'Erdoğan'ın temsil ettiği değerlerle mücadele etmeden Erdoğanı yenemezsiniz'
Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan, Erdoğanın temsil ettiği değerlerle mücadele etmeden Tayyip Erdoğan ve AKPyle mücadele edilemeyeceğini belirterek, Erdoğanın temsil ettiği gericilikle, emperyalizmle, piyasacılıkla mücadele etmeden, Erdoğandan kurtulmak olanaksız. İmkânsız olanla uğraşmayalım, zor olanla uğraşalım. İmkânsız olan gericilikle, emperyalizmle ve piyasacılıkla hesaplaşmadan Erdoğandan kurtulmak istemektir. Zor olan ise bunların hepsiyle birlikte mücadele ederek kurtulmaktır dedi.
İzmir Nâzım Hikmet Kültür Merkezinde 1 Kasım Seçimlerinin Ardından başlıklı bir söyleşiye konuk olan Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan, kalabalık bir kitleye hitap etti.
AKP VE ERDOĞANIN ÖYKÜSÜ 12 EYLÜL DARBESİYLE BAŞLADI
Seçim sonrasında Türkiyedeki siyasi tabloyu değerlendiren Okuyan, Erdoğanın ve AKP rejiminin öyküsünün başlangıcının 12 Eylül faşist darbesiyle başladığını belirterek şunları söyledi:
12 Eylül darbesi temelde iki şeye karşı yapıldı. Sadece Türkiye değil dünya ilericiliğine, sosyalizmine karşı bir darbeydi ve işçi sınıfına, emeğe karşı bir darbeydi. 12 Eylülden sonra bu ülkede yürütülen en önemli çaba, 12 Eylülün neye karşı yapıldığının unutturulması oldu. Öyle bir hale geldi ki, 12 Eylülden 5-10 yıl sonra darbenin Süleyman Demirele karşı yapıldığı zannedilmeye başlandı. Ama biz eğer 12 Eylülü önemli bir uğrak olarak alacaksak, bu faşist darbe işçi sınıfına, emekçilere ve sola karşı yapılmıştır. Tayyip Erdoğanın öyküsü de buradan başlıyor. Neydi 12 Eylülün esprisi? 12 Eylül, işçi sınıfını Türkiyedeki siyaset sahnesinden silmek için yapılmış bir darbeydi. Başardılar belli oranlarda. Sonra önlem almak için, 12 Eylül generallerinin hiçbirisinin yaşam tarzı dinsel olmamasına rağmen, dini ve İslamcılığı bir afyon olarak kullanmaya karar verdiler. Ve İslamcılığın önü açıldı. Erdoğanın öncülleri, milli görüş geleneği o kapıdan girdiler. Sonunda Erdoğan, İslamcıdan da iyi kapitalist çıkabileceğini gösterdi ve bu kapitalist düzenin ihtiyaçlarını sağlayabileceklerini kanıtladı. ABDnin ihtiyaçlarını, emperyalizmin bölgesel ihtiyaçlarını başkalarından daha iyi karşılayabileceklerini gösterdiler. AKPnin önü böyle açıldı, 2002nin sonunda da iktidara geldiler. Bu öyküyü anlatma nedenim şu: Türkiye, 2002 yılında Türkiye solunun önemli bir bölümünün ihaneti yüzünden Erdoğan sorunuyla karşı karşıyadır. 2002de ne oldu? Türkiye solcusu, 12 Eylülün yapılma nedenini unuttuğu gibi, Erdoğanı iktidara taşıyanın ne olduğunu da unuttu. 2002nin sonunda AKP iktidara geldiğinde, bugün AKPye karşı cephe çağrıları yapan önemli bir bölümü açıktan ya da dolaylı olarak AKPyi destekledi.
