böyle dedi dün figen yüksekdağ. elinde başka bir yere ait fake fotoğraflarla tarihî bir caminin yakılmasıyla ilgili iddiasını dillendirirken. iddiası; o camiye, devlete ait helikopterlerin bomba atıp yaktığı idi. ama fotoğraf başka bir yere aitti. helikopterlerle cami bombalaması söz konusu değildi. figen yüksekdağ, tıpkı diğer eşbaşkan demiratş gibi, manüplatif haber vermekteki maharetinde şaşırtmadı.
http://gununyalanlari.com/yalan/242-figen-yuksekdagin-surdaki-kursunlu-camii-havadan-helikopterlerle-bombalandi-yalani
bu nedenle değil, o sırada kullandığı bir cümle yüzünden buraya taşıdım. yüksekdağ dedi ki, "ydgh'nin elinde helikopter veya uçak olmadığına göre bu camiyi kim bombalamış olabilir? türkiye..."
onun bu sözü bana, benim kullandığım argümanı hatırlattı. ben de suriye'deki yakılıp yıkılmış şehirleri kimin o hâle getirdiğini bu forumda ve başka forumlarda esadseverlerle tartışırken, onların bunu muhaliflerin yapmış olabileceği itirazına karşı, hatırlarsınız, aynı argümanı kullanıyordum. muhaliflerin uçağı, helikopteri olmadığını, bunların sadece suriye devletinin elinde bulunduğunu söyleyerek, rejimin kendi şehirlerini yakıp yıktığını savunuyordum. benim bu akıl yürütmeme karşı tarafdan bir alternatif gelmiyordu. sadece inatla ve ısrarla itiraz ediyorlardı.
yüksekdağ dünki yaklaşımını bu forumdaki veya başka birkaç forumdaki o yazılarımdan mı almış, bilmiyorum. akıl yürütme aynı. ama onun elindeki fotoğraflar sahte.
halep orada. halep fotoğrafları sahte değil, gerçek. arşın da burada. yüksekdağın elindeki o fotoğrafların başka bir yere ait olduğu bilgisi de doğru. yani halep oradaysa arşın burada.
figen yüksekdağ ve onun gibileri, yıllardır yakılıp yıkılan halep gerçeği karşısında "uçak ve helikopter sadece esad rejiminin elinde var, muhaliflerin elinde yok ki" demediler. esad rejimine karşı seslerini yükseltmediler. ama aynı mantığı burada kullanabiliyorlar. demek ki doğru mantık ancak işlerine geldiği zamanda işliyor.
ama doğru mantıkla yanlış hayat yaşanmaz. doğru mantık, yanlış ellerde işe yaramaz.
''Siz solcular emperyalizme karşısınız, ben esad'a karşıyım, esad'ın diktatör olduğunu, devrilmesi lazım geldiğini söylüyordum, halkına katliam yapıyor diyordum, inanmıyordunuz, bu yazıyı bunun için yazıyorum''' Diyorsun, hala aynı yerdesin, için rahat edecekse sana ''sen de haklısın'' diyorum. Belki bu takıntından kurtulursun
.
4 daltonlar = Putin + İran + Netanyahu + Esad
Mesele Esad meselesi değil, mesele haydutlar birliği.
Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Sadam Hüseyin 1995 % 94 oy aldı
Beşar Esad 2014 % 87 oy aldı
Benito Mussolini 1924 % 64 oy aldı
Hüsnü Mübarek 2005 % 88 oy aldı
Kenan Evren 1982 % 92 oy aldı
Alınan oylar demokrasinin varlığını anlatmıyor demokrasiye olan özlemi de ortadan kaldırmıyor .
Bu yukarda saydığımız bütün ülkelerdeki halklar hep ülke dışından gelebilecek tepkileri ve ülkede yaratılacak krizlere bel bağlamıştır çünkü bu halklar hep inanmış bu oy alan partiler ve önderleri normal demokratik yollarla gitmeyecek, bunların hepsinin ortak yanı devleti hukuk yolu ile yönetmek değil kendi arzu ve isteklerine hukuku uydurmaktır.
Özelliklerinden bir tanesi de devleti yönetmek yerine devleti değiştirmeyi düşünmektir.
İşte bu ülkede dışardan gelebilecek tepkilere bel bağlanması ülkelerini sevmedikleri için değil korkularından kaynaklanmaktadır
Biz söz vardır düşmanımın düşmanı benim dostumdur denir.
Bu ülkede gelecek korkusu sadece bizler yaşamıyor ülkenin sahibi görünen bir çok kapitalist te bu korkularını çeşitli yollarla beyan etmektedir.
Çözüm üretmek bile güven içinde yaşamakla mümkün oluyor.