Şeriatçı bir ayaklanmayı hatırlamak: 31 Mart Dosyası (İNTERAKTİF)
Türkiyenin AKP eliyle İslam devleti olarak ilan edilmesine ramak kala, 107 yıl önceki şeriatçı bir ayaklanmayı anımsamak
Taksim Kışlası ya da Halil Paşa Topçu Kışlası adı son yıllarda yeniden gündeme geldiğinde takvimler 2013 yılının ilk yarısını gösteriyordu. Padişah 3. Selim tarafından Kirkor Balyan adlı mimara yaptırılan Topçu Kışlası, 1940ta, İsmet İnönü iktidarında yıktırıldığı zaman 135 yıllık tarihi bir eserdi. Yerine Taksim Gezi Parkı yapılan kışla, AKP hükümeti tarafından yeniden ama bu kez bir alışveriş merkezi olarak inşa edilmek istendi. Bunun için bir dizi girişimde bulunuldu. Kışla aslına uygun olarak yeniden inşa edilecek ve bir alışveriş merkezi olacaktı. AKP iktidarı, Topçu Kışlasının bir replikasını oraya yeniden dikmek ve Topçu Kışlasını ihya etmek istiyordu. Aynı zamanda bir alışveriş merkezi kurarak ticari bir rant da elde edecekti. Hem siyasal, hem ekonomik bir proje: Hem gerici, hem piyasacı bir kurgu... Bunun için Gezi Parkına şantiye bile kuruldu. Ancak kamuoyunda Gezi Direnişi olarak bilinen Haziran Direnişi başladı ve AKP iktidarının Topçu Kışlasını yeniden yâd etme hayali suya düştü.
Topçu Kışlası denildiğinde akla pek çok siyasi ve askeri olay gelir elbette ama en önemlisi ve tarihte en derin iz bırakanı 31 Mart Ayaklanmasıdır.
31 Mart'taki gerici ayaklanmayı tüm yönleriyle ele alan interaktif haberimiz:
31 MARTÇILARIN TORUNLARI İKTİDARDA!
Taksim Kışlası ya da Halil Paşa Topçu Kışlası adı son yıllarda yeniden gündeme geldiğinde takvimler 2013 yılının ilk yarısını gösteriyordu. Padişah 3. Selim tarafından Kirkor Balyan adlı mimara yaptırılan Topçu Kışlası, 1940ta, İsmet İnönü iktidarında yıktırıldığı zaman 135 yıllık tarihi bir eserdi. Yerine Taksim Gezi Parkı yapılan kışla, AKP hükümeti tarafından yeniden ama bu kez bir alışveriş merkezi olarak inşa edilmek istendi. Bunun için bir dizi girişimde bulunuldu. Kışla aslına uygun olarak yeniden inşa edilecek ve bir alışveriş merkezi olacaktı. AKP iktidarı, Topçu Kışlasının bir replikasını oraya yeniden dikmek ve Topçu Kışlasını ihya etmek istiyordu. Aynı zamanda bir alışveriş merkezi kurarak ticari bir rant da elde edecekti. Hem siyasal, hem ekonomik bir proje: Hem gerici, hem piyasacı bir kurgu... Bunun için Gezi Parkına şantiye bile kuruldu. Ancak kamuoyunda Gezi Direnişi olarak bilinen Haziran Direnişi başladı ve AKP iktidarının Topçu Kışlasını yeniden yâd etme hayali suya düştü.
Topçu Kışlası denildiğinde akla pek çok siyasi ve askeri olay gelir elbette ama en önemlisi ve tarihte en derin iz bırakanı 31 Mart Ayaklanmasıdır.
31 Mart Ayaklanması, 13 Nisan 1909da kimi medrese öğrencilerinin, şeriat isteklilerinin ve bazı askeri birliklerin İstanbuldaki yönetime karşı gerçekleştirdikleri bir ayaklanma
Miladi takvime göre 13 Nisan 1909da yaşanan bu ayaklanma, Rumi takvime göre 31 Mart 1325te yaşandığı için tarihte de 31 Mart Vakası olarak anılageldi.
1908 DEVRİMİNDEN 8 AY SONRA BİR GERİCİ KALKIŞMA
Ülkeyi 31 Mart Ayaklanmasına götüren neydi? 31 Martta ayaklananlar ne istiyorlardı? Kısaca göz atmakta yarar var.
