Yalçın Küçük Reza Zarrab'ın tutuklanmasıyla ilgili ne dedi
Yalçın Küçük'ten gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalar...
Prof. Dr. Yalçın Küçük, gündeme ilişkin Deniz Hakan ve Okan İrteme çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yalçın Küçük, ABDde tutuklanan Reza Zarrabtan ABD Başkanı Obamanın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğana ilişkin sözlerine, CHPnin politikalarından son dönemde arka arkaya patlayan canlı bombalara kadar birçok konuya ilişkin analizlerini paylaştı.
İşte Prof. Dr. Yalçın Küçükün gündeme ilişkin sorulara verdiği yanıtlar:
ZARRABIN ŞİMDİ TUTUKLANMASI NE ANLAMA GELİYOR
Deniz Hakan:Türkiyede bomba üzerine bombanın patladığı, insanların öldüğü ve Amerikadan da çok çeşitli kanatlardan Erdoğanın bulunduğu yerden inmesi gerektiğine dair açıklamaların olduğu bir zamanda Reza Zarrabın Amerikada tutuklandığı haberi geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve bu işi nereye, kimlere kadar gidebilir?
Yalçın Küçük: Bir kere, Deniz Hocam, çok tuhaf, çok ilginç bir zamanda tutuklandığını söyleyebiliriz. İlk planda zamanlama şaşırtabilir, sonra da biraz düşününce, tersine çok zamanlı , timely diyebiliriz.
Okan İrtem:Neden böyle diyorsunuz?
Y.K.: Bir kere, Rıza, Rıza diyeceğiz çünkü İngilizcede e denebilir ama bizim dilimizde ı diyoruz. Rıza Bey Miamide mi yakalandı, yoksa burada mı yakalanıp götürüldü, yoksa kendisi mi anlaşmalı teslim oldu? Amerika Gizli Servisi mi yakaladı yoksa İran Gizli Servisi mi, yoksa bu Rıza Bey, belli bilgiler karşılığında beş-on yıl yatıp kurtulmak için bilerek mi Amerikaya gitti? Eşini alıp gitmesi sonuncusunu akla getiriyor ve herkes de böyle düşünüyormuş görünüyor. Sormamız gerekir, üzerinde durmamız gereken daha önemli noktalar var.
15 gün kadar ya da üç hafta kadar önce Amerikada Başkan Obama, Ben bu adamı, Erdoğanı normal, iyi bir adam zannediyordum. Halbuki bir köktendinci çıktı, yollu sözler etti. Çok ağır sözler söyledi, yerine layık olmayan türünden sözler. Bunun ötesinde, ikisi de Washington think-tanklerinde çok etkili, ikisi de Türkiyede büyükelçilik yapmış, ikisi de İbrani asıllı Edelman ve Abramowitz de, Erdoğan için İnsin artık, dediler. Şartlı söylediler, ya reform ya istifa dediler, ama eninde sonunda bunu dediler.
Hem Obamaya atfedilen sözlerden, hem de iki büyükelçinin söylediklerinden Erdoğan çok büyük rahatsızlık duydu. Geri al dedi, kimse de geri almadı. Böylelikle de bir kez daha Erdoğan bu haberleri yaymış oldu. Bu tür haberleri kim yayar? Kendisi yayar, başka yerden öğrenemeyeceğimiz haberleri de, pek teşekkür ediyoruz, kendisinden öğreniyoruz. Ben de valilere PKKyı koruyun biraz, dedim, fazla korudular türünden bir sözü de var yakında. Söylemese kimse bilmeyecekti. Ben bilirdim, çünkü benim işim bunları bilmek, ne demek, kafamız bunlara çalışır, Türkiye kafamın içindedir çünkü.
Rıza Beye dönecek olursak, Amerikaya anlaşma düşünmeden gitmesi ihtimali saçmadır. O kadar aptal mı? Ortağı denen adam yakalındı, idama mahkum edildi. Neye güvenecek?
Peki, bunu nasıl değerlendirebiliriz, bunu soruyorsunuz. Bu gelişmeleri, yukarıda anlattıklarım ışığında değerlendirmemiz gerekir. Büyük emperyalist devletler şöyle işler, ha, sen benim stratejik ortağım olacaksın, sonra bana uymayacaksın, büyük devletler ne yapar böyle bir durumda? Stratejik ortağı ortaklığa uymazsa, ihanet ederse, büyük devletler bunu yapanı indirir. Öyle indirir, şöyle indirir, bu indirmektir.
