Üç Çocuk Büyüttüm Namusumla, Şerefimle
Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün annesi Fatma Gül tutuklama kararının ardından uzatılan mikrofonlara ağlayarak yanıt verdi.
Fatma Gül yalnızca "Üç çocuk büyüttüm namusumla şerefimle. Çocuğumu onuruyla yetiştirdim" diyebildi.
Erdem Gül'ü hapse atanlar sadece Erdem Gül'ü hapse atmış olmuyorlar, bu güzel anayı da hapse atmış oluyorlar. ''Üç çocuk büyüttüm namusumla, şerefimle'' diyen bu annenin ellerinden öpüyorum, böyle bir çocuk yetiştirdiği için.
Ülkemizde böyle anneler oldukça bu ülkeyi teslim alamayacaklar. Umudu kaybetmeyelim, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir diktatör normal koşullarla gitmemiştir. O günler de gelecek, ne kadar yandaşı ve trolü olursa olsun.
Anne ''benim oğlum yanlış yapmadı, ben onları fındık toplayarak büyüttüm, ben hapisliğe alışkınım kocam Töb-der davasından 6 yıl hapis yattı'' demiş ağlayarak. O gözyaşlarına kurban olayım senin.
Bu yaşanmakta olan düzen normal kapitalist düzen değil Kapitalistlerin krize düştüğünde baş vurduğu faşist düzende değil.
Faşizm le normal kapitalizm arasında bir düzen.
Her faşizm ne kadar kendine iç düşman yaratsa da krizi çözmek için en üst burjuvanın iradesini bürokrasiye geçici teslim ettiği bir düzendir. Amacı ekonomik ve siyasi krizi çözmektir.
Biz Türkiye de kriz çıkaran krizden beslenen bir yönetim biçimi ile karşı karşıyayız. Onun için dünyadaki örneklerine bakıyor bazen 12 eylül bundan iyi idi diyor bazen Hitler Almanyasına benzetiyoruz.
Ortak nokta her iki faşizmde olan oligarşik veya monarşik biçimdir.
Tek adamlık ve yasaların hükümsüzlüğü
Ama Almanyaya ve 12 eylül e benzemeyen taraflarda var örneğin komünist faaliyet canı sıkmadığı ölçüde var. Bu düşünce biçiminin komünist faliyete izin vermeyeceği yapılan üst idolojik çalışmalardan belli şimdilik kendilerine düşman olacak büyüklükte görmediği için ses çıkarmıyorlar.
Gazeteciler bazı şirketler onları daha fazla rahatsız ediyor anlaşılan ki çeşitli gerekçeler uydurarak tutukluyorlar şirketlere el koyuyorlar.
Mit tırları olaynından gazeteci tutuklanması elbette basına yapılan göz dağıdır. Aslı bu haberi sızdıran veya bu tırları yeteri kadar saklamasını beceremeyen bürokrasinin beceriksizliği hesap sorulması gereken gazeteciler değil beceriksiz bürokrasidir.
Türkiyede nedense güçlü devletten söz edilir ama hep düşmanları güçsüzdür ya devletin düşmanı halk ya gazeteci yan raftaki kitaplardır nedense bu ülkenin kaderi bu.
Bu günde gazeteciler tutuklandı her zaman yapılanlar yapıldı. Bundan sonrada böyle olacak ya raftaki kitap suçlu ya gazetedeki haberler ya muhalif olan şirketler.
Kim gelirse gelsin bu ülkenin kaderi bu.
İşte o babanın bilinmeyen öyküsü
Erdem Gül'ün babası Ziya Gül, Devrimci Yol davasından yargılanmıştı.
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül, dün gazetesinin genel yayın yönetmeni Can Dündar ile birlikte tutuklandı.
Tutuklamanın ardından Gül'ün annesi Fatma Gül'ün "ben çocuklarımı fındık toplayarak büyüttüm" sözleri çok konuşuldu.
Gerçekten de Gül'ün babası emekli öğretmen Ziya Gül, eski tüfeklerden bir solcu olarak 12 Eylül döneminde 6 yıl hapis yatmış ve annesi bu sırada çocuklarına fındık toplayarak sahip çıkmıştı. Gül'ün babası Ziya Gül, Devrimci Yol davasından yargılanmıştı.
