24 Kasım gerçekten Öğretmenler Günü mü?
EYÜP AKSOY
Binlerce öğretmene işkence yapan, TÖB-DERi kapatan 12 Eylül faşist cuntası Atatürkü bahane ederek 24 Kasımı öğretmenler günü olarak dayattı. Ama aydın, demokrat ve devrimci öğretmenler, bayramları da, seyranları da anmaları da nasıl yapacaklarını gayet iyi bilirler.
Bir Türk öğretmenin Siverek'te Türkçe bilmeyen Kürt öğrencilerle yaşadığı bir yılı anlatan İki Dil Bir Bavul filminden (yönetmenler: Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, 2008)
Bir Türk öğretmenin Siverekte Türkçe bilmeyen Kürt öğrencilerle yaşadığı bir yılı anlatan İki Dil Bir Bavul filminden (yönetmenler: Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, 2008)
11 Kasım 1928 günü bakanlar kurulu kararını aynı yılın 24 Kasım günü kabul ederek, Millet Mektepleri Başöğretmenliğine getirilen M. Kemal Atatürk bu unvanı çoktan hak etmişti. Özellikle cumhuriyet kurulduktan sonra eğitime ve okullaşmaya önem veren, gittiği her yerde mutlaka eğitim kurumlarını denetleyen; öğrencilerle, öğretmenlerle sohbet eden Atatürk, batılılaşma çabasının eğitimden geçtiğini çok iyi biliyordu.
Daha sonraki dönemlerde kendisi gibi düşünen aydınlar, özellikle dönemin bakanı Hasan Ali Yücel ve İ. Hakkı Tonguçun çabalarıyla 1939 yılında Köy Enstitülerini açarak yeni düzene sahip çıkacak nesiller yetiştirmeyi amaçladılar.
Okuma yazma oranının %5in altında olduğu ve nüfusun %80inin köylerde yaşadığı bir ülkede devrimci misyon üstlenmiş öğretmenler, üzerlerine düşen sorumluluklarını en üst düzeyde yerine getirmişlerdir. Bir başka deyişle Köy Enstitülerinden öğretmen ve eğitmen olarak çıkanlar çağdaşlaşma çabalarının temel direği olmuşlardır. Ancak Demokrat Partinin iktidara gelmesinden sonra 1954 yılında kapatılarak gelecek nesiller bugün bile örnek gösterilecek öğretmen yetiştiren örnek modelden mahrum bırakılmışlardır.
Kemalist çizgiden sınıf perspektifine: TÖS
1960lı yıllara girildiğinde ise dönemin iktidarlarına karşı gelişen toplumsal halk muhalefetinin ülkemizde oturduğu zemin anti-emperyalizme dayanan Kemalist bir çizgi iken aynı dönemin sonlarına doğru sınıf perspektifli bir zemine doğru kaymıştır. Bu dönemdeki öğretmenler de kendi sendikalarını ve örgütlerini kurarak önemli eylemler gerçekleştirmişlerdir. O dönemin başbakanı Demirel; İçinde memur ve işçilerin sendika haklarının bulunduğu anayasa ile devlet yönetilemez diyerek devrimci ve demokratik öğretmen mücadelesine kinini egemenler adına kusmuştur.
Tüm bu karşıt duruşlara rağmen, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), 1969 yılında anti-emperyalist talepler doğrultusunda dört günlük grev yapmış ve bu greve yüz binlerce eğitim emekçisi katılmıştır. 20 Eylül 1971de kapatılan TÖS faaliyet yürüttüğü yıllarda egemenlerin hep korkulu rüyası olmuştur.
Katliamlara rağmen devrimci öğretmenlik: TÖB-DER
TÖSün kapatılmasıyla yeniden örgütlenen eğitim emekçileri Türkiye Öğretmenler Birliğini kurdular. Ancak birlik kelimesi içişleri bakanlığı tarafından kabul edilmeyince, Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) adını alarak kuruldu.
