Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

SAVAŞTAYIZ DEMEK İÇİN ERKEN, GİRMEK ÜZEREYİZ DEMEK İÇİN GEÇ

Yaşanılana bakıp, savaşa girdik demek için erken; savaşa girmek üzereyiz demek içinse geç.

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu olmak üzere AKP Kurmayları'nın çoğunun Suriye'ye girme konusunda ne zamandır hevesli ve kararlı olduğu sır değil.

Genel Kurmay Eski Başkanı Necdet Özel'e bu konuda çok baskı yapılmış ama bir türlü ikna edilememişti.

Düne kadar Suriye'ye girme bahanesi Esad'ken şimdi PYD bahane ediliyor.

Erdoğan'ın, ABD'ye 'müttefikin biz miyiz PYD mi' diye seslenmesi, Davutoğlu'nun Azez'le ilgili sorulara 'en yakın zamanda göreceksiniz gereği yapılacak' demesi, Suudi Arabistan'a İncirlik üssünün açılması gibi durumlar, eşikteki savaşın habercisiydi.

Bugün Suriye'de Demokratik Suriye Güçlerinin kontrolünde olan bazı yerler bombalandı.

Boş alanların bombalanması, zayiatın olmaması, bombalanan yerlerde YPG birlikleri olmamasına rağmen, iktidar medyasının 'YPG bombalanıyor, PYD'ye had bildiriliyor' diye haber yapması gösteriyor ki başkanlığa giden yolda milliyetçilik kozu sonuna kadar kullanılacak ve toplumdaki Kürt fobisi, olabildiğince tahrik edilecek.

Güneydoğu'da yaşanılan hadiseler sonrası ülkenin doğusu ile batısı arasında duygusal bölünme gerçekleştiği gibi devletin rutin dışına çıkmasını eleştirmek de ihanet olarak görülmüştü.

İhanetle suçlanmamak için olup bitene sessiz kalındıkça, ülkenin doğusu ile batısı arasında duygusal ve mantıksal kopuş derinleşti.

'YPG'yi vuruyoruz' propagandası, aylardır planlı şekilde hayata geçirilmiş olan Kürt fobisinin üzerine tuz biber ekiyor ve iç politikada başkanlık isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor.

Bu girişim aynı zamanda, dış politikada çıkmaza girmiş, Suriye stratejisi çökmüş, İsrail'den başka dostu kalmamış olan AKP'nin yıllardır desteklediği Özgür Suriye Ordusu bileşenlerine 'yanınızda olmaya devam edeceğiz'; 'ABD, Rusya ve İran'a da 'sonuna kadar bu oyunun içerisindeyim' mesajı vermek içindir.

Attığı her adımla kendisi için çemberi daralttığının farkına varmayan AKP, bu adımla Rus uçağının düşürülmesi hatasına eklemlenecek hatalar zincirinin en önemli halkasını gerçekleştirmiş oldu.

Rusya'nın elini kolunu sallayarak Suriye'ye yerleşmesine, ABD ile Suriye politikasında müttefik haline gelmesine, Rus uçağının düşürülmesi zemin hazırlamıştı.

O günden sonra Türkiye, Suriye sınırında bir tek uçak uçuramamış, Suriye'deki müttefikleriyle koordinasyon hatlarını kaybetmişti.

Dün, ABD ve Rusya, Suriye'de ateşkes olması gerektiği konusunda mutabık olmuşken, bugün Türkiye'den bu hamlenin gelmesi, Rusya'nın bir kez daha elini güçlendirecek ve önümüzdeki günlerde Rusya'nın desteğiyle rejim güçlerinin hiç olmadıkları kadar alan hakimiyetine kavuştuğunu görmüş olacağız.

Yarından tezi yok, Halep her yönüyle rejimin kontrolüne geçip, beklenmekte olan mülteci akını, beklenenden önce gerçekleşmiş olacak.

PYD'ye gelince ABD'nin sahada IŞİD'le doğrudan savaşan tek müttefiki olarak, bu saldırı sonrası stratejik ve politik açıdan çok daha önemli bir güç haline gelecek.

