''Batı'da güçlü bir sol seçenek inşa edilemediğinden, birleşik mücadele zemini kuralım diyenlere hazır Hdp var başka partiye/siyasete gerek yok dendiğinden, tartışma hendek-barikat benzeşmesi/farklılığına indirgendiğinden kitlesel bir biçimde 'Batıdan' ses çıkmıyor belki de.'' DENİLİYOR
Türkiye sosyalistleri PKK ya karşı kendini konumlandıramıyor.Ortaya koyamıyor.
Belki değil bundan. İnsanlar,toplum PKK poltikasına hizmet etmek katkı koymak istemiyor. Bu amaçla,Cizre ,Silopi gelişmelerine (hümanistçe)üzülselerde susmayı tercih ediyorlar. Türkiye solu hümanisttir(çıtkırıldım ,nazik, sosyatiktir yakaşımıyla )ne yapılırsa az çok arka çıkar anlayışı PKK nın pragmatist poltikasıdır. PKK BU politik taktiği 30 yıldır kulanıyor ve Türkiye sosyalistlerini bu taktikle sürekli ezmeye çalışıyor .İşte yazıları görüyoruz ''nerdesin batı '' diye yazılar esasında nerdesiniz Türkiye soSYALİSTLERİ demekten başka birşey değil. Ama ''Türkiye sosyalistleri '' diyemiyor. BUna mukabil Türkiye sosyalistleri de PKK ya ''senin poltikan ezelden beri yanlış, halkları birbirine düşman ve katlettiriyorsun '' diyerek kendini
Türkiye sosyalistleri PKK ya karşı kendini konumlandıramıyor.Ortaya koyamıyor.
Haziran oluşumunu en çok engeler ve ketler yaratan HDP dolayısıyla içindeki sosyalist ve Kürt siyasettidir.Adeta bu konuda ortaklaşmışlardır. Sonuçta Türkiye sosyalistleri Haziranla (forumlar aracılığı ile)bulaşacağı kitlelerle nitelikli bir güce erişemedi ,eriştirlmemek için hianliğe varan çabalar gösterildi.. Şimdi Türkiye sosyalistlerine poltik tutum olarak ''nerdesiniz ''demekteler. Ve Türkiye solununun kuyruğuna takılanları da dahil,onları da (sosyalistleri aşağılamaktadırlar) BU Türkiye sosyalistlerinin bağımsız ,kendi iç dinamiği ile ortaklaşabileceği örgütlenmesi, PKK ve kürt siyasalı için (İnsiyatifi elinden kaçırma) tehditti olarak görmesinden kaynaklanıyor. Türkiye devrimci sosyalistleri masaya yumruğunu vurmadan da bu iş düzelmez. Yumruk vuracak nerde? Hem var hem yok.TÜM BU YAKLAŞIMLAR TÜRKİYEDE YAŞAYAN TOPLUMLAR İÇİN İYİ OLMADIĞI GERÇEKTİR. TÜRKİYEDE SİYASAL (İNSİYATİF ANLAMINDA)ÖNDERLİK BOŞLUĞU OLDUĞU KABA GİBİ ORTADA.
Öyle sanıyorum ki Mahir Mezarından başını uzatsa şunları derdi. ''Haziranın forumlar aracılığı ile kitlelerle buluşmasını engelediniz ,örslediniz,tekmelediniz peki ŞİMDİ MUTLUMUSUNUZ?
HAZİRAN ÖRGÜTLENMESİNE OMUZ VER, SAVAŞ ÇILGINLARINI ANCAK BÖYLE DURDURABİLİRİZ .YAŞAMI BİRLİKTE SAVUNALIM.
Kürt siyasal sempatizan veya hümanistçe silopi cizre olaylarına duyarlı olunmamasında şikayetçi olanlar:
AKP hem PKK poltikasından rahatsız olanların olduğunu fark etmemesi imkansız.Bırakın bu farkı bu toplumda yaşanların farketememesi imkansız.
Bu durumda ,
Demek AKP PKK politik hatları toplumsal muhalefete kendini dayatıyor .Kimse bunu inkar edemez. AKP politikası beğinilmediği gibi PKK nın poltikası da beğenilmiyor ama insanlar ölüyor ,yani hümanizme dayanarak duyarlı olamak ki buda PKK politkasini desteklemek olarak algılanıyor.Bu anlamda da susuluyor ,istenilen muhalefet ortaya çıkmıyor .
Şimdi anladınızmi? Kral Çıplak
Bırakın artık Türkler,rezil toplum diye insanlara küfretmeyi. Bunu görmüyorum ,bilmiyorum denilemez. Devrimci sosyalistlerin,Devrimci Poltikanın egemen olmadığı ülkede olacak olan budur.
