Emine Erdoğan: Türkiye'nin 90 yıllık enkazını kaldırdık
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan,Türkiye'nin 90 yıllık enkazını kaldırdık dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Ensar Vakfı tarafından düzenlenen "Ensar Gönüllüleri Buluşması"nda yaptığı konuşmada Türkiye'nin 90 yıllık enkazını kaldırdık dedi.
Emine Erdoğanın konuşmasından ilgili bölüm şöyle:
"Artık yeni bir kavşaktayız. Türkiye'nin 90 yıllık enkazını kaldırdık. Fakat enkazın altından büyük meseleler çıktı. Nitekim, bugün bu sorunlarla yüzleşiyoruz. Bin bir rengin iç içe geçtiği bir ebru gibi, bu topraklar üzerinde birlikte, kardeşçe yaşama ufkumuz, ne yazık ki terörün gölgesinde kalmakta. Şehitler veriyoruz. Bu vesileyle, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine, yavrularına, eşlerine sabırlar niyaz ediyorum. Allah memleketimizi huzur ve selamet günlerine yeniden kavuştursun. İnanıyorum ki, kavli dualarımızı fiili dualarla da desteklersek, huzura ve sükuna daha çabuk ereceğiz. Bulunduğumuz coğrafyanın hakkını vermek, tarihimizden aldığımız güçle bu milli mücadeleyi sabırla sürdürmek durumundayız."
Odatv.com
Din üzerinden toplum düzeni kurmak isteyen kesimlerin Cumhuriyet'i enkaz olarak görmesi Türkiye'nin çelişkisi. Aydınlanma ile gericiliğin mücadelesi Cumhuriyet kurulduğundan beri sürüyor. AKP iktidarı aldığından beri bu kavga Cumhuriyet'e karşı çıkıp onun değerlerini kabul etmeyen kesimin lehine sonuçlandı. Cumhuriyet'e enkaz demeleri Osmanlıyı Cumhuriyet'ten daha önemli ve üstün görmelerinden. Cumhuriyet onlara göre Osmanlıcılık ile yeni Osmanlıcılık arasında ara dönemdi ve enkazdı. Kürt milliyetçiliğinin büyük kısmı da böyle düşünüyor. Osmanlı zamanında daha rahat ve özerk olduklarını savunuyorlar ve Cumhuriyet'in bu özerkliği ortadan kaldırdığını savunuyorlar. AKP ile kürt hareketinin frekanslarının tutması ve uzun zaman beraber görüntü vermeleri bence bundan. AKP zihniyeti de kürt milliyetçiliğinin uzun zaman süren beraberliğinin nedeni de bu. İkisi de cumhuriyeti kabul etmiyor ve ikisi de aydınlanma devrimine karşılar. Bunun adı AKP'de enkaz.
Bu enkazlar neymiş. Ne kalkmış işte her şey duruyor diyanet işleri duruyor işlevsiz parlemento duruyor lüşvet yalan dolan duruyor Ne kalkmış.
Alevi Sunni ayrımı duruyor anti demokratik uygulamalar duruyor.
Kayırmacılık benim adamlığım cılık duruyor. Ne kalkmış .
Yoksulluk borçluluk dilencilik hırsızlık duruyor .Daha ileveleri var soygun genişledi kadın cinayetleri çoğaldı anti demokratik yaslar baş belasına dönüştü.
Bire de savaş dibimimize geldi dünyada yalnızlaşmaya başladık dünden daha fazla komşularımızla hırlaşır olduk .
Daha bekliyoruz yenilerini ekonomik bozukluk işsizlik iflaslar beklediğimiz yani felaketlerimiz. esaretimize yenileri eklenecek esnek çalışma sistemi beklediğimiz yaşlılık maaşı kıdem tazminatı elimizden gidecek.
Bu mu bitmiş olan enkaz keşke kalsa idi o enkazın altında bu günden daha mutlu olacağımız kesin.
Tıpkı yaşadığımız dünyayı bize cehenneme çevirip ölülerimize cennet vaad etmek gibi.
Gölde etme başak ihsan istemez.
90 yıllık enkaz-mış!
Ayşenur Arslan
Saray yaylım ateşine başladı. RTE her konuşmasında en az bir kez hodri meydan diyor. Cumhuriyeti yıkma davasında çıtayı bir tık daha yükseltiyor. En son kifayetsiz muhterislere hodri meydan diyoruz diye saldırıya geçti.
Artvinden girdi imam hatiplere profesör atanacak haberiyle çıktı!
Yetmedi, Emine Erdoğan da, sahneye çıktı. 90 yıllık enkazı kaldırdık buyurdu.
Hayır! Hepinizin ezbere bildiğini tekrar etmeyeceğim. Cumhuriyetin okuma yazma oranından kadın haklarına, Türkiyeyi getirdiği noktayı anlatmayacağım.
Cumhuriyet olmasaydı, Kasımpaşada çorbacı dükkânından öteye gidemezdiniz falan da demeyeceğim.
Kifayetsizler, bunu hırsları / ihtirasları ile örtmeye çalışsalar da, aslında ne olduklarını / ne kadar olduklarını bilirler.
Öfkeleri bu yüzdendir. İddialarının akıldan önde gitmesi bu yüzdendir. Çevrelerine sadece en büyük sensin diyenleri toplamaları bu yüzdendir.
Bağırmaları da, en çok kendilerini ikna edebilmek içindir.
