Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol


Geçiş Dönemi, ABD Planları ve Sol Politikalar Üzerine
 
Resim Ekleme


Rusya’nın Suriye’de IŞİD ve cihatçı gruplara yönelik hava operasyonları ile birlikte, Suriye’de oluşan yeni yerel-bölgesel ve uluslararası denge üzerine pek çok tartışma sürdürülüyor. Temelde yeni bir durumla karşı karşıya olmaktan çok, Suriye’deki savaşın parçası olan güçler arasında geçiş dönemine yönelik bir inisiyatif-güç oluşturma arayışı ve Rusya’nın burada bir adım öne çıkmasından söz edilebilir.

Suriye’ye ve sol politikalara bu sürecin bütünlüğü içerisinden bakmakta fayda var.

1- Suriye’de bugün Rusya’nın aldığı inisiyatifle birlikte bir şekilde pat durumunda –ve ağırlıkla ABD’nin belirleyiciliğinde gelişen- sürecin yönünde kimi değişimleri de gündeme getiriyor. Ancak öncelikle vurgulanması gereken husus, üzerinde inisiyatif geliştirilen bu durumun kendisinin ABD’nin Ortadoğu politikalarının bir sonucu olduğudur. ABD, Ortadoğu’da etnik ve mezhepsel bir çatışma ekseninde, devletleri parçalayarak sınırları fiilen değiştiren adımlarını uzun yıllardır farklı biçimlerde hayata geçiriyor. Irak’ta, Libya’da yapılanlar bir biçimde Suriye’de de gerçekleştirildi. O yüzden bugün ABD’nin gücü-güçsüzlüğü tartışmasından önce, Suriye’nin bugünkü parçalı durumunun ABD’nin genel Ortadoğu politikasının içerisinde olduğu, Amerikan müdahaleciliğinin hedeflenen sonucu olduğudur.

2-   Suriye, gelinen noktada fiilen parçalanmıştır. Siyasi geçişle birlikte bu fiili durum, yeni Suriye sistemi olarak belirlenecek. Uzun zamandır belli olduğu gibi Esat, bu geçiş döneminin en önemli parçası olmaya devam edecek. Şam merkezli olarak Esat’ın hiç kaybettiği egemenlik alanı, yeni Suriye noktasında merkezi ağırlığı da olan bir parça olacak. Kürtlerin PYD ile geliştirdiği egemenlik alanı da bu yeni Suriye’nin parçası olacak. Henüz gri kalan bölge ise daha çok IŞİD ve benzeri cihatçıların kontrolü altındaki bölgeler. IŞİD’in ilk saldırı dalgasının ardından bu bölgenin Sunni Devrim alanı olarak ilan edildiği biliniyor. ABD ve Türkiye bir süredir bu alanı ılımlı adını verdikleri kendileriyle daha uyumlu cihatçılarla doldurmaya çalışıyor. Eğit-Donat çalışmalarıyla oluşturmaya çalışılan böylesi bir grubun, varlığından söz edilemeyeceğini bu sıralar Rusya, ince bir gülümse eşliğinde ifade ediyor. AKP, Kürtlerin bölgede etkinlik alanını genişletmesi, Türkiye sınırının bütününe hakim olacak şekilde Kürt bölgelerinin birleştirilmesinin önüne geçmek için özellikle de bu noktaya odaklanan bir politika izlemeye çalışıyor. Bir şekilde geçiş öncesi son kozlar oynanarak, Suriye’nin geleceğinde daha fazla söz sahibi olmaya yönelik adımlar atılıyor.

