Üç ana halka
Haluk Yurtsever
Erdoğan/AKP diktası, bu ülke insanlarını bir toplum olarak bir arada tutan ideolojik-kültürel bağları çözüyor; toplumu çürütÜç ana halkaüyor. Ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürüklüyor.
Solda, Erdoğan/AKP iktidarının bugünüyle, geleceğiyle, nasıl sona erdirileceğiyle ilgili rivayetler muhtelif.
Bu yazıda bunlara girmeyip, soldaki hemen herkesin fikir birliği içinde olduğu iki saptama üzerinden devam edelim.
Birincisi, iç-dış, nesnel koşullar ne ölçüde olgunlaşmış olursa olsun bu rejim, gönderilmeden gitmeyecek. Düzen ve meclis içi muhalefet, ne nitelik, ne nicelik olarak rejime son verecek durumda değil.
Birincinin doğal sonucu olarak ikincisi, çözülmeyi, çürümeyi, iç savaşı durdurmak, Türkiyeye yeni ve ilerici bir yön kazandırmak, tek parti iktidarına son vermekten, o da eşitlik, özgürlük ve toprak kardeşliği ekseninde yeni bir toplumsal enerji yaratmaktan geçiyor. Soldan müdahale gerekiyor.
Sol ve sosyalizm ise, sosyolojik olarak azımsanmayacak bir birikim ve potansiyele sahip olmasına rağmen, hareket ve örgüt olarak zayıf durumda.
Bu yüzden, bu tabloyu değiştirecek, sol/sosyalist birikimi siyasal bir güç odağı haline yükseltecek ana halkalar üzerinde kafa yormak gerekiyor.
Sadeleştirmek kolay değil. Yine de denemek gerekiyor. Çünkü, siyasette bir öncü azınlığın erk odağı olması, sınırlı gücünü en belirleyici önceliklere yoğunlaştırmasına bağlı. Bu genel kuralın, somut koşullara, maddedeki değişikliklere göre uygulanması ise kuşkusuz yaratıcılık istiyor.
Bu çerçevede tutulacak birinci halkanın ideolojik üretim ve şiddete ağırlık vermek olduğunu düşünebiliriz. Egemen sınıfın düşünceleri egemen düşüncelerdir (Marx) ve herhangi bir biçimde sosyalist ideolojiyi küçümsemek, burjuva ideolojisini güçlendirmek anlamına gelir (Lenin) formülasyonları bugün özellikle geçerlidir. İdeolojiyi, insan (ve sınıf) bireylerini düşünce yoluyla birbirine bağlayan, birlikte görmeye, birlikte davranmaya, birlikte mücadeleye yönlendiren düşünsel, psikolojik ve kültürel ortak bakış açısı olarak tanımlıyorum.
Televizyonu, sosyal medyası, akıllı telefonları vb. ile devasa bilinç endüstrisi çok etkili olmakla birlikte, kapitalist ideoloji, burjuvazinin oluşum/yükseliş dönemindeki çekiciliğini yitirmiş, daha doğrusu bu çekiciliğin maddi zeminini yitirmiştir. Milyonlarca insanın en yakıcı yaşam ve hak talepleri doğrudan kapitalist sistemin kendisiyle karşı karşıya geliyor. Kadın cinayetleri, iş cinayetleri, iklim krizi, savaş, göç, ırkçılık, terör vb. hangi taşı kaldırsanız altından sermaye, kâr, mübadele, metalaştırma çıkıyor. Bunun gösterilmesi bugün dünkünden daha kolay. Kolay olması, sistematik, ardıcıl sergileme, eleştiri ve propaganda yapılması gereksinimini ortadan kaldırmıyor. Tersine, egemen medya manipülasyon ve klişelerini kırıp, sorunun esasını ve düzenle bağını göstermek gerekiyor. Örnek olsun, kadın cinayetlerine tepkiyi, haklı ama yüzeysel, ceza indirimleri konusunun ötesine geçip, aile, cinsellik, kadın-erkek ilişkilerinin kapitalist karakterini sorgulama noktasına taşımak, özetle, komünist ideolojiyi kapitalizmin ant-tezi olarak işlemek, somutlaştırmak gerekiyor.
İkinci halka, komünist siyasetin kendisini yerel zeminlerden bedenleştirmesidir. Sosyalist siyasal etkinlik ve örgütlenme ancak, küçük, yüz yüze iletişimi olanaklı kılan birimlerden başlayarak ete kemiğe bürünebilir. Mahalleleri, işyerlerini, semtleri, sokakları, hatta evleri siyasetin konuşulduğu, yaşandığı, gönüllü örgütlenme alanları olarak değerlendirmek hele de bugün son derece etkili bir yol alma yöntemi olabilir.
