Yalçın Küçük: Perinçek gerilemiştir, cahilleşmiştir
Yalçın Küçük Doğu Perinçek hakkında "çok çok gerilemiştir ve bunu da biliyorlar. Perinçek Partisi cahilleşenler arasındadır" sözlerini kullandı.
Profesör Yalçın Küçük, bugün ODATV'de yayınlanan söyleşisinde, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hakkında ağır sözler sarf etti. Ulusal Kanalda yaptığı programın geçen hafta yayından kaldırılan Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve takımı çok çok gerilemiştir, cahilleşenler arasındadır ifadelerini kullandı.
Oda TVde yayınlanan söyleşide Deniz Hakan ve Okan İrteme konuşan Küçükün ilgili kısmı şöyle:
"Oray Eğin, 24 Ocak Pazar günü Sözcüde, Brooklynden, ezcümle, Yalçın Küçük olmasa, hiç kimse bana Amerikada Ulusal Kanalı izletemez, diyordu; güzel, ancak bir noktayı ihmal ediyorlar. 11 Ocak programı için, izleyenlerin çoğu, son program, the end of the programme, demişler. Herkes, Ulusal bu gece Yalçın Küçükü keser, tahmini yapmış ve burada, birleşmişler. Bunun iki anlamı var: Demek, az zamanda çok ve büyük programlar yapıyorduk, izleyiciler bunu görmüşler. Bu, bir ve iki Doğu Perinçek ve takımı çok çok gerilemiştir ve bunu da biliyorlar. Demek artık iyi programı keserler; yeni adları da var.
Parlaktı, ama uzaktan, Türkiyenin ne kadar cahilleştiğini görebiliyor mu, bilemiyorum; yobazlaşmak, cahilleşmektir. Ne yazık Perinçek Partisi, bunu tarafı anlamında kullanıyorum, çok çok cahilleşenler arasındadır."
Biden Erdoğan'a bırak demek için geldi
Yalçın Küçük yine çok konuşulacak...
Prof. Dr. Yalçın Küçük gündeme ilişkin Deniz Hakan ve Okan İrteme konuştu. O röportajın ikinci bölümünü yayınlıyoruz...
Deniz Hakan: Yalçın Hocam, Biden ziyaretiyle devam edelim mi? Odatv Ziyaretin şifreleri sözünü çok seviyor. Sizden de şifreler alabilir miyiz? Ziyareti, açıklamaları nasıl yorumlarsınız? Sizce ziyaretin ana hedefi ne idi?
Yalçın Küçük: Biden niye geldi? Bir defa, iki noktayı söyleyebiliriz. Bir, artık Washingtonun gözünde Türkiye ve Erdoğan küçüldüler. Obamanın muhatabı değiller. İkincisi, Amerikan sisteminde bazen ikinci başkanların özel alanları vardır. Burası da, Ortadoğu, Bidenın alanı. Nitekim, 2008 yılında The Atlantic dergisinde yayınlanan, bizim de sık sık kullandığımız, gösterdiğimiz haritada Amerikanın üçe bölünmüş gösterdiği bölge şu anda IŞİD oldu. IŞİD, İslam Şam ya İslam Levant, Bağdattan oraya kadar. Amerika böldü, IŞİD ise bir anlamda birleştirdi, benimdir diyor, İslam devleti diyor. Bu, işte sık sık konuşan, alanı gibi konuşan Bidendır, The Atlanticte yayınlanan plan da onundur. Ve Türkiye ile artık o konuşuyor. Evvela şu Iraka gönderdiğiniz askerleri çekin, dedi. Türkiye küçülmüştür, zaten Obama Doktrininde de başka bir şekilde söylemiştik, Çıkış 1 kitabımızda birlikte yazdık, küçültüyordu Türkiyeyi bu doktrin.
D. H.: Çok doğru. Ancak Obama Doktrininin Rusyanın Ortadoğuya inmesinden sonra da geçerli olabileceği kanısında mısınız? Rusyanın sıcak denizlere inmesi Türkiye için ve Kürtler için, ayrıca Batı için ne anlama geliyor?
