Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Demirtaş: Referansımız Medine Sözleşmesi


Resim Ekleme

Demirtaş'tan Said-i Nursili seçim konuşması...

  Demirtaş, "Hz. Peygamberimizin Medine sözleşmesi referanslarımızdan biridir. Çok önemli tarihsel bir belgedir. Eşitlik, birlikte yaşama, kardeşlik hukuku adına bir şey inşa edeceklerse Medine sözleşmesini göz ardı ederek davranamayız. Kendisi arzu etseydi, gücü de vardı, tek başına Medine'nin hakimi olabilir" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin seçim çalışmaları için Bitlis'in Güroymak İlçesi'ne geldi. Cuma namazı sonrası bölgenin dini kanaat önderleriyle görüşen Demirtaş, eşitlik ve kardeşlik hukuku inşa edilmesi gerektiğini belirterek Medine sözleşmesini anlattı. Demirtaş, "Hz. Peygamberimizin Medine sözleşmesi referanslarımızdan biridir. Çok önemli tarihsel bir belgedir. Eşitlik, birlikte yaşama, kardeşlik hukuku adına bir şey inşa edeceklerse Medine sözleşmesini göz ardı ederek davranamayız. Kendisi arzu etseydi, gücü de vardı, tek başına Medine'nin hakimi olabilir" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ilk olarak Merkez Hacı Mehmet Selim Özmen Camisi'nde cuma namazı kıldı. Daha sonra bir otelde bölgenin kanaat önderleriyle bir araya gelen Demirtaş, siyasetçilerin görevinin herkesin dini inancıyla, kültürüyle, huzur içinde yaşamasını sağlamak olduğunu söyledi. Demirtaş, bu topraklardan yayılan ilimle, irfanla, hoşgörü, adaletle büyüyen bir nesil olduklarını belirterek şöyle konuştu:

"Bizlerin işi sorunların çözüm yolunu hep birlikte bulmaktır. Bizim temel görevimiz budur. Halkın 7'den 70'e herkesin huzuru, güveni, inancı, kültürü ile kendi toprağında onurlu bir varlık olarak yaşayabilmesi için elimizden geleni yapmak boynumuzun borcudur. Bunun dışında düşünen her siyasetçi sadece kendini aldatır. Halkı aldatan her siyasetçi burada yolcu olmuştur. Hancı olan halktır. Halkın emeği ile var edilen partimizi, halkın ne kadar hizmetine sunabilirsek o kadar başarılı oluruz. Koltuğu için kendisi ve ailesi için, rant için hırsızlık talan için kendi siyasi gücünü kullanan siyasetçiler topluma en çok zarar verenlerdir. Bu şekilde düşünenler partilerde hem kendini hem de kendisine güvenenleri yüz üstü bırakmış ve helak olmuştur. Tarihimiz bunların mezarlığına dönüşmüş durumda."

HDP'nin bölgeden çok ciddi destek aldığını dile getiren Demirtaş, "Kim, halkın sorunları ile hemhal olmadan büyüyeceğini, sonuç alacağını umuyorsa yanılıyor. Hangi parti olursa olsun. Halk ortak bir akıldır. Kendisine yanlış yapan kim olursa olsun onun mutlaka hesabını sorar. Bizler yanlış yaparsak, bu kadar zamandır yanımızda olmuş, destek vermiş bu halkın tersine düşersek HDP'yi de cezalandırır. Bu kıymetli desteği yüreğinde kutsal bir emanet gibi hissetmelidir. Bu desteğin ne anlama geldiğini unutmadan ve her saatini çalışarak geçirmelidir" dedi.

HALKIMIZIN YAŞADIĞI HER YERDE SORUN VAR

Demirtaş, "Bizim halkımızın yaşadığı her yerde sorun var, sıkıntı var. Hem ilçenin, ilin, hem de Ortadoğu'nun sorunu var. Biz etrafımızda neler yaşandığını doğru anlamadan Norşin'in de sorununu çözemeyiz. Bu bölgede olup bitenler, bölgede yaşananlar birbiri ile ilgilidir. Bizler Allah'ın yarattığı en değerli mahluklar olarak, izzetimiz, şerefimiz, onurumuz için yaşarız. Yeryüzündeki bütün topluluklar için bu geçerlidir. Bunu kaybedenler yaradanın onu yaratma nedenini unutmuş olur. İnsan nereden gelip nereye gideceğini kaybederse, insan olmaktan çıkar. Bizi diğer canlılardan ayıran şey budur" diye konuştu.