Geleneksel sol değerlerden beslenen TÖB-DERli öğretmenler kısa zamanda iktidarın ve onların emrindeki resmi, sivil faşist odakların saldırılarına maruz kaldı. Bilimsel gerçekleri öğretmek isteyen, aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren öğretmenler, eğitimciler, öğretim üyeleri devletin bekasını tehlikeye sokan birer teferruat olarak görülerek faili meçhul cinayetlerle katlediliyordu. Sadece Temmuz 1976- Temmuz 1978 arasında 37 TÖB-DER üyesi katledildi. Mücadele yürüttüğü dönemlerde 5 bine yakın üyesi sürgüne gönderildi, on binlerce üyesi de soruşturmalara uğradı. 1980 faşist darbesi ile de kapatıldı. Bu dönemde demokrat devrimci öğretmenler çok bedeller ödediler.
1976-1978 arasında 37 devrimci öğretmen katledildi. Ancak öğretmenler devrimcileşmeyi sürdürdüler. 12 Eylül geldiğinde TÖB-DERin 160 bin üyesi vardı.12 Eylül faşizmi TÖB DERi kapattığında yaklaşık 160 bin üyesi ve 650 şubesi olan bir örgüttü. Kendi üyelerinin aidatlarıyla alınan mal varlıklarına el konuldu. Bu dönemde binlerce öğretmen sürgüne yollandı. İşkencelerden geçirildi. Zindanlara atılarak halkın öğretmenlerinin halk çocukları üzerindeki etkisi işlevsizleştirilmeye çalışıldı. Üniversite öğretim görevlisi devrimci demokrat ne kadar bilim insanı varsa, 1402 sıkıyönetim yasasına göre görevden el çektirildi. Yine bu dönemde Atatürk devrimlerinin içi boşaltılarak, Atatürk sömürüsü yapıldı. En önemlisi de bugünkü dinsel öğelerle iç içe geçmiş sermayeye dayanan siyasal İslamın zemini oluşturuldu.
24 Kasım: Faşist darbenin Atatürk bahanesiyle dayattığı öğretmenler günü
1981 yılında Atatürkün doğumunun 100. yılı bahane edilerek, 24 Kasımı dayatan 12 Eylül faşizmi, özellikle öğretmenlere yaptığı baskıyı ve zulmü örtmeye çalıştı. Ancak öğretmenler faşist iktidarların ne kendilerine ne de halka yaptığı sistematik baskıyı hiçbir zaman unutmadılar. Her faşist darbenin ardından kendilerine miras kalan devrimci öğretmen mücadelesini ve geleneğini daha da ileriye taşıdılar.
Onlar, TÖSlü, TÖB-DER li öğretmenlerin canları pahasına yarattıkları ve bedeller ödeyerek oluşturdukları mücadele değerlerini 24 Kasım Öğretmenler Günü gibi içeriğinden yoksun bir güne hapsetmemeye çalıştılar.
Tüm dünyada 5 Ekimde kutlanan öğretmenler günü Türkiyede 12 Eylül faşist cuntasının dikta ettirdiği 24 Kasımda kutlanıyor.Demokrat Parti, Adalet Partisi, 12 Eylül Faşist düzeni ve devamında AKPnin egemen anlayışlarının bütün dayatmalarına rağmen, devrimci öğretmenler sağlam bir ideolojiden beslenen devrimci değerlere yaslandılar. Halk sevgileri hep vardı. Halkını ve çocuklarını en az vatanları kadar çok sevdiler. 24 Kasım günleri dışındaki günlerde de öğrencilerinin kayıtsız, koşulsuz sevgilerini ve dileklerini şartsız kabul ettiler. Ancak yalancı, ikiyüzlü egemen güçlerin kendilerine dayattıkları içi riyakârlıkla dolu günü asla kabul etmediler. Onlar için vatan sevgisi ve vatan toprakları üzerinde açan başta öğrencileri olmak üzere her renkteki her çiçeğin kokusunu namusları olarak kabul ettiler.
Hamasi nutuklara karnımız tok, kutlamıyoruz!