Y. K.: Şimdi Obama doktrini bir çok açıdan sarsılıyor. Obama doktrini çıkar çıkmaz biz bunları söyledik, Kürtlerin dili değişti. Türkiyelileşme, dediler. Bölme, özerklik, otonomi, bunları kısmışlardı. Türkiye partisi, bayrak diyorlardı. Şimdi Putin geldi. Putinin Akdenize inmesinden, İskenderunun önüne en büyük savaş gemileri yerleştirmesinden ve çok şaşırtıcı atışlar yapmasından sonra yavaş yavaş dünya değişti.
D. H.: Almanya ve İngiltereden bugüne dek pek duymadığımız türde açıklamalar gelmeye başladı; iki ülke arka arkaya, Türkiye, PKKya karşı savaşında haklıdır, dedi. Biden da PYD ile PKKyı ayrı tuttu ve PKK konusunda uzun zamandan sonra ilk kez sert açıklamalar yaptı. Bu açıklamaların Rusyanın Kürtlere verdiği destekle bir ilgisi olduğunu düşünür müsünüz?
BIDEN ERDOĞANI DÜŞÜK GÖRÜYOR
Y. K.: Tabii, tabii. Putin ortaya çıktıktan sonra, son bir hafta içinde birdenbire Berlin, Merkel ve Büyük Britanya değiştiler. İkide bir diyorlar, önce Büyük Britanya Dışişleri Bakanı, Türkiyenin Diyarbakırda yaptıkları hakkıdır, diyorlar. Evlerin arasında sokağa çıkma yasağı Türkiyenin hakkıdır, diyorlar. Bu, yenidir. Merkel Rusyaya yakındı, dikkat ediyordu, şimdi o da söylüyor. Eskiden yalnızca mültecileri Türkiyeye yerleştirmek üzere bakıyordu, şimdi başka şeylerden de bakıyor.
Şunu gördüler, doğru ve yanlış, gördüklerini ben şöyle tarif edebilirim: Türkiye Kürtleri ayrılabilirler, hiç olmazsa daha uzun bir mücadele açabilirler yollu düşünüyorlar. Nitekim, daha önce de söylemedik mi, Demirtaş, Moskova gezisinden geldikten sonra, Biz çok devlet kurarız, federasyon da kurarız dedi. Bidenın da burada, bugünkü hükümetin Türkiyeyi parçalaması ve Türkiyeden ayrılıkçı hareketleri kolaylaştırması ihtimalini yüksek tuttuğunu düşündüğünü gösteren sözleri var. Çok açık olarak da, bu akademisyenlerin imzaladığı belgeye, akademisyenlere sert bir şekilde sahip çıkıyor. Ne demektir bu? Artık Türkiyenin bunlara herhangi bir şekilde ceza verme ihtimali yoktur. Tayyip Bey gene kaybetmiştir. Bidenın buraya gelişinde Tayyip Bey hükümetinin bütünüyle, akepenin ve bütünüyle Tayyip Bey döneminin sonunu görebiliyoruz. Burada yanlış anlaşılmasın. Sonu geldi demek istemiyorum, Bidenın gelişinde bu var. Çok açık olarak bugünkü hükümeti düşürüyor. Düşürüyor derken, düşük görüyor. Ama o şekilde görüyor. Zeynep Gürcanlı, her şeyi açıkça yüzlerine söyledi, diyor. İçeride söylemedi. Dışarıda söyledi.
