DİSK Genel Kurulu'nda 'katil dışarı' protestosu... Bakan salonu terk etti
DİSK'in 15. Olağan Genel Kurulu başladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu protestolar üzerine salonu terk etmek zorunda kaldı.
DİSK'in 15. Olağan Genel Kurulu başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da katıldığı Genel Kurul protesto ile başladı.
Hükümet adına salonda bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu protestolar üzerine salonu terk etti. Salonda Soylu'yu protesto edenler, "Katil dışarı" ve "Katil hırsız Erdoğan" sloganları attı.
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Genel Kurul'da yaptığı açıklamasında şunları söyledi:
Devletin en tepesinden anayasa çiğnenmektedir. Kuvvetler ayrılığı ihlal edilmektedir. Sarayın gölgesinde bir anayasa çalışması avamda su dövmektir. Başta işçi sınıfı olmak üzere bizim ihtiyacımız demokratik, laik, özgürlükçü, demokratik bir anayasadır.
İşçi sınıfının barışa ve kardeşliğe ihtiyacı vardır. Savaşlar ve çatışmaların bedelini emekçiler ödemektedir. Savaşlarda işçilerin, emekçilerin, yoksulların çocukları ölüyor. Savaş ve çatışam ortamında kaynaklar aş için iş için değil, silah için harcanır. Savaşlarda işçi sınıfının birliği ve bütünlüğü parçalanır. Savaşların kaybedeni olduğu gibi bir de kazananı vardır. Emperyalist güçler silah üretiminde rekor üzerine rekor kırmışlardır.
Gençler ölmesin, kadınlar ölmesin. Analar ağlamasın. Biz bunu dediğimizde bize şaşı bakanlar... Kürt sorununun çözülmesi için tarafların bir araya gelerek her fırsatta anlatmıştım. Kürt sorunu isyanla çözülmez, inkarla da çözülmez. Bunun demokratik yöntemi masa başında tarafların biraraya gelmesidir.
videolar:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/479857/DiSK_Genel_Kurulu_nda__katil_disari__protestosu..._Bakan_salonu_terk_etti.html
Cumhuriyet'teki videoları izleyin, insanın tüyleri diken diken oluyor. DİSK'ten böyle bir tepkiyi özlemiştik.
'DİSK sınıf siyasetine geri dönmelidir'
DİSK'in bugün başlayacak Genel Kurulu öncesi Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlenme uzmanı Alpaslan Savaş ile konuştuk. Savaş, "DİSK, alamet-i farikası olan işyeri örgütlenmesine geri dönmelidir. Üzerindeki CHP-HDP gölgesi kaldırılmalıdır. Sınıf siyasetine geri dönmelidir" diyor.
Cem Boz
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 12-14 Şubat 2016 tarihleri arasında 15.Genel Kurulunu, İstanbulda topluyor. DİSKin dününü ve bugününü, geleceğe dair tartışmaları ve genel kurul sürecini konfederasyona bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlenme uzmanı Alpaslan Savaş ile konuştuk.
Genel Kurul, DİSKin kuruluş tarihi olan 13 Şubata denk geliyor. 49 yıl önce kurulan DİSK ile bugünkü DİSK arasında nasıl bir fark var?
Türkiyede emek ile sermaye arasındaki mücadele tarihinde, işçi sınıfının tarihsel kazanımlar elde ettiği uğraklar vardır. 1908 grevleri bu uğraklardan bir tanesidir örneğin. Genç işçi sınıfının bu grevleri, genç burjuvazinin imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir milletiz demogojisinin üzerinde kuruluştan sonra da hep kılıç gibi sallanıp durmuştur. 1963, TİPin kuruluşu bir başka örnektir. TİP, işçi sınıfının iktidar programının siyasi temsiliyetle kitlesel olarak buluşabileceğinin somut örneği olmuştur. Örnekler artırılabilir ve aralarına mutlaka DİSKin kuruluşu da eklenmelidir. DİSKin bugününü değerlendirirken, o 49 yıl önceki kuruluşun tarihsel mirasını referans almak zorundasınız.