3- Suriye savaşının en başından itibaren bunun bir yönüyle, 21.yüzyılın soğuk savaşı olarak geliştiğini ifade ettik. Bölgesel güçler ve yerel işbirlikçiler üzerinden bir vekalet savaşı olarak gelişen Suriye savaşı, uluslararası güçler arasında da bir soğuk savaş olarak yaşandı. Rusya’nın askeri operasyonlara başlaması bunu daha da belirginleştirmiş görünüyor. Bu noktada, ABD’nin ekonomik krizle birlikte yaşanmaya başlayan gelişmeler içerisinde tek kutuplu bir dünya düzleminden çok kutuplu bir dünya düzlemine doğru geçişte belirli bir güç kaybına uğradığı söylenebilir. Bu noktada, bölgesel ticari-askeri ilişkilerin daha da yoğunlaşarak belirli güç odakları oluşturmaya yöneldiği görülüyor. Ancak bu durum ABD’nin güncel taktik başarısızlıkları yaşanmasına yol açmakla birlikte, ABD emperyalizminin belirleyiciliğinin ortadan kalktığını söylemek mümkün değil. Rusya, Suriye’deki savaş içerisinde objektif olarak bir fren görevini üstlendi. Rejimin askeri müdahalenin bir biçimi olarak gelişen iç savaşla yıkılmasına yönelik emperyalist müdahalecilik karşısında, Rusya’nın aldığı konum Şam Hükümetinin ayakta kalmasında önemli bir rol oynadı. Rusya’nın, sıcak denizlere açılmasının ve Ortadoğu’da rol oynayabilmesinin en önemli noktalarından birisi olan Suriye’deki gelişmelere bu müdahaleleri aynı zamanda yeni güç dengelerinin oluşumu ve bu eksende sürecek yeni soğuk savaş dinamikleri noktasında da önemli işaretler barındırıyor. Suriye’de geçiş dönemi politikaları noktasında önümüzdeki günlerde Rusya ve ABD belirli bir eksende ortaklaşabilir. Ancak bu güç odakları arasında ilişki-çatışma önümüzdeki uzun dönem boyunca bir soğuk savaş biçiminde ilerleyecektir.

4- Türkiye’nin buradaki rolüne ilişkin uzun bir değerlendirmeye artık ihtiyaç da yok. AKP, ABD’nin bölgeyi Müslüman Kardeşler’in etkinliği içerisinde düzenleme çabasının bir parçası olarak, Suriye savaşında etkin bir rol oynamaya yöneldi. AKP’nin, yeni-Osmanlıcı politikalarına da bağlı olarak fetihçi bir anlayışla sürdürülen bu çizgi, Mısır’da MK’in iktidardan düşmesi, Suriye’de rejimin beklenildiği gibi hızla dağılmaması ve cihadist güçlerin aynı hızla çeteleşerek birbiriyle de savaşan bir noktaya geçmesinin sonucu olarak bu politika işlemez hale geldi. Rusya ve İran’ın da kritik noktalarda rejimden yana tutumları, iç savaşın rejimin aleyhine sonlandırılmasına yönelik müdahalelere izin vermedi. AKP, bu gelişmeler karşısında belirli oranda emperyalizmin de yörüngesinden çıkarak İŞID başta olmak üzere cihatçı çeteler eliyle Suriye içindeki inisiyatifini geliştirme çabalarını sürdürdü. Burada özellikle de Rojava’daki gelişmelerle birlikte Kürt hareketinin gelişme alanlarını kısıtlayacak şekilde, cihadist güçler eliyle Kürtlere yönelik bir savaş yürüttü. Bu durum AKP’yi giderek IŞID ile özdeş bir konuma taşıdı. İncirlik mutabakatı ile birlikte, İŞID ile mesafeli bir noktaya çekilmeye çalışsa da, içerde başlattığı savaşla bu kez Suriye savaşını da Türkiye içerisine taşıyan AKP, güvenli bölge arayışlarını bu çerçevede yeniden gündeme taşıdı. Ancak, hem ABD’nin PYD ve YPG’yi müttefik olarak tanımlayan pozisyonda bir değişme olmaması hem de Rusya’nın son müdahaleleri ile AKP’nin hareket alanı tamamen ortadan kalkmış görünüyor. Rusya'nın müdahalesi sonrasında yaşanan gelişmelerde, Erdoğan-AKP iktidarının, ABD-Batı ekseninde yeniden ihtiyaç duyulan bir noktaya gelebileceği de sürecin olası sonuçlarından birisi olabilir.