D. H.: Bidenın Altan Tan, Leyla Zana, Sezgin Tanrıkulu, Orhan Miroğlu gibi vekillerle toplantısı için ne dersiniz? Çok net bir şekilde çözüm çağrısı yaptı. Bir anlamda, iki taraf da aklını başına alsın, müzakere masasına dönsün, demiş oldu. Suriyenin yeniden inşasını Rusyanın aldığı bir Ortadoğuda Kürtlerin yüzünü yalnızca Amerikaya dönmesi mümkün değil. Amerikanın, Ortadoğunun yeni dengelerinde Kürt kartını ancak bu şekilde, çözüm ile, Kürtleri AKP ile uzlaştırarak elinde tutabileceği kaygısı içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
Y. K.: Biden, bu söylediğiniz toplantıya katılanlara biz sizin yanınızdayız, bunu söylemiştir. İki, şimdilik Türkiyeden ayrılmayın, demiştir. 1830lu yıllarda ne oldu, Hidivli Mehmet Ali Paşanın orduları çıktı, Halepte, Yalçın Küçükün kitaplarından hatırlarsanız, yürüdüğü yerde her vilayetin kapısı İbrahim Paşaya, Mehmet Ali Paşanın oğluna açıldı. İbrahim Paşa ilerledi, hiçbir engel yok, Osmanlı boşalmış. Batı, İngiltere bunu durdurmaya çalıştı. Bunun devamı var, 1878de Türk-Rus Savaşında, Rus ordusu Karsa geldi, İstanbula geldi. Batı korktu. Rus orduları Karstan İskenderuna ilerleyecekler. Ben bir zamanlar Kars ile İskenderunun çok uzak olduğunu zannederdim. Haritayı şöyle koydun mu üç adımdır oysa. Berlin Konferansında bunu, Rus ilerlemesini durdurdular. Berlin Konferansında sonra emperyalistler ne üzerinde anlaştı? Zannediyorum Çöküş kitabımda vardır, Gizli Tarihte de vardır, tamponda anlaştılar. Biz artık tampon olduk. Bütün değerimiz tampon değerimizdir. 1919-20de Hadi gidin, dediler Yunanilere; Churchill bunu fark etti, Ne yapıyorsunuz? dedi Londrada. Tampon olarak korumalıyız, bakışı budur. Şimdi Putinin indi. Hele bir de Kamışlıda üs yaparsa, ben Kamışlıyı gördüm, Nusaybine ne kadar yakındır... Ben oradan kontenjaaaan diye bağırsam hemen duyarlar. Artık bütün hikaye alt üst oluyor, başka bir durum. Ancak beni de burada bir şekilde kutlayabilirsiniz. Ben hem uçak düştükten sonra bu bir savaştır, dedim, hem uzun dönemli olacak dedim ve bir de şunu söyledim: Putinin maksadı uçak değil, daha uzun vadeli düşünüyor, çok açık olarak söylüyor. Tayyip Erdoğana sen köktendincisin, diyor. Köktendinciliği de kendi Rusyasında büyük tehlike olarak görüyor.
Bidena gelecek olursak, bütün emperyalist merkezler, anlaşın, çözüme dönün diyorlar. Bu imzacılar, akademisyenler ne diyor, çözüme dönün diyor. Diyarbakırdaki savaşa karşı çıkarken haklılar, iyi yaptılar, ancak bunlar akepelidir, çözümcüdür. Biden ile aynı yerdeler.
ARTIK ÇÖZÜM MÖZÜM BİTTİ
D. H.: Dönülebilir mi peki? Çözüme dönülebilir mi?
Y. K.: Çok güzel bir soru. Tayyip Bey çok iyi bir adam. Bu yolu kapatmak için elinden geleni yapıyor. Ne Öcalan, ne Selahattin Bey Dostum, Bey Dostum dedim çünkü bu ara iyi iş yapıyor, cesur davrandılar, yapamazsınız artık çözüm mözüm. Ne Biden ne uzun müddet sohbet ettiğim, konuştuğum Abdullah Öcalanın gücü yakın bir zamanda, mümkün değildir, yapamazlar. Yapamazlar. Bizi yanlış anlamasınlar. Ben büyük Türkiyeyi ve özellikle Kürt kardeşlerimle beraberliği savunuyorum. Ben öyle bir tesadüf değilim. 1970 yılında, ben Kürdüm diyenleri ya vuruyorduk ya hapse atıyorduk. Kürtler vardır kararını Türkiye İşçi Partisi söyledi. Ben orada vardım. Bazı solcu arkadaşlarımız o kongreyi basmak istediler. Kürtler vardır. Kürtler vardır kararını biz aldık, Kürt demeyi biz sağladık, Kürtleri biz yükselttik. Yükselteceksin ki, beraber olabilesin. Bunun için çalıştık, Bekaaya ben gittim. İlk kurulduğu zaman, mitinglerini Avrupada ben yaptım, hiç umurumda değil. Benim esasım şudur, Türkiye büyümezse, küçülür. Büyümezse küçülür. Biz evvela Kürtlerle kardeşlik biçiminde büyüyeceğiz, bu başka bir şeydir, o yüzden Ulusal Kanal yöneticilerinin bizim programlarımıza, teknik bir deyimle, ara verdiği zaman yazdığım bir mektupta söyledim: Günlerce hapsedilmiş Kürtler, yaşlılar, bir beyaz bayrakla çıkıyorlar, çok acı, çok. Biz Türklerde böyle şeyler yoktur. Bakıyorsunuz, sanki tehcir. Tehcirdir bu. Almışsınız Batıya gönderiyorsunuz. Oradaki gençlerin hepsi ilk fırsatta Suriyeye ve Iraka giderler. Ya Ruslarla beraber, ya Amerikalılarla beraber savaşırlar.