Bedizüzzaman Said Nursi'nin 'Sevdası büyük insanların, imtihanı da büyük olur' sözünü de hatırlatan Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üstad Bediüzzaman. Büyük sevda ortaya koyarsanız büyük imtihana da hazır olacaksınız. Bu dünyada da öbür dünyada da. Bizler yola çıkarken şuna inandık. Biz İnsanlığın yeryüzüne ilk gönderildiği bölgede yani Mezopotamya'da yaşadık. Mezoptamya coğrafyası, Anadolu coğrafyası. Dünyanın hiçbir yerinde insan yaşamı yokken, burada yaşam başladı. Bu değerli topraklarda. Bu nedenle insanlık nefes aldığı günden bugüne Hz. Adem ve havadan bu yana birikmiş olan insanlık değerleri bu topraklarda üst üste yer aldı. Kavimler, dinler, diller bu topraklarda yer aldı. Kanada'da Avustralya'da değil burada sorunları ile birlikte birikti. Çatışmaları, savaşları, öfkeleri kin ile bu topraklarda birikti. Bütün hesaplar bu topraklarda görülmeye çalışıldı. O yüzden topraklarımız ne kadar kutsalsa o kadar da kan ve gözyaşı ile sulandı. Bugün 2015 yılında 21'inci yüzyıldayız. Halen İslam coğrafyasının tamamı zulüm içinde. Gün yüzü görmüyor bu topraklar. İnançlar dinler diller açısından çok zengin. Yeratlı ve yerüstü açısından da çok zengin. Bu zenginlikler badirelerle bize geri döndü. Bundan dolayı huzur ve güvenle yaşayamadık. Ortadoğuda ülkemizde Kürdistan'da sayısız hareket ve siyasi mücadele verdi. Bizlerde onlardan biriyiz. En iyi ve mükemmeli demiyoruz. Fakat bu dertlere bir çare bulmak adına bizlerde iyi niyetle yola çıktık. Nasılsa bu topraklarda din, dil, ırk biriktiyse hepsinin izleri var burada temsilcileri var. Sayıları az olsa, çok olsa topluluklar bizim gibi düşünmeyen inanmayan, konuşmayan Allah'ın yarattığı kullar insanlar ve halkalar var. Bizler eğer barış içinde kardeşçe yaşamak istiyorsak sadece kendimiz için özgürlük isteyemeyiz. Sadece kendisi için isteyenler haksızlığa adaletsizliğe ön ayak olurlar. Kendini düşünerek, geri kalanların canı cehenneme diyerek hareket edersen ne sen huzur bulursun ne de senin dışındakiler huzuru bulur."

