Karayılan bir açıklamada bulunmuş; ''HPG artık devreye girmeli ancak şehirde değil'' demiş. SOL'un verdiği haber şöyle:
Karayılan'dan açıklama: HPG artık devreye girmeli ancak şehirde değil
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Mermer Karakolu'na yapılan saldırı ve yaşanan çatışmalara ilişkin açıklama yaptı.
PKK yöneticisi Murat Karayılan, "HPG artık devreye girmeli. Ancak bu devreye giriş HPGnin şehirlere girmesi biçiminde olmamalı" dedi.
ANF'de yer alan habere göre, "Bahara girdik; eyaletler de artık destek sunmalıdır" diyen Karayılan, "HPG artık devreye girmeli. Ancak bu devreye giriş HPGnin şehirlere girmesi biçiminde olmamalı. HPG, Kürt gençlerinin YPS adıyla örgütlenip şehirlerde yürüttüğü öz savunma direnişini dağdan destekleyecek, o haklı-sivil direnişin başarısı için onlara nefes aldırtacaktır. Halkımızın da bizden beklentisi budur. Bu anlamda Mermer Karakoluna dönük gerçekleştirilen eylem başarılı bir ilk adımı ifade etmektedir. HPG, kendi faaliyet sahası olan dağda devreye girerek şehir direnişleriyle bir dayanışmayı sağlayabilmeli" ifadelerini kullandı.
Karayılan kendileri açısından tek çözümün Öcalan'ın özgürülüğü ve Kürtlerin özerkliğinin kabulü olduğunu söyledi.
http://haber.sol.org.tr/turkiye/karayilandan-aciklama-hpg-artik-devreye-girmeli-ancak-sehirde-degil-150840
Kürt ulusalcı hareketin yetkililerin söylemlerinden ne anlıyorsunuz? Son kalkışmadan bu yana 30 yılı aşkın bir zaman geçti, ölündü öldürüldü. Algılarımızı bir kenara bırakalım, hamasetten de uzak durarak şu soruyu sorduğumuzda nasıl yanıt vermeliyiz?
Kürt ulusalcılığı neyin peşinde, bu soruya ne yanıt veriyorlar?
Karayılan yanıt vermiş; ''çözüm Öcalan'ın serbest bırakılması ve özerklik''!
Bu mu?
Hadi inandık diyelim, bunun yolu ''hendek'' savaşından, milliyetçilikten, Ankara'nın göbeğinde bombalar patlatmaktan, askeri karakollara bomba yüklü araçlarla girmekten mi geçiyor? Ne kadar fazla insan öldürülürse, ''çözüm''e o kadar fazla yaklaştıklarını mı düşünüyorlar?
Şu gelinen duruma bakın!
Bir zamanlar ''kürt sorunu'' denildiğinde UKKTH tartışmalarından geçilmez olurdu ortalık!
Birileri ceplerinde taşıdıkları ''uygun'' Lenin alıntılarını hep kafamıza kafamıza fırlatırdı.
Solun kuyrukçuluğuna Lenin'den referans, bir zamanlar oldukça revaçtaydı.
Ya şimdi?
Öcalan'ın serbest bırakılması ve kürtlere özerklik için mi, sivil, resmi insanların bombalanması; bunun için mi hala kuyrukçuluk?
UKKTH bağımsız devlet arayışı için hadi uygundu, en azından tartışılabilirdi; ama ya şimdi?
Hükümet bir an önce HDP ile çözüm masasına oturmalıdır. Daha önce silahlar nasıl susturulmuşsa aynı döneme geri dönülmelidir. PKK şehirlere inmiş ve savaşı şehirlerde kabul Devlet de bu savaşı bu şekilde kabul etmek durumunda kalmış, buna zorlanmıştır. Böyle bir savaşın kırsaldakinden farkı sivil vatandaşların ölümüne yol açmasındadır. 6 ayda bine yakın insan ölmüş bunların arasında çocuklar ve yaşlılar var. Güneydoğu şehirleri harap olmuştur. Bu savaş böyle gitmemeli, böyle giderse kürt sorunu çözülmeyecek, daha da kötüleşecektir.
HDP de sorumluluk almalıdır. HDP bu çirkin savaşı destekler şekilde açıklamalar yapmamalı. Sadece devlet terörü demek, sanki kürt militanların masummuş gibi, bu savaşta parmakları hiç yokmuş gibi davranmaları siyaset olarak acizliktir. PKK'nin uzantısı olduklarını kabul ediyorlarsa söylesinler, uzantısı değillerse, onlardan bağımsızsa ve onların silahlı mücadelesini benimsemiyorlarsa tavır almalıdırlar. Yapmadıkları için herkes tarafından haklı olarak PKK'nin uzantısı olarak görülüyorlar. Hükümet de öyle görüyor ve onlarla masaya oturup barış görüşmeleri yapamıyor. HDP silik görüntüsünden kurtulmalıdır. 7 Haziran öncesindeki siyasetlerine dönmelidir. Böyle yapılırsa doğudaki savaşın duracağını düşünüyorum. Kürt sorunu bu şekilde çözüm yoluna girebilir.
HDP'nin PKK'nın uzantısı olduğu belli değil mi, hala anlayamadık mı bunu? HDP'ye PKK ile ilişkilerini kes demek, PKK'ya silahlarını bırak, ovada siyaset yap demek. PKK bunu yapmıyor, yapmayacak. Bu yorumlar çok bayatladı artık.
Sn. hakkı;
Sosyalizm salt hümanist bir yaklaşıma indirgemek doğru değildir. Böyle bir yaklaşımdan da sosyalist siyaset çıkmaz. Kapitalizmin sorunları hiçbir zaman bitmez. Eğer siz sosyalist olmayı ''mağdurun yanında olma''ya indirgerseniz tipik düzen solu dediğimiz yapıların yanında yer almış olursunuz. Çünkü sosyalist mücadeleye ''mağdurun yanında olmayı kapsayıp aşan bir perspektif gerektirir, o yoksa zaten sosyalistlik bir etiket olarak taşınıyor demektir. Yararı da yoktur, gerçekçiliği de.
[size=3]Sanırım şöyle desek belki sözler rayına oturabilir.
Sosyalistler ezilenlerin( yada mağdurların) tarafında olurlar ama onların politkasına tabi olmazlar.