Türkiye solundaki bu hastalıklar hiç bitmedi. Gerçi bu çatışmalar başka ülkelerde de vardı, ancak hiç bizdeki gibi yıpratıcı olmadı. Bunun esas nedeni de dünyadaki ülkelerin çoğunda geleneksel komünist partilerinin çok güçlü olmasıydı. Diğer fraksiyonlar bunların yanında virgül gibi kalıyordu. Türkiye komünist hareketine vurulan pranga, özellikle Türkiye'nin soğuk savaşın en yakından hissedildiği ülkelerden birisi olması nedeniyle, zor koşullar altında savaşan Marksist-Leninist hareketin yeterli örgütsel tabanının olmaması nedeniyle, Türkiye soluna hep ideolojojik zayıflık hakim olmuştur. 1960 anayasasının getirdiği kısmi özgürlüklerle, birdenbire bir sosyalizm patlaması yaşandı bu ülkede. Yeterli altyapı olmadığından da bu patlama bilimsel sosyalizmden yeterince beslenemedi. Buna dünyada geleneksel sosyalist sistemin dışında oluşan 68 gençlik olaylarının da etkisi eklenince, ülkede zaten çok genç ve zayıf olan sol sayısız parçaya bölündü. Tabii bunda emperyalizmin ve onun güdümündeki hakim sınıfların oyunları da etkili oldu, bugün de hala bu etki var. Hala soldan korkuyorlar ve sinsi sinci onu bölmek için sol içi çatışmaları kışkırtıyorlar. Hatta emperyalizmin uşakları da gerçek solcu gibi görünerek sözde ideolojik tartışmalara girişiyor. Bugün Türkiye'de baş çelişki emperyalizm ile tüm Türkiye halkı arasındadır. Bunu görmeden, anlamadan siyaset yapılamaz. Emperyalizmin ezici gücü kırılmadan, iktidar erki emperyalizmin uşaklarının elinden halka geçmeden, ülkede sosyalist devrim de olası değildir. İşte emperyalizmin uşakları bunu bildiklerinden, işçi sınıfı ve emekçi halkı ulusalcılara karşı kışkırtıyor. Bunu yaparken de ulusalcılara faşist damgası vurmaktan geri durmuyor. Faşizm emperyalizmin ve büyük burjuvazinin tüm halka karşı eli kanlı egemenliğidir. Bugün zaten onlar iş başında. Kalkıp muhalif hareketlere faşist damgası vurmak emperyalizmin değirmenine su taşımaktan başka birşey değidlir.
Isci Partisinin "devrimden" ne anladigini iyi görelim;
"
29 Ekim 2013
BAAS MERKEZ KOMİTE ÜYESİ ŞEHNAZ SUBHİ FAKUŞ İMZASIYLA İŞÇİ PARTİSİ'NE GÖNDERİLEN MESAJ!
Suriye Devriminin partisi olan BAAS, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sebebiyle kutlama mesajı yayınladı."
Kaynak: http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5781
Artik Esad ve partisi "devrim" icin örnek aliniyor. IP ve tayfasinin demokrasiden, insan haklarindan, zornbaliga karsi olmaktan,.... ne anladigi cok net bir sekilde gözükmektedir. Baas partisi devrimci olursa IP neden sosyalist olmasinki.
Bu partiyle size demokrasi mücadelesi, devrim mücadelesi kolay gelsin. Amma yarin kendinizi bir kuyuda görürseniz hic yakinmayin, uyarmadin demeyin.
Bugün Tandogan'da yapilan kutlamalarda atilan sloganlar IP ve tayfasinin nereye dogru gittigine güzel bir isaret.
"İstiklal marşı ve Andımız okundu
Tandoğan'daki program saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başladı. Daha sonra 11 yaşındaki bir kız yüzbinlere Andımız'ı okuttu. Sık sık sloganlarla kesilen kutlamalar coşkulu bir şekilde devam etti.
Sunuculuğunu TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz ve Vatan Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği sözcüsü Öner Tanık'ın yaptığı kutlamalarda Cengiz'in, "Biz Kubilayız, Turan Emeksiziz, Deniz Gezmişleriz. Bizler meydanlarda destan yazan Türk gençliğiyiz" sözleri kalabalığı dalgalandırdı. Sık sık "Her Yer Taksim Her Yer Direniş", "Mustafa Kemal'in askerleriyiz, "Bu daha başlangıç mücadeleye devam" sloganları atıldı."
Haberin tümü: http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/26898-birlikten-kuvvet-dogdu-yuz-binler-tandoganda-bulustu.html
"Solcu" Perincek'iniz sizin olsun, yarin sizi satarsa hic sasmayin ama.
Bu sloganlarda ne var?
Farkındayım, yetersiz bilgi birikimin, kürt hareketine yakınlığın yıllardır hemen her konuda duygusal tepki vermenin ötesinde bir tartışma kültürü yaratamadı sizde. Böyle olduğu için yazdıklarınız pek de ilgi görmüyor, en azından benim için böyle.
İkincisi sosyalist olmadığın için bazı konulardaki "gel-gitleri" de sorgulayamıyorsun.
Üçüncüsü, eğer bir tartışmaya girmek istiyorsanız, konu hakkında ne kadar bilgi sahibiyseniz o kadarcık da olsa doğrudan konuya ilşkin yanıtlar vermelisiniz. Yoksa ciddiye alınmazsınız!
Dördüncüsü, anlamını bilmediğiniz kavramları ya kullanmayın, ya da öğrenerek kullanmaya çalışın. Yoksa, yine ciddiye alınmazsınız!
Beşincisi, bir yorum yaptınız, tarafımdan anlaşılamadı. Açıklık istedim. Birinci yorumu yaparken aklınızdan geçen neyse, onu yazmaya çalışın. yAzamayacağım, pek de bilmiyorum" kaygılarıyla "işte siz de busunuz zaten" türü yanıtlardan kaçının. Çünkü "Anlamadım, biraz daha açar mısınız" diyen kişiler aslında o yorumun yetersizliğinin nerden kaynaklandığını çok iyi bilmekteler. SAdece size biraz daha açıklama derken, kendi yanlışınızı size buldurmak çabası içindedirler. Ama bunu da yapamadığınız için sonuçta yine bir tıkanma yaşanmak durumunda kalınıyor ve bunun da size hiç bir yararı olmuyor. Bakın yıllardır, aynı yetersizlik içinde bocalayıp durmaktasınız.
Şimdi yazdığınız iki yanıtı arka arkaya koyun bakalım, bir hata görebilecek misiniz? Bırakın benim "ulusalcılığımı"; bunun da anlamını bilmiyorsunuz. Madem "M.Kemalin askerleriyiz, size göre bir gel-gittir, o zaman bir önceki yazınızda yazdıklarınızı nereye koyacağız? İstaklal marşı, andımız, Esad'ın 29 Ekim kutlaması falan...bunların neresi gel-git oluyor?
Ne kadar biliyorsanız, o kadar konuşmalısınız. Bundan da çekinmemelisiniz. Böyle bir durum, daha samimi bir tartışma ortamı yaratacaktır. Ama hem boyundan büyük işlere yönelmek ve hem de sonrasında onu savunamamak sizi sağlıklı bir tartışma ortamından alıkoyacaktır.
Yıllardır olan da bu!