MEDİNE SÖZLEŞMESİ REFERANSIMIZDIR

Demirtaş, İslam dininin bu toprakların güçlü değeri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Toplumumuz bu değerlerle sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye'de yaşayan topluluklar içinde belki de islamiyeti ilk kabul eden kavimlerdendir Kürtler. Yaşam biçimi olarak bağlı kalmaya çalışmış bir halktır. Bu bir gerçek. Bu topraklarda siyaset yapan, halkın sorunlarına çözüm bulmaya çalışan herkesin bu şekilde hareket etmesi gerekir. Halkın inancına karşı mücadele, bu topraklarda her siyasete kaybettirir. Halkın gücü üstünde güç yoktur. HDP bu gerçeği bilerek kuruldu. Bu topraklarda başka inançlara, dinlere, kavimlere, mesheplere mensup halklar da vardır. Tarih boyunca vardır. Biz bütün bu insanlık ailesi ile doğru bir hukuk, eşit bir kardeşlik hukuku inşa edemezsek yine topraklarımıza barışı getiremeyiz dedik. Hz peygamberimizin Medine sözleşmesi referanslarımızdan biridir. Çok önemli tarihsel bir belgedir. Eşitlik, birlikte yaşama, kardeşlik hukuku adına bir şey inşa edeceklerse Medine sözleşmesini göz ardı ederek davranamayız. Kendisi arzu etseydi gücü de vardı. Tek başına Medine'nin hakimi olabilir, Medine'ye de söz sahibi olabilirdi. Bütün diğer temsilcilere boyun eğdirebilirdi. Ama öyle yapmadı. 'Diğer dinler ve inançlar kendilerini güvende hissetmezse, bizlerde güvende olmayız' dedi. Ortak bir konsey tarafından yürütülecek denildi. 1400 yıl önce hayata geçirildi. Başarılı oldu. Medine'ye huzur geldi. Şimdi bunu yok sayan bir anlayış ne Müslümanlara nede İslam dışındaki topluluklara huzur getiremez. Eğer bizler buradaki hakkı hukuku birlikte paylaşarak Arap, Acem, Hristiyan, Kürt, Türk, Yahudi, Yezidi kim varsa herkesin inancı kendinedir diye bakarsak, anayasamızı da bu eşitlik üzerine kurarsak, kimse birbirinden çekinmeden birbirinin tehdidi olarak görmeden birbirine karşı güvensizlik duymadan, saldırmadan rahat yaşayabilir. Modern insan haklarının karşılığı çoğulcu demokrasidir. Medine sözleşmesinin günümüze uyarlanmasıdır. Bizler çokluk içinde birlik olacağız. Nar gibi tarifledik. Kabuğu birdir, içinde her bir tanesi diğerini ezmeden birlik içinde bulunur. Birliği değil, tekliği dayattılar. Tek dil, tek millet olacağız. Gerçekliğimiz öyle olsaydı sorun olmazdı. Yaşadığımız coğrafyanın gerçeği buna uygun değildir. Bu kadar çok kavmin birden fazla dinin inancın yaşadığı toplumlara teklik dayatmak çatışma dayatmaktan başka bir şey değildir. Teklik Allaha mahsustur. Nasıl tek dil olacağız. Nasıl başaracaklar bunu. Anasından nasıl doğmuşsa Kürtse Kürt'tür. Arapsa Arap, Çerkezse çerkezdir. Bunu kabul etmediğinde zulüm edebilir miyiz? Bunda ısrarcı olduğunda yargılarsan işkence yaparsan halkın onuru varsa buna direnir. Bizlerde bu teklik dayatmasına direndik."

ONURUMUZU GERİ İSTİYORUZ

Kendilerini yöneten devlete yıllardır halkın kültürü, tarihi, dili ile oynamamalarını söylediklerini belirten Demirtaş, "Biz bunu çözmeden diğer sorunlarımızı da çözemeyiz. Şimdi bize Kürtçe televizyon kanalı açtıklarını söylüyorlar, bizden ne istiyorsunuz diyorlar. Biz hakkımızı istiyoruz. Biz onurumuzu geri istiyoruz. Kendi ana dili ile eğitim yapsın. Bundan daha fazla bölünmez bu ülke. Toplumuzun yüreğini parçalamışsınız. Bizim yaptığımız bunu birleştirme çabasıdır. Vergi verdiği devletten birlik bekliyor. Zalim yöneticiler ve adaletli iktidarlar olmuştur. Zalimler yönetimi helak olmuş, silinip gitmişlerdir. Adaletli yöneticiler de adil olmuşlardır. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Biz birlikte beraber mücadele veriyoruz. Kimseyi tehdit etmek için bu partiyi kurmadık. Bunun için önemli olan özde eşitliktir. Kimse buna yukarıdan ya da aşağıdan müdahale etmeyecektir" dedi.

