadeh hükümetini devirmek için kullandı. Sıkı ekonomik yaptırımlar CIA tarafından örgütlenen, hükümeti deviren darbenin insan malzemesi haline gelen orta sınıflar arasında hoşnutsuzluğa yol açtı ve Şah rejiminin geri dönmesine neden oldu. İktidara gelir gelmez Şah acilen İran petrolünü devlet kontrolünden alarak ABD ve Britanyanın petrol şirketlerine geri verdi.
Küba Komünist Partisi bu stratejiyi herkesten daha iyi kavradı. Elli yıldan daha fazla bir süredir ekonomik ablukaya, yaptırımlara ve CIAin hükümeti devirme hamlelerine göğüs geriyor.
SSCB VE SOSYALİST BLOĞUN ÖNEMİ
Küba ekonomisinin sosyalist bloğa entegrasyonu 1960ların başlarında ülkeyi ayakta tutan şeydi. Sosyalist bloğun varlığı Kübaya kendi toplumsal ve ekonomik kalkınması için elverişli olan şartlarda ticaret yapma gücü veriyordu.
Örneğin Kübanın ana ticari ortağı Sovyetler Birliğiydi. SSCB dünyadaki en büyük petrol üreticisiydi. Küba şeker üretiyordu. İki ülke petrol karşılığı şeker ticareti yaptı. Dünya piyasasında petrol ticareti ABD dolarıyla yapılır. Küba kolay kolay dolara erişemez. Küba ve SSCB, Doğu Almanya, Çekoslovakya ve diğer sosyalist blok ulusları arasında yapılan entegre ticaret anlaşmaları, abluka ve ABDnin bitmek bilmeyen askeri tehditlerinin, Latin Amerikadan zorunlu ekonomik izolasyonun yol açtığı şiddetli dengesizliklere rağmen Kübanın hızlı bir şekilde gelişmesine imkan verdi.
Doğu Avrupanın sosyalist blok hükümetleri ve SSCB 1989-1991 gerici dalgasında çözüldüğünde, Küba yalnızca enerji tedariğini değil onu ayakta tutan ve hatta emperyalist ablukaya rağmen büyümesini sağlayan iç içe geçmiş muazzam bir ticaret ağını, yardım ve finansman anlaşmalarını da kaybetti.
Geçtiğimiz birkaç yılda Kübanın ekonomik izolasyonu Latin Amerikanın yüzünü sola dönmesiyle ve bilhassa Hugo Chavez liderliğindeki Venezuela ile ve yine Bolivya, Ekvador, Brezilya ve diğer ülkelerle olan ilişkiler aracılığıyla hafifletildi. Ekonomik büyüme önemli derecede ilerledi ancak 2007de dünyada hızla yayılan küresel kapitalist ekonomik kriz Küba ve çoğu gelişmekte olan ülke üzerinde ölümcül etki yarattı.
ÖZEL DÖNEM VE PİYASA REFORMLARI
Yaygın kıtlık sorunu (yalnızca Küba için değil sömürgecilikten çıkan tüm ülkeler ya da prekapitalist ekonomik sistemler için normatif bir mirastır) Özel Dönem (1991-1997) olarak bilinen yıllar boyunca tırmandı ve Kübanın sosyalist projesinin önünde varoluşsal bir tehdit haline geldi.
Fabrikalar kapandı, çiftlikler üretimi durdurdu ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla düşerken elektrik kesintileri süreklileşti. 1990dan 1996ya kadar ticaretinin yüzde 85 oranında, ithalatının ise yüzde 80 oranında kesilmesine bağlı olarak Kübada kişi başına kalori alımı 2.500 kaloriden 1.500 kaloriye düşerek günlük hayatı epey sekteye uğrattı. PSL liderleri olarak bizler 1994 yılında Kübaya 2 milyon dolarlık insülin bağışı götürdüğümüzde, ülke 46.000 insülin bağımlısı şeker hastası için stoklarını tüketmenin eşiğine gelmişti.
Devlet çiftliklerinin ve fabrikalarının faaliyetlerini sürdürebilecekleri girdileri sağlayamayan hükümet özel çiftlik pazarlarını ve pazar odaklı reformları uygulamaya koydu. Küba ayrıca Avrupalı emperyalist kuruluşlarla özellikle turizmi canlandıracak iş ortaklıklarına izin verdi. Yine Kübalılara Birleşik Devletlerde yaşayan akrabaları tarafından gönderilen ABD Dolarlarını kullanma izni verdi.
Alınan bu tedbirler 1990lar süresince ekonominin yeniden canlandırılmasına yardımcı olarak sağlık endekslerinin yükselmesine, kalori alımında iyileşmeye ve ücretsiz sağlık hizmetinin ve üniversite eğitiminin muhafa edilmesine imkan verdi. Bununla birlikte, insanların dolara ulaşımına, turistlerle ilişkisine ya da Birleşik Devletlerde akrabalarının olup olmamasına bağlı olarak ortaya çıkan ekonomik eşitsizlik benzeri belli toplumsal maliyetlere ve sosyalizm aleyhine aksaklıklara yol açtı.