Biden bir de ne demiş? Orada savaşan Kürtler terörist değil, demiş. Ne için geldiği görülüyor. Biden buraya gelmiş de, Kürt combatant tedarik etmek istiyor. Bu sözcüğü kullanıyorum, çünkü sabahları Fransız televizyonu izliyorum, orada IŞİDin koruduğu yerlere giren, çoğu kadın Kürtlere combatant diyorlar, sempatiyle bakıyorlar. Çünkü kadın, laik. Sen istediğin kadar bunlara PKKlı de. O oradaki, yaptığı işe bakıyor. IŞİD ile savaşıyor, öbürleri ile savaşıyor. Yerleşiyorlar. Bu budur. Kim yaptıysa, bu hendek savaşı, biliyorsunuz İslamda da var, hendek savaşı artık çözümü mözümü bitirmiştir.
Belki Selahattin Bey, Figen Hanım bunu biliyorlar, Batı istediği için öyle söylüyorlar, bilemiyoruz. Bilemiyoruz. Ancak öyle çözüm mözüm falan olmaz, Selahattin Bey ile Figen Hanıma söylüyorum, siz onları bilmezsiniz, bir daha tekrarlayabilir miyim, ben Antalya Bölge Planlaması co-direktörüyüm. Bu ülkede bölge planlaması yapılmıştır. Bir tane de değil, iki tane. Biri Antalyada, öbürü Çukurovada. Antalyanın yöneticisi Planlamada bendim, Çukurovanın yöneticisi Teoman Baykaldı. Derya Baykalın kayınpederiydi. Bunu Hatip Dicleye söylüyorum. Akıllı, bilgili bir adam olarak biliyorum. Son dönem açıklamalarını anlamıyorum, akıllı bir adam olarak biliyorum. İstediğinizde samimi iseniz, o istediğiniz işler o kadar zor değil. Beni hafife almayın. Bu işleri büyütmeyin. Gayet açık. Bu iş bitmiştir. Köktendinci İslam bitmiştir artık Kürtler için. Olmaz, mümkün değil. Bunlar yüz yıl yazılacaktır. Kim yaptıysa bunu, tarihte yazılacaktır. Ben yazmaya da başladım. Söylediklerim yazıdır.
ORAY GİTTİ BEN CAHİLLER ARASINDA KALDIM
Okan İrtem: Yalçın Hocam, televizyon programınızda New York Timesın Türkiye üzerine başyazısını gündeme getirmiştiniz. Erdoğan için oldukça ağır ifadeler bulunuyordu. Biden ziyaretinde de paralel işaretler görüyor musunuz? Soruyu soruyorum ama, bir de açıklama ekleme zorunluluğu duyuyorum. Amerikanın Erdoğana yönelik eleştirileri yükseldikçe, bir yanda salt Amerika eleştirdiği için Erdoğan ile aynı safa girenler ile diğer yanda, Amerikanın Erdoğana karşı söylemini sertleştirmesinden kendi başına umut duyanlar, bundan neredeyse devrim çıkaranlar da çıkıyor; nesnel durum ile öznel durumu karıştırmamak gerekiyor ve nesnel durumu aydınlatabilmek için soruyorum.