Şimdi Amerikanın, Tolga Tanış da yazdı, 2013ten itibaren dedi, annemin deyişiyle Erdoğandan sıtkı sıyrıldı dedi, güveni kalmadı.
D.H.:Yalçın Hocam, biz de yazdık Tolga Tanıştan önce, 2013 dedik. Etkisini Çıkış 1de yazdık.
Y.K.: Evet, o da yakında teyit etti. Gayet güzel. Biz de bunları takip ediyoruz. Obama biraz yumuşak bir adam. Ama o da artık bir şeylerin zamanı geldi, diyormuş gibi görünüyor. Peki ne yapabilir, zorlukları var, kendi açısından da Amerika bir ölçüde talihsiz. Biz kaç defa söyledik, Cehepe diye bir fırka var, Erdoğancıdır, Erdoğanın bir parçasıdır. Mehepe daha da bir parçası. Bunların üçü tek partidir. Dolayısıyla, buradan bir şey yapması mümkün değil. Akepe, cehepe, mehepe, bütün gericilikte bir ortaktırlar. Amerikanın bu açıdan yanında, iş gören tek bir şey var. Fethullah. Onunla bir şey yapabilir, düşürmek için yapabilir. Yaptı mı?
EMPERYALİST ÜLKELERİ CİDDİYE ALACAKSINIZ
D.H.:17 Aralık. Ve hatta Hakan Fidan için soruşturma istenmesi.
Y.K.: Evet. Hukuki sistemi çalıştırarak Tayyip Erdoğanı indirmeyi denedi. Hepimiz bunu biliyoruz. Tayyip Erdoğan ne diyordu, bana yaptılar bunu diyordu. Bunu, Fidan diye bir çocuk var, ona değil, esas beni indirmek istiyorlar dedi. Birinci sorunuzun cevabını bulmuş oluyoruz. Bu, eksik olanı yerine koymaktır. Bu, 17 Aralık 2013deki ileri adımın yenilenmesidir, eksik taraflarının tamamlanmasıdır. O zaman ne demiş oluyoruz, demin söylediğiniz, nereye gider, dört bakan, bilmem ne, bu başka bir yere kadar gider. Bu gider. Bunu da çok bildiğimiz için söylemiyoruz. Gazeteleri okuyoruz. Amerika dolar ticareti ve benzeri işleri hiçbir zaman affetmez ve bunların da merkezi Türkiye, bir yığın şirket var. Zaten hapisten kurtaran da Tayyip Beydi. Tayyip Beyin adamlarıydı. İstanbul Belediye Başkanı, öbürleri, hakimler, mahkemeler. Bu burada kalmaz. Ne demek? O zaman şu demek, veryverytimely.
Emperyalist ülkeleri ciddiye alacaksınız. Bunlar çocuk. Böyle bir hükümet olmaz ki, hepsi çocuk bunların. Bakanları çocuk, öbürleri çocuk... Siz Metin Toker dönemini, Akis dergisini biliyor musunuz? Metin Toker 1950li yıllarda Paristen gelmiş, iyi kötü, kendine güvenen bir çocuk, Akis diye bir dergi çıkarttı. Orada bize yeni sözcükler de öğretti. Ben lisedeyken Akis okurdum. Toker kültürlü bir adamdı, İsmet Paşanın damadı olmuştu, Fransızca da bilirdi. Ministrable sözünü, üniversiteye daha gitmeden işte böyle öğrendim, 52de, 53te. Bunların hiçbiri ministrable değil. Bakan olmak bir kabiliyet gerektirir, bunlardan ne olur, odacıbaşı olur. Bu devlet demiş ki, cumhurbaşkanı olmak için diploma gerek, yok, gösterdikleri bir şeye benzemiyor, öyle diploma yok. İktidarda bir adam çıkıp da, biz bu valilere PKKlıları kollayın dedik de fazla kollamışlar. Her taraf silah doldu, der mi? Bir müddet sonra bir başka hükümet gelirse, Tayyip Beyefendiyi bundan dolayı pekâlâ yargılar. Kanunda şu vardır, memur kanunsuz emirleri uygulamaz. Böyle bir dava açıldığı zaman yüksek bir yerde, Tayyip Bey derse ki, kanunlarımız açık, bunların niye uyguladılar, biz de o zaman deriz ki, Tayyip Bey, siz vali tayin etmediniz ki, öyle adamları topladınız, bunların hepsi handiyse köyünden yeni gelmiş adam, çoğu imam-hatipten mezun adamlar. Çok açık olarak söylüyoruz.