BUGÜNLERDE YAŞANAN YENİ BİR ÖZEL DÖNEM
PSLnin liderlik organları aylardır Küba içerisinde yaşanan durumu tartışıyor. Ulusal Küba Beşlisine Özgürlük Komitesi koordinatörü ve PSL liderlerinden Gloria La Riva Mayıs 2010da Washingtonda yapılan PSL Merkez Komitesi için özel bir rapor hazırladı.
La Riva şunları kaydediyor: Kübanın 1990larda Özel Dönemine yol açan benzer faktörler yeniden su yüzüne çıkarak ya da yoğunluk kazanarak hükümetin ve Küba Komünist Partisinin ayakta kalmak ve düşmanı püskürtmek için, 1990larda özgün bir biçimde benimsediği ekonomik tedbirlerin bazılarını arttırmasını bazılarınıysa tekrar uygulamaya koymasını zorunlu kılıyor.
Sorunlar temelde şiddetli ablukanın ve dünya ekonomik krizinin bir bileşimidir. Son günlerde hammade ve yedek parça üretiminde ve ülkenin temel gıda, ilaç ve yakıt alım gücünde bir düşüş var. Sonuncusu, dünyada pirinç, süt ve et gibi emtia fiyatlarının muazzam yükselişiyle, nikel fiyatlarındaki hızlı düşüşle (Kübanın ikinci önemli dış gelir kaynağı) ve yine turizm gelirlerinin düşüşüyşe alakalı.
Örneğin, Kübanın dış gelirinin yüzde ellisi nikelden geliyor. Finansal ve emtia krizi 2008de patlayana kadar nikel fiyatları Mayıs 2007de yaklaşık ton başına 52.000 dolardı. Küba 2008de madenlerine yapılan yabancı yatırımlar ve ağırlıklı olarak Kanadalı Sherritt Corp. şirketi sayesinde 70.000 ton üretim yaptı.
2008 yılı sonunda nikel hızla düştü ve Küba piyasa fiyatının ton başına 9,000 ile 10,000 dolar arasına düştüğünü duyurdu. Küba zararına nikel üretiyordu.
2009 sonlarında ton başına 18,000 dolara ulaşarak biraz toparlandı. (14 Eylül 2010 itibariyle nikel fiyatları ton başına 21,000 dolara sıçradı)
Nikel gelirindeki düşüş Küba ekonomisini herhangi bir sektörden çok daha fazla zarara uğrattı.
Bununla beraber Küba, dünyada emtia fiyatları aşırı yükseldiğinde bile on yıllardır yürürlükte olan nüfusun tamamının temel gıda ihtiyaçlarını karşılama politikasını sürdürdü. Küba, üretimden ekonomik bir destek bulunmamasına karşın, çalışma yaşında olup çalışmayan yaklaşık 189.000 yetişkini bedava sağlık hizmetinden, barınma (hemen hemen herkesin kendi evi vardır ya da kira için çok cüzi ücret öder) ve eğitim hizmetlerinden ücretsiz yararlandırarak bu uygulamaya devam etti. Bu ekonomi üzerinde ağır bir yük haline geliyor.
Kıdemli baş ekonomist ve Ekonomi ve Planlama Bakanı Jose Luis Rodriguezin belirttiği üzere; Adada çalışma yaşında olup çalışmayan 189.000 insan bulunuyor; bununla birlikte asalakça ülkenin tüm toplumsal faydasının keyfini sürüyorlar. Çalışanların topluma hiçbir şey katmayanlarca sömürülme halini bertaraf etmek için uygun yöntemleri kararlılıkla kullanarak bu duruma göğüs germek gerekecek.
YAŞASIN KÜBA DEVRİMİ!
Küba Devrimi, Sosyalizm ve Kurtuluş Partisine ilham vermiştir. PSL üyeleri abluka karşısında, Küba Beşlisinin özgürlüğü, Luis Posada Carriles ve CIA tarafından fonlanan diğer terörist cinayetlerinin aydınlatılması ve sosyalizmin savunulması için hiç yorulmaksızın çalışıyor.
Küba Devrimine desteğimiz idealist bir varsayımlar seti üzerine kurulu değil. Küba, işçilerin cenneti olduğu için değil kapitalist sisteme kıyasla üstün bir toplumsal sisteme sahip olduğu için bir işçi devletidir.
Bir devrim zafer kazandığında sınıflar bir gecede yok olmaz. Üstelik kıtlık sınırlı kaynaklar üzerinde rekabete neden olur. Kıtlık ve az gelişmişlik, kötü liderliğin ya da sosyalizmin kullanışsızlığının bir sonucu olarak sayılamayacak sayısız ekonomik dengesizliği, bürokratik deformasyonu ve çelişkilerle dolu sorunları beraberinde getirir.
Tarihteki en güçlü İmparatorluk tarafından kahraman ada karşısında sürdürülen, bitmek tükenmek bilmeyen savaş Kübanın en büyük ve kalıcı yegane sorunudur.
Peki bizler ne yapabiliriz? Birleşik Devletlerin emekçi ve yoksul halkının İmparatorluk karşısında devrimci mücadelesini güçlendirerek Martinin yurdunda bizlere ilham veren, kararlı yoldaşlarımıza karşı görevimizi yerine getireceğiz.
PSL ayrıca Kübadaki siyasal ve ekonomik durumu bağımsız bir değerlendirmeye tutmaya da devam edecek.
SOL