Erdem Gül'ün bu nedenle çocukluğu hapishanede görüş günlerinde geçti.
"Dik Dur Devrimci Ol" kitabında Dev-Yol davasında yaşananları anlatan Hasan Kaplan, Gül'ün tutuklanmasının ardından sosyal medyada şunları yazdı: "Devrimci bir babanın devrimci bir öğretmenin benim kadim dostum yoldaşım mapus arkadaşım, volta arkadaşım Ziya Gül'ün oğludur. Erdem Gül 12 Eylül Faşizmine karşı savaşmış, işkence görmüş, mapus yatmış bir babanın oğludur. Erdem Gül çocukluğu ilk gençliği cezaevi kapılarında görüş kabinlerin de geçmiş bir gazetecidir. Şerbetlidir mahpusluğa. Bilir mapusluğu. Babasından. Dayısından bilir mahpusluğun ne demek olduğunu."
Babasının geçtiği yoldan bugün Erdem Gül geçiyor.
Odatv.com
'Can giderken gülüşünü sevdim'
Can Dündarın annesi Öznur Dündar, oğlunu anlatırken İyi bir baba, iyi bir koca, iyi bir gazeteci olarak tanımladı. Anne Dündar, Giderken o gülüşü var ya. Ben en çok onu sevdim. Zaten gülmek benim oğluma çok yakışır dedi.
Can Dündarın annesi Öznur Dündar, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeninin çocukluğundan, öğrencilik yıllarından ve tutuklanma kararına kadar gelişen gazetecilik hayatına dair kesitleri anlattı. Oğlunu, İyi bir baba, iyi bir koca, iyi bir gazeteci diye tanımlayan Dündar, tutuklanma kararının ardından Oğlum, göğsüne bir şeref madalyası taktıysa, ben onun annesi olarak ikinciyi taktım dedi.
Çocuk doktoru olmak isterdi
Babası Ali Rıza Dündar ile annesi Öznur Dündar çiftinin 1961 yılında dünyaya gelen çocukları Can Dündar, tek çocuk olarak büyüdüğü hayatında birçok başarıya imza attı. Çocukluk yıllarından itibaren çok okuyan ve edebiyat ile arasında sıkı bir ilişki kuran Dündar, annesine göre insanları seven ve kibri olmayan bir çocuk olarak yetişti. Öznur Dündar, Ya çocuk doktoru olacaktı ya da gazeteci dediği oğlu Canın çocukluğunu söyle anlattı: Çok okuyan bir çocuktu. Edebiyatla arasında hep bir bağ kurdu. Ben, Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çalışıyordum ve küçüklüğü bizim dairelerde geçti. O hep gider gelirdi. Ya çocuk doktoru olacaktı ya da gazeteci. Gazeteci olmayı çok istiyordu, oldu ve en güzeli oldu. Ufaklıktan başladı, kupür kesmekten. İyi bir alıcıydı. Herkesten birşeyler öğrendi, hocalarını hiç unutmadı.
Babası siyasal istedi
Ali Rıza Dündarın siyasal bilgiler okumasını ve iyi bir yabancı dili olmasını istediği oğlu Can Dündar, babasının bu isteğini doktora ve mastırını yaptığı ODTÜde gerçekleştirdi. Öznur Dündar o dönemi, Can aslında siyasala girecekti. Siyasalla basın arasında puan farkı vardı. O orayı kazandı. Doktor olması için, Hacettepenin puanıyla arasında baya fark vardı. Çocuk doktoru olmak isterdi. Kazandı, babası da çok istedi siyasalı bitirsin ve çok iyi yabancı dil bilsin. O yüzden ODTÜde master ve doktora yaptı. İngiltereye gitti dil öğrendi. Şimdi çok güzel İngilizce konuşuyor. Yani biz istediklerimizi, oğlumuzdan her türlüsünü tattık. Onunla hep gurur duyduk diyerek anlattı.