ALİMLER YOL GÖSTERİCİ, SİYASETÇİLER ENGEL KALDIRICI OLMUŞTUR

Demirtaş, "Devlet olmazsa, dininizi kaybederdiniz' dediler. Asıl olan devlet değil din alimleridir. Toplumun dini önderleri onlardır. Bugün İslamiyet'in tebliğ edilmesini anlatmak, din alimlerinin görevidir. İslam'ın özüne uygun yapılırsa bizlerde o kadar rahat yaşarız. Biz din önderi değil, siyasi önderiz. Sizlerin önünde bir engel olursa bizim görevimiz bu engeli kaldırmaktır. Yol göstericiler sizlersiniz. Yüzlerce yıl bu yol göstericiler sayesinde bu ülkeyi koruyup bu günlere getirdik. Bu çalışmaların barış adına güçlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Dinimiz zulüm işkence yapan bir din değildir. Eğer bugün içinde bulunduğumuz sıkıntıları hep birlikte birlik içinde aşmak istiyorsak birlik olacağız. Bize müdahale olmadığında bizim kimseye müdahale etmeye hakkımız yoktur. Kimsenin şiddet, silah kullanma hakkı yoktur. Biz savaşsız kanın göz yaşının olmadığı kimsenin silah zoruyla bize getirmeye çalışmadığı siyasi bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Bütün çabamız bunun üzerindir. Biz kendimizi dört dörtlük bir parti olarak görmüyoruz. Eksiklerimiz kusurlarımızı örtmek için değil, açık konuşmak zorundayız. Kusurlarını örtenler kendilerini kandırırlar. Bizim bu hataya düşmememiz gerekir" dedi.

ayhan  |  Cvp:
Cevap: 1
24.10.2015- 19:45

HAKSIZLIĞIN ÖNÜNE GEÇSİNLER İSTİYORUZ

Sandığa milletin iradesine saygı duyulmadığını da belirten Demirtaş, devletin kendilerine adil yaklaşmasını istediklerini söyledi. Demirtaş, "Mahkemede, hakimden savcıdan korkmak istemiyoruz. Orada adaletin hakim olduğundan emin olmak istiyoruz. Bunları devlettin düzeltilmesini istemek hakkımızdır. Bu topraklarda yaşayan halklar, bu devletin yönetimine katılmak istiyor. Verginin yüzde 80'ini biz veriyoruz. Dağıtımda da aynı adalet olmuyor. Vergi alırken adaletsiz, verirken adaletsiz. Bunun da düzeltilmesi gerekiyor. Bunu çözmediğimiz müddetçe sorunlarımız çözülmez. Bizden öncekiler yaşadı, biz yaşıyoruz, bizden sonrakiler yaşayacak mı? Biz bunları çözmek için yola çıktık. Biz başka bir yöntemi tavsiye ediyoruz. Ne devlete ne de PKK'ya. Yüz yıl daha savaşılsa da gelinecek nokta masanın etrafına oturmaktır. Masa etrafında oturmak insanı küçültmez. Büyüklüktür, erdemdir. En küçük aile kavgası da olsa biz el ele verip bir masaya oturtarak barıştırıyoruz. Hayırlı bir iş deyip barıştırıyoruz. Savaşmaya gelince kahraman oluyor da masaya davet edilince neden böyle davranıyor. Biz doğru ve hak olan yolu gösteriyoruz. Kim kaçarsa kaybeder. 2 yıl bu masada bir diyalog yürüttük. Uzun sürebilirdi. Ancak tek bir ana babanın gözyaşından daha iyidir. Kin ve düşmanlık üzerine kurulmasın. Evet biz hazırız bizle bu konuyu konuşarak oturmaya hazırız derse biz masadayız. Masadan kalkan savaş istiyor demektir. Gençlerimize yazıktır. Kim ki hangi ölümden mutluluk duyuyorsa da insanlığını yitirmiştir. Hepsinin cenazesi aynıdır. Hepimiz bu toprakları ortak vatan olarak görüyorsak birbirimizin değerlerine saygı duyalım. Bunu yapabilirsek güçlü devlet oluruz. Başında tek bir kişinin olduğu bir devlet güçlü değildir, liderin güçlü olduğu devlet balon gibidir. Toplu iğne değse paramparça olur. Halk bu kadar fedakarca davranırken parti yöneticilerinin de buna saygı duyması gerekir" dedi.

MUŞ'TA KONUŞTU

Selahattin Demirtaş, Muş'ta yaptığı konuşmada da Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Şanlıurfa mitinginde gençlere seslenip, ailelerinin eş bulamamaları halinde kendilerinin eş bulacakları yönündeki açıklamalarına değindi. Demirtaş, "Ona küçük bir tavsiyem var. Bence siyaseti bırak. Şu evlilik, izdivaç programlarına çık artık. Madem milleti evlendiriyorsun. Bari kendini bu siyaset arenasında yıpratma. Vallahi yakışır da. Eş bulamayanlara sayın Ahmet Davutoğlu eş buluyor desinler çok daha başarılı olur, hayırlı bir iş yapar" dedi.

