Polis kurşunuyla öldürülen Dilek Doğanın son anları polis kamerasında
İstanbul Küçükarmutludaki evlerine yapılan polis baskınında öldürülen 25 yaşındaki Dilek Doğanın vurulma anı ve öncesine ait polis kamerası görüntüleri ortaya çıktı.
Doğanın katil zanlısı özel harekatçı Yüksel Moğultayın yargılandığı davanın dosyasına giren görüntüleri basınla paylaşan ailenin avukatlarından Oya Aslan, Moğultayın ailenin kendisini çekiştirmesi sonucu tüfeğin patladığı yönündeki ifadesinin olay anı görüntüleriyle çürütüldüğünü savundu.
Çağlayandaki Adalet Okulunda düzenlenen basın toplantısında paylaşılan görüntülerde Doğanın polislerin arama yaptığı odaya girdiği görülüyor. Avukat Aslan, kadrajın dışında kalan Doğanın kısa bir süre sonra odadan çıktığını belirtiyor.
video görüntüleri.
http://www.diken.com.tr/polis-kursunuyla-oldurulen-dilek-doganin-son-anlari-polis-kamerasinda/
Kamera, polisin arama yaptığı odada çekimi sürdürürken, arkada Doğanın ağabeyi Mehmet Doğanla şüpheli polis Moğultay olduğu belirtilen iki ismin tartıştığı duyuluyor.
Ardından ne olduğu anlaşılamayan bir patırtı ve hemen ardından bir patlama sesi geliyor. Görüntünün devamında ise Dilek Doğan vurulmuş halde yerde yatarken, polise tepki gösteren ailenin feryatları yükseliyor.
Polisin, Dİlek Doğanın vurulmasının ardından ilk yaptığıysa ambulans çağırmak yerine kendilerine tepki gösteren ağabey Mehmet Doğanı gözaltına almak için kelepçe istemek oluyor.
Avukat Aslan: Kasten öldürmeden dava açılmalıydı
Avukat Oya Aslan, dava dosyasına giren görüntülerle, sanık Moğultayın Mehmet Doğanın tüfeğine doğru hamle yaptığı, hepsinin birden kendisini kollarından elbise ve tüfeğinden tutup salona doğru çektikleri sırada, son gayretle kendisini geriye çekmek istediği anda tüfeğin patladığı ve genç kızın vurulduğu yönündeki ifadesinin çürütüldüğünü savundu.
Şüpheli Moğultay hakkında öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan iddianame hazırlandığını belirten Aslan, kasten öldürme suçundan dava açılması gerektiğini kaydetti.
Baba Doğan: Öldürmek için gelmişlerdi
Kızının vurulma anı görüntülerini ilk kez izleyen baba Metin Doğan ise, polisin iddiasına karşın aramaya direnmediklerinin görüntülerle ortaya çıktığını söyledi. Doğan, Ailemizin en kıymetli insanını aldılar. Biz operasyonlara alışkınız ancak bu sefer farklı gelmişlerdi, öldürmek için gelmişlerdi dedi.
Görüntüler polislerin yalanını ortaya çıkardı. ''Çatışma çıktı, D.D çatışma sırasında yaralandı'' demişlerdi, kendi kameraları söylediklerinin yalan olduğunu ortaya koyuyor. Genç bir kızı hiç acımadan öldüren bu adamlar insan olamaz, yardım çağrısı bile yapmadan, ambulans bile çağırmadan evi terkedebiliyorlar. Dilek Doğan'ı sadece silahını ateşleyen polis değil, oradaki yetkililer, yalan söyleyen polis şefleri, o şefleri oraya atayan yetkililer, içişleri bakanı, başbakan hepsi suçlu. Bu adamlar suçlu da, onların zihniyetini savunanlar, oy verenler, destek verenler suçsuz mu? Onlar da suçlu, hepsi birden sanık sandalyesine oturacak bir gün. Şu anda üzülmekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Canımız yanıyor sadece. Bu ülkede Dilek Doğanlar yalnız değil, onun başına ne geldiyse hepimizin başına aynı şey gelebilir. Topuna birden lanet olsun!
Bir dünya güzeli yoldaşımızı daha kaybettik. Faşizm bir can daha aldı. Acımız sonsuz. Işıklar içinde yatsın.