HAZİRAN DİRENİŞİ GERİ ÇEKİLMEYE BAŞLADIĞINDA KAYBETTİK
AKPnin başlangıçta liberallerin ve bazı sol kesimlerin desteğini aldıktan sonra Ergenekon ve benzeri davalarla iktidarını sağlamlaştırdığını vurgulayan Okuyan şöyle konuştu:
AKP, emperyalizm ve sermaye açısından Türkiyenin dikensiz gül bahçesi haline getirilmesi yönünde önemli adımlar attı. Tüm bunları 12 Eylülü yargılıyoruz, sivil anayasa yapıyoruz edebiyatıyla yaptılar. 2000lerin ikinci yarısında AKPye yönelik tepkiler oluşmaya başladı. Tekel işçilerinin direnişi, kadınların kürtaj yasağına, liselilerin sınav yolsuzluğuna dönük tepkileri, tüm bunlar AKPye karşı gerçek toplumsal tepkilerdi. AKPnin diktiği elbiseyi bu ülkenin giymeyeceğine dair ilk tepkilerdi. Bu tepkilerin zirve noktası olan 2013 Haziran direnişinde milyonlarca insan Erdoğanı ve AKPyi istemediklerini son derece radikal biçimde ilan ettiler. 2013 yılında milyonlarca kişinin sokağa dökülmesiyle, Erdoğanı ülkenin başına bela eden güçler, Erdoğan gibi toplumu kutuplaştıran bir liderin arkasında durmaya devam ederlerse, sistemin kendisinin sorgulanmaya başlayacağını anladılar ve Erdoğansız bir alternatif arayışına girdiler. Liberaller ve Haziran direnişinden Erdoğanı kurtarmakla övünen Kürt siyasi hareketi ise sokağa taşan öfkenin, liberal düşünce sistematiğinden öteye geçebileceğini gördüler ve bundan kaygı duydular. Haziran hareketinin kitlesi düzen değişikliği talep etmese de, düzen değişikliğine açık, laik, aydınlanmacı bir kitleydi. Haziran hareketi geri çekilmeye başladığında biz kaybettik. Haziran direnişi geriye çekildiği için değil, Haziran direnişinden ders çıkartan sermaye sınıfının, emperyalizmin, liberallerin hamlesini hafife aldığımız için kaybettik. Türkiyenin kaderinin sokakta çizilmesinin önüne geçmek zorundalardı. Çünkü milyonlarca kişinin hareketi sonucu Erdoğanın istifası gerçekleşseydi, bu Türkiye toplumuna sandık dışında da bir çözümün olacağını kanıtlayacaktı. Daha sonra övündükleri gibi, Erdoğanı ipten alan çeşitli güçler oldu. Haziran direnişinden sonra Türkiye toplumunu evlerine geri gönderdiler ve Sokak sözünü söyledi, şimdi sıra sandıkta dediler. Haziranda büyük bir akılla, soğukkanlılıkla mücadele eden milyonlarca kişinin kafası karıştı. 2014 Mart yerel seçiminden, cumhurbaşkanlığı seçiminden moral bozukluğuyla çıkıldı. Toplumun enerjisi bir kez daha gitti. Ve aynı anda sanki planlanmış gibi bir başka simge öne çıkartılmaya başlandı. Haziran direnişine soğuk bakan bir parti, CHPden umudunu kesen kitleye bir umut olarak pazarlanmaya başlandı. Sermaye medyası Selo Başkan güzellemeleri yapmaya başladı. 2015 Haziran seçimlerinde büyük bir ustalıkla birbirine düşman olduğu iddia edilen iki siyasi gelenek olan CHP ve HDPnin aslında ortak değerlere sahip olduğu tezi işlendi ve seçmen bazında bir geçişkenlik yaşandı. Türkiye toplumunun enerjisi bir kez daha sandığa gömüldü. Kasımda bir seçim daha ve bu kez de yenilgi.
ERDOĞANIN TEMSİL ETTİĞİ DEĞERLERLE MÜCADELE EDİLMELİ
Tüm bu siyasi hamlelerde birden fazla tuzak olduğunu söyleyen Okuyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Erdoğan olgusu, bugün toplumun yarısının sevmediği, istemedği bir figür. Hatta her şeyi bırakalım buna karşı birleşelim denilen bir kişi. Peki karşısında birleşelim denilen kişi neyi temsil etmektedir? Kimse bunu söylemiyor. Erdoğanı biz niye sevmiyoruz? Erdoğanın temsil ettiği bir değerler sitemi var. Siz hem bu değerleri sistemini zerre kadar sorgulamayacaksınız, hem de Erdoğana karşı olduğunuzu söyleyeceksiniz! Erdoğanın üç temel özelliği var. Birincisi gericilik. CHP ve HDP gericiliği zerre sorgulamayacaklar, laikliğin tehlikede olmadığını düşünecekler, sonra Erdoğana karşı mücadele edecekler! Bu iki parti, bu yılki seçimlere ellerinde Said Nursi kitaplarıyla girdiler. Kılıçdaroğlu, Said Nursiyi kendilerinin özgür bıraktığıyla övünüyor, Demirtaş Said Nursiyi kılavuz kabul ediyor. Erdoğan Amerikancılığı ve işbirlikçiliği temsil ediyor. Erdoğana karşı olanların, NATOyu, AByi, ABD emperyalizmini sorguladığını gördünüz mü? Erdoğan sermayeyi, zengin sınıfları temsil ediyor. CHP ve HDP patron örgütlerini ziyaret edip kendilerini anlatmaktan vazgeçmediler, sermaye düzenini eleştirdiklerini gördünüz mü? Siz Erdoğanın temsil ettiği üç temel değerle mücadele etmeyip Erdoğanın kişiliğiyle uğraşırsanız, Erdoğan hep kazanmaya devam eder. Aslı varken koyasına kimse destek vermez. Said Nursi edebiyatıyla Erdoğanı alt edemezsiniz. Türkiye muhafazakârlığı bunu yemez. Erdoğan karşıtlığı altı boş bir karşıtlıktı, hiçbir şekilde ideolojik bir öze sahip değildi.
