Hemen adım atılmazsa şu anki durumu mumla ararız
Selin Ongun
Dolmabahçe mutabakatı henüz tazecikti. Diyarbakırda bir ilk diyerek üç partinin il başkanını bir araya getirmiştik. AK Parti, CHP ve HDP temsilcileri hem aynı masaya oturmuş hem de sözleriyle ezber bozmuştu: Biz Diyarbakırın çocuklarıyız. İnanın bize bıraksalar, bu sorunu çözeriz. Masada olmayan Hüda-Par İl Başkanı, Eninde sonunda bir araya geleceğiz diyerek sorularımızı ayrıca yanıtlamıştı.
Suriçindeki tarihi Sülüklü Handa kurduğumuz o masadan kalkarken AK Parti İl Başkanı Muhammed Dara Akar, İnşallah, baharda başkanlarımı alırım. Cudi Dağına pikniğe gidelim. Bingöl, Kulp Dağlarında halaylar çekelim demişti. Ancak Akar bu kez söyleşi davetimizi Ankaradayım diyerek yanıtladı. Başkanlarla buluşma günümüze kadar kendisini birkaç kez daha aradık. Yanıtı değişmedi: Ankaradayım...
Biz gelelim Diyarbakıra. CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın ve HDP Diyarbakır İl Başkanı Ömer Önen ile söyleşirken söz tam oradan açılıyor. CHPli Başkan, Ben o mesajı çok önemsiyordum. Evet, Cudiye pikniğe gidecektik fakat maalesef Cudi buraya geldi diyor.
Ve ekliyor: Devlet de hendeği kuranlar da orada (Surda) sivillerin de olduğunu dikkate almalı.
Sur yanıyor, içimiz ağlıyor
Kaybedecek bir dakikamız bile yok. İnsanlarımız sıkıştı. Burada yaşanan acılara batı kamuoyu ses vermeli. O çok söz edilen duygusal kopuş batıdaki bu sessizlikle ilgili. HDPli Başkan devam ediyor: Biz o zaman ne demişsek bugün de aynısını söylüyoruz. Demokratik siyasetin önü açılmalı. Müzakere ve diyalogla Cudiye gideceğimiz yerde, masa devrildi, Cudi patladı. Ne oldu, hangi hesaplarla o masa devrildi? Onca emek ne uğruna heba edildi? Bunların hepsi cevap bekliyor. Ama başkanımın da dediği gibi kaybedecek vakit yok şimdi. Sur yanıyor. İçimiz kan ağlıyor. AKPlisi de CHPlisi de Hüda-Parı da hepsi bu acıyı yaşıyor. Oradaki güvenlik güçleri de bunu yaşıyor. Çünkü bu yaşananlar valinin, kaymakamın kararı değildir. Bunu herkes biliyor.
Herkes demişken... Yaşananları herkesin işine geldiği yerden çekiştirmesinden bıkmış konuştuğumuz Diyarbakırlılar: Ya sen neden benim evimin önüne hendek kazıyorsun? Devlete de soruyorum bacım. Tankla vurduğun yerde ben de varım, bilmiyor musun?
İzlenimimiz şu ki, Surda temizlik sürüyor haberciliğine de gerilla romantizmine de sitem var Diyarbakırda. Başkanlarla konuşurken o kısımdan bahsediyoruz: Bu gençler, önce taş atan öfkeli çocuklardı, sonra yüzleri maskeli, molotof atan çocuklar oldular. Şimdi ellerinde keleşlerle hendekleri bekliyorlar. Bu bakış tam isabet meseleyi resmediyor mu sizce?
CHPli Başkan, Asıl mesele ne bu, ne de bu bakış meselenin tamamı diyor. Bu söylemin Sur başta olmak üzere bölgede yaşananların ıskalanmasına neden olduğu kanaatinde. Çünkü diyor: Artık birilerinin bu işi radikal biçimde çözmesi lazım. Surda mahallenin çocuklarının dışında Kobaniden ya da dağdan gelenlerin olduğunu da duyuyoruz. Gerçek anlamda bir çözüm ve o hendeklerin sonsuza dek hayatımızdan çıkması için, evet aktörler önemlidir, ama meselenin Meclis çatısı altında görüşülmesi acildir.
