Bugün Türkiyede 2 ayrı modelin mücadelesi sürmektedir. Saray-AKPde somutlaşan yönelim, farklı halkları, inanç gruplarını, kültürleri ve kimlikleri Türk tipi başkanlık sistemi adı altında tek adam yönetimine; kuvvetler ayrımına değil uyumuna dayanan tekçiliğe ve parlamentonun etkisizleştirildiği, güçlendirilmiş merkezi yapıya biata zorlamaktadır. Bunun karşısında ise Yerel Demokrasi-Demokratik Cumhuriyet mücadelesi veren, etkili ve güçlendirilmiş demokratik bir parlamenter sistemi ve âdem-i merkeziyetçi bir idari yapıyı savunan; güçlü yerel demokrasiyi, güçlendirilmiş yerelden ve yerinden yönetimleri hedefleyen bizlerin yönelimi vardır.
Bugün kendi iktidarının bekası için insanlık suçu işlemekten geri durmayanlarla, halkların demokratik ve eşit yaşamı için direnen ve mücadele edenlerin karşı karşıya gelişleri söz konusudur. İşte bu durum önümüzdeki dönemin temel siyasi tartışması ve mücadelesidir.
III. İçerideki gerici blok uluslararası ilişkilerde de tesis edilmektedir. Saray-AKP iktidarı, Suudi-Katar işbirliği ile Suriye başta olmak üzere Ortadoğuya yeni şekil verme çabasını sürdürmektedir. Bin yıllık kardeşlik diyerek methiyeler dizdikleri Kürt halkını düşman ilan ederek Rojavaya saldırı hazırlığı yapan, Suudi Kralı ve Katar şeyhleri ile bölge halklarına karşı ittifak kuran devlet politikası, Türkiyeyi hızla bir bölge savaşının içine itmektedir. PYDyi ve Demokratik Suriye Güçlerini terörist ilan ettirmek için uluslararası arenada diplomatik seferberlik başlatmanın anlamı budur.
HDP ise, Suriyede demokratik ve eşitlikçi, çoğulcu bir düzenin kurulması mücadelesinde yerini ve safını IŞİD barbarlığına karşı insanlık onurunu koruma mücadelesini sürdürenlerin yanı olarak belirlemiştir. Rojava halklarının kendilerini demokratik bir Suriye kapsamında yönetmelerinin meşru ve haklı bir çıkış olduğunu ulusal ve uluslararası tüm platformlarda savunma kararlılığındadır. Bu konudaki kararlı duruşunu sürdürecektir.
IV. Bugün Türkiyede Saray-AKP iktidarının uygulamalarına ve gelecek planlarına direnen, buna alternatif bir yol haritasını ortaya koyanlar vardır. Kürdistan coğrafyasında, düzenin saldırılarına ve baskılarına biat etmeyen bir halkın insanlık onurunu korumak için sürdürdüğü direniş yaşanırken; bileşenleri, ittifakları ve kurumları, kadın ve gençleri ile HDP de tüm toplumun yaşadığı baskılara karşı mücadelenin siyasal alandaki bir ifadesidir. HDPye ve bileşenlerine, kurumlarına, örgütlü kadınlarına yönelik psikolojik savaş aygıtlarının, medyanın devrede olmasının temel nedeni de budur.
"Terör, teröristler" diye hınçla bağırarak, her gün televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda terör estirenlere, linçci güruhları özendirenlere inat, biz sakiniz. Çünkü bizi var eden öfkemiz değil umudumuzdur. El ele kurduğumuz hayattır. Eşit yurttaşlık ortak vatan, Onurlu barış birlikte yaşam hedefimizdir. Bizler zulme karşı toplumun örgütlü duran ve muhalefet yapan umuduyuz.
Bugün hem bu umudun büyütülmesi, hem de farklılıklarına rağmen demokrasi mücadelesinde bir tarafta duranların ortaklıklarını geliştirmeleri zamanıdır. Türkiyenin yeni ve demokratik bir idari yapıya; özgürlükçü, sivil, eşitlikçi, sosyal ve demokratik bir anayasaya; ama en önemlisi gelişmiş bir toplumsal barışa olan ihtiyacı ancak bu sayede gerçekleştirilebilir. HDP, bu doğrultudaki çalışmalara kendi önerileri ile güçlü bir şekilde katılma kararlılığındadır. İçerde ve dışarda savaş ve çatışma üzerine iktidarını kalıcılaştırmayı hedefleyen Saray-AKPnin bu gidişini durdurmanın ve geriletmenin yolu budur.
Barış, artık sadece silahların susması değildir, aynı zamanda yeni bir Türkiyenin kurulması mücadelesidir. Üzerinden 17 yıl geçmiş olsa da, 15 Şubat Uluslararası Komplosunun boşa çıkarılmasının yolu, İmralıda Türk ve Kürt halklarının, Türkiye ve bölge halklarının tarihsel ve stratejik ittifakı için bütün varlığını ortaya koyan Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin derhal sonlandırılması ve müzakere edilmeye başlanmasıdır.
