Markstan sonra en büyük beyindi
Mümtaz İdil yazdı: Markstan sonra en büyük beyindi
Alman sosyal demokrat teorisyoni ve Alman SPD üyesi reformist Eduard Bernstein ile Marksın biyografi yazarı Franz Mehringin Markstan sonra gelen en yetkin beyin olarak nitelediği Rosa Luxembourg tartışıyorlardı:
Bütün hayatı sosyalist hareket içinde geçen bu iki beyin bir çok noktada anlaşamıyorlardı ve anlaşamadıkları noktaların sonunda günümüz Rosa Luxembourgu haklı çıkarmıştır. Sadece Bernstein karşısında değil, Lenin karşısında da haklı çıkarmıştır.
16 yaşındayken siyasi yaşamın tam ortasında kendini bulan Luxembourg, Polonyadaki Sovyet yanlısı komünist partiye girdikten bir süre sonra hakkında yakalama kararı çıkarıldı ve arkadaşları tarafından yurt dışına, İsviçreye kaçtı. Burada boş durmadı ve doğa bilimleri, matematik ve ekonomi okudu.
Ardından bütün Avrupadaki tüm sosyalist hareketlerde kendine yer buldu, her fırsatta işçi hareketlerinin ön saflarında yer aldı.
Ama bu kadının farklı bir sosyalizm bakışı vardı ve günümüz onun bakışını daha haklı çıkarıyor gibi görünüyor.
BERNSTEİN İLE KAPIŞMA
Reformcu eğilimin kuramcısı Eduard Berstein ile karşılaştığında, herkes onların ortak hareket edeceğinden neredeyse emindi, ama Rosa Luxembourg tam tersi davrandı ve Bernsteinin hemen tüm kuramlarına karşı geldi.
Çok daha ileride Leninin de
Tek referansı ve dayanağı Karl Markstı, ondan hiç teorik olarak hiç vazgeçmedi.
Bernstein yükek sesle Rosaya bağırıyordu: Bir partinin görevi işçi sınıfının yaşam koşullarını iyileştirmeye çalışmak, emekçilerin ekonomik mücadelesini desteklemek. Sen ne yapmaya çalışıyorsun Tanrı aşkına! Sosyalizm ancak demokrat bir partinin parlamentoda eskisinden daha çok temsilci bulundurmasıyla mümkün olabilir. Demokratik sosyalist reform hareketi Marksın düşüncelerinin tersine, kapitalizm içindeki çelişkilerin çökmesiyle ancak ayakta durabilir.
Sermaye sahipliğinin sermaye ortaklıkları aracılığıyla daha demokratik biçimde dağılması, buna dayanarak da toplumsal çelişkilerin zayıflaması en iyi çözüm yolu.
Bunlar Rosa Luxembourg için asla geçerli bir yol değildi.
Dikkat edilirse, günümüz bu noktaya geldiğimiz noktadır. Rosa Luxembourg da bu yüzden öldürülmüştür zaten. Toplumsal çelişkileri ve kapitalizmin gelişmesini çok iyi analiz ettiği için.
Bernstein, Karl Marks ideolojisine tümüyle olmasa da karşıydı. Ona göre Marksın bir çok yanılgısı vardı ve parlamenter sistem içerisinde sosyalizmin yerleşebileceğini, devrim düşüncesinin tamamen saçmalık olduğunu savunuyordu. Rosa Luxembourg buna tamamen karşı çıktı. Bunu, Sosyal Reform ya da Sosyal Devrim kitabında da ayrıntılarıyla işledi ve Marksizm düşüncelerini geliştirdi. Bernstein ise işçi sınıfı eylemini demokratik sosyalist eylem olarak göstermeye çalışıyordu. Bernsteine göre Marksın düşüncelerinin aksine kapitalizm içindeki çelişkilerin uzlaşılabilir çelişkiler olduğunu, kapitalizmin giderek ehlileştiğini savunuyordu.