Yakın zamanda ABD'nin ve batı ülkelerinin koruma kalkanının altına alınacak olan PYD, Demokratik Suriye Güçleri'yle birlikte ilerlemesini tamamlayıp nihai hedefine ulaşmış olacak.

TSK'nın bu hamleyi yapması ne anlama geliyor?

Öncelikle iki yıldan beridir Suriye'ye girmek isteyen Erdoğan ve Davutoğlu'nun dediği yapılmış gibi bir hava oluşturularak, AKP kurmayları ve AKP tabanı tatmin edilmiş oluyor.

Askerin, siyasetin dışına itilmesi, siyasi adımlar atmaması başka bir durum, askeri hamlelerin siyasetin gidişatını şekillendirmesi bambaşka bir durumdur.

Göz boyama organizasyonu olan bu saldırıyı, Hakan Fidan'ın 'oraya dört adam gönderir; buraya sekiz roket atarım' stratejisiyle eş değer görebilirsiniz.

Güneydoğudaki olaylar sonrası, siyaset yetmezliğine giren hükümetin attığı hiçbir adım, sorunlara getirdiği hiç bir çözüm siyasetin gerçekliğiyle açıklanamıyor.

Başkanlık sistemine, meclisle ve mevcut siyasi yapıyla girilemeyeceğini bilen başkanlık sevdalıları, siyasetin gücünü, siyaset dışı unsurlara peşkeş çekiyor ve bu unsurlar, sınır içinde ve dışında oynanan savaş oyunlarıyla tek hakim konuma geliyorlar.

Erdoğan'ın başkanlık hırsı, Davutoğlu'nun Neo-Osmanlıcı hayalleri gözlerinin önündeki bu gerçekliği fark etmelerine müsaade etmiyor.

Yakın dönemde bugünün tarihi yazılırken iki mesele merkeze oturacak.

1. Rus uçağını kim düşürdü, neyi amaçlıyordu?

2. PYD'nin ilerleyişi bahane edilerek o gün, o saldırılar neden yapıldı?

Günün birinde, bir devrin çöküşü tahlil edilirken, bu sorulara aranacak cevaplar, çöküşün başlangıcı olarak ele alınacak.

SAİD SEFA / HABERDAR

ayhan  |  Cvp:
Cevap: 1
14.02.2016- 13:54

BUGÜNÜ VE SONRASINI ANLAMAK İÇİN 'SURİYE İLE SAVAŞA HAZIR MISINIZ?'

AKP’nin sürekli eleştirdiği ve Eski Türkiye diye nitelediği vesayetçi sistemin, yaklaşımı iç ve dış politikada üç temel unsuru esas alırdı.

1. Başta Ermenistan olmak üzere komşularla gerginlik stratejisi

2. PKK’ya yardım ediyor tezinden hareketle Suriye ile savaşacak eşiğe gelme

3. Güneydoğu ve Doğu’daki uyuşturucu ve silah sevkiyatlarını koordine etme ve oradan rant devşirme adına, bitirilmek istenmeyen hatta tahrik edilen Kürt Sorunu.

Yeni AKP, Eski Türkiye’nin bu reflekslerini bütünüyle kuşanmış ve her platformda bu tezleri fazlasıyla savunan duruma gelmiştir. Vesayet sisteminin temel dinamikleri bugün iktidarda olsaydı:

- Kobane düştü, düşecek

- Kürt sorunu yoktur

- Ermenistan her şeyden önce haddini bilsin

- Suriye kendini ne sanıyor.

- Osmanlı bakiyesi olan topraklar bizim kontrolümüzde olsun, derdi, AKP de aynı şeyleri beş fazlasıyla söylüyor.

Yeni Türkiye dedikleri, efendileri değişmiş olan Eski Türkiye’nin AKP kılığında hortlamasından öte bir şey değil.

Hilafet arzusu, Osmanlıcılık hayali, Suriye’yi kontrol altına alıp Ortadoğu’nun efendisi olma hırsı, sınır dışında savaş nedeni sayılabilecek suçların işlenmesini doğurmuştur.