Evet yinede umutsuz yaşanmıyor
Haziran oluşumunda seçimler ve sonrasında son gelişeler ki göz kırmalar,teredütler (Seçimlerdeki kırılmalı tutumu kendi yapımız güçlendireceğiz AÇIKLANMASINA RAĞMEN AMA DİYEREK dayanışma destek martavaları) umudumu kırsada ve insanları yılgınlığa sürüklesede bir dinamiğin olduğuna inanıyorum. Bunun da % 100 lük içinde % 10 olarak düşünmeme neden oldu. Bunu görünce de daha sonrada zaten vitesten attım. Hala bu terdütler içinde ,bir yandan poltikayla alakalı olayım yada olmayayım gibi gidip geliyorum
İşte buyrun nitelikli şikayet mesela.
''kadıköyde pretosto vardı diyarbakır nusaybin ve diger ilçelerde yaşanan sokaga çıkma yasagını kınamak için elli kişi,250 polis toma vardı 20 yi aşkın kurmun çagrısına 50 kişi ancak gelmiş. insanlar adalet ve vijdanınızı heptenmi kaybettiniz''
Buradaki insanlar her halde sağcılar değil ,sosyalistler ,solcular,demokratlar .Bunları yapanlar , Kürt siyasalı ve peşine takılan sol liberallerden ve etkilenenlerden başkaları olmadı. Yapılan ne? sola sosyalistlere 12 eylül yenilgisi ile sürekli (eleştiri değil ,) aşığılama. Sanırım neden böyle sorusunu sorduğumuzda işler düzelmeye başlar. Çoğunlukla bu ülkede genelikle düşünen beyinler değil ,tabi olan beyinler egemen olduğu için bu soru da havada kalan soru olmakta. Yani insanlara yada batıyı yada sosyalistleri yada solcuları aşağılayarak bu sorununun altından kalkamayız.Bu ülkede en son küfredilecek aşağılanacak olanlardır bunlar . Ama sovyetler dolayısı ile yapıldı,kemalizm gösterilerek ya da Kürt siyasalının Türkiye de uyguladığı politikasını tabi olunmadığı için yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Genel anlamda düşünürsek O zaman hep birliktehalklara,toplumlara,cahilliğinden,çıkarcılığından ,avantasından dolayı takıntığı tutumdan küfredelim olsun bitsin bu iş. Halbu ki dün, bu ülkede böyle ''vasiyet sistemi var ''diye bağıranlardı bunlar. Yani her şey birbirine karışmış vaziyette.Kısaca aklımız başımıza toplayalım.
Sol liberallerin AKP hakkında biz yanıldık dinciden demokrat olmuyormuş dediğini duyduk Kürt siyasetinden de olmuyormuş dediklerini de duyacağız.
Evet bunları duymaya başladık.
Başladıkta ne oldu? İşin ilginci arasıra Kürt siyasalına çıkış yapan(numaradanmı yoksa sipop alamadanmı bilmiyorum) Demirtaş kadar olmayan bir sosyalistlerin olduğu ülkede ne olabilir. ?
Yine işin ilginci haziran gibi bir oluşumu meydana getirenlere seçimler arifesi ve seçimler sürecinde atılan kancalara (oltada desek olur) yakalananlar oldu ve Haziran gibi oluşumun içi boşaltılmaya razı olundu.
Kürt siyasalı ulusal inşaa programını devreye sokuyorum diyor ,Apo kandile ne duruyorsunuz devrim !? yapın diyor .Kandil ''gerilacılık oyunu bitti,ulusal inşaa programı başladı '' diyor. Bu kaz kafalılar bunu görmüyor bilmiyor kürt siyasalını hala çözümleyip niteliklibir politika ortaya çıkaramıyor . Hani irade diyorsun ya bu iradeyi ortaya çıkaramıyor.
Var olan bitenler koşulların da tamam barış poltikası (halkların birbirini kırdırılmaması) yönünde politika geçerli olabilir ama bunun PKK ayağı eksik . AKP ve PKK ya karşı karşıt cepheden yaklaşım gösterilemiyor. Barış politkası altında sadece AKP ye karşı cepheden yaklaşılıyor. Elbette bu moda mod biçiminde AKP ye alınan tavurla PKK ya alınacak tavır aynı olamz. Ama kürt siyasalının poltikasına karşı tavır alıdığını da gösterecek ideolojik eleştiri altında tavır alınabilir. Bu yok.
Bu olmayınca İrade de ortaya çıkmıyor ,yani senin iradeni,farklı konuştuğunu kimse bilmiyor .İçinden mırıldanıyorsun o kadar.....
Kürtlerin ulusalaşması?! Mümkünmü? Mümkünse nasıl?
Kendi halkına ayakkabı bile üretmekten mahrum bırakılan halk nasıl ulusallaşabilir. ?