DÜZEN SOLU GERİCİLİKLE GERİCİLİK, AMERİKANCILIKLA AMERİKANCILIK YARIŞTIRDI
1 Kasım seçim sonuçlarına da değinen Okuyan, HDP kendi oylarının AKPye gittiğini söylüyor. O halde HDPnin şunu cevaplaması lazım: Beş ayda bu kadar ciddi miktarda oy, solcu ve Erdoğan karşıtı olduğunu iddia eden bir partiden nasıl oluyor da AKPye kayar? Bu sorunun yanıtını vermek zorundalar. Onlar veremiyorsa ben vereyim: Çünkü gericilikle gericilik yarıştırdılar, Amerikancılıkla Amerikancılık yarıştırdılar ve sermaye sınıfının egemenliğini zerre kadar sorgulamadılar. Evet, tabanlarda geçişkenlik var. Ama ne oldu da beş ayda HDPden AKPye bu kadar oy kaydı? dedi.
ERDOĞANA HIRSIZ, KATİL DEYİP KOALİSYON HESABI YAPANLAR SUÇLUDUR
Ortada gerçek olmayan bir Erdoğan karşıtlığı olduğunu ifade eden Okuyan, ABD, AB, TÜSİAD neden şikayetçi Erdoğandan? Dediler ki toplumu kutuplaştırıyor. İstikrar içinde, kârlarına kâr kattıkları bir ülkede gerginlik, istikrarsızlık istemez sermaye sınıfı. Mümkünse Erdoğan gibi asabi, toplumu geren bir figür yeren, Gül gibi sesiyle insanları uyuşturan bir figürü tercih ederdi. Erdoğan bunu fark etti. Erdoğanın güçlü tarafı, kendisinden kurtulmak isteyenlerin zayıf noktasını iyi kavramaktı. Çünkü hiç kimsenin Erdoğan önderliğinde AKPnin temel dönüşümlerinden şikâyet ettiği falan yoktu. Geçtiğimiz günlerde Koçun kârı açıklandı, Koç tarihinin en büyük kârını AKP döneminde elde etti. Bu Koç mu düşürecek Erdoğanı? Yoklarlar, denerler ama riske atmazlar. Belli ki Erdoğan yurt içi ve yurt dışında kendi arkasında yıllar önce duran güçlere belli güvenceler verdi. Dedi ki, Ben mesajı aldım, benim alımdaki halıyı çekmeyin. Kim aracı oldu buna? CHP ve HDP. Siz Erdoğana faşist diyeceksiniz, gün Erdoğana karşı birleşme günü diyeceksiniz, maden Erdoğan bir faşistse ona uygun tavır geliştireceksiniz. Haziran seçimlerinden sonra CHP, AKPyle koalisyonu tartıştı mı? Tartıştı. HDP, AKPyle koalisyona kapıyı araladı mı? Araladı. Özür dilerim ama hiç kimse aptal değil. AKP demek faşizm demek diyorsanız, gereğini yapacaksınız. Hırsız, katil diyeceksiniz, AKP halka savaş ilan etti diyeceksiniz sonra başkanlığa evet demeye kapı aralayacaksınız. Siyaset böyle yapıldığı sürece insanlarda ne umut kalır, ne direnç kalır. Aslında Erdoğan kazanmadı, bu tuhaf muhalefet tarzı kaybetti. Ya da kaybetmedi, aslında istedikleri buydu. Ülkede herhangi bir şey değişmiş değil. Arkalarına aldıkları toplumsal desteğin derdini unuttular. Bu toplum, sadece afyon yutmuşlardan ibaret değil. İnsanların öfkesi, arayışı artmaya devam ediyor. Bu kadar kişiliksiz bir siyasetle zaten başarı şansları yoktu diye konuştu.