Dolayısıyla, böyle bir durumla karşılaşıyoruz ve, elbette kesin olarak söylemeyiz, ama Amerikada açılacak olan böyle bir dosya, dava, çok politiktir ve yukarılara kadar da uzanabilir. Davayı açıklarken, öyle herhangi bir savcı gidip de şu davaya bakın dememiş.Dosyayı ABD Adalet Bakan Yardımcısı, bir, New Yorkun bu meselelerdeki en büyük başsavcısı, iki, bir kişi daha var, bunlar açıklamışlar. Çok yüksekten tutuyorlar. Yani bizdeki Yüce Divan gibi açmışlar.
O zaman tekrar başa dönüyoruz. Hürriyet de tecrübeli bir gazete, manşetin üstünden vermiş, sürmanşet vermiş.
TÜRKİYEYE İSLAMLAŞMAYI AMERİKANIN GETİRDİĞİ DOĞRUDUR
Okan İrtem: Giderek daha fazla sayıda insan Tayyip Erdoğanın günlerini sayılı görüyor. Siz de uzun zamandır Erdoğanın, bir anlamda, gittikçe köşeye sıkıştığını söylüyorsunuz. Şöyle bir bakış ya da değerlendirme için ne dersiniz? Toplumsal mücadelede Erdoğanı götürenin kim olduğunun da hesaba katılması gerekmez mi?
D.H.: Okanın sözünü ettiği köşeye sıkışmışlıkta Amerikanın payı büyük. İçeride ise, Fethullahi kanatta, bir de Kürt kanadında Erdoğana karşı bir muhalefet görebiliyoruz.Birincisinin AKPnin geneli ve islam ile hiçbir dertlerinin olmadığını biliyoruz. İkincisinde ise Kandil, yakın zaman kadar Gülün başkanlığına sıcak bakarız, açıklamaları yaparken, ancak daha geçenlerde Erdoğana ve AKPye birlikte karşı olduklarını söyledi.Bu tutumları devam edecek mi, göreceğiz. Pek çokları her ikisini de kestirmeden Amerikanın maşası olarak görse de ikincisinin Rusya ile gittikçe yakınlaştığını hiç unutmamak gerekiyor.
Diğer yanda, meclis içinde, CHP ve MHPde muhalefet yok, Erdoğana destek var; meclis dışı sol muhalefet ise, laiklik çizgisinde önemli çıkışlar olsa da,henüz genel anlamda dağınık. İçeride sağlıklı ve güçlü bir muhalefetin eksikliğinin hissedildiği bu durumda, şu görüş de dile getiriliyor: Amerikanın artık Tayyip Erdoğanı indirmek istediği ortada. Erdoğan inmeli, inmeli amma Amerikadan da iyi bir şey, Türkiye yararına bir şey beklememek gerek. Ne dersiniz?
Y.K.: Bu, hem çok doğrudur, hem de hiç doğru bir şey değildir. İkinci kısmından başlayalım: 27 Mayıs nasıl geldi? Amerikanın haberi yok muydu? Niye önlemedi? Biz 1961 yıllarında, ben küçücük bir çocuktum, bunları çok tartıştık.1960 yılı öncesindeki muhalefet Amerikan Büyükelçiliğinden çıkmazdı. Orada ekonomik bir şey vardı, ben bunları yazdım. Şimdi başka faktörler var. Ancak, başka hiçbir şeye bakmadan, dünyaya bakmadan, sadece kötüdür demek dar kafalılıktır. Esası ise doğrudur.
Ne demek istiyorum? Amerikanın yalnızca kendi çıkarlarını gözettiği doğrudur, Türkiyeye islamlaşmayı Amerikanın getirdiği doğrudur. Wohlstetteri, Fulleri ben yazdım. Wohlstetter, 1979da İstanbulda İran devriminden sonra sırada Türkiye mi var? sorusuna, Türkiye cevap olacak, diyen adamdır. Cevap olarak Nakşibendilik getirdiler. Fuller, Komünizme karşı İslamı destekledik, diyen adamdır. Akepe ile birlikte buraları İslamlaştıran onlardır. Kenan Evren onlardır. Bu ordu odur. Hâlâ da öyledir. Akepeyi getirdiler.