Erdoğanın, başkanlık hedefini, siyaseti tabana indirerek gerçekleştirmek üzere muhtarlarla, kaymakamlarla toplantılar yapması, mitingler planlaması, güncel olarak da yerelliklerdeki propaganda ve örgütlenmenin önemini artırıyor. Biçimi, adı çok önemli değil, yerel yasama, danışma organları gibi çalışacak yerel toplantı ve etkinliklerle karşıt/kurucu siyaseti aşağıdan canlandırmak bugün çok büyük bir önem taşıyor.
Üçüncü halka, hangi sınıf ve siyasal eğilimleri etkiliyor olursa olsun, zorbalık, baskı, şiddet, ayrımcılık ve hak-hukuk tanımazlığın her türlüsüne karşı tepki ve dayanışma içinde olmak, bir hakkın varlığının, fiili kullanımından geçtiği bilincini yaymaktır. AKP, karşısındaki farklı muhalefet odaklarına karşı, birine vururken ötekinin desteğini alan, en azından tarafsızlaştıran başarılı bir taktik izledi. Bağlaşıklarını değiştirdi ama bu taktiğini hiç değiştirmedi. Toplumsal muhalefetin, ideolojik çizgileri ve gelenekleri farklı kesimlerinin, aynı anda bir araya gelerek karşısına dikilmesini önledi.
AKP iktidarı 13 yıl içinde, biri 2013 Haziran Gezi isyanı, öteki 7 Haziran seçimleri olmak üzere iki kez sallandı. İkisi de, şimdi burada girmeyeceğimiz eksikliklerine rağmen, AKPye ve AKPnin en önemli siyasal temsilcisi olduğu düzene karşı Türkiye toplumunun diri dinç güçlerinin birliğiyle gerçekleştirildi.
Bu tarzı geliştirerek egemen kılmanın başlangıç noktası kime yönelirse yönelsin, her türlü zor, şiddet ve zulme karşı birlikte direnmektir.
herhangi bir biçimde sosyalist ideolojiyi küçümsemek, burjuva ideolojisini güçlendirmek anlamına gelir (Lenin) formülasyonları bugün özellikle geçerlidir
Hakkı arkadaş, bak Haluk Yurtsever ne söylemiş; ''günümüzde sosyalist ideolojiyi değiştirelim, çöpe atalım, başka bir ideoloji kuralım'' dememiş. Sen ne diyordun, ''sosyalist ideoloji geçen yüzyılın ideolojisidir''. Bunu söylerken Haluk Yurtsever'in de senin gibi düşündüğü imasında bulunmuştun. Haluk Yurtsever'in bu söylediğinden yanıldığını, yanlış düşündüğünü anlamış olur musun?
H.Yurtseverin görüşlerine katılmadığımı da söyledim benim için Yurtsever referans değil.
Ben eski idolojilerin günü anlatmadığını söylüyorum.
Böyle imada bulunmadım sen yanlış anlamışsın.
Ben üretim zincirindeki mücadeleyi teknolojiye karşı işçi sınıfı kaybetti diyorum Kapitalizmin krizi tüketim zincirinin aksaması sonucu ters istikamette çözülecektir diyorum
yani müdahale tüketim zincirine olacak o şekilde kapitalizm bir başka sisteme zor yolu ile evrilecektir.
H.Yurtsever lafı yuvarlamasını seven siyasetçidir bense direk söyleyen biriyim. Yurtseverin yazılarında her kes kendine düşen payı alır ama benim yazılarımda ya karşı ya taraf olmak zorunda kalınır.
İşte aramızdaki uçurum
Yurtsever konusunu açtığında ''yurtsever de sizin gibi düşünüyormuş'' mu demiştin; istersen yazdıklarını bir daha oku
Bence Haluk değil ama siz lafı yuvarlıyorsunuz.
Öncelikle şu tüketim zinciri üzerinden,Kapitalizmin bir başka sisteme zor yoluyla evrilecek saptamanızı ele alalım.
Bir kere evrilme zor yoluyla olmaz,zor yoluyla olan DEVRİLMEDİR.
Birde bize şu Kapitalizmin zor yoluyla evrildiği bir başka sistemin adını koysanız!
Teknolojik gelişim,makinaların ön plana çıkması,işçi sınıfının üretim sürecinde önemini yitirmesini sağlasada,sömürüyü sağlayan artı değerin kaynağı canlı emek olduğundan,işçi sınıfı her zaman üretimde de özne konumundadır.
İşçi Sınıfının sermayeye gereksinmesi yoktur ama Sermayenin var olması,gelişebilmesi için her zaman işçi sınıfına gereksinmesi vardır.
Onun için işçi sınıfı ,kendi sınıf karşıtını ortadan kaldırarak kendinide ortadan kaldırma politik öznelliğine sahip tek sınıftır.
O nedenle Komünistlerin sonul amacı Ücretli Emeği ortadan kaldırmaktır.
Sermaye işçi sınıfına sadece üretim sürecinde ihtiyaç duymaz,artı değer pazarda realize edildiği için Sermayenin işçi sınıfına pazarda da gereksinmesi vardır.