Bugün tam tersi olduğu açıkça ortada
Rosa Luxembourg, Bernsteinin reformcu, bir başka deyişle pasif düşüncesine karşıydı. Şöyle söyledi bir gün yine Bernsteine: Senin Marksın düşüncelerinin tersine kapitalizmin içindeki çelişkilerin uzlaşır çelişkiler olduğunu ve kapitalizmin gider kendine geldiğini kabul etmek mümkün değil. Sana göre kapitalist sistemin ortaya çıkardığı büyük sermaye grupları, onun uygulama araçlarıyldı ve çelişkileri senin savunduğunun aksine, kapitalizmi koruyarak çöküşünü önledi. Senin savunduğun bu uyum araçları bunalımların da önüne geçmekte, üretim ile karşılıklı değişim arasındaki çelişkileri kapitalist temel üzerinde yok etmekte, işçilerin yaşam üzeyini yükseltmekte, sermaye ile emek arasındaki çelişkiyi körüklemekteydi. İşte bunun farkına asla varamadın. Sistem giderek daha çok güncel gereksinimlere uyuyuor ve sendikaların, kooperatiflerin çalışmalarını işçi sınıfının yararına iyileştirme doğrultusunda sahte bir uygulama gerçekleştiriyor ve böylelikle de devrimi engelliyordu, bunun farkına varamadın. İpler hep kapitalistlerin elindeydi. Senin amacın işçi sınıfının geçici olarak bir rahatlama sağlamasına yol açmak ve böylece devrimin önünü kesmektir.
SOSYAL REFORM KİTABI
Bu karşı koyuşlarını daha sonra Sosyal Reform ya da Sosyal Devrim kitabında ayrıntılarıyla ortaya koymuştur.
Lukxembourga göre Bernsteinin en büyük yanılgısı, onun yükselen sınıf bilincine erişmiş işçi sınıfının özel düşünüş tarzına karşı savaşta hiçbir şey yapmamasıdır. Proleteryayı kendi tarihsel geleceğinin karanlığından kurtaran kılıca ve proletaryanın maddi açıdan burjuazinin boyunduruğu altında olmasına rağmen, burjuvaziyi yenmesini sağlayacak düşünce silahına karşı mücadele etmemesidir. Bernsteinin düşünce biçimi, onun burjuva dünya görüşünü benimsediğinin somut kanıtıdır. Ona göre burjuva sınıfı, tıpkı Fransız İhtilalinde olduğu gibi yine ipleri eline almak ve kendi prolaterya sınıfını kendi kontrolünde oluşturmaktır. Rosa buna karşıdır.
Bernstenine ve doğal olarak da tüm sosyalist dünyaya şunu söylüyordu Rosa Luxembourg: Sendikalar, kapitalist üret yasasını, yani geçerli olan pazar fiyatlarına göre işgücünün satımını işçilerin lehine gerçekleştirme aracıdır. Bu arada sendikaların proletaryaya hizmet ettikleri nokta ise, proleteryanın yazarın konjonktürlerinden her an yararlanmasını sağlamaktır. Ancak bir yandan üretim durumunun belirlediği işgücü talebi, öbür yandan orta tabakaların proletarleştirilmesi ve içi sınıfının üreyişi yoluyla oluşan işgücü arzı ve o zamanki iş üretkenliği olan bu konjonktürler, sendikaların etki alanı dışında kalırlar. Bu nedenle sendikalar, ücret yasasını yıkamazlar. Ancak en iyi durumda, kaitalist sömürüyü o zamanki normal sınırlar dışına çıkarmaya zorlayabilirler. Ama hiçbir zaman sömürüyü kademeli olarak ile ortadan kaldıramazlar.
ASLA MARKS OLMADAN OLMAZ
Devam eder: Hangi koşullar altında olursa olsun işçi sınıfının günlük mücadelesi, kendiliğinden sosyalizmi getirmez. Sosyalizme gidecek yol, her geçen gün biraz daha fazlalaşan kapitalist ekonomi içindeki çelişkiler ile işçi sınıfının sosyal değişim yoluyla kurlumasının imkânsız olduğunun bilincine varılmasıdır. Revizyonizmin yaptığı gibi, bu iki gerçekten birincisi inkâr edilir, ikincisine de karşı çıkılırsa işçi eylemi basit bir sendikacılık ve roformculuğa indirgenmiş olur. Rosa Luxembourg, kapitalizm içinde derinleşen çelişmeleri reddetmekle sosyalizm için yapılan mücadeleleri kökünden budadığını belirtiyordu. Sosyalizm böylece, iktisadi bir zorunluluk olmaktan çıkıyor, umut edilen bir ideal ütopya biçimine dönüşüyordu.