DİSKin kuruluşu, işçi sınıfı için tarihsel olarak ileri bir adımdır. Sınıf ve kitle sendikacılığı, sermayeden ve devletten bağımsız olma, işçilerin kendilerine ait bir sendikası olması, işyeri örgütlenmesi, ekonomik kazanımlar konusunda pozitif örnekler
İşçi sınıfının burjuvazi karşısında elde ettiği mevzilerdir bunlar.
Peki ya bugün? DİSK için hâlâ bu tespiti yapabiliyor musunuz?
DİSK bugün ağır bir krizde. Onu güncel olarak etkisiz kılan ve başlarken bahsettiğim ileri adım niteliğindeki tarihsel bağlarını zayıflatan bir kriz bu.
Nedir bu krizin kaynağı, biraz daha açabilir misiniz?
Öncelikle krizin birden fazla boyutu olduğunu ve kaynağının yeniden kurulduğu 1990lı yıllara dayandığını söylemeliyim. Sermaye sınıfı DİSKe, 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra nefes aldırmadı, bu biliniyor. Baskılar ve işten atmalarla DİSKe bağlı sendikaların işyerlerinde yeniden örgütlenmesi önlenmeye çalışıldı. Türkiye burjuvazisinin süreç içinde kazandığı tarih ve sınıf bilincinin oluşturduğu bir refleksti bu.
Buraya kadar bir gariplik yok, patron, patronluğunu yapacak elbette. Sorun, bu reflekse DİSKin yanıtının sendikal anlayışını çağdaş sendikacılık olarak revize ederek vermesi oldu. Bir ideolojik ve siyasi arıza olarak çağdaş sendikacılık anlayışı geri adımdı. Bugün krizin kaynağı buradadır.
Krizin başka nedenleri olduğunu da söylediniz, onlar neler?
AKP dönemindeki ABciliğin kendine alan açabildiği kurumlar arasında sendikalar başta gelir. DİSK de bundan muaf olmadı. Çağdaş sendikacılık önce AB patentli bir sosyal diyalogçuluğa, ardından da sivil toplum kuruluşçuluğuna büründü. Bu dönem içinde kimi sendikaların sınıf sendikacılığı ilkeleriyle ileri çıkışları olsa da bu çıkışlar konfederasyonun genel siyasetine yön veremedi. Yani, yeniden kuruluştaki arıza iki binli yıllarda da devam etti.
Konfederasyon üzerinde sosyal demokrasinin etkisi de hep gündemde oldu. Bu süreçle bir bağı var mı bunun?
Elbette. Sosyal demokrasinin gölgesi konfederasyonun hep üzerinde hissedildi. Mesele, dönem dönem kimi konfederasyon yöneticilerinin CHPden milletvekili olmasından ibaret değil. Sosyal demokrasinin yönsüzlüğü konfederasyona da yansımıştır. Kampanyacılık, sivil toplumculuk, sınıf uzlaşmacılığı
Sosyal demokrasinin sendikal alandaki erozyonudur bunlar.
Bugüne gelecek olursak
DİSKin içinde bulunduğu krizi bugün nasıl tanımlıyorsunuz?
Kriz, öncesine göre çok daha tehlikeli bir boyuta ulaşmış durumda. DİSK, değinmeye çalıştığım yeniden kuruluştaki arızalı noktaya rağmen uzunca bir süre, ilk kuruluşundaki tarihsel mirasla yol aldı. En azından işçiler için böyleydi.
Şimdi bu miras hızla tükeniyor. Tüketiliyor da diyebiliriz. Bunun pratikteki karşılığı işçiler için DİSKin ayırt edici bir sendikal merkez olmaktan çıkması anlamına gelir ki bu DİSK açısından yaşamsal bir tehlikedir. DİSKin varlık nedeni hâlâ kuruluşundaki ilkelerdir çünkü. O ilkeler, işçi sınıfının tarihsel hafızasından kazınırsa DİSKin varlık nedeni ortadan kalkar.
Bugün hangi ilkelerin erozyona uğradığını düşünüyorsunuz?
Çok açık, birlik ve bağımsızlık ilkeleridir erozyona uğrayan.