Sandık güvenliğine değinen Demirtaş, "Biz zorla baskıyla tehdit ile kimseden oy istemiyoruz. Almayız da kimse de korkarak gidip oy vermesin. Herkesin bir cesareti, haysiyeti var. Vallahi insanlar korku ile oy verseydi AKP'nin oyu yüzde 95 olurdu" diye konuştu.

Selahattin Demirtaş insanların seçim dönemlerinde Allah'tan başka kimseden korkmadığını vurgularken de "Dünyanın parasını döktünüz yine de biz sizi iktidardan düşürdük. Kendilerini dev aynasından görüyorlar. Aynadan baktıklarında zannedersiniz padişah görüyorlar. Biz öyle görmüyoruz. Sayın Davutoğlu kendisini dev aynasından görebilir ama biz gerçeğini görüyoruz" dedi.

Devletin ve vatanın haini değil sahibi olduklarını söyleyen Demirtaş, "Terörist değil, özgürlük uğruna mücadele eden bir halkız" diye konuştu.

Odatv.com

ayhan  |  Cvp:
Cevap: 2
24.10.2015- 19:47

Demirtaş solculuğunun referansı Medine sözleşmesini kabul eden solcular 1 Kasım'da HDP'ye oy verebilirler. Gönül rahatlığıyla!

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 3
25.10.2015- 09:28

Demirtaş'tan Said-i Nursili seçim konuşması...

  Demirtaş, "Hz. Peygamberimizin Medine sözleşmesi referanslarımızdan biridir. Çok önemli tarihsel bir belgedir. Eşitlik, birlikte yaşama, kardeşlik hukuku adına bir şey inşa edeceklerse Medine sözleşmesini göz ardı ederek davranamayız. Kendisi arzu etseydi, gücü de vardı, tek başına Medine'nin hakimi olabilir" dedi.



Yeni bir AKP yeni bir Tayyip Erdoğan doğuyor. Halkımıza ve solcularımıza mübarek olsun.

Erdoğan da çıkarken Muhammedi kullanarak adalet dağıtmıştı ne yazıkki bu adalet en nihayetinde sadece kendisinde kaldı Demirtaş ta o yolu izlemekte Modern siyaset izlemekten pek siyasi çıkar sağlayamıyor her halde her kesin pazarda sattığı şeyi satıyor eh alıcısıda yok değil.

T.Erdoğan şiir söyleyerek edibiyat sahnesine girdi liberallerin gönlünü aldı   Sn Demirtaşta saz çalıp türkü söyleyerek gönüllere oturdu.

Sn Demirtaş seni gösterişli biçimde cuma namazlarından çıkarken de görmek istiyoruz. Çocuklara oyuncak dağıtırken de

Zaten çok keskin olma küpüne zarar verirsin derler bu zararı da solcularla gariban kürtler görecek herhalde.

Medine de sözleşme yapmış; osloda da yapıldı, dolma bahçede de, biz ne sözleşmeler gördük kazığın sivri yanı hep halka battı.

Demirtaş doğru yoldasın istikbalin açık sende bir gün bu ülkeye cumhur başkanı olacaksın anlaşıldı.
Dinin peygamberin siyasette para ettiğini anlamışsın. Valla başarırsın devam et allah yolunu açık etsin.

Sn Aslı Aydıntaçbaş yine aldanmayasınız sahnede bir başka portre var o da bundan öncekilerle aynı yolu izliyor.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 4
26.10.2015- 12:48

Ne okuyacağını şaşırmak veya referans dedikleri
Aydemir Güler




Solda okuma oranının yüksekliği göreli bir durum. Nüfusun büyük kesiminin televizyonla idare ettiği, orta sınıfın internete “baktığı”, kalabalık bir bölmenin “kitap=Kuran” modunda yaşadığı yerde, sol gece gündüz elde kitap varmış gibi görünür.

Görelilik önemli, ama yetmez. Bedri Rahmi’nin dediği gibi “…otobüsü kaçırmış bir milletin” çocuklarının “en azından üç dilde canımın içi demesini” ve yine en az üç dilde “insanın insanı sömürmesi rezilliğin dik alası demesini” becermeleri gerekir. Görelilik değil mutlaklık gerek bize.  