Ama
Ama gün gelir, iş şirazesinden çıkar. Yaldızlar dökülmeye başlar.
Bugün, o noktadayız.
Büyük sermayeyi uzunca süre işler iyi gidiyor diye yanlarında tuttular belki. Kendilerine liberal diyenleri, demokrasi falan diye uyuttular.
Ne var ki, bugün, inandırabildikleri, okuma yazması bile olmayan gariban yoksullardan ibaret. Kalanı ya korkudan, ya da gemi batarken iki üç çuval daha kapabilir miyim diye aşağılık bir yağma hevesinden ORADA GİBİ GÖRÜNÜYOR.
Saray Medyası denilen gruba bir bakın. Muhalif sesleri susturma görevlisi Cem Küçük, Akit kökenli Ersoy Dede, bir zamanlar aklını ve programını cinlere iyi saatte olsunlara zincirlemiş Turgay Güler... Ve Mahmut Övür ve Nagehan Alçı gibi artık mahalleden kimsenin selam bile vermediği isimler.
Hadi, yanlarına Saray danışmanlarını da ekleyin
Bu kadroyla mı Cumhuriyeti yıkacaklar! Bu akılla mı Türkiyeyi yeniden inşa edecekler!!!
>> İstedikleri kadar DİSKi boğmaya çalışsınlar... Sökmüyor. İstedikleri kadar kimi sendikaları tepeden bağlasınlar. Üyeleri artık vaatlere kanmıyor.
>> En önemli destekçileri esnaf, kan ağlıyor. Piyasa durgun. Ekonomi, son derece hassas bir dengede gidip geliyor.
>> Üstelik Rusyanın ve Avrupanın turizmden ihracata yaşattığı kayıplar henüz tam olarak hissedilmiş değil.
>> Ve işsizlik... Her geçen gün artıyor. Üstelik bu büyüme hızıyla daha da artacağa benziyor.
Paylaşmadan geçemeyeceğim... 90 yıllık enkazı kaldıran kudretli iktidarımız, geçenlerde ev almak isteyene yardım bizden projesini açıkladı. Hürriyette Selahattin Duman da projeyi kalemine doladı:
Ahiren, dünyada dikili ağacın olmayacak.
Saniyen, iş sahibi olacaksın. Çalışacaksın ki hem geçinesin hem de gırtlağına ayırdığın paradan her yıl 15 bin lira kadarını kendini ev sahibi yap fonuna yatıracaksın.
Salisen, beş yıl para biriktirip 75 bin lirayı tamam edeceksin. Sonra ev alabilmek için gereken yardımın talebinde bulunacaksın. Kelle başına en fazla 15 bin lira alacaksın.
Rabiyen, biriktirdiğin 75 bin liranın beş yıllık birleşik faizinin sana verilecek olan 15 bin liradan fazla olacağını kafaya takmayacaksın!
Aziz Nesinlik değil... Bildiğiniz Nasrettin Hoca fıkrası.
Dünya ekonomisi pembe günler yaşarken
ABDden ABye, ılımlı İslam projesi adına cümle âlem desteklerken
Ve bu sayede Dünya lideri muamelesi görüp itibar devşirirken
İçerde, gözünü para / güç / mal mülk bürümüşler alkışlarken...
Kim bilir hangi odaklar / lobiler hangi amaçlarla hibe ve proje yağdırırken...
Cumhuriyetin bütün birikimlerini satıp oya tahvil ederken ve tabii bu arada bal tutan parmaklara da ikramda bulunurken
İşler iyiydi!
Ama şimdi, ekonomi de sıkışık dış politika da!
Özellikle Suriye politikasında gelinen durum, Sarayın tüm itibarını, gücünü silip süpürdü.
Öyle anlaşılıyor ki, güçle birlikte akıl da uçup gitti!
Yoksa Erdoğan, kendi başbakanlığı döneminde terör örgütü ilan ettiğini unutup da El Nusra da DAİŞe karşı savaşıyor. Ona niye kötü diyorsunuz der mi!
Zaten El Nusranın El Kaideci olduğunu bilmez mi! Bugün El Nusraya terör örgütü diyen Batılı ülkelerin de bunu bildiğini bilmez mi!
Son günlerdeki birkaç gelişme bile, Sarayın nasıl bir tükeniş içinde olduğunu gösteriyor:
>> Artvinde mutemedi Mehmet Cengizin maden kazısı Cerattepe direnişiyle karşılaştı. Başbakan Davutoğlu, Artvin heyetiyle buluşmak ve söz vermek zorunda kaldı.
>> Anayasa Mahkemesi kendi suç duyurusuyla cezaevine atılan Can Dündar ve Erdem Güle özgürlüklerini verdi.
>> ABD, Ben mi PYD mi? sorusunu defalarca PYD diye yanıtladı.
>> Davutoğlu da, sonunda sahneye çıkma cesaretini buldu. Erdoğan efsane liderimiz. Bugünkü lider de benim dedi. Diyebildi!
Elbette, bunlara bakıp da, ışık göründü diyemeyiz. Zira kaybedecek şeyi çok olanlar çatışmadan çekilmezler.
Önümüzdeki günler daha çok şeye gebe. Ama en azından şunu biliyoruz:
Cumhuriyet dönemini enkaz diye nitelendirenler, onun altında kalacaklar. Bugün değilse, yarın!