Ortadoğu’da vekalet savaşı veren İran ve Suudi Arabistan arasındaki gizli savaşta, Türkiye mezhepsel faktörlerin ağır basmasıyla Arabistan’dan yana tavır almıştır.

MİT tırları bu tavrın neticesinde birçok savaş mühimmatını Suriye’ye taşımaktan kaçınmamıştır.

Muktedir olmayı başaran AKP, iktidarını koruma ve kollama adına sınırsız para gücüne sahip olma yolunu tercih etmiştir.

Yolsuzluklardan ve ihalelerden alınan komisyonlardan gelen para bir iktidarın varlığını devam ettirecek çapta değildir.

Bu durum, AKP’nin devlet gibi hareket eden kurmaylarını farklı arayışlara itmiştir.

Sınırların ötesine taşınan mühimmatların karşılığında özel kasalarına giren sıcak para ve sözüm ona bazı Arap ülkeleri tarafından hibe olarak gönderilen milyar dolarların izini sürenler, Mit tırlarını durduran asker ve savcıların neden tutuklandığını daha rahat anlayacaklardır.

Tehlikenin boyutu arttıkça kazanma oranı arttığından, uluslararası arenada suç sayılacak işleri ‘Devlet Sırrı’ kılıfıyla yapmak hiç şüphesiz ki AKP’yi çok zor duruma düşürmüştür.

Savaş nedeni olabilecek suçları işlerseniz, sizi en iyi ihtimalle bir savaş kurtarabilir. Bu yüzden, dört adam gönderip sekiz füze atmak her zaman tercih edilen bir yol olabilir.

Savaş gerekçesi üretmek için yapılan toplantıda mevcut Başbakan’ın da hazır bulunduğunu ve itiraz etmek yerine bu tezi savunduğunu da hatırınıza getirin.

Koalisyona doğru giden Türkiye’nin reel politik hali, anlaşılan o ki AKP’yi yine Suriye ile savaşın eşiğine getirmiş durumda.

Uluslararası müttefikler, AKP’nin Esad’ı devirme hayallerine yeşil ışık yaksaydı ve TSK, AKP’nin maceraperest duruşuna eşlik etmiş olsaydı belki de bir yıldan fazladır, Suriye ile fiilen savaşıyor olurduk.

Bir yıldan fazladır, Genelkurmay üzerinde oluşturulan iktidar baskısına, askerin daha ne kadar dayanabileceği kestirilemiyor.

Kadri Gürsel’in, Ankara’daki bir kısım mühim zevattan aldığı bilgilere, Gürsel Tekin’in Taraf’a yaptığı açıklamalara bakılırsa askerin de mukavemeti kırılmış.

Yani tehlikenin farkında mısınız, bilmem ama AKP’nin kurmay kadrosu, ülkeyi savaşın eşiğine getirmiş durumda.

İktidarı koruma, hilafet arzusu ve bu arzuyu daha geniş bir coğrafyaya yayma düşuncesiyle bulaşılan akçeli işler, iktidarı kaybetmeme adına kanlı bir savaşa dönüşmek üzere.

Tampon bölge isteği, Esad’ın devrilmesi gerektiği, mülteci problemi, İran’ın yayılmacı politikasına karşı durmak ancak bu savaşın mazeretleri olabilir.

Asıl sebepse, uluslararası suçlardan sıyrılmak için çıkış yolu arayışı ve gelmekte olan ekonomik krize gerekçe üretebilmektir.

AKP her şeye rağmen, ülkeyi savaşa sokabilecek kadar muktedir olmuş mu, bunu yakın bir zamanda görmüş olacağız.

Savaşa girersek çok ağır bir bedel öderiz AKP’nin sonu olur.

Akl-ı selim sahipleri, AKP’ye ‘dur’ deyip ülkeyi savaşa sokmazsa yine AKP’nin sonu olur.

Ne yaparlarsa yapsınlar, artık yolun sonu görünüyor.



Bu yazı 7 Mayıs 2015'te Haberdar'da Suriye ile savaşa hazır mısınız? başlığıyla yayınlanmıştır.



HABERDAR/ SAİD SEFA

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]