Y. K.: Oray Eğin, 24 Ocak Pazar günü Sözcüde, Brooklynden, ezcümle, Yalçın Küçük olmasa, hiç kimse bana Amerikada Ulusal Kanalı izletemez, diyordu; güzel, ancak bir noktayı ihmal ediyorlar. 11 Ocak programı için, izleyenlerin çoğu, son program, the end of the programme, demişler. Herkes, Ulusal bu gece Yalçın Küçükü keser, tahmini yapmış ve burada, birleşmişler. Bunun iki anlamı var: Demek, az zamanda çok ve büyük programlar yapıyorduk, izleyiciler bunu görmüşler. Bu, bir ve iki Doğu Perinçek ve takımı çok çok gerilemiştir ve bunu da biliyorlar. Demek artık iyi programı keserler; yeni adları da var.
Oray Eğin, Radikalden mülakat yapmak için bana geldiğinde çok etkilenmiştim. Henüz çiçeği burnunda bir delikanlı idi. Söze, sen mi veriyorsun, yoksa onlar mı ile başlamıştım ve derhal annem demişti. Ben gazeteden para alıyor musun, maaşını kim veriyor, bunu sormak istemiştim, anladı ve sıçradı; Aydın Doğanın Radikalinde çalışıyordu, ancak maaşını annesinden alıyordu, müthiş cevaptır. Pek hızlıdır. Zeka mı, sadece aklın hızıdır.
Parlaktı, ama uzaktan, Türkiyenin ne kadar cahilleştiğini görebiliyor mu, bilemiyorum; yobazlaşmak, cahilleşmektir. Ne yazık Perinçek Partisi, bunu tarafı anlamında kullanıyorum, çok çok cahilleşenler arasındadır. Ben, New York Timesın başyazısını, editorial kaydını aktarıyordum; bunlar, çok zaman, Başkana hitap ederler ve Başkanlar da, bir tür uyarı sayarlar. Önemi buradadır. New York Times, Obamaya, artık Erdoğanı ve tümüyle akepeyi at diyordu ve bunu Kavm-i Türke duyurmak zorundaydım. Tabii Kürt Gardaşları da katıyorum.
Bana New York Timesın emperyalist olduğunu öğrettiler, içimden good morning diyordum ve arkadaşım Doğu hayli memnundur, biliyordum. Gerektiğinde aşırı sabrı var, her zaman çıkarmıyorum. Bir de makine ya da otomasyon hatası olduğumu biliyor ve hep tekrarlıyorum. Diğer yandan, nispeten çok bilgi biriktirdim ve devamlı saçıyorum.
Oray Eğin, gitti ve ben cahiller arasında kaldım. Herkes gitti, yalnız kaldım cahiliyede, şarkımdır. Ama hep bilgi yayıyorum. Pek güzel ve devamlı olarak, peki beni atmayacaklar da kimi atacaklar, diyorum; ve yakında geri alırlar, hep ekliyorum. Hayır, Oray Gardaş, listeniz bana uymuyor. Yürek derseniz, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, arkadan Mehmet Türker ve bir de, yavaş yavaş Mehmet Yılmaz geliyorlar, varlar ve yürekleri atan adamlardır.
Benim, programda bulunan Süheyl Batum Hocamın müdahalesiyle de hedefine ulaşan konuşmam, daha doğru deyiş ile aktarmam, önceden Obamaya ulaşmıştı ve birlikte Bidenın programını hazırladılar. İkinci Başkan Biden, İstanbulda Erdoğana, artık oturduğunuz yeri terk edin demek için de geldiler ve çok ilginç, Putini izlediler. Putin, Erdoğan ve akepe çekilinceye kadar bir savaş açtığını ilan etmektedir. Washington ve Biden, arkasındadır.