DÜZEN SOLU YENİDEN TASARLANDI
2013ten itibaren sistemin solunu yeniden tasarlamaya yönelik bir çaba olduğuna dikkat çeken Okuyan şöyle konuştu:
Bu çaba şudur: Kürt siyasi hareketinin sosyal demokratlaşması ya da o alana yerleştirilmesi, CHP tabanıyla Kürt siyasetinin arasında bir geçişkenliğin artırılması, sosyal demokrasinin içindeki liberal tavrın artırılması ve Kürt siyasi hareketine sistem siyaseti içinde yer açılması. Bunu söylediğimiz için işitmediğimiz küfür kalmadı. Ama bu gerçekti. CNN Türk, Haziran seçimleri öncesinde HDPnin halkla ilişkiler kurumu gibi çalıştı. ABDnin en muhafazakâr, gerici gazetesi Washington Post, birden bire gerilla kadınları keşfetti. Bunun anlamı şuydu: Bir yer açılmaya çalışıyordu, açıldı da. Bu bir haksız eleştiri falan değil, bu bir olgu. HDP, sistemin içine çekildi, belli bir amaç doğrultusunda. Amaç ise Türkiyede düzen solu sermaye sınıfının egemenliğini, piyasacılığı sorgulamayacak, emperyalizmi sorgulamayacak, emperyalizmi ağzına alanlar ulusalcılıkla suçlanacak, gericiliği eleştirmeyecek, halkın değerleri adı altında gericilikle barışılacak. Burada çok büyük bir operasyon uygulandı. Halkın enerjisini sandığa gömdüler. Sosyal demokrasinin toplam oyu yüzde 35-36ya uzandı. Sistemi sorgulamayan ya da dizginlenmiş bir Erdoğanı bile kabul edebilecek olan bir düzen solu yarattılar. Haziran direnişinin kabına sığamayan milyonları, düzen soluna fit haline getirildi. Bunun günahı CHP ve HDPye yazar. Her iki partide de dostlarımız var ama büyük suç işlediler.
ERDOĞANI ERDOĞAN YAPAN DEĞERLERLE MÜCADELE EDİLMELİ
Türkiyenin direngen ve inatçısı bol bir ülke olduğunu hatırlatan Okuyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Toplumumuzda, bu düzen solunun ötesine dönük büyük bir arayış başladı. Seçimin ertesi günü Türkiye karalar bağlamıştı ama iki gün sonra insanlar yüzünü yıkadılar ve ayağa kalkmaya başladılar. AKP şapkadan artık yeni tavşan çıkartamaz, AKP AKPdir. CHP ve HDP de yeni tavşan çıkartamaz. Napacaklar? Hâlâ saygı diyorlar, halkın değerleri diyorlar. Türkiyede düzen değişikliği isteyen sol olarak, 2013 Haziranında büyük bir fırsat yakaladık ama boyumuz aştı. Oraya erken yanıtlar vermedik, büyük bir toplum mühendisliğiyle Haziran direnişinin enerjisi emildi. Şimdi bir milim geriye gitmeden, direnerek, zamanı iyi kullanarak, AKP karşıtlığında kaptırdığımız rolü yeniden ele geçirirsek, inanılmaz bir fırsat var önümüzde. Niye karalar bağlayalım? Haziran seçimi sonrasında göbek atmadık, Kasım seçimi sorasında da karalar bağlamayız. Yeni bir şey yok. Yakın bir dönemde sandık falan da kurulmayacak. Toplum sahte hayallerle aldatılamayacak, ,sadece oy kullanarak bu kepazelikten kurtulabileceğini sanmayacak. Erdoğanı Erdoğan yapan özellikleriyle hesaplaşmadan Erdoğandan kurtulunamaz. İmkânsız olanla uğraşmayalım, zor olanla uğraşalım. İmkânsız olan gericilikle, emperyalizmle ve piyasacılıkla hesaplaşmadan Erdoğandan kurtulmak istemektir. Zor olan ise tüm bunları hep birlikte yapmaktır. İmkânsız olanın, imkânsız olduğu ortaya çıktı. Zor olanı deneyelim. Kolay kurtuluşu söyleyen herkes sahtekârdır. Türkiye gırtlağına kadar kana, kire, pisliğe bulaşmış, başı belada bir ülke. Kolay çözümle kurtulamaz. Türkiyede komünistler, devrimciler, ilericiler halkın karşısına çıkıp zor olanı söylemeliler. Türkiyede kolay çözüm yok, kolay kurtuluş yok. Örgütlü mücadele vermeden kazanım elde edemeyiz. O örgütlü mücadelenin de açık, net hedefleri olması lazım. Sırf Erdoğan karşıtlığının bir hükmü yok.