Konfederasyon, bağlı sendikaların birliği üzerine kurulur. Halen görevde olan yönetimin oluştuğu 2013 Olağanüstü Genel Kuruluna giden süreçten başlayarak konfederasyonun öncelikle birliği dağılmıştır. Öncesi de var elbette ama bu konuda 2013 kongresi kritiktir. Konfederasyonun yönetiminde olmak kimileri için yeter koşul olmuştur. Bu açıdan sendikalar arasındaki güven bunalımı oldukça derinleşmiştir.
Diğer mesele ise daha büyük bir sorun. Konfederasyonun son dönemde Kürt siyasi hareketi üzerinden verdiği siyasi angajman görüntüsü, telafisi güç sonuçlara gebe. DİSKin mevcut yönetiminin siyasi tercihleri, konfederasyonu sınıf siyasetinden uzaklaştırarak onun giderek KESKe benzemesine neden oldu. KESK, mevcut siyasi angajmanıyla varlığını sürdürür ancak DİSK adına işçi sınıfı içinde kendini var edebilecek böyle bir zemin bulunmuyor. Bu tercih DİSK için intihardır.
Bu iki başlıktaki erozyon DİSKi her geçen gün daha fazla etkisiz kılıyor.
Peki DİSKin bu etkisizlikten kurtulması mümkün mü?
DİSK kuruluş ilkeleriyle yeniden inşa edilmeli. Büyük laf diye bakmayın, krizi derinleştiren ne varsa, işe onlardan vazgeçilmesiyle başlamak mümkün. Önce şu kampanya sendikacılığı terk edilmelidir örneğin. Basın açıklamasından menkul mücadeleyi kastediyorum.
Üretimden gelen gücün kullanılması konusundaki istismar sona ermelidir. Üretim ve hizmet alanlarında karşılığı olmayan ve örgütlenemeyen genel grev kararlarından bahsediyorum. Bu acziyet, sadece DİSKin değil, dörtlünün (TTB-TMMOB-KESK-DİSK) emekçi sınıflar nezdindeki inandırıcılığını da kaybetmesine neden olmaktadır. DİSK, alamet-i farikası olan işyeri örgütlenmesine geri dönmelidir. Üzerindeki CHP-HDP gölgesi kaldırılmalıdır. Sınıf siyasetine geri dönmelidir.
Bunlar için imkânsız deniyorsa iş işten geçmiş demektir.
Bu hafta sonu yapılacak Genel Kurul bu açıdan bir çıkış yaratabilir mi?
Krizin boyutları düşünüldüğünde sadece bir genel kurulun DİSKi yeniden ayağa kaldıracağı düşüncesi hayalcilik olur. Ancak Genel Kurul, bu gidişe karşı içeride güç biriktirecek bir iradeyi ortaya çıkarabilir. Kalp atışı diyebiliriz buna. Bu genel kurulun en büyük kazanımı bu olur.
SOL
13 Şubatın insanları
Aydemir Güler
Benim izlediğim yıllarda her yeni DİSK kongresi öncekinden kötü geçmiştir.
1970ler solculuğundan ÖDPye doğru yola çıkmış eskiler geçmişte ne kadar da lüzumsuz partizanlık yaptıklarını anlattıktan sonra, DİSKte MHPli bir delegasyonun ortaya çıkmasına şaşıramazdık. Eski sendikacılar rekabet ettikleri diğer solcularla farklı bir ilişki arayışının parçası olarak söylemiyorlardı, çünkü bu özeleştirel lafları. Yenilgiyi kabul etmişlerdi, kılıf arıyorlardı ve sınıf sendikacılığını burjuva sendikacılığıyla aynı kapta buluşturmayı arzuluyorlardı. Geride 12 Eylül yenilgisi, Gorbaçov ihanetinde alınan banyo, yayılan birlik masalları, önlerinde liberal sınıf uzlaşmacılığının rehaveti
Konfederasyonla özdeşleşmiş bir binanın elden çıkarılması tartışılmıştı bir ara ve kahramanlığını hiç de alçakça katledilmesine borçlu olmayan başkan Kemal Türklerin eşi Sabahat abla sözünü sakınmıyordu, sınıf sendikacılığının değerlerinden söz ederken. Tartışma, deprem hasarı sayesinde yıkıcıların lehine kapanacaktı.