Gerçekten de öyle, dünya güzeli bir canımızı daha toprağa veriyoruz. Onun fotoğrafına baktıkça ölümün ona hiç ama hiç yakışmadığını bir bakışta anlamak mümkün. ''ölüm kime yakışır ki?'' diye sormayın, Dilek Doğan'ın yüzündeki o güzelliği görünce aklıma ilk önce bu gelmişti. Eminim, yüzü gibi beyninin içi de güzeldi; bundan hiç kuşku duymuyorum.
Ne kadar çok öldük! Ne kadar çok insanımızı gencimizi toprağa veriyoruz. Biliyorum, kapitalizm çıkmaza girdikçe bildiği en iyi şeyi yapar; çünkü korku insana her şeyi yaptırır' Korkuyorlar ve korktukları için yıllardır, onlarca yıldır öldürüyorlar. İyi ama biz ne yapıyoruz; biz bu ölümlere artık alıştık, alıştırıldık mı? İsmail Korkmazların, Berkinlerin, Dileklerin ölümlerini kanıksar hale mi geldik? Böyle mi olmalı? Sadece ''ışıklar içinde yatsın'' demek yeterli mi?
Bilmeliyiz, bu düzeni değiştirmedikçe Berkinler, Dilekler, Ali İsmail Kormazlar ve daha niceleri ölmeye, öldürülmeye devam edecek. Bu olayla bize kısır bir intikam duygusu da vermemeli. O tetiği çeken tetikçiden bu ülkede o kadar çok var ki;bu düzeni değiştirmeden bu zihniyeti, bu tetikçileri yaratan bataklığı kurutmadıkça kızıl bayrağa sarılmış canlarımızı toprağa vermeye devam edeceğiz. Düzen böyle istiyor, düzen bizi ölümlere alıştırmaya çalışıyor, korkutuyor, tehdit ediyor, ''sizlerin de başına bunlar gelecek'' diyor! Biz de inatla ''bu düzeni değiştireceğiz'' diyoruz. Bu düzeni değiştirmek için gereken mücadelenin içinde olacağız, örgütleneceğiz, halkımızı,emekçi insanlarımızı örgütlenmeye çağırmaya devam edeceğiz. Örgütlenmezsek yenileceğiz. Örgütlenmezsek daha çok Berkinler ve Dilekleri toprağa vereceğiz; bunu bilmeliyiz. Türkiye önemli bir sol birikime sahip, bunun bilincinde olabilmeliyiz. Biraz silkinsek yeter; üzerimizdeki ölü toprağını atalım yeter! Nice Berkinlerin, Dileklerin bize ihtiyacı var; daha fazla Berkin ve Dilekler toprağa düşmemesi için...
Şimdilik; ışıklar yağsın üzerine Dilek Doğan; şimdilik!
Elbet bizim de sokaklarımıza baharlar gelecek!
Hani neredeler.
Özge can öldüğünde ortalığı velveleye veren kadın hakları savunucuları Dilek Doğan öldüğünde nerdeler.
Dilek doğan kadın değil mi, Dilek doğan ölümü kendimi seçti, onun ölümün de zor yok mu .Dilek Doğanın vücuduna taciz yok mu
Ama onu bir sivil öldürmedi onu devlet öldürdü .
İnsanın aklına çok farklı şeyleri işte böyle kıyaslamalar yaptığında geliyor .Acaba diyorsun bu kadın hakları savunucuların arkasında devlet mi var.
Onlar bu tür eylemleri için yönlendiriliyor mu .
Mahkemeler ve devlet bu feministleri pozetif (kadınlara)ayrılıkçılar halkın birbirine karşı düşmanlaşması için teşvik mi ediyor.
İşte Özge can öldü mahkemeden çıkan karar bayağı caydırıcı Niçin Dilek Doğan için aynısı düşünülmüyor o kadın değil mi o masum değil mi onun yaşamaya hakkı yok mu.
İşte devlet işte adaleti .
Bu ülkede siyaset kurumu en güvensiz kurumdu, artık adalet kurumuda öyle
Devleti oluşturan 3 nesnel kurumun ikisi en güveniz kurum bir ne kaldı yasama ona ne kadar güveniriz .Devlet top yekün güven kaybetti.