Bu ancak sosyalsit bir anlayış içeriğinde ve Türkiye gibi toplumların iç içe girdiği ülkede ancak o da büyük hengameler ve sıkıntılar içeren toplumsal anlayışla olabilir. Bunun bile günümüz koşullarında ne kadar mümkün olabileceği tartışılıp ,geri dönüşlerin ,karşı devrimlerin içinde yamula ,aksaya ,tıksıra gideceği varsayımıyla mümkün olabilir. Yani iki toplum ve yine azınlıklı toplumların etnik olarak ,sınıf olarak bir araya gelinse bile başarılı olup olmayacağı tartışmalı bir koşullardan söz ediyoruz.
Emperyalizm buna nasıl izin verir ve bunlar emperyalizmin karşı saldırılarına ne kadar dayanabilir. ? dayanamaz çöker. Denilirki ''yahu biz emperyalizmden izin mi alacağız pöh ,izin almayız yaparız '' bu sadece cocukluk duygularından başka birşey olmaz ve bu yolda insanlar geberir. Biz insanları gebermek değil yaşatmak istiyorsak bunlarıda düşünmeliyiz.
Kürt siyasalı insan gedertme değirmeninden başaka birşeye dönüşmedi. Ve bugün bir sürü Kürt insanına sorsak ''bilseydik bu kadar insanımız öleceğini bu işe kalkışmazdık ''diyenleri bolcalığını görürüz. Başta APO ,.. zaten bunu diyemediği için eğiliyor yamuluyor ,arkasını dönüyor, yüznü dönüyor kıvıranıyor de kıvranıyor. Kısaca tutum ve tavırlarıyla batık bir battaktan çıkamıyoruz demekteler ..
Kürt siyasalının tek istediği siyasal temsiliyet. Hadi verildi siyasal temsiliyet ne olacak. ? Halkın toplumun yine köle olarak yaşayacağı ap açık ortada .EEE niye o zaman bu kanlar döküldü ? Üç beş kürt siyasal olarak tanınsın diyemi. ? tanınsa ne olur. Osmanlı kürt beylerini tanıyordu da kürt halkının toplumunun hali neydi? Ağa beylerin zülmü altındaydılar. Şimdi farklı olabilecek bir örgütlenen halkmı var yoksa PKK ya biat eden ,yat dese yatacak kalk dese kalkacak uymazsa öldürülecek insanlar topluluğu.
Kürt siyasalının Ulusal inşaa programı da sadece bu kadar kan döküldü hiç olmazsa Türk egemenleriyle uzlaşarak alalımdan başka birşey değil.
Dağlarda bu kadar insanı öldürdüler ve siz ne yaptınız denildiğinde '' işte şimdi bize kürt diyorlar bunu aldık'' diyenler dünde onlara kürt deniliyordu. Kürt denilsin diye bu kadar insanı öldürtmeye kimsenin hakkı yoktur. İşte bunun hesabını vermekten korkanlar ölüm değirmeninin çalıştırmaya devam ediyorlar. Genç genç cocuklar sokak aralarında fare gibi sıkıştırlıp öldürülüyor.
ve kandildeki poltik yüce erk'' Sanki ulsul inşaa programını ortaya koydum diyen seçimler sonrası yerel parti aracılığı (HDP ye bunu yaptıramadılar) ile utana sıkıla üç beş kişi ile TC yi tanımıyoruz ,devlet yönetimden çekilsin basın açıklamarı talimatlarını verdirdi. Şimdi bu yaptığının neticesi olan ve isteyen PKK: sokak ,barikat ,hendek savaşlarının gelecekte ortaya çıkaracağı vahimetten korkarak, ''vala gençler yapıyor ve biz onların iradesine saygı duyuyoruz ''açıklamalarını yapıyor .
Siyasi emirler verip siyasi sorumluluktan kaçıyor.
Tıpkı Tek başına 1975 te ortaya çıkıp izlediği siyasal çizginin yenilgisinden ders çıkararak bu tedbirlerini alıyor. ''Vala ben yapın demedim gençler yapıyor işte,beni bile dinlemiyorlar falan filan gerekçeleri'' eh buna inanan varsa ,PKK halkını kandırmaya başladı ...
Hadi bugüne kadar sosyalistleri,demokratları liberalleri kandırmaya,aldatmaya çalıştığı biliniyordu ,ve açığa çıktığı gözüküyorda şimdi halkınıda kandırmaya başladı.
Marksizm son derece derinliği olan, son derece karmaşık bir doktrindir. Marksizm sürekli olarak, hayatın yeni gerçekleri karşısında derinleşip, zenginleşen, kendi kendini aşan bir doktrindir. Marksizmde esas olan lafızlar değil, muhtevadır. Marksizmde değişmeyen tek şey, Leninin deyişiyle onun yaşayan ruhu olan diyalektik metottur. Diyalektiğin en elemanter iki unsuru olan, zaman ve mekan kavramları dikkate alınmazsa, Marks ve Engelse göre Leninin, Lenin ve Staline göre Mao Tse-Tungun ve Maoya göre de emperyalizmin III. bunalım döneminin muzaffer proleter devrimcilerinin revizyonistliklerinden bahsetmek mümkündür. mahir çayan