HDPli Başkan ise rahmetli Şerafettin Elçinin Öfkeli gençler var, tutamıyoruz sözünün ötesine geçen bir örnekle yanıt veriyor: Geçen gün milletvekillerimizle birlikte basın açıklaması yapmıştık. Yine gaz, tazyikli su yedik orada. Belediyeye doğru yürüyoruz. Gençler etrafımızı sardı. Gençler geldi boğazımıza diyorlar ki, silah verin bize. Bizler, siyasetçiler devreden çıkarsak, inanın iç savaş başlar. Şu an durum bu. Demokratik bir basın açıklamasına bu kadar şiddetli gazlı cevap alıyorsunuz, sizin basın açıklamanızla ne değişiyor, diyerek bize kızıyorlar. Bunu artık siyasetçilerin görmesi, anlaması gerek.
Önenin aktardığı basın açıklaması ne işe yarar, silah verin bize diyen o gençleri yine gençlere soruyoruz. Şehitlik semti tarafından aldığımız bir yanıtı aktaralım: Gidenler genelde gündüz Surda diyorlar. Mardin Kapı tarafından rahat çıkılıyormuş. Kimliğin yanında olacak tabii. En kötüsü ne biliyor musunuz, yeminle bomba sesine alıştık. Mesela dün gece önce bomba sesleri oldu. Sonra çatışma sesine döndü. Ne olmuş diye Twittera baktım. Bütün gün Ceylanda (alışveriş merkezi) takıldığını bildiğim bir arkadaş yazmış: Faşistler Surda, uyanın! Bu da var yani.
Gazetecilere gülüyoruz
İsmi bizde saklı, doğma büyüme Diyarbakırlı, şehrin bitirim minibüs şoföründen dinliyoruz: Vallahi televizyon programlarındaki anlı şanlı gazetecileri izlerken gülüyoruz. Çözüm sürecinde devlet ipi gevşetti, PKK şehirlere silah taşıdı, diyorlar. Araya giriyoruz: Yereldeki meslektaşlarımızdan da duyuyoruz benzerlerini. Hatta Sura giden silahlar Hevsel Bahçelerinde gömülüydü. Motosikletlerle taşındı, diyenler var.
Bak o doğrudur ama komiktir de diyerek devam ediyor: Kürdistanı kaz, toprağın altından, her yerden silah çıkar. Sura özel bir şey değildir yani, yeni bir durum yoktur. Ha bir de diyorlar ki, yasak bitsin Surun altından gerillanın mezar evleri çıkacak. Bu da abartıdır. Tabii devlet de PKK de kayıpların sayısını tam vermiyor. Biri moral bozulmasın diye öteki halkın sinirleri daha da tavan yapmasın diye. Geçen yine çıkmışlar televizyonda konuşuyorlar. Profesörmüş, gerilla şehre indi, diye anlatıyor adam. Şimdi ben sana söyleyeyim, dağ kadrosu savunma taktiği öğretmek için Surda. Bağlarda iki kahveye git, sana herkes anlatsın. Gerilla daha şehre inmemiştir, inerse işte o zaman mahvolmuşuz. Git dolaş, bak defterin dolacak, yazacaksın. Herkes aynısını diyecek: İşte o zaman mahvolmuşuz! Anamın lafıdır, devlet ile gerilla tepişir altında biz kalırız. Olan bize olur. Bu gerilimde ne işi var Selahattin Başkanın Rusyada Allahını seversen. Adam zaten gıcık kapmış, sen de daha ne zıplatıyorsun. Ben sana söyleyeyim; batıdaki kardeşim, bana kardeşim demedikçe bu savaş bitmez. O profesörler daha kıyamete kadar konuşsun televizyonlarda.
