Kim kimi ıslıklıyor?
Kemal Okuyan
Ankaradan sonra Paris katliamında ölenler de futbol seyircisinin zalimliğinden payını aldı. Her şey bir yana, yitip gidenin ardından sessizliğini korumayı bile beceremeyen geniş bir kesim var. Saygı duruşunu filan geçtim, üzüntünün kırıntısı dahi olmayabilir ama hiç değilse susarsın.
Susmayan, ıslıklayan, tekbir getiren, şehitler ölmez, vatan bölünmez diye bağıran on binlerce kişi
Konyadaki rezaletin, Ankaradaki patlamada hayatını kaybedenlerin siyasi tercihlerine, özellikle HDPlilere dönük bir tavır olduğu düşünülmüştü. Olmadığı söylenemez ama Türkiye-Yunanistan maçında ortaya çıktı ki, her şey bu kadar yalın değil.
Parisin kafelerinde, restoranlarında, stadyumlarında ya da konser salonlarında insanların Türkiyeyi bölmekle uğraştıklarını düşünenler kuşkusuz vardır ama saygı duruşundaki ıslık ve sloganları tek başına bu ölçüde ve kitlesel bir akıl tutulmasıyla açıklamamakta yarar var!
O halde ne oluyor; bu ne cüret? Dünya yıkılsa umurumda değil diyen lümpen kitle kontrolden mi çıktı? Yoksa Türkiyede IŞİD sempatisi sandığımızın da ötesine mi geçti?
Bu sorulara erken yanıt verilmemeli. Ancak gecikmiş bir saptamayı seslendirmekte hiçbir sakınca yok: Artık Türkiyede AKP Türkiyesini karakterize eden ve siyasal tercihleri itibariyle geçişken bir yığın ağırlığını iyice hissettirmeye başlamıştır.
Siyaseten tasfiye edilen Haziran Türkiyesini toplumsal yaşamda da geriletmek, onun üzerine gölge düşürmek isteyen AKP Türkiyesinde önü açılan yığın, haksızlıkları, adaletsizliği kanıksamak ve benimsemek konusunda AKP iktidarının öğretisini iyi belleyen, bundan hiç sıkılmayan bir nüfus bölmesi. Değerler sistemi tamamen aşınmış, ortaya çıkan boşluğu iki kutsal unsurla dolduran, ilkel bir demgaojiyle din ve vatan savunusunu dokunulmazlık zırhına dönüştüren bu bölmenin hem AKPye hem MHPye taban oluşturduğunu yıllardır biliyoruz.
Ancak artık üzerinde durulması gereken, bu yığının ideolojik-siyasal yönelimlerinin ötesinde Türkiyeyi, AKP Türkiyesinin temsil ettiğidir.
AKP Türkiyesi ile uzlaşmanın, onu kabullenmenin ilk sonucu bu toplumsal kesimi meşrulaştırmak, ona alan açmaktır.
CHP yalnızca dinin siyasal alana girişini ve yerleşmesini seyrettiği için, yalnız birçok kesitte MHP ile milliyetçilik yarışına girdiği için değil, aynı zamanda birçok yerellikte belediyelerde, hatta parti teşkilatlarında yukarıda sözünü ettiğimiz kesime açıldığı ciddi hareket serbestliği sunduğu için de sorumluluğa ortaktır. Azıcık gözünü açan biri, tekbir getirip tavır koyanların silme yobaz olmadığını, aralarında akşamları kutu kutu bira içenlerin bulunduğunu, dahası Anadolunun bazı ilçelerinde MHP gençliği ile CHP gençliğinin iç içe geçtiğini fark edecektir.
Belki bugün en çok AKPye yarayan, kimi dönemeçlerde faşist harekete yönelen bu toplumsallık aslında AKP Türkiyesinin birleşik havuzudur ve bu Türkiyeyi kabullenip benimseyenlerin ortak kullanımına açıktır.
Bu havuzun dışında kalan, çoğunlukla düşman olarak belirlenen Kürt siyaseti ise AKP Türkiyesine kendisini kabul ettirme çabasıyla, sürekli değişen siyasal araç ve üslubuyla, dinsel ve etnik referansları öne çıkarmasıyla, pragmatizmi temel felsefe haline getirmesiyle bu havuzda kendine bir yer bulamaz ama AKP Türkiyesine ait benzer havuzların oluşumuna yardımcı olur, olmaktadır.
Şimdi saygı duruşlarındaki rezalete geri dönelim.
İngilteredeki futbol taraftarları arasında fanatizmin, şiddet düşkünlüğünün, dahası milliyetçiliğin boyutları biliniyor. İşte onların da içinde olduğu seyircilerin geçenlerde Pariste yaşamını yitirenlerin anısına Fransızlarla birlikte La Marseillaiseyi söylemesi cümlemizin hoşuna giden bir jest oldu. Uygar dünyanın barbarlığa karşı kenetlenmesini simgelese, dolayısıyla emperyal bir zihniyetin izlerini taşısa da
Ya bizdeki jest?
Bu ve benzer tepkilerde mazlumların itilip-kakılmaya başkaldırısını arayanlar hep zaman mevcuttur. Lakin aradıklarını asla bulamazlar! Buradan işe yarar hiçbir şey çıkmaz.
Bilinsin ki, söz konusu yığının meşruiyet alanı daraltılmadıkça, siyasi-kültürel-etik açıdan başka bir kimlik ağırlığını hissettirmedikçe insanı ıslıklayan bu ülke insanlık tarafından ıslıklanmaya devam edecektir.