31 Mart Ayaklanmasından yaklaşık 8 ay önce Osmanlı Devletinde önemli bir siyasal dönüşüm yaşanmıştı: 1908 Meşrutiyet Devrimi
Genellikle okullarda 2. Meşrutiyet diye anılan ama bu anılışın çok daha ötesinde, ilerisinde bir ilerlemeydi yaşanan
1878de anayasanın rafa kaldırılmasıyla başlayan 2. Abdülhamitin padişahlığındaki istibdat/baskı düzeni yıkılıyor, yeni bir rejim ilan ediliyordu. İlhamını 1789 Fransız Devriminden alan dönemin İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri, Fransız Devriminin sloganları olan Özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramlarını, Hürriyet, müsavat, uhuvvet olarak kullanıyorlardı: Bu üçlü kavram setine bir de adaleti ekleyerek
Sosyal Bilimci Prof. Dr. Aykut Kansunun, Türkiye tarihinde 1923'ten daha önemli, gerçek dönüm noktası diye nitelendirdiği 1908 Devrimi yaşanmıştı Osmanlı topraklarında
24 Temmuz 1908de 2. Meşrutiyetin ilan edilmesinin ardından, hükümet artık yalnızca halk tarafından seçilmiş bir meclise karşı sorumlu hale geliyordu. Derhal seçimlere gidiliyor, seçimlerde İttihat ve Terakki Fırkası ile liberal görüşlü Ahrar Fırkası yarışıyor ve seçimi İttihatçılar kazanıyordu. Seçimlerin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de çalışmalarına başlıyordu. Ve 2. Meşrutiyet döneminin ilk dönemi böylece başlamış oluyordu.
Yazı : 24 Temmuz 1908 - Mehmet Bozkurt
ALAYLI ASKERLER, MEDRESE ÖĞRENCİLER, TARİKAT LİDERLERİ, ULEMA: İLERİCİ DEĞERLERE İSYAN
Ertesi yıl, 13 Nisan 1909da, Rumi takvime göreyse 31 Martta İstanbulda bir ayaklanma başlıyordu. Askeri bir ayaklanma olarak başlasa da, bir takım tarikat liderlerinin, medrese öğrencilerinin, şeriat özlemini dile getirenlerin hemen dahil olduğu bir gerici ayaklanma
31 Mart ayaklanması önemli bir duruma işaret ediyordu: 1908 Devrimini yapan, Meşrutiyet yönetimini ilan eden, 30 yıl rafa kaldırılan anayasayı yeniden hayata geçiren, 2. Abdülhamitin yetkilerini kısıtlayan kadrolar tüm bu sayılanları başarmış ancak tam olarak iktidar olamamışlardır.
31 MARTIN ÖZÜ: DEVRİMDE TEREDDÜT
Yazar Barış Zeren, bu durumu devrimde tereddüt olarak nitelendirir ve şunları kaydeder:
Aslında 31 Martın özü hiç de karmaşık değildir: 31 Mart, yarım bırakılmış bir devrimin faturasıdır.
Resneli Niyazi ile Enver komutasında dağa çıkan İttihatçı subaylar, kararlılıklarıyla Temmuz 1908de Sultan Abdülhamide anayasayı kabul ettirmişlerdi; buna Meşrutiyet devrimi diyoruz.
Bununla birlikte, İttihat ve Terakki, bir devrimci partiden beklenebilecek hamleleri yapmadı; herhalde bunun en sarih kanıtı, Sultan Abdülhamidin devrimden sonra da tahtta kalmasıdır.
İttihatçılar, iktidara gelip bütün ülkeyi devrimin programı doğrultusunda doğrudan yönetmek yerine, geride, devrimin koruyucusu, parlamento dışı bir güç olarak kalmayı yeğlediler.
Çünkü aslında iktidarlarında onlara kılavuz rolü görecek bir teori ve program, bunu gerçekleştirecek asgari homojenlikten yoksunlardı.
İttihat ve Terakki bir devrim örgütü olduğunu kanıtlamıştı, ama iktidar örgütü olamamıştı.
Kendi devrimini sürdüremeyen İttihat ve Terakki, düşmanı olan güçlerin bir bir serpilmesini izlemek durumunda kaldı.
Parlamentoda, ülkenin her yanını saran siyaset kulüplerinde, bürokraside ve tabii ordu içinde, devrimin radikalleşmediğini gören İttihat-karşıtı güçler, toparlanmaya başladı. Bir ülkede iki iktidar olamayacağı kesindi.
İttihat ve Terakkiye beklenen darbe 31 Mart günkü ayaklanmayla geldi.
Ayaklanan güçler arasında devrim karşıtı dinsel odaklar olduğu gibi, bu odakları kendi çıkarlarına kullanmayı planlayan liberal çevreler de bulunuyordu.
Yazı : İttihatçıların iktidar olma korkusu 1 - Mehmet Bozkurt
Yazı : İttihatçıların iktidar olma korkusu 2 - Mehmet Bozkurt
31 MARTTA NELER OLDU?
1908 Devriminden birkaç ay sonra İstanbulda gerici bir takım ayaklanmalar meydana geldi, ancak kısa sürede bastırıldı. 7 Ekim 1908'de Fatih Camisi'nde Kör Ali ve İsmail Hakkı adlarında iki hocanın arkasına takılan halkın, Yıldız Sarayına kadar gidip Meşrutiyet yönetimi aleyhine gösteri yapmaları bu isyanlardandı.