Ah cahiller ve vah cahiller, Cumhuriyet kurulunca, Lozan imzalanınca, Washington gericiliği bunu kabul etmedi. Bu toprakları hâlâ Osmanlı saydılar ve büyükelçiliği Ankaraya almadılar ve sefir-i kebir, İstanbulda kaldılar. Pek güzel, Biden da Ankaraya gitmedi ve Ankarayı saymadılar; ve öyle saydılar ki, Erdoğan Bidendan duyduklarını mikrofonlara anlatamadı. Belki muhtarlara anlatır. Erdoğan da bilemeden Bidenın oyununa düştü; görüşmek üzere Osmanist saray buldular.
Güzel, Erdoğan ve akepe, ininceye kadar, bundan sonra pek moda sözcükle Washingtonun vesayetindedir. İşte vesayet budur.
Biden, senatör iken, Yakın Doğuyu üçe bölen haritayı yaptırmıştı, The Atlanticteki harita budur ve 1916 tarihli Picot-Sykes Haritası yeniden çiziliyordu, bir bilen adamdır. Biliyordu, üç partinin, akepe, cehepe, hedepenin Kürtlerini bir sayıyor ve ilk kez bu birlik ile konuşuyordu.
Söylediği şudur; Yalçın Küçük de kitaplarında yazdı, Osmanlı-Rus savaşlarında Kürtler hep Ruslar tarafında oldu. Biden, ey Kürtler, hep Rusyacı oluyormuşsunuz, sakın ha, siz uymayın ve Rusyanın arkasına takılmayın, buyuruyordu. Buraya gelmiş durumdayız; çöküşteyiz.
Peki ben ne diyorum; ne önemi var, peki ben ne demiştim, Musulu almazsak, Diyarbekiri veririz demiştim ve şimdi soruyorum, peki vermez miyiz, şimdi soru budur. Başka, büyümezsek küçülürüz diyormuşum; peki, çok mu bayat konuşuyorum ve ben artık bilmiyorum. Bildiğim şudur; eylemler hızlanınca, sözler bayatlaşıyorlar.
Peki ben kimim ve ben "kovulmayan" adamım; Ropespierre'den geliyorum. Ve ben, Musul'u almazsak Diyabakır'ı veririz diyen bir deli'yim ve hep deli, eksik söylemişim, yanlıştır, "Türkiye'yi veririz" demem gerekiyordu ve düzeltiyorum. Sarıldık ve daraldık.
Ve ben 1962 yılında, 24 yaşında ve başbakanlıkta, Suphi Baykam adıyla ve eliyle, Meclis'e, "Doğu Birliği" tasarısını göndermiş bir çocuğum. Ve "doğu birliği" artık tek yoldur ve "tek yol devrim", Suriye ile başlarız. Ancak çok zordur, önce büyük temizlik gerekmektedir. Ve yaparız.
HDP GERİCİLİĞİ DAVET EDİYOR
D. H.: Geçtiğimiz günlerde çözüm süreci çerçevesinde gerçekleştirilen görüşmelerden, yaygın kabul gören adıyla İmralı tutanaklarından dikkat çekici kısımlar yayınlandı. Okuma fırsatı buldunuz mu? Sizin dikkatinizi çeken kısımlar var mı? Bir de Demirtaşın "Yeni anayasaya giden yolda temizlik yapacağız. Ölümleri durduracağız ve müzakere masasını yeniden kuracağız" açıklaması var. Ne dersiniz?
Y. K.: İmralı tutanakları dediğinizi Cumhuriyet gazetesinde gördüm. Bizim evlere, Ceride-i Cumhuriyet sadece Pazar günleri girer. Şiar Yalçının hatırasıdır, Maliye Nazarı Mehmet Cavitin oğluydu. Cavitin hiç suçu yoktu, amma erken Cumhuriyette asmıştık. Bu Pazar, 24 Ocak 2016, Cumhuriyette, iki müthiş haber var ve birisi, Erdoğanın Cemile söyle bana meydan okumasın sözüdür, Sırrı Süreyya Öndere söylemişler. Doğrusu Erdoğanın, Sırrı Süreyya ile konuşurken kendisini başbakan ve/veya cumhurbaşkanı saymadığını duyuyordum ki, pek kutluyorum; saymıyorum, beni kırmak istemiyorlar. Ve bunlar, Sırrı ve Tayyip Beyler, iki mahalle çocuğu misli konuşuyorlarmış, birbirlerine çok yakınmışlar, tabii arada bir yumruklaşma da oluyor demek istemiyorum; ve bu haber, Cemile gitmiştir ve bana muknidir. Gitmemişse, ben gönderiyorum, özlemiştir.