Sol öbekler hep oldu. Ama kulislerde nasıl bir sınıf mücadelesi sorusuna yanıt arayanlara değil, kendilerini sendikacılara beğendirmeye uğraşanlara ya da ne idüğü belirsiz pazarlıklara rastlandı hep. Bir önceki kongrede solcu birileri bu tür başarılı (!) taktikler güderek faşist delegelerin desteğini aldılar mesela.
Miras hovardası sendikacıların hesap vermediği, daha doğrusu hesapların delege pazarlığında bağlandığı bir sendikal pratik. Bunun karşısında, siyasal içeriği ve kiminle aynı yere düştüğünü önemsemeyen bir afra tafra devrimciliği.
DİSK kuruluşunu kutlayamaz hale gelmişti bir süre önce. Şimdi kongre de yapamaz oldu anlaşılan!
13 Şubat tarihinin 1967ye, DİSKin kuruluşuna denk düşen yüzünden kalan budur. 1961deyse TİPi kurmuşlardı. Kurucular aynı gelenektir. İnsanlar da üç aşağı beş yukarı aynı.
TİP dendiğinde, kurucu sendikacılar, bir yıl sonra bayrağı Marksist aydınlara teslim etmeleriyle anılırlar. Olsun
onlardır kuranlar.
Bu insanlar Türkiyede işçi sınıfı sosyalizminin iki altın on yılının açılışını yapmışlardı. Aralarından kaçı bu kadar tarihsel önemde bir eylem içinde olduğunu kavramıştı, bilmiyoruz. Belki biraz Kemal Sülker
Kapanış 12 Eylül 1980di ve bunu biliyoruz. Ancak etrafından dolanamayacağımız başka bir şey var ki, kurucu kuşak yirmi yılın sonunda fiziken tükenmiş olmasaydı bile, DİSKi doğruda tutma enerjisine sahip olamazdı. Nitekim örneğin Kemal Nebioğlu, yeni yani tükenmekte olan DİSKe başkanlık da edecekti.
Avni Erakalın arada müstehzi eleştirilerde bulunuyordu yoldaşlarına
Sınıf mücadelesi diyalektiği işte: Bir yanda aralarında kitaplı solcu sayısı bir elin parmaklarından az olan altın çağ kurucuları. Diğer yanda mektep görmüş, hatta kitap yazmış sosyalistlerin çöküşe imza atması.
Çöküş imzacılarından değil, kuruculardan ders alınır. O kuşak kapitalist sanayileşmenin kendiliğinden öne çıkmış işçi önderleriydi. Sülkerin sınırları belli mücadele külliyatının dışında pek bir şey yazmadılar. Yazmak için yaratılmamışlardı.
1961de aynı öncü işçiler arkalarında 15 yıllık mücadeleye, bir yanı hak mücadelesi, diğer yanı da burjuva sendikacılığının içinde gedik açma çabası olan kendiliğinden, yani partisiz birikime sırtlarını vermişlerdi. Bütün diğer partiler patron partisi olduğu için işçi sınıfının da bir partiye ihtiyacı vardı.
1967de DİSKi kurarken birkaç eksiği ve fazlasıyla aynı kadro bu kez sırtını son birkaç yılın partili, politik birikimine verdi. Partileri vardı, ama parti henüz sınıfın aklı değil, olsa olsa sırtı olabilmişti.
Bu işçi kuşağı giderek direnişçileri, grevcileri, TİPe oy veren, DİSKi örgütleyen, 15-16 Haziranda yürüyen işçileri temsil yeteneği kazandı. Partiden gelmiyorlardı. Altın çağı açtılar açmasına, ama akışını etkileyemediler. Önce kendi partileri TİPle, sonra onun yanı başında yeniden boy atan TKPyle, ardından CHPyle ve daha başkalarıyla ilişkilendiler. Biraz pazarlık, biraz işbirliği içinde çalıştılar. Partiden gelmiyorlardı, galiba TKPli olan İbrahim Güzelce hariç dönemlerinde partiye gitmediler de
Bıraktıkları dersi yazmadılar. Bizim emin olmamız gereken, bize kitaplı tasfiyecilerden daha fazla değer bırakmış olduklarıdır.