Devrimci öğretmenlerin her yılın 24 Kasım günündeki hamasi nutuklara karınları toktur. Kendilerine 12 Eylül paşaları tarafından dayatılan içi boşaltılmış günü asla kutlamazlar.
OECD raporlarına göre yıllık 1815 saatle üye ülkeler içinde en çok çalışan ve en az ücreti alan öğretmenler onlardır. Buna rağmen iktidar tarafından toplum gözünde itibarsızlaştırılmışlardır. Gerici ve faşist eğitim müfredatını uygulama zorunluluğu, zorunlu din dersi gibi uygulamalar içlerini acıtır.
4+4+4 gibi ne olduğu belirsiz, ucube bir eğitim sistemi içinde sıkıştırılmış çaresizliğin ve vebalin yükünü her daim taşıyamayacaklarını; her türlü angarya anayasa suçu olmasına rağmen yapılan dayatmanın hıncını; grevsiz ve toplu sözleşmesiz sendikanın kendilerine reva görüldüğünü; F tipi hücrelerde yatan yüzlerce üniversiteli gençlerin tecritte tutulduğunu; henüz daha 14 yaşındayken polisin sıktığı gaz fişeği ile başından vurularak öldürülen Berkin Elvanın katillerinin cezalandırılmadığını; Gezide polis tarafından öldürülen gencecik canların katillerinin bulunamadığını çok ama çok iyi bilirler.
Kendi özlük hakları başta olmak üzere yüzlerce sorunun olduğu bir düzende mesleki onurlarını en önde tutarak boş laflara kanmazlar. Aydın, demokrat ve devrimci öğretmenler, bayramları da, seyranları da anmaları da nasıl yapacaklarını gayet iyi bilirler!
gezite
Boktan düzenin yetiştirdikleri!
ENVER AYSEVER
Öğretmenler Günü kutlandı. Eskiden saygın bir meslekti. Anne babadan önce gelirdi hayatımızdaki yeri öğretmenin. Zamanla, piyasacı anlayış, öğretmenleri köleleştirdi. Özel okullarda çocuklar müşteri, öğretmen hizmetçi oluverdi. Üçüncü sınıf adamların açtıkları okullarda, tiksindirici bir müfredatı uygulamak zorunda kaldı bu insanlar. Zaten dünyanın başka yerinde olmayan öğretmenlerimiz var bizim: Kadrolular, sözleşmeliler, atanamayanlar
Kaçı zaman bulur da kitap okur, dünyayı izleme olanağı bulur emin değilim
Üç kuruş için tutsak ediliyor öğretmenler
Zırt pırt değişen eğitim bakanlarının ruh haline göre sistem de değişiyor. Amaç değişmiyor çok şükür. En kısa zamanda kindar nesil yetişecek. Çocuklar ahmaklar için hazırlanmış sınavlarda süründürülecek. Bilimi, felsefeyi merak etmeyecekler. Bir an aydınlanma için zaman bulamayacaklar
Küçücük çocukların başları bağlanacak, içi boş hamasi tarih kitaplarından atalarının fetihlerini öğrenecekler, yeni uydurulan neoliberal din tezlerine eyvallah edecekler, militarist, erkek egemen dili konuşacaklar ve sonunda Padişahım çok yaşa! diyerek teslim olacaklar
Öğretmenler Gününde kaçAKsaraya giden öğretmenler, padişah Rus uçağı vurduk deyince alkışladılar, zevkten kendilerinden geçtiler. İşte bunlar dünyaya barışı, sevgiyi, dostluğu getirecek olanlar! Bu şakşakçılar kadın erkek eşitliğini anlatacak çocuklarımıza, mezhepçiliğe, düşmanlığa karşı duracaklar, insan hakları savunucusu olacaklar, ırkçılığa karşı direnecekler ve çocuklarımızın birey olarak sorma, tartışma hakkını sağlayacak olan öğretmenler
Kendi kul olmuş bu uyuşmuş kitle karşısında ne denir ki! Mesleğinizden, insanlığınızdan utanmanız yok mu, diye sormak gerekir ama
Belli ki yok!