V. Bu nedenle bir kez daha, Türkiyenin demokrasi güçlerine, kadın, gençlik ve çevre hareketlerine, sendikalarına, meslek örgütlerine, vicdan sahibi yurttaşlarına, derneklerine, sivil toplum kuruluşlarına, toplumsal muhalefetin bütün odaklarına, inançlarına değer vererek yaşayanlara, değerlerini iktidar ve para uğruna satmayanlara çağrımızı yineliyoruz: Yeni Yaşamı kurmanın, evrensel insan hakları ve hukuk ilkeleriyle uyumlu bir demokratik işleyişi tesis etmenin, sosyal bir Türkiyede yaşamanın yolu demokrasi cephesini/tarafını güçlendirmek ve birlikte hareket etmektir.
Savaş vicdanları köreltir, ama buna teslim olunamaz. Yaşananları bildiği halde susanların, AKPyi iktidara taşıyan İslami kesimlerin ve aydınların, başörtüsü için yanyana mücadele ettiklerimizin sessizliği; İslamda faşizmin, ırkçılığın yeri yoktur diyenlerin suskunluğu kabul edilemez. İktidarın bekası, inançlardan ve değerlerden daha kıymetli olamaz.
Halkların Demokratik Partisi HDP
13 Şubat,
Bu açıklama da kırmızı ile belirlediğim yerde her ne kadar tartışmalı yerler varsa da benim esas olarak durduğumu yer ise son bölümde büyütüüğüm yerdeki konu olamakta.
.
Bu nedenle bir kez daha, Türkiyenin demokrasi güçlerine, kadın, gençlik ve çevre hareketlerine, sendikalarına, meslek örgütlerine, vicdan sahibi yurttaşlarına, derneklerine, sivil toplum kuruluşlarına, toplumsal muhalefetin bütün odaklarına, inançlarına değer vererek yaşayanlara, değerlerini iktidar ve para uğruna satmayanlara çağrımızı yineliyoruz: Yeni Yaşamı kurmanın, evrensel insan hakları ve hukuk ilkeleriyle uyumlu bir demokratik işleyişi tesis etmenin, sosyal bir Türkiyede yaşamanın yolu demokrasi cephesini/tarafını güçlendirmek ve birlikte hareket etmektir.
Allahın aşkına bir tane açık ve doğruları ortaya koyabilen birleri yokmudur bu partide :Yada bu açıklama yapılırken hiç kimse
''yahu kardeşim biz Cumhurbaşkanlığı ,yerel seçimler ,genel seçimlerde şimdi bu dediklerimizi söyleyen ve talep eden isteyen bu yaklaşımı gösterenleri sabote ettik ,onları tahripledik.Pragmatizm uğruna şimdi bu söylediklerimizi inkar etik ,yok saydık Bunu karşılık şimdi kalkıp bunları demek aymazlık ve utanmazlık olmuyormu?''
HDP içinde biri yokmu allahın aşkına..
Kürt hareketi sadece bu bildiriyle değil, daha önce de demokrasiyi savunan bir siyaseti önemsediğini söylüyordu. Bu konuda pek çok açıklamaları var. Ancak inandırıcı değillerdi, onlara göre demokrasi sadece etnik siyasetini yaptıkları bölgeler için geçerliydi. Parlamentoya verdikleri önergelerde sanki Türkiye için istiyorlarmış algısını yaratmaya çalışıyorlardı ancak kullandıkları etnik dil bu konuda inandırıcı olmalarını engelliyordu. Sadece 7 haziran seçimlerinde ''Türkiyelileşme'' projesi olarak inandırdılar, PKK'nin savaşı seçmesiyle o inandırıcılık da ortadan kalktı. Kürt hareketi etnik siyaset yürüttükçe inandırıcı olmayacaktır. PKK şiddetine doğrudan karşı çıkmadıkça da Türkiye partisi olamayacaktır.
Kürt hareketinin ikinci büyük hatası da demokratikleşmeyi şimdi gerici, faşist dedikleri AKP'yle yapmaya çalışmalarıdır. Bu konuda pek çok defa AKP'ye kol kanat germişler, bu partiyi iktidarda tutmuşlar, ona yapılan muhalefete de karşı çıkmışlardır. Şimdi AKP'ye karşı demokrasi cephesi önermeleri de samimiyetten uzak. Yakında AKP bölgedeki savaşı durdurduğunu söylese ve ''masaya gelin'' çağrısı yapsa yine koşa koşa gideceklerdir. Bugüne kadar yürüttükleri siyasetin yanlışlığını anlayamadıkları için, hala aynı yanlışları yapmaya eğilimliler.