Lakin şairin “en az üç” diye üst sınırını açık bıraktığı dil veya bilginin otobüs peşinde koşarken toza boğulup berhava olması da mümkündür. Türkiye solcusunun başına gelen bu mudur?

Ne okusun solcu? Medine Vesikasını eskiden Ali Bulaç satıyordu, biz de takmıyorduk. Şimdi HDP standına çıktı. Türkiye’den kendisi az geçmiş olsa da Bookchin benzeri anarko-ekolojistler, olsun da Birikim raflarından temin edilebilirdi önceleri. Anlaşılan, yükselen halk hareketindeki harcı (!) sayesinde Bookchin, bırakın solcuları, halka inecek. Zaten uzun zamandır Öcalan’ın insanlık tarihi tezleri tavsiye ediliyordu solcuya…

Neyse ki bitmiyor; Komünist Manifesto’su var solcunun. Kriz falan olduğunda, Kapital, tuğla kalınlığındaki ürkütücülüğüyle o incecik Manifesto’nun yanına ilişir. İyi bari… Ama bunlar referanslarımızdan herhangi biri, eşitlerden biri derecesine indirilip değersizleştiriliyor. Yok öyle yağma!

Bu arada defalarca faşist ilan edilip listeden silinen Nutuk’un toplumsal uzlaşma ve hoşgörü nedeniyle hatırlanacağı görülüyor. Zaten uzlaşma kitapları raflara sığmıyordu! Ne de olsa, sivil toplumun daha çok gelişmesi lazım diyen bir “sol referans” fikir var piyasada. Sahi, tarih sınıf mücadelesi midir, uzlaşma kültürü mü?

Sorun okumakta, çok okumakta ve hatta mümkün olduğunca çeşitli okumakta değil. Keşke benim de   kapitalizme kaç kez eklemlendiğini artık sayamaz olduğum ekolojist-anarşist şeyleri okumaya zamanım, birilerinin tarih aforizmalarını incelemeye sabrım olsaydı. Okumaktan zarar gelmez ve öğrenmenin yaşı yoktur. Sabır ayrı konu. Benim zaafım deyip geçeyim… Çünkü konumuz bu değil.

Okumak bir politik yönelimse eğer, ki öyle, o halde kritik meselemiz “referanslarımız” olmalıdır. Peki Kürt hareketinin, ki madem solculuk genel olarak onun peşindedir, “referans” derken kastı nedir? Yoksa artık Saidi Nursi zamanı mıdır?

Biz, örneğin, laiklik de laiklik diyoruz ve hem Kürt hareketinin hem CHP’nin imam merakını eleştiriyoruz ya; eleştirilerimize verilecek yanıtları önceden biliyoruz:

Kürt hareketi marksist olmak zorunda mı, o bir ulusal hareket. At gözlüklerini bırakalım arkadaş; elbette dini de incelemek gerek. Sol zaten ona buna tepeden bakmaktan kaybetmedi mi hep? Hoşgörüyle yaklaşmalı, empati kurmalı; Kürt tabanı dindar. Sol zaten halkın dini duygularına nasıl yaklaşacağını hiç bilememiş ve başımıza ne geldiyse bundan…


Üzülüyorum. Papağan gibi bunları tekrarlayanların sadece ne okuyacağını karıştırmadıklarını, hayatın anlamını yitirmelerine ramak kaldığını görüyorum. Türkiye’de çeşitli yaşlardan bir solcu kuşağı kendini likide ediyor. Yok oluyorlar. Referanssız kalan veya referanslarını solun dışından derleyen sol yok olur…

O kadar ki, ne zaman Kılıçdaroğlu türbancılık veya Demirtaş Nursicilik yapsa ve ben o haberleri sosyal medyada paylaşsam, küfür yiyorum bu yok olmakta olan “kuşak”tan. Komik olan, çoğunun da bizi bir diğerine doğru ittirmesi, CHP’lilerin Kürtçülükle, HDP’lilerin Kemalistlikle suçlaması oluyor. Oysa aynı dakikalarda memlekette bir sürü yazar çizer “büyük koalisyon”dan bahsediyor! Büyük koalisyona CHP’liler MHP’yi, HDP’liler de AKP’yi çekiştirsin ve hepsi bize küfretsin. Ne okumuş bunlar en son? Referans ne demekti?