Heyecanlı bir gazeteciydi
Flaş haberleri hep severdi, bulsun yapsın. Hep heyecanlı bir gazeteciydi. Herkesin merak etmediği şeyi o merak ederdi diyerek oğlunun gençliğini anlatan anne Dündar, Oğlum için endişe duyardım, hangi anne korkmaz ki. O, Anne ben bu kararı verdim, senin doğrun bu değil ama benim doğrum bu derdi. Gençliğinden itibaren oğlumun aldığı kararlara uymayı öğrendim. Belki daha evvel duymuyordum ama sonraları öğrendim. O kendi kararını verdiği an hiçbir kimse onu engelleyemez. Öyle bir kararlı çocuktur. Gazetecilik hayatı böyle geçti ve bundan sonra da böyle sürecek dedi.
Cumhuriyet ağır bir görev
2013te köşe yazarlığına başladığı Cumhuriyette 2015 Şubatında Genel Yayın Yönetmeni olan Dündarın o dönemden tutuklanmasına kadar geçen süreci annesi, Cumhuriyetin başına geçmek başlı başına bir sorun. Zor bir mesele. Çok iyi düşünmen lazım dedim. En son kararı sen vereceksin dedim, sonuçta yaşayacak olan sensin. Ama ağır bir görev. O da biliyordu ben de biliyordum. Sen ödül veriyorsun, yurtdışında herkes oğlumu ayakta alkışlıyor, burada Silivri Cezaevine atıyorsun. Odası ödül dolu, çalıştığının karşılığını alıyor diye düşünüyorum ben diyerek yorumladı.
Görevini yaptı
Hayatı boyunca birçok dava ile karşı karşıya kalan ancak ilk kez tutuklanan oğluyla gurur duyduğunu vurgulayan Öznur Dündar şöyle konuştu:
Her zaman her yerde oğlumla gurur duydum. Burada da gurur duyuyorum diyeceğim. Beni alırlarsa yanında da beraber arkadaş olmak için yatarım diyeceğim. Alıversinler ne olacak. Ama buradaki eylemlere de en başta ben yürüyeceğim. Hem anneler için yürüyeceğim, hem de oğlum için yürüyeceğim. Pankartı ben taşıyacağım. Karardan sonra görüşemedim oğlumla. Biraz tansiyonum yükseldi, beklemediğim bir şeydi. Annem gelsin ama sağlıklı gelsin diye haber yollamış. Ben de sağlıklı olarak gideceğim oğlumun yanına, bu benim oğlum diyeceğim. Ömür boyu benim oğlumu yatıracak hali yok ya! Devleti satmamış, iftira atmamış, sakıncalı bir hali yok, asker kaçağı değil, vergi kaçırmamış. Sadece gazetecilik yapmış. Göğsüne o bir şeref madalyası taktıysa ben onun annesi olarak 2 tane taktım. O nasıl dimdikse ben de dimdik ayakta duracağım.
Erdemle kader birliği
Oğluyla en son tutuklandığı 26 Kasım Perşembe günü görüşme imkânı olan anne Dündar, Bana mahkeme var anne dedi. Sabah mahkemeye girdiğini haber verdi. Son kez o perşembe günü görüştük. Şimdi ara verildi, aradan sonra savcı bizi bırakacak ya da mahkemeye sevk edecek dedi. Hâkimle konuşmuşlar, Can kendini anlatmış. Arkadaşı Erdem anlatmış. Erdem, Canla birlikte kader birliği yaptılar dedi.
Yazan ellerinden öperim...
Oğlum beni çok mutlu etti. Giderken o gülüşü var ya. Ben en çok onu sevdim. Zaten gülmek benim oğluma çok yakışır. Her şeyi hoş karşıladı. Bak orada benim oğlum ne kadar verimli olacak, neler yazacak, neler çıkaracak ordan. Ama fazla yatacağını sanmıyorum. Onu seviyorum. Bir kadeh şarap içmek isterdim yahut rakı içerdim oğlumun şerefine. Oğlumla beraber, şarkılar söylerdim. Oğlumu sevdiğimi söylerdim, kocamı sevdiğimi söylerdim. Beraber hatırladıklarımızı söylerdim ama kesin bir kadeh şarap içerdim oğlumla. Şerefe diye. O da benden olsun. Oğluma selam ediyorum. Her zaman ve her şeyinden gurur duydum. Ellerinden öperim o güzel oğlumun, parmaklarından, yazan ellerinden.
Cumhuriyet
Bu kadar güzel ana babaların çocukları da güzel oluyor. Can Dündar ve Erdem Gül'ü bu kadar güzel anne ve babaya sahip oldukları için de kutlamak lazım.