Sözün kısası, Rosa Luxembourg, gerçekten de Markstan sonra en büyük beyindi ve söyledikleri bugün Marksın teorilerinin bile önüne geçmiştir. Yeniden ele alınması gereken ve üzerinde durulması gereken çok önemli bir teorisyendir.
Mümtaz İdil
Odatv.com
Eğer bir yazı asıyorsanız o yazı ile ilgili kısa bir yorumunuzu yazıya eklemeniz en azından yazıya katılıp,katılmadığınızı bizlere gösterecektir.
Mümtaz İdil bir yazı asmış Markstan Sonraki En Büyük Beyin başlıklı.
Yazıda ağırlıklı,Rosa Luxemburgun Bernstein karşı verdiği idolojik mücadeleden bahsedilerek,bunun üzerinden Reformizmin Marksizme aykırılığı konu ediliyor.
Buraya kadar bir itirazımız yok.
Ancak dikkatli okuyucu iki kere araya sokulmuş Lenin karşıtlığını hemen fark edecektir.
Bütün hayatı sosyalist hareket içinde geçen bu iki beyin bir çok noktada anlaşamıyorlardı ve anlaşamadıkları noktaların sonunda günümüz Rosa Luxembourgu haklı çıkarmıştır. Sadece Bernstein karşısında değil, Lenin karşısında da haklı çıkarmıştır.
Rosa Luxembourg tam tersi davrandı ve Bernsteinin hemen tüm kuramlarına karşı geldi.
Çok daha ileride Leninin de
Rosa Luxemburgun Lenin le girdiği polemikleri hepimiz biliyoruz.
Siz bu polemiklerde Rosa Luxemburgun yanında da olabilirsiniz ama bu karşıtlığınızı, tıpkı Bernsteinnın tezlerine karşı çıkışlardaki gibi,Lenine olan karşıtlığınızda da dile getirmelisiniz!
Öyle iki satır arasında Lenine imalı da olsa vurmaya çalışmak ETİK OLMUYOR!
Şimdi soruyoruz???
Rosa Luxemburgu GÜNÜMÜZDE Lenine karşı HAKLI çıkaran düşünceler nelerdir.
Daha doğru bir deyimle,GÜNÜMÜZDE Lenini HAKSIZ çıkaran tezler hangisidir???
Foruma asılan her yazıya katılıp katılmama konusunda bir şeyler yazmak zorunluluğu yok. Yorumun o kısmı bilgimizin kapsamı dahilinde olmamalı. Arkadaş bu yazıyı asmış, bir yorumda bulunmamışsa onun da kendine göre nedenleri olabilir. Senin sorduğun sorunun cevabını bilebilmek için Lenin ile Rosa arasındaki bütün tartışmaları bimek lazım. Ben bilmiyorum, sen böyle bir yazı yazıyorsan bu konuda bilgi verebilirsin, yakınmana bir anlam veremedim.Ben de biraz önce yorumsuz bir konu açtım, yorum yapmaya da gerek görmedim, sana göre bu tür konular açılmamalı mı?
Ben görüşümü yazdım, devamını ayhan getirir. Onun da haklı sebebleri mutlaka vardır.
Rosa'nın Lenin ile olan tartışmaları bildiğim kadarıyla hem UKKTH ve hem de Leninist parti modeli konusunda olmuştur. UKKTH konusunda Rosa'nın ciddi eleştirileri vardır. Lenin'in UKKTH konusuna girmesi o dönemin Rusya'sının koşulları nedeniyle olmuştur ve bu konunun üzerinde o kadar durmasının sosyalist ideolojiye ne katıp ne katmadığı da bence tartışılır bir konu.
Parti modeli konusunda Rosa'nın Lenin'e karşı çıkması modelin parti diktatörlüğüne yol açabileceği kaygısı taşımasından ileri geliyordu. Haklı çıkan Lenin olmuştur. Bolşevikler Rus devriminde öncülük yapabilecek bir konuma gelmişlerse bunun nedeni Lenin gibi bir lidere sahip olmanın yanında Leninist öncülüğün de süreç içinde etkin olması ve belirleyicilik kazanmasıdır.