Zaman zaman çok mu yukardan bakıyoruz diyenler oluyor. Çok mu ağır oldu eleştirimiz veya etkide bulunamayacak kadar sert mi kaçtı acaba?

Kusura bakmayın, Medine Vesikası zırvalığından sonra, herkesi, Kürt siyasetinden ve dincilik konusunda ondan aşağı kalmayan CHP’den gelecek mesajlara “tepeden bakmaya” çağırıyorum. Asaf (Güven Aksel) çok bile yazmış Medine hakkında! http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/medine-sozlesmesiyle-m...

Ah şu ne okuyacağını şaşıran solcular! Çok radikaller ya, beğenmedikleri yirminci yüzyıl sosyalizminin yerine yedinci yüzyılda kalmış bir tacir belgesini koyacaklar bu gidişle. Biz siyasetten anlamayan ütopikleriz ve onlar hayatı değiştiriyorlar ya, Arınç’ın sağına geçmekte bir sakınca görmüyorlar. Hiç utanmıyorlar!

Bunlara yapacak bir şey yok. Derdimiz gemiyi terkedenler değil, gelmesi kaçınılmaz olanlarla ilgili. Sömürü ve yağma düzeni sürdükçe ve düzen içi muhalefet düzeni eleştirmekten bucak bucak kaçtıkça, referanslar ve kafalar karıştıkça, Türkiye toprağı her sabah oluk oluk solculuk üretecektir. Bu solculuk uzlaşmacılığa, dinciliğe, referanssızlığa, emperyalist yandaşlığına, kapitalizm tashihçiliğine tepeden bakmalı, topunu aşağılamalıdır. Türkiye’de solcu, sapmalardan kurtularak ayakları üstüne dikilir. Kaçırılanları yeniden veya sıfırdan yakalamasını biliriz biz. Yeter ki referanslarımız sağlam olsun.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
26.10.2015- 15:15

Kürt ulusalcılığına pek bir şey söylemiyoruz. Kendine uygun gördüklerini referans alıyorlar, uygun buldukları siyasetleri savunuyorlar. Bir yerden sonra gerçekten önemi yok. Eleştiririz ve geçeriz. Ama kendini solda tanımlayan bir kesimin yaptıklarını da savunduklarını da sadece eleştirerek geçmek mümkün değil. Bu kesimler sola ve/veya kitleye solla hiç bir ilişkisi bulunmayan, solun, sosyal demokratlardan komünistlere, anarşistlere kadar uzanan en geniş bölmesinin asla yan yana olmaması gereken siyasi ve dinci yönelimleri solculuk veya demokratlık veya pek çok zırvalık altında referans göstermesini önemsiz göremez, kabul edemez. Solun en temel niteliğinin laiklikten yana olduğu gerçeği anlaşılamadıkça da, bırakın sosyalist, komünist, marksist vesaire olmayı en hafifinden sosyal demokrat bile olunamayacağını ne zaman öğreneceğiz, anlayacağız? Demirtaş'ın söylediklerinin bu bağlamda yenilir yutulur bir yanı yok. Hiçbir solcu da bu yenilir yutulur olmayan ifadeleri yumuşatmaya kalkmamalı. Gericiliğn 13 yıllık AKP iktidarında toplumsal ve siyasal alanın her hücresine nüfuz etmesi gibi bir kuşatma altında bulunuyorken Demirtaş'ın bu söylemi gerici kuşatmaya referans tayin etmekten başka bir anlam taşımaz. Bu Demirtaş zihniyeti mi AKP gericiliğini geriletecek?