5- Kürt hareketi PYD ile Rojava-Kobane üzerinden kurduğu inisiyatifini kaybetmeyecek bir noktaya gelmiş durumda. ABD’nin kurduğu Koalisyonun en önemli parçası neredeyse tek kara gücü olan Kürtler, geçiş dönemi nasıl olursa olsun bugünkü durumlarını kaybetmeyeceği şimdiden söylenebilir. Rojava-Kobane’de Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeye başlamaları, yalnızca Suriye açısından değil Türkiye’yi de içerisine alacak şekilde, Kürt hareketine yeni bir imkan ve bilinç taşıdı. Rusya müdahalesi ile birlikte oluşun ikili hatta Kürtlerin hangi yöne doğru gideceği bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Rusya’nın ilk müdahalesinin ardından YPG komutanlığının Rusya ile birlikte çalışırız açıklamasına karşın, bu müdahaleler karşısında ABD başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin ve NATO’nun –ılımlı muhalifler vuruluyor gerekçesiyle karşı çıkışı- sonrasında Kürtlerin de arada bir konum alma imkanının azaldığı görülüyor. Duran Kalkan’ın, Med Nuçe TV’de yaptığı açıklamalar, bu ikili hat karşısında Kürt hareketinin konumunun –Türkiye’nin de içinde olduğu- ABD-NATO hattında olduğu görülüyor. Kalkan, bu açıklamasında Rusya’nın operasyonlarla ‘rol çalışmaya çalıştığını’ söylemişti.

6- Rusya’nın askeri müdahalesinin ardından, ABD ve NATO merkezli itirazların önümüzdeki günlerde farklı arayışları gündeme getireceğini söylemek mümkün. Bu noktada, ABD’nin, özellikle de Kürt güçleriyle birlikte Rakka’yı IŞİD’den almaya yönelik bir operasyona hazırlandığı yönündeki bilgiler bunu işaret ediyor. ABD merkezli koalisyon açısından temel sorun ise AKP’nin, Kürt hareketine yönelik hem içerde hem de Suriye’deki savaşçı tutumu. Bu çelişkinin kısa zamanda ortadan kaldırılmasının zor olduğu da görülüyor. Rusya ise askeri operasyonda IŞİD ile birlikte ABD güçlerinin dayandığı tüm cihatçı grupların mevzilerini de ortadan kaldırıyor. Bu çelişkiler içerisinde Suriye’nin geçiş dönemine yönelik, kartlar yeniden karılmaya devam ediyor.

7-   Suriye’deki savaşta bu güne kadar sol adına unutulması gereken en önemli nokta, kuşkusuz solda pek çok kesimin bu olup bitene en başında ve sonrasında uzunca bir süre devrim diye sahiplenmesiydi. Şimdilerde kimsenin söz etmediğine bakmayın, her şey söylenip iki gün sonra unutuluyor. Kimse söylediğinin sorumluluğunu dahi alacak kadar cesaretli değil. Gevezelik yapmakta eline su dökülmez çok bilmişler, Suriye’de köstebeğin nasıl kazıp durduğunu anlatıp, rejim karşıtlarının dışarıdan müdahaleye karşı çıkıp silah yardımı olarak yerel destek kazanabileceğine yönelik stratejiler yazdılar. Şimdi sanki tüm bunları söylememişler gibi, Suriye üzerine ahkam kesmeye, sola akıl öğretmeye çalışıyorlar. Hani bu durumdan kendilerini kurtaracak eskilerden bir pasaj var mıdır bilemiyoruz ama bir Google yoklaması yapabilirler yine de! Asıl üzerinde durulması gereken husus, solun ve toplumsal muhalefetin Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleye güçlü ve süreklileşmiş bir muhalefet örgütleyememesidir. Yalnızca Kürt hareketine odaklanarak sürdürülen politikalar da bu noktada Suriye’ye yönelik müdahaleye bütünsel bir karşı çıkışın yolunu açmamıştır. Emperyalist müdahaleye ve AKP’nin rolüne ilişkin etkin bir muhalefet çizgisi ile Suriye’nin kaderinin Suriyelilerce belirleneceği bir durum ortaya çıkarılamadı. Şimdi, Suriye’nin kaderi başkalarının elinde, Suriyeliler de göç yollarında ölmemeye, başka topraklarda nefes almaya çalışıyor.

Şimdi öncelikle yapılması gereken, AKP’nin cihatçı çetelerle birlikte Suriye’de döktüğü kanların hesabını sormak, ülkemizi ve bölgemizi kuşatan gerici ve emperyalist kuşatmaya karşı mücadele etmekten başka bir şey değildir.

Muhalefet Güncel

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]