Ne bıraktıklarının bir kısmını hâlâ anlamaya çalışıyoruz. 1960lardaki yükselişimizin önceki yıllarda nasıl bir emeğe, iğneyle kuyu kazmaya dayandığını anlıyoruz örneğin. Veya kendiliğinden hareketten, partisizlikten gelişen solculuğun nasıl da eksik kalmaya mahkûm olduğunu
İçlerinden biri, ilk 13 Şubatı İstanbul İşçi Sendikaları Birliğinin başkanı olması nedeniyle TİP kurucu genel başkanı olarak yaşayan Avni ağabey, bir mesaj daha verdi yaşamının son evresinde. Kalktı o yaştan sonra partili oldu! Bir komünist olarak ölürken 13 Şubatın insanlarının yazmadıkları kitaplara bir son not düşmüş oldu, diyebilir miyiz?
Birleşik Metal İş Başkanı Serdaroğlu: DİSK'te bugün sınıf sendikacılığı yapılmıyor
Geçen hafta sonu yapılan 15. DİSK Genel Kurulunda yaşanan gerginlik nedeniyle adaylıktan çekilmek zorunda kaldıklarını söyleyen Adnan Serdaroğlu, DİSKin temel felsefesi ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Tarihimize, sınıf karakterimize, ideolojimize hakaret eden bir yönetim var. DİSKi işçilerin ruhundan anlamayan bu yönetimden kurtarmak için mücadele edeceğiz dedi.
Ahmet Çınar
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 15. Genel Kurulu, geçtiğimiz hafta sonu İstanbulda gerçekleştirildi. Mevcut yönetimin adayı Kani Beko ile Birleşik Metal İş, Sosyal İş ve Nakliyat İş sendikalarının desteklediği Adnan Serdaroğlu, iki rakip olarak kongreye katıldı. Ancak Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlunun kürsüdeki konuşmasını provokatif bulan üç sendika, genel kurul salonunu terk etti ve Adnan Serdaroğlu da adaylıktan çekildi.
DİSK Genel Kurulunun son gününde kriz: 3 sendika genel kurulu terk etti
Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, kongre öncesinde ve sırasında yaşananları, bundan sonraki yol haritalarını soLa anlattı.
"DİSK'İN ŞU ANDAKİ TARZI SINIF MÜCADELESİNE ZARAR VERİYOR"
DİSKteki ana problemin, işçileri tanımayan bir anlayışın DİSKte görev yapması olduğunu belirten Adnan Serdaroğlu, şunları söyledi:
İşçilerden kopuk, işçiliğin ne olduğunu bilmeyen bir yönetim anlayışı sergileniyor. Sanayi işçiliğinden, üretim işçiliğinden kopuk bir sendikal politika uygulanıyor. Biz onun için dedik ki: DİSKi sanayi işçileri üstlenmeli, metal işçileri üstlenmeli. 1977den beri bu sendikada Maden İş geleneği engellenmeye çalışıldı, buna bir son verilmeli. Birleşik Metal İş Sendikası, bu ruhu yansıtacak şekilde bu görevi üstlenmeli.
Aslından görünen sorun, bizim buzdağının üzerinde gördüğümüz sorun. Asıl derinlemesine sorun var. O sorun da DİSKin tamamen bir takım politik yapıların oyuncağı haline gelmiş olması sorunu. Benim genel sekreterliğim döneminde de DİSKte bu tarzın olmaması gerektiğini, bunun sınıf mücadelesine zarar verdiğini, DİSKin bir siyasetin etkisi altında kalmasının işçilerin sendikaya güvenini sarsacağını, DİSKin politikalarını işyerlerinde savunamaz duruma geleceğimizi anlatmaya çalıştık. Bugün DİSKin ana sorunu, bir takım siyasetlerin DİSK içerisinde yerleşmeye çalışması, DİSKi sınıf sendikacılığı ilkelerinden uzaklaştırmaya çalışmasıdır. Bugün DİSKte sınıf ve kitle sendikacılığı yapılmıyor. DİSKin temel felsefesi ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Yaşanan bazı olumsuzluklar, Doğuda yaşayan insanların sıkıntıları üzerinden prim toplanmaya çalışılıyor. Kendi ellerini güçlendirmek ve kendi varlıklarını sürdürmek adına DİSKi bölmek, belirli bir kısmını belirli bir kısmına karşı düşmanlaştırmak, bunun üzerinden de kendi istikballerini, ihtiraslarını hayata geçirmek için bir tarz izleniyor birkaç yıldır. Biz buna karşı çıktık. Biz sınıf ve kitle sendikacılığından uzaklaşmayalım dedik. Üretim yapan sanayi işçisinin, proletaryanın söz sahibi olmasını gerçekleştirecek bir düzlemi kuralım istedik. Ama yapılmadı. Ne yapıldı? Genel İşin başkanlığından uzaklaştırılmış zatı getirdiler DİSKin başına. DİSK, bir takım sendikaların hurda dükkânı mı?