Bir de Öcalanın, Davutoğlu ve Akdoğan değerlendirmesi var ki, ancak mravo diyebilirim ve böylece suçu önlerim. Ayrıca Sakine Cansızın öldürülmesini bir savaş ilanı görüyor ve ilan etmiyor; bu yaklaşımı Putininkini hatırlatıyor. Putin teorisine göre ilanı uzatmak yerindedir. O sırada, Sakine döneminde, ben hapisteydim, Erdoğan televizyonları, üç gün boyunca, Sakine, Öcalan ve Yalçın Küçükü yan yana verdiler, çok korkmuştum. Beni neden veriyorlar şaşırdım ve nereye pek bilmiyordum. Bildiğim akepenin en büyük televizyonlarının beni verdiğidir.
Öcalan, Davutoğlu ile Akdoğanı çok amatör görüyor ve çok moğru demek durumundayım. İkisi de Acemdirler ya da Pehlivan, ve bu nedenle ben her ikisini de hiç dinlemiyorum. Öcalan, uzun yıllara rağmen hemen görmüş ve notlarını vermiş, ben şaşırdım. Ve şaşırmak iyidir, ilave ediyorum.
Demirtaş hâlâ çözüm diyorsa, bir ölçüde konuştuk. Akepe önemsizdir. Mehepe, cehepe, akepe üçü tek partidir, ondan sonra da ilave ettik, çözüm diye tutturunca yarım bir parti daha var, hedepe. Tutturmuşlar bir çözüm, ne olacak. Siz o zaman köktendincilerle birlikte burayı yönetmek istiyorsunuz, deriz. Halbuki esas ilkemiz şudur: Türkiye ilerici olacak, beraberce ülkeyi yöneteceğiz. Bizim eskiden beri söylediğimiz bu. Türk ilericisi ile Kürt ilericisini bir araya getirmek zorundayız. Türkiyenin başına gelebilecek en büyük kötülük Türk gericiliği ile Kürt gericiliğinin birleşmesidir. Geçen hafta gördüm, ilkokulda bir Kürt kızı, türbanlı konuşuyordu. Son beş sene, altı sene öncesinde bu yoktu. Türbanı, neydi adı, hedepe mi, siz getirdiniz hedepe. Öyle şeyler yoktur. O yörelerin büyük bir kısmı bir defa, Alevidir. Alevilerde türban yoktur, saygısızlık yapıyorsunuz. İkincisi, siz Biz Zerdüştüz, dediniz. Başka bir şeydir Zerdüştlük. Sizin bunu yapmanız, yobazlaştırmaya çalışmanız, akepeye yaranmak içindir. Sizin Leyla Zanayı Barzanici olmasına rağmen bu defa da bile bile milletvekili yapmanız, Altan Tanı, bir nakşibendi, bir şeriatçıyı yapmanız, sizin gericilikle, akepe gericiliği ile ayrılmak istememenizin işaretidir. Bu bizle savaştır. Bunu ısrarla söylerim. Savaşa davettir.