Ve Diyarbakırın o güncel sorusu: Ya Öcalandan çağrı gelirse? CHPli Sayın: Bizim duyumlarımıza göre hendeğin arkasındakiler Öcalan veya Kandilden çağrı gelirse duracaklarını söylüyorlar. HDPli temsilci ise şöyle yanıtlıyor: Sayın Öcalanın çağrısı elbette büyük etki yaratır fakat meselenin sadece o çağrı ile sonuçlanmayacağını herkesin bilmesi gerek. Çağrı ile birlikte işin altyapısı hazırlanmalı. Soruyoruz: Esedullah timi haberlerine ne diyorsunuz? CHPli temsilci anlatıyor: Genel merkezimize bölgede yaşananları aktarmak üzere rapor hazırlığı içindeydik. Bunlarla ilk olarak orada karşılaştık. İlk etapta acaba provokasyon olabilir mi, diye düşündük. Baktık ki devletin Anadolu Ajansı o yazıların fotoğrafını çekip yayımlıyor. Bu kişilerin Arapça konuştuklarına dair söylentiler var. Bir söylenti daha var. Bir ilçede kaymakamın, bunlara biz bile müdahale edemiyoruz, dediği de iddia ediliyor. İstedikleri kişileri yasak bölgelere soktuklarına dair duyumlar da var. Sabit değil Sur, Silvan, Lice gibi pek çok yerde gezici oldukları söyleniyor. HDPli Başkan dikkatle dinleyerek söze katılıyor: Rahmetli Tahir Elçi ile kaymakamın, valinin özel izni ile Silvana gitmiştik. Özel izinliyiz. Ama orada bir güç vardı, bizi takmadı. Olduğumuz yerde bizi taradı. Biz hemen geri çekildik. Oradaki kaymakamı, Emniyet mensuplarını aşan bir güç. Ne bu? Sakallı, Arapça konuşan, tipler. Oradaki Emniyet güçleri bile bunları tanımıyor. Ben isim koyamıyorum. Kim bunlar? Esedullah timi mi? Farklı bir kesim mi; nedir bilmiyoruz. CHPli temsilci, Şu da ilginç. Diyarbakırda Suriçinde duvarda MLKP yazısı var, deniyor. Tuhaf şeyler bunlar deyince HDPli mevkidaşı da katılıyor: Ne alaka yani MLKP?
Aylardır cenaze alıyoruz
Başkanların ikisi de hemfikir: Hemen adım atılmazsa, bugünleri mumla arayabiliriz. Aynı cümleyi Hüda-Par il başkanından da duyduğumuzu söylüyoruz. Ömer Önen Doğrudur diyor: Bizi zaten Hüda-Par çevresi ile karşı karşıya getirmek için çabalayanlar her zaman olmuştur. Şimdi buna Hüda-Par da düşmedi biz de çizgimizi koruduk, koruruz. İçinde bulunduğumuz süreçte sıkıntılı bir durum yok. CHPli temsilci tamamlıyor: Çok olumlu bir gelişme.
Önene dönüyoruz: CHPli Başkan, insanlarımız sıkıştı, diyerek başlamıştı söze. O hendeklerin arasında Kürt siyasi hareketi de, siz de sıkışmadınız mı? Bir solukta yanıtlıyor: Zaten şu anda biz siyaset yürütemiyoruz. Gerçekten öyle. Bizler de dahil olmak üzere, siyasetçiler de kendi rolünü bu süreçte oynayamadı. Aylardır cenaze alıyoruz. Hatta bazen cenazeleri bile alamıyoruz. İnsanlar günlerdir perişan. Aç, susuz, evsiz... Bir aile düşünün, ömrü boyunca çalışmış, bir ev yapmış belki. Surda bir amca bana, bak oğul 50 yıldır kendi namusumla, onurumla, hiç kimseye borçlanmadan çalışmışım. Şimdi borçluyum, onurum da gitti, her şeyimi kaybettim, dedi. Açık söylüyorum ağladım. Ben onun karşısında ağladım. Orada insanlar ölüyor. Bu halkın çocuklarıdır, oradaki asker de direnişçi de. Bizim insanlarımız. Şu anda yaşanan durumda bir tarafı sorumlu görmüyoruz. Bu durumu buraya getiren kim olursa olsun. Sözümüz aynı. Bu sorun ne hendek ne de sokağa çıkma yasağı meselesidir. CHPli Başkan Benim tek sözüm var diyor: Barış, hemen barış. Yarın geç. Mecliste hemen...
Hidayete erdiler de adları Esedullah mu oldu?
Hüda-Par Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, geçen mart ayındaki sözlerini hatırlatarak başlıyor: Durumun buraya gelmesi sürpriz değil. Ancak hemen halkı rahatlatacak adımlar atılmazsa şu anki durumu üç ay sonra mumla ararız. Şu anda PKKnin şehir merkezlerine getirdiği çatışmalar daha ziyade lokal denemeler boyutunda. Kendilerince başarılı olduklarına kanaat ederlerse Surdaki hendeklerin şehrin diğer ilçelerine yayılması gibi bir tehlike de var.