Şu anda Obama, canı sıkıla sıkıla sıkıla Işid ile savaşa gidiyor, gitmek zorundadır. Gider. İki nokta var. Bir, eski emperyalist Londra, iki, hâlâ eski emperyalistliğe özenmekten çıkarı olan Paris. Işid vurulunca, hâlâ bu ikisi üzülüyor. Erdoğan ile Işid el ele Amerika ile savaş yapıyor diye göbek atan Ulusal Kanal gibi, Işid her vurulduğunda, ah kalbim, diyorlar; sanki kendi yüreklerinden vuruluyorlar. Amerika ise sıkıla sıkıla savaşıyor.
ERDOĞAN BİTMİŞTİR
D.H.: Obama kendi savaşındadır, diyorsunuz. Devrimcilerin, ilericilerin herhalde Obama Erdoğanla savaşıyor diye üzülecek hali yok. Ama tabii, onların da kendi savaşları var.
Y.K.: Erdoğanı soruyorsunuz, Erdoğan bitmiştir. Zaten bütün sözleriyle bitişini hazırlıyor. Ama haklısınız, indirecek bir şey yok. Politika güç meselesidir. Şu anda çok ciddi bir muhalefet var, peki ama nerede var, evet, Akepe içinde, Cumhuriyet gazetesinde, Sözcü gazetesinde, bir de Cumhuriyet Halk Partisi gazetesinde.
D.H.: Bunu televizyon programında da söylediniz. Neden Cumhuriyet Halk Partisi gazetesi diyorsunuz?
Y.K.: Gazete bile değil o. Bir adam var, Kemal diye, ikide bir, Erdoğan ne zaman sıkışsa, Ben sana çek veriyorum, diyor. Sen kimsin? Daha yeni bir çek daha verdi. Nereden alıyorsun bu çekleri? Gürsel Tekinden mi alıyorsun? Onda para çok. Arsa işleriyle ilgileniyor. Kemal Bey verip duruyor, 400 vekili ben veririm, çeki ben veririm.
Adam gidiyor. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Hanımefendi çok iyi bir iş yapıyor. Tutuklanan bir öğretim üyesi için direniyor. Çok iyi. Boğaziçi Üniversitesi için de iyi, Türkiye için de iyi. Bu yeni bir şeydir. Karanlık bir dönemi atlatıyoruz. Bizler hapisteyken, insanlar birbirine selam vermiyordu. Şimdi Rektör Hanımefendi çıkıyor, Bırakın, diyor, öğretim üyemizin hiçbir suçu yoktur, diyor. Kemal Bey ne yapıyor? Çek veriyor.
Kemal Beyin nasıl getirildiğini de yazdım ben, Aydın Doğanın nasıl destek verdiğini yazdım, Kahyanın bu işlerdeki yardımcısını da yazdım. Şimdi Amerika indirin bu adamı demiş de burada iki tane çook millici adam çıktı. Biri kim biliyor musunuz? Çok millici Ertuğrul Özkök. Ne diyor biliyor musunuz? Hayır, diyor, halk getirdi, halk götürmeli. Üniversitede doçent olmuş bir insan, akepeyi halkın getirdiğini mi söyleyecek. Oyların üçte birini aldı, vekillerin ise üçte ikisini aldı. Yalçın Küçük diye bir adam 4 Kasımda bu darbedir dedi. Darbedir. Bu darbeyi Kıvrıkoğlu ile Devlet Bahçeli ve o sıra Aydın Doğanın genel yayın yönetmenlerinden olan Sedat Ergin yaptılar. Bunlar erken seçimi yaptılar. Devalüasyon yapılmış, seçime daha vakit var, erken seçim dediler. Kim diyen? Kıvrıkoğlu ile Ergin.
GERİCİLER DARBE İLE GELDİ
Neydi o durum? Benim belleğim iyi. Partiler erken seçime doğru adaylarını belirlemişlerdi. Tekrar milletvekili adayı olmayacak isimler çoğunluktaydı, bunlar da biz bu gidişi durdururuz dediler. Sedat Ergin ne yaptı, Genelkurmay Başkanı bunu istemiyor yazdı. İşte bunlar, Kıvrıkoğlu, Ergin, Doğan akepeyi getirdiler. Şimdi Özkök çıkmış halk getirdi diyor. Ne halkı? Hangi halk? Gericileri doldurdunuz. Ertuğrul Özkök, sen üniversitede doçentsin, sen benim arkadaşımsın, ne zamandan beri bu gericilere halk diyoruz? Ben dil bilmediğim için mi bunlara gerici diyorum? Doldurdunuz her tarafı yobazlarla. Darbe ile geldiler.
