Suriye yalanları
Erhan Nalçacı
soL Haber Portalının altında yayınlanan ve dünya komünist hareketinden haberler veren ICP (International Communist Press)de geçenlerde çok okunan ve paylaşılan bir röportaj yayınlandı. Suriye Komünist Partisinin gençlik örgütünün temsilcisi ile yapılmıştı.
Temsilci Rusyanın kapitalist bir ülke olduğunu biliyoruz ama sürpriz destek hepimizi umutlandırdı diyor.
Komünist de olsa, umudunu güncel olaylardan değil, tarih bilincinden de üretse, yaşananlar bazen insanı çaresiz bırakabilir.
Ülkenizin iç içe geçmiş binlerce parçaya bölündüğünü, her taşın altından bir düşmanın çıktığını, parayla satın alınmış, donatılmış gerici çetelerin dünyanın her yerinden ülkenize taşındığını, her gün bir yakınınızın ölüm haberini aldığınızı, birçok akrabanızın, dostlarınızın olumsuz koşullarda ülkeyi terk ettiğini, bir kısmının kaçış sırasında Akdenizde boğularak öldüğünü ve bu kâbusun sonunun gözükmediğini düşünün bir kez.
Evet, Rusyanın da dahil olduğu kapitalist ülkeler arasındaki bloklaşma ve savaş tehdidinin genel olarak dünyada işçi sınıfına karşı açıldığını ve bunu hakkettiği şekilde karşılayacağımızı defalarca yazdık.
Buna rağmen Suriyeli komünistleri anlıyoruz, Rusyanın müdahalesi, daha sonra sorunlar yaratacak olsa da, bugün bu çaresiz bırakılmış ortamda Suriye halkına zaman kazandırdı ve nefes almasını sağladı.
2009 yılında Suriyeyi ziyaret ettiğimde şaşırtıcı bir manzara ile karşılaşmıştım. Herkes Türkiyede üretilmiş televizyon dizilerini seyrediyor, Türkiyeye turistik bir gezi yapmak için can atıyor, pazarlar Türk mallarından geçilmiyordu.
Görüştüğümüz Suriye solcularını AKPnin kuzu postuna bürünmüş bir kurt olduğuna ikna edemiyorduk. Herkes emperyalistler tarafından kuşatılmış Suriyenin yalıtılmışlığını Türkiyenin kıracağını düşünüyordu. Erdoğan ile Esat aile tadında fotoğraflar çektiriyor, dostluk jestleri yerini buluyordu.
Suriye Komünist Partisinin bürosunu da ziyaret etmiş ve genel sekreterleri Bakdaş ile görüşmüştük, Türkiye ve AKP hakkında ne düşündüğünü sorunca şöyle demişti: Türkiye bir NATO ülkesi, hiçbir durumda bize yararı olmaz
Ortodoks marksizmin ne olduğunu insanlar kendilerine göre yorumlar, ama bu örnekte çok açık. İlkelere dayanıyorsanız, herkesin eğilip büküldüğü dönemlerde dik durusunuz, omurga sağlamdır çünkü.
Gerçekten ABD ve NATOnun düğmeye basmasıyla AKP bir çırpıda kuzu postundan sıyrıldı ve ağzı kanlı bir kurt gibi safça ona inanmış kurbanının boynuna atladı.
Bir merkezden olayın yönetildiği çok iyi anlaşılıyordu. Daha gerici çeteler katliamlara başlamadan Türkiyede çadır kentler kuruluyor, Suriye sınırında Türkiye ve Ürdün aynı anda askeri manevra yapmaya başlıyordu.
Şimdi kesilen insani koridorun kanlı çetelere silah taşımaktan başka bir işe yaramadığını herkes biliyor. Bir de Türkiyeye amaca uygun bombacı ithalatını sağlıyor tabi ki.
2011de olaylar başladıktan sonra kaynağından haber almak için tekrar Suriyeyi ziyaret ettiğimizde insanlar ayılmışlardı ama çok geç.
Şamdaki arkeoloji müzesini, görüşmelerin arasında bir saat zaman kaldı, tekrar ziyaret etmek istedim. Bilet gişesindeki memur bütün sevecenliği ile nerden geldiğimizi sordu. Türkiyeden deyince, yüzündeki aldatılmışların hayal kırıklığını, ihanete uğramış insanın dehşet ifadesini anlatamam. Utandık ve Türkiyeden geliyoruz ama biz onlardan değiliz diyemedik.
Süreç bugün Türkiyede yaşayanların ve daha sonra doğacakların üzerine bir utanç lekesi olarak yapıştı.
Davutoğlu emperyalizmin güdümünde faşist bir darbenin yaşandığı Ukraynayı ziyaret etti, Rusyaya karşı dayanışmasını açıkladı. Aynı günlerde bir karşı devrim üssü haline gelmiş Polonya Savunma Bakanı, kendilerinin de IŞİDe karşı koalisyona katılmak istediklerini fakat NATOnun Avrupada Rusyaya karşı daha sert olmasını şart koştuklarını söyledi.
Neden bu kadar gerici, faşist ve ABD işbirlikçisi aynı gömlekten yapılmış IŞİDe karşı savaşmak için can atar, anlayan söylesin.
Süreç sadece faşistleri, komplocuları değil dünyanın en büyük yalancılarını da üretti.