CHP üstüne ilk ve son yazı!
ENVER AYSEVER
Hiç istemediğim halde CHP kurultayı üstüne iki çift söz edeceğim. Siyasal partilerin iç meseleleri hakkında yazmak, akıl vermek saygısızlık olarak görünür bana. Ayrıca dünya yangın yerine dönmüşken; delege hesapları, koltuk kavgası üstüne konuşmayı ayıp sayarım. Peki, neden bu yazıyı yazıyorum derseniz; söyleşilerde, imza günlerinde pek çok insan çaresiz, kederli gelip dertleşmek istiyor. Hepsi AKP diktatörlüğünden yılmış, karamsar ve çoğu CHP seçmeni
Bu insanlara duyarsız olmamak lazım
Biraz tersten bakalım meseleye
İlkin şunu bilmek gerekir; yüzde 25 önemli bir oy oranıdır. Dünyanın çoğu yerinde bu oran iktidar yapar partileri. Doğal olmayan yüzde 50 oranıdır. Bu da geri kalmış toplumların yazgısıdır. Daima tek adam bekleyen, kurtarıcı peşine düşen geri kalmış toplumlar, milliyetçilik/dincilik ve çıkarcılıkla yönlenir, biçimlenir. Başta yüzde 10 barajı olmak üzere, farklı bölgelerde farklı sayılarla vekil seçilmesi anlamsız sonuçlar doğuruyor. İstanbulda yüz binden fazla oyla vekil çıkarken, kimi yerde yirmi bin kişi yetiyor. Böyle saçma sapan, demokratik olmayan bir düzeni yaşıyoruz.
Baykal CHPsi buna itiraz etmedi, çünkü işine geldi. Neden? Siyaset üretmeden her zaman Meclise girmeyi sağladı bu düzende. Yazık ki Deniz Baykal cumhuriyet tarihinde laikliğe, demokrasiye en çok zarar veren parti başkanı oldu. CHPnin Kürtlerle bağını kopardı. Sert milliyetçi çizgiye geriletti. Ecevite yapılan darbeye sessiz kaldı. Kemal Dervişi başımıza bela etti. En kötüsü sosyal demokrat olmak çabası veren partiyi, iyice sağa taşıdı. İlhan Kesici türü siyaset eskisi adamları paketledi ve vitrine koydu. Elbet olmadı!
Kılıçdaroğlu bu bıkkınlık üstüne umut oldu. CHP tarihinin en büyük halk desteği alan ikinci lideri oldu. (Birincisi Ecevittir. Atatürk hiç seçime girmedi. İnönü hep zemin kaybetti.) Yazık ki tarihi fırsatı kullanamadı. Ben Aleviyim diyemedi. Buna karşın tabanda Alevi/Sünni gerilimi yarattı. Yolsuzluklardan dert yandı. Kimi CHP belediyelerinde yolsuzluklar alabildiğine, AKPyle yarışır halde. Ekmek için Ekmeleddin tercihiyle cumhurbaşkanlığını Erdoğana hediye etti
Bu kadar saptama yeter. Asıl suçluya gelelim
Yani üyelere, seçmenlere
Sorularım var
Son kurultayda yobaz İhsan Özkese en çok oyu verip PMye kim gönderdi?
Ekmeleddin beye tıpış tıpış gidip kim oy verdi?
Bir ülkücü adaya Ankarada oy vermediniz mi?
Ön seçimde Halktvnin pazarladığı adayları, sırf ekrana çıktı diye birinci yapmadınız mı?
Bir internet sitesi sahibi kişiyi, üstelik genel başkanınıza hakaret etmişken, yetmez aynı genel başkan Bu site yalancıdır, okumayın demişken, birinci yapmadınız mı ön seçimde?
Şu an delege olmak için on takla atmıyor musunuz?
Hala feodal; Karslılık, Alevilik, Karadenizlilik türü ilişkilerle tutum belirlemiyor musunuz?
Genel merkezden emir alıp gıkı çıkmayan il, ilçe yönetimlerine itiraz ettiniz mi?
Gücünü kötüye kullanan belediye başkanlarından iş istemiyor musunuz?
Cemaatle kol kola olan vekilleri ön seçimle Meclise yollamadınız mı?
Düpedüz Amerikancı olan vekillerin arkasında alkış tutmadınız mı?
Hem Menderesin mezarına giden, hem Deniz Gezmişin mezarına giden parti yönetimine susmadınız mı?
Necip Fazılla Nazım Hikmet yan yana konunca kurultay konuşmasında isyan ettiniz mi?
Bu sorular sürer gider. Kimseye akıl verecek değilim. Haddim değil. Ama bildiğim şu; kendi gibi olmayan her zaman kaybeder. İsyanı, itirazı, öfkesi, kavgası, direnişi olmayan her zaman kaybeder. Yüzde 25 az değildir. Yoldaş olabilen, dik durup kavga veren üç beş kişi bile yeter. Bakın TİP deneyimine
CHP; laik olmak zorunda!
CHP; cumhuriyetçi olmak zorunda!
CHP; eşit, özgürlükçü olmak zorunda!
CHP; piyasaya direnmeli, kamucu olmak zorunda!
CHP; hırsızlardan, yalancılardan, küçük hesap peşinde olanlardan kurtulmak zorunda!
CHP; başarabildiği kadar solcu olmak zorunda!
Demem o ki, kabahatin büyüğü sende olmasın kardeşim, bir düşün!
Son olarak; herkes kendine sormalı En son ne zaman kitap okudum diye
Başlangıç için iyi olur