Kılıçdaroğlu diye bir insanı tanıyor musunuz? Anayasa değiştirecekmiş. Nerede kaldınız? Demirelle birlikte hükümet kurdunuz. Değiştirdiniz mi anayasayı? Hasan almaz basan alır sistemini değiştirdiniz mi? Sıkılma var mı sizde? 1961 Anayasasında hangi sistem vardı? Bir seçim sistemi vardı. Verdiğiniz oyun tanesi bile boşa gitmiyordu. Onları kaldırdınız. Diktatoryaya seçim diyorsunuz, sıkılmadan. Bu Kemal Kılıçdaroğlu denen insan ne diyor? Diktatorya döneminde, 12 Eylül döneminde yapılan anayasayı değiştireceğiz. Ne yalancı Cehepesiniz siz. Siz çoğunluktaydınız. Değiştirdiniz mi? Demirelle birlikte hükümet oldunuz. Değiştirdiniz mi? Niye değiştirmediniz o zaman? Bırakın bunları.
Ondan sonra halkın seçtiği imiş. Geçtiğimiz gün, Hürriyette, Mehmet Yakup Yılmaz diyor ki, Efkan Ala istifa etmelidir. Niye Ertuğrul halk seçti onu, halk indirir demiyor? İstifa etsin. Yapamıyor. Tayyip Bey de yapamıyor. Hangi halkı bekleyeceksin? Ertuğrulun halkını mı bekleyeceksin? Böyle şeyler olmaz. Dünyanın her tarafında başarısız hükümetler ayrılır.
D.H.: Tabii, bu en meşru talep değil mi?İnsanlar sokakta yürümeye korkar oldu.
Y.K.: Tabii... Peki Tayyip Erdoğan hükümet mi? Tayyip Erdoğan dedi ki, çok kalabalık olur, bilmem ne olur, ciddi istihbarat aldık, onun için kaldırdık maçı dedi. Sen kim oluyorsun da kaldırıyorsun? Dünyanın hiçbir yerinde cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş birinin bu maçı kaldırmak gibi bir tasarrufu olamaz. Kanunlarda tanımlar var, görev tanımları var. Oraya oturan insanın maçlarla ilgili bir karar verme yetkisi yoktur. Karar verirse mahkemeye düşer. Ertuğrul Özkök, biraz öğren. Sen de iyi kötü, Mekteb-i Mülkiyenin yanında okudun, benimle de arkadaşlık ettin.
O.İ.: Ertuğrul Özkök sevinecek, Hocam. Son kitabınız Tenkitte kendisinden bahsedilmiyor diye üzülüyordu.
Y.K.: Üzülmesin, daha çok bahsedeceğiz. Şu ülkeye bakın, ha bir de şu söz var, duydunuz mu Okan Hocam, bir kızcağız çıkmış, Kahyanın kızlarından, Kılıçdaroğlu gidince onu parti başkanı yapacak, ne diyor duydunuz mu?
O.İ.: Selin Sayek Bökeden mi söz ediyorsunuz?
Y.K.: Evet. Ne diyor? Teröre alışmayacağız, diyor. Çok sevdim. Şunlara bakın, Deniz Hocam. Ben ne diyorum bunlara, şunu diyorum, sizin teröre alışıp alışmamanız önemli değil, terör size alıştı, her gün buraya geliyor terör. Eğer bir ülkede terör bu kadar rahat geliyorsa, oradaki insan istifa eder. Gericilerin, yobazların kararını beklemez. 2 yaşında bir çocuk da çok kötü yaralanmış, bu Kemal Kılıçdaroğlu var ya, çıkmış ah, ah, 2 yaşında çocuğa niye yaptınız yollu soruyor. Terör kördür. Kördür. Adam terörü de bilmiyor. Terörün gözü yoktur. Terör alıştı buraya, terör alışırsa hepiniz alışırsınız. Tayyip Bey, akepe, bu ülkeyi teröre alışık hale getirdi. Gidecektir.
(Devam edecek.)
Odatv.com