"ÇEKİLMESEYDİK DİSK BÜYÜK ZARAR GÖRECEKTİ"
Sendika içinde Birleşik Metal İş e karşı kurulan bir takım siyasal ve sendikal ittifaklar kurulduğunu ifade eden Serdaroğlu, şöyle konuştu:
Birleşik Metal İşe karşı oluşturulan bir cephe var. O cephe bize saldırgan bir tutumla, tarihimize, ideolojimize, sınıfsal karakterimize hakaret eden bir durumda. İki delegesi olan, DİSKte hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeyen bir genel sekreter, Birleşik Metal İşe hakaret ediyor. Bize Siz gerici düşünceden besleniyorsunuz diyor, kadın olduğum için, solcu olduğum için bana saldırıyorsunuz diyor. DİSKin kurucu sendikasına, bu ülkenin en devrimci, en mücadeleci sendikasına, fabrikaları işgal eden sendikasına nasıl böyle bir şey söylenebilir? Böyle absürd bir düşünce olabilir mi? Birleşik Metal İşe böyle bir suçlama getirilebilir mi? Doğuda yaşanan acılar üstünden politika yapılıyor. Onların kendi çıkarları için kullanılması politikası yapılıyor. Birleşik Metal İş Sendikası da sanki kapitalistlerle iç içe, Çalışma Bakanını savunan, halklara düşman bir noktadaymış gibi sunuluyor. Böyle anlamsız bir suçlamayla karşı karşıya kaldık. Çünkü kongrede kaybedeceklerini biliyorlardı. O nedenle bu konuşmaları yaptılar. Eğer çekilmeseydik büyük kavgalar çıkacaktı, DİSK büyük zarar görecekti. Onun için Genel Kuruldan çekilme ihtiyacı hissettik. Böyle bir yola başvurmak zorunda kaldık.
BEKO VE ÇERKEZOĞLU'NA SERT ELEŞTİRİLER
Yeniden seçilen Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu ve Genel Başkan Kani Bekoyu eleştiren Serdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu işçilik yapmış mı? Hayır. Kendisi doktor. O zaman Tabipleri Birliğinde görev yapsın. İşçiliğin fabrikalarda nasıl yapıldığını bilmez. Kani Beko zaten kendini yönetecek bir insan değil. Bugün küçük bir baskı görse, ertesi gün tersini söyleyebilecek bir insan. Gayriciddi tutum ve konuşmalara sahip, DİSKin ağırlığını kaldıramayacak bir kişidir Kani Beko. Biz bunları dile getirdik, DİSKin gerçek sahibi olan işçiler tarafından yönetilmesini istedik.
"YANLIŞ POLİTİKALARA SUSKUN KALMAYACAĞIZ"
Bundan sonra nasıl bir politika izleyeceklerini de soLa anlatan Serdaroğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı:
DİSKe sahip çıkmaya devam edeceğiz. DİSKin, işçilerin ruhundan anlamayan bu yapıdan kurtulması için elimizden gelen her türlü mücadeleyi vereceğiz. Bu yönetim, DİSKi sürdürebilecek, yönetebilecek özellikte değil. Bu işin gerçek sahipleri tarafından sürdürülmesi gerekiyor. Bundan sonra çok daha sert muhalif bir tutum izleyeceğiz. Suskun kalmayacağız. DİSKin yanlış politikalarını teşhir etmeye devam edeceğiz. Bu yönetimin DİSKi dört yıl idare etmesi mümkün değil. Birleşik Metal İş, Sosyal İş, Nakliyat İş gibi mücadeleci sendikaların olmadığı bir yönetimin bu süreci yönetebilmesi mümkün değil.
Sol