umut  |  Cvp:
Cevap: 6
26.10.2015- 19:53

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Kürt ulusalcılığına pek bir şey söylemiyoruz. Kendine uygun gördüklerini referans alıyorlar, uygun buldukları siyasetleri savunuyorlar. Bir yerden sonra gerçekten önemi yok. Eleştiririz ve geçeriz. Ama kendini solda tanımlayan bir kesimin yaptıklarını da savunduklarını da sadece eleştirerek geçmek mümkün değil. Bu kesimler sola ve/veya kitleye solla hiç bir ilişkisi bulunmayan, solun, sosyal demokratlardan komünistlere, anarşistlere kadar uzanan en geniş bölmesinin asla yan yana olmaması gereken siyasi ve dinci yönelimleri solculuk veya demokratlık veya pek çok zırvalık altında referans göstermesini önemsiz göremez, kabul edemez. Solun en temel niteliğinin laiklikten yana olduğu gerçeği anlaşılamadıkça da, bırakın sosyalist, komünist, marksist vesaire olmayı en hafifinden sosyal demokrat bile olunamayacağını ne zaman öğreneceğiz, anlayacağız? Demirtaş'ın söylediklerinin bu bağlamda yenilir yutulur bir yanı yok. Hiçbir solcu da bu yenilir yutulur olmayan ifadeleri yumuşatmaya kalkmamalı. Gericiliğn 13 yıllık AKP iktidarında toplumsal ve siyasal alanın her hücresine nüfuz etmesi gibi bir kuşatma altında bulunuyorken Demirtaş'ın bu söylemi gerici kuşatmaya referans tayin etmekten başka bir anlam taşımaz. Bu Demirtaş zihniyeti mi AKP gericiliğini geriletecek?

***************

Demirtaş'ın Medine Sözleşmesi konusundaki söylediklerini eleştirip geçelim, Medine Sözleşmesini eleştirmeyenleri ise eleştirip geçmeyelim, tamam, Medine sözleşmesini eleştirir gibi yapıp HDP'ye oy verin diyenleri ne yapalım; Allah'a mı havale edelim:)

DEMİRTAŞ VE MEDİNE SÖZLEŞMESİ!

« : Bugün, 16:28:53 »



Demirtaş demeç vermiş,”Referanslarımızdan biri Peygamberimizin Medine Sözleşmesidir.” diye.

Demirtaş bunu söyleyebilir.
Sonuçta, 1 Kasım seçimlerinde partisinin oy oranını en azından korumak,AKP'nin tek başına iktidar olmasını engellemek gibi bir görevi var.

Özellikle de HDP dine karşı,dini ortadan kaldıracak türü kara propogandaların yoğunlaştığı,AKP 'nin ,HDP başlıklı bildirilerle,sanki HDP bu bildirileri yazmış gibi dağıttığı bu koşullarda,bu tür politik demeçler vermesi doğal karşılanabilir.

Sonuçta HDP’nin asıl oy aldığı yerler,feodalitenin ve dinin etkin olduğu yerler.
Buradan HDP’ni hedefe oturtmak ve saldırmak doğru bir tavır olmaz.

Tabii ki biz Marksistler’in kabul edeceği bir demeç değil bu demeç.
Sanıldığı gibi, Medine Sözleşmesi;insanlar arasında ırk,din ayırımcılığını ortadan kaldıran bir kardeşlik sözleşmesi falan değil.
Peygamberin de hiçbir zaman böyle bir niyeti olmadı.

Marksistlerin referansları bellidir.
Bunlar Marks,Engels ve Lenindir.
Zaten Marksistler’in bir peygamberi(Hangisi olursa olsun) referans alması,Marksizm’in özüne aykırıdır.

Bu konuda HDP içersindeki,KÖH dışındaki kendini sol,sosyalist olarak tanımlayan siyasi bileşenler ne diyecek bilemem.
Beni asıl endişelendiren,kendini Marksist   olarak tanımlayıp da,yüzü kızarmadan Demirtaş’ın bu söyleminin içeriğini savunanlardır.
Dikkat edin İÇERİĞİNİ diyorum!
veda








munzur  |  Cvp:
Cevap: 7
26.10.2015- 20:34

Solculuğa toz kondurmamak için medine sözleşmesini eleştiriyor gözüküyor, eleştirisi yanlış anlaşılmaması ve kuyrukçuluktan vazgeçmediğini göstermek için de Beni asıl endişelendiren,kendini Marksist   olarak tanımlayıp da,yüzü kızarmadan Demirtaş'ın bu söyleminin içeriğini savunanlardır.
Dikkat edin İÇERİĞİNİ diyorum!
diyor:)

yura  |  Cvp:
Cevap: 8
27.10.2015- 13:11

demirtaş ne söylerse söylesin içeriği savunmayın demirtaşı savunun, tam kuyrukçu mantığı.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]