Tanrıkulu, Diyarbakırın Bağlar semtindeki hendek kazma girişimlerine polisin müdahale ettiğini söyleyerek Surda sessiz kalındığını aktarıyor: Bağlarda birkaç yerde teşebbüs edildi. Esnaf da müsaade etmedi. Özellikle Kaynartepe Mahallesinde hendek kurmaya çalışıyorlar. Polis müdahale ediyor. Kurdurtmuyor. Ama Surda sessiz kalıyor. Lalebey Mahallesinden bir vatandaş anlattı. Evi, Meryem Ana Kilisesinin yanındaymış. O sokağın başında hendek kazılmaya başlanınca hemen 155i arıyor. Ama polis müdahale etmiyor. Olayın üzerinden üç gün geçmiş, hendekler kazılmış, duvarlarını da örmüşler. Müdahale edilmeyince devletin de bu olayların sürmesini istediği izlenimini insan ister istemez ediniyor. Biz diyoruz ki, çatışmalar hemen şehir içinden çıkarılsın. Operasyonlar durdurulsun. Bu hendeklerin Kürt halkının meşru talepleri ile ilgisi yoktur. İnsanların fikirlerinin susturulması da güvenlik politikalarıyla önlenemez. Geçmişteki hatalardan ders çıkarılsın.
Soruyoruz: Diyarbakırda çok kişiden duyduk. Öcalanın çağrısı ile çatışmalar kesilir, deniyor. Siz bunu telaffuz etmediniz? Kıra dayalı şehir gerillacılığının fikir babası Öcalandır. İyi polis- kötü polis oyununa gelmiyoruz diyor.
Hüda-Par çevrelerinden gelen Hendeği uygulayanlar milletin evini işgal ediyordu. Asker de PKKnin uygulamasını yapıyor açıklamalarını hatırlatıyoruz. Anlatıyor: İki üyemizin evine Cizrede asker tarafından el konulduğunu, orayı mevzi edindiklerini kamuoyuyla paylaştık. Biz kesinlikle bu çatışmanın tarafı değiliz. Asker üyelerimizin evine mevzilenirse, karşılarındakiler de üyelerimizin evinden ateş açıldığı takdirde, içinde olmadığımız bir çatışmanın tarafı sanılabiliriz. Bu endişeye dikkat çektik.
Ve o mesele: Şu anda Hizbullahı da sahaya sürmeye çalışanlar var mı? Yanıtlıyor: Karşılıklı olarak uyanık olunursa, halkın menfaatleri düşünülürse, bunu planlayanlara fırsat verilmez. Sosyal medyada buna zemin hazırlamak isteyenler var. Bu trolleri kimlerin, hangi istihbarat örgütlerinin kullandığını bilmiyoruz. Şehir merkezindeki çatışmalarda bize yönelik özel bir şey yok. Lokalde bazı tartışmalar olmuştur ama büyütülecek bir şey yok. 6-8 Ekim olaylarından farklı olarak böyle bir çatışmadan özellikle kaçınıldığını görüyoruz.
Esedullah timi haberlerine ne diyorsunuz sorusu üzerine anlatıyor: Esedullah, Allahın aslanı manası anlamına gelen bir isim. Biz bu özel güvenlik harekatçılarını iyi tanıyoruz, geçmişte ne yaptıkların çok iyi biliyoruz. Şimdi bunlar hidayete mi ermişler ki adları Esedullah olmuş? Beyaz toros mantığındaki o faşist yazıları şimdilik ferdi buluyorum. Çok ciddiye almıyorum.
Cumhuriyet
İki tarafın çıkarı olmasa bu savaş sürmez. AKP hükümeti de PKK de bu savaştan beklenti içindeler. Beklentilerini aldıkça savaş da sürecektir. AKP milliyetçiliğe oynayarak oylarını yükseltiyor, PKK ise kendini gündemden düşürmüyor. Türkiyelileşmek işine gelmiyordu, rahatsızdı, savaş HDP'yi de PKK çizgisine getirdi. Bundan sonra kürt hareketinin etnik siyasetten uzaklaşacağını sanmıyorum. Ama az ama çok savaş bölgenin bir gerçeği haline dönüşecek diyorum. Bundan sonra legal siyaset önemini kaybedecektir.