12 Eylül karanlığından bu yana okullarda hâlâ Rahat, hazır ol komutlarıyla törenler yapılıyor. Sabahın köründe hamaset söylevleri çekiliyor. Şimdi bir de buna kendini okulun sahibi sayan dinci müdürler, imam hocalar eklendi. Zaten Milli Eğitim Müdürlerinin çoğu insanlığa düşman! Korkan öğretmenler siniyor. Sosyal hakları yok, meslek örgütleri yok
Acı olan, hayatımızın ilk adımında karşımıza çıkan öğretmenlerin, ucuz beklentilerle yandaş sendikalara gönüllü girmesi
Tüm okullar padişahın fotoğraflarıyla donatılmış, kindar nesil hızla geliyor
Cumhuriyetimiz Celal Şengörü yetiştirmiş
Bilim insanı değil miydi o? Demek okumak yetmiyor. Hitler düzenini de bilimciler kurmuşlardı bir yanıyla ve öğretmenler. Cumhuriyetimiz İsmail Kahramanı da yetiştirmiş. Ne fark var aralarında? Biri faşist Evrenin bokunu yemeye hazır, diğeri sanat, felsefe, düşmanı. Biri askerin postalını yalamaya gönüllü, diğeri padişahın kapı kulu. İkisini de cumhuriyet yetiştirmiş
Yazık yüzüncü yıla giderken ürün bu
Önerim; RTE Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı İsmail Kahramanın, Celal Şengörü rektör yapması! Bu boktan düzen böylece taçlanır. İkisi de aynı yolun yolcusu nasılsa!
Meclis açıldı. Muhalefet partileri grup başkan vekillerini seçti, Meclis başkan vekili atandı falan filan. Yahu Meclis gerici bir başkan seçti! Kültür Bakanlığı zamanı tüm ödenekleri kesmiş; bale izlemeye gidip, başını öne eğmiş; Milli Türk Talebe Birliğinde komünist avına çıkmış; RTEye sikke hediye etmiş; Anayasaya Allah sözcüğü girmeli demiş ve siz sırıtarak poz veriyorsunuz hâlâ, genel başkan çanta taşıyıcılığı yapıyorsunuz utanmadan! Bari biraz başınız öne eğilsin. Toplumdan hiç mi utanmıyorsunuz? Öğretmenleriniz şakşakçı olmuş, direnecek olanlar piyasaya esir düşmüş, profesörünüz bok yemeyi övüyor, her yan imam hatip olmuş, sokağa çıkma yasakları salgın gibi, mermiler altında çocuklar
Yok mu bir cümleniz
Liderleriniz salı nutuklarıyla mutlu, peki ya siz?
Öğretmenler Günü varmış meğer
Özel okul anneleri haftalar öncesinden para toplayıp öğretmeni tavlamak için hediye alıyorlar. Veli toplantılarında biri çıkıp çocuğunun ruhuna, etik değerlerine dair soru sormuyor
Varsa yoksa yarışma
Uçaklar düşmüş, saltanat gelmiş umurlarında mı dünya! Devlet okulları hazin
İyice yobazlığa teslim olmuş. Minicik yavruların beyni yıkanıyor. Hayatının hiçbir döneminde ihtiyaç duymayacakları bilgiler dolduruluyor içine. Her sabah düşmanlık ekiliyor zihinlerine
Nefret, kin, şiddet
İsmail Kahraman ve Celal Şengör bir elmanın iki yarısı, çürümüşlüğün elle tutulur gözle görünür belgesi
Faşizmin simgeleri, yaşadığımız günün özeti
Öğretmenleri esir düşmüş bir toplumun geleceği olmaz
Tepeden tırnağa rezilliktir yaşadığımız! Elbet yürekli öğretmenlerimiz var ve çırpınıyorlar
Cumhuriyetin öğretmenlerine sesleniyorum: Korkmayın, sinmeyin, aydınlıktan, devrimcilikten kopmayın
Aklımda onurlu Metin Lokumcu ve ona kır çiçeğiyle giden öğrencileri