AKP-MHP-CHP ÜÇ AYAKTIR
O. İ.: Yalçın Hocam, şimdilik son olarak bir de CHPnin yeni yönetimi üzerine düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Y. K.: Biz çok önceden söyledik. Bunlar üç ayaktır, biri başkan öbürü başka bir şey falan değil, üç ayaktır. Akepe, cehepe, mehepe. Üçü de parçalandı diyebiliriz, Mehepe nedir, bitmiş; adamlar kağıt getiriyor, ben almayacağım diyor. Kongre yapmak için muhalif olanlar kağıt getiriyor, hayır diyor. Neye güveniyor? Akepenin elindeki mahkemelere güveniyor, akepe bunları vermez, Tayyip Bey bunları göndermez, buna güveniyor. Aynı şey, utanç verici bir kongre yaptı cehepe de. Hem Hürriyet, hem Sözcü Sayeke bakın, Sayeke bakın yazıp duruyor, nedir, kayıtlı oyların yarısını aldı, oyların yüzde ellisini alan bir hanımefendiye başarı kazandı diyorlar. Bir de ekonomi bilirmiş, öyle bir program yapmış ki... Öyle bir program yapmış da ne diyor? Cehepenin oyu mu arttı, kimi kandırıyorsunuz? Sonra bu kızcağız başladığı zaman Ben Güney Kore ekonomi politikasını izleyeceğim, dedi, utanmıyor mu? Utanmıyor mu? Öteden beri söyleniyordu, Aydın Doğan bu kızı yetiştiriyor. Kemal Kılıçdaroğlunun Aydın Doğandan, Aydın Doğanın Koç ailesinden ayrı hiçbir fikri, rolü, düşüncesi yoktur. Bunu ilk defa söylemedik, bundan önceki seçimlerde de öyle dediler, Kemal Kılıçdaroğlu aday yoklaması yaptı bilmem ne dediler, şimdi de neler neler kazandı diyorlar. Oyların yarısını aldı, burada iki yüz elli kişi oy vermedi, burada kayıtlı oyların, delegelerin dörtte üçünü alan girdi. Bitmiştir.
Üçü de bitmiştir, diktatorya sadece Tayyip Erdoğanın olduğu yerde olması değildir, Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının da milletvekili olması, bu parlamentoda olmasıdır. Ne güzel söylemişti değil mi, benim kitaplarımda var, parlamento dekordur demişti Carl Schmitt, dekor bunlar, daha neler söyleyeceğiz. Kendini zor durumda görmeyen bir adam. Bitmiş demektir.
HEPSİ SİLİNDİ
O. İ.: Listede üstü çizilen isimler için bir yorumunuz var mı? Mesela Gürsel Tekinin ve çevresinin liste dışı bırakılmasında sizin etkinizin olup olmadığı soruluyor.
Y. K.: Tamamen, sadece o değil ki. Tarihin bu aşamasında ben gücüm, silinenler kim, Gürsel Tekin. Ve öbürü de, Kemal Kılıçdaroğlu da üzgündü, çünkü ben kitapta gösterdim, Gürsel Tekin Mustafa Özyüreke söylemiş. Niye olmak istiyorsun yönetim kurulunda, sormuşlar. Tekin de Bu Kemal Kılıçdaroğlu akılsız, fikri yoktur, ben yanında olacağım, demiş. Bunu da inkar etti mi, hayır. Hani kovboy filmlerinde bir damga vururlar, bunun damgası F, Dursun Çiçekin damgası F, Ayatanın damgası F, ne büyük adam, Enis F, hepsi silindi. Bunu ben yaptım, başkası yaptı denebilir mi, istatistik var, birlikte değiştilerse, bu budur. Zaten hepsi çöktü, sadece onlar değil, Kemal Kılıçdaroğlu da çöktü, ama bunlar gitti. Üç yüz oy ile girdiler, bunlar üç yüz oy alamadı, bitti. Bir arkadaşım söyledi, kazananların önemli bir kısmıAleviymiş. Bunlar gayet açık.
Bunların bir kısmı Kemal Kılıçdaroğlunu da Alevi zannediyor. Değil. Onu söyleyeceğim, söyledim de, Alevi değil. Karabulut Alevi değildir, Kırımlıdır, bunları da yazdım. İnşallah Aleviler delegeler gibi bana inanıp da ona bir darp yapmazlar.
Hepsi bitti yani toptan bitti. Şimdi Tayyip Erdoğanı kim tutuyor orada, onu bilemeyiz.
(Devam edecek.)
Deniz Hakan ve Okan İrtem'in notu: Röportajın hukuksal denetimini yapan Kazım Yiğit Akalın, Sedat Akçelik ve Serkan Günele teşekkür ederiz.
Odatv.com