Bu arada ordu içinde Abdülhamit yanlısı alaylı askerler ile 1908 Devrimi yanlısı mektepli askerler arasında gerilim, bir dizi huzursuzluğa yol açıyordu.
Gerici odaklar asla boş durmuyor, 1908 Devrimine karşı muhalefet çalışmaları örgütlüyorlardı. Volkan ve Mizan gibi gerici gazeteler yayınlarını sürdürüyorlardı. Özellikle Derviş Vahdetinin çıkardığı Volkan gazetesi 31 Mart Ayaklanmasında önemli roller üstlendi. İngilizler tarafından finanse edilen, 2. Abdülhamit tarafından para verilen Volkan gazetesi, bir yandan liberal (adem-i merkeziyetçi) Prens Sabahattin'in sesini okurlarına ulaştırıyor, diğer yandan Nakşibendi Derviş Vahdetiniin partisi olan İttihad-ı Muhammedi Cemiyetinin yayın organı görevini üstleniyordu.
31 Marta doğru gidilirken, o gerici ayaklanmanın provası diye nitelendirilebilecek bazı kanlı olaylar yaşanmıştı. Bunlardan biri, terhis olmayı bekleyen 87 eratın askerlik sürelerinin tekrar uzatılması üzerine 1908 Ekiminde Taşkışla'da ayaklanmasıydı; kanlı bir şekilde bastırıldı. 1908in Aralıkında bir tiyatro oyununun erlere yasaklanması, erlerin tiyatroyu basmasıyla sonuçlandı. 1909un Ocakında Harp Okulu öğrencileri ayaklandı; 60 öğrenci okuldan kovuldu. Aynı yılın Şubatında Kamil Paşa Hükümeti ile İttihat ve Terakki arasındaki gerilim doruğa çıktı ve güvensizlik oyuyla hükümet düşürüldü. Yerine Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti kuruldu.
31 Mart, Taksim
RUMİ TAKVİME GÖRE 30 MARTI 31 MARTA BAĞLAYAN GECE
Tüm bu gerilim ve kutuplaşmalar sonucu 12 Nisan 1909u 13 Nisan 1909a bağlayan gece (Rumi takvime göre 30 Martı 31 Marta bağlayan gece) Taşkışladaki 4. Avcı Taburu kalkışmanın fitilini ateşledi. Olay diğer kışlalara da yayıldı ve yaklaşık 5 bin civarında asker Şeriat isteriz, padişahım çok yaşa sloganlarıyla Ayasofya Meydanında toplandı. Şeriat isteyen askerlere medrese öğrencileri, tarikat şeyhleri de kısa sürede katıldı. Mektepli İttihat ve Terakki yanlısı askerlerin orduyu gâvurlaştırdıklarını savunan isyancılar, dini kuralların çiğnendiğini savunuyorlardı.
YEŞİL BAYRAKLILAR MECLİS ÖNÜNDE: GÂVUR MECLİS İSTEMİYORUZ!
İslamcı Volkan gazetesinin sahibi ve İttihat-ı Muhammedi fırkasının lideri Derviş Vahdeti, parti üyeleri, partinin yönlendirdiği binlerce insan ellerinde yeşil bayraklar ve sopalarla Gâvur Meclis istemiyoruz diye bağırıyorlardı. İşte böyle bir atmosferde 31 Martçılar Meclis binasını kuşattılar, İstanbulun belli başlı semtleri gerici askerler tarafından kontrol altına alındı. Adliye Nâzırı Nâzım Paşa, Lazkiye Milletvekili Aslan Bey isyancılar tarafından öldürüldü, Bahriye Nâzırı Rıza Paşa yaralandı. Ve bunca olay sonrasında Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti istifa etti, yerine Tevfik Paşa Hükümeti kuruldu.
BİNBAŞI ALİ KABULİ BEYİN KESİLEN BAŞI!
Ancak isyancılar bununla yetinmiyorlardı. Frenk gömleği giyen erkekler tartaklanıyor, kadınların sokağa çıkmasına engel olunuyor, isyancı ve gerici askerler gruplar oluşturup semtlerde halkı terörize ediyorlardı. İsyancılar sokaklarda karşılaştıkları subaylara Alaylı mısın, mektepli misin diye soruyorlar, mektepli olanları gözünün yaşına bakmadan öldürüyorlardı. Asâr-ı Şevket Zırhlısı Kaptanı Deniz Binbaşı Ali Kabuli Bey, gerici askerlerce sokaklarda sürüklenerek Yıldız Sarayı'na kadar götürüldü ve Abdülhamit'in gözleri önünde öldürüldü. Ai Kabulinin kesilen başı bir sopanın ucuna takılarak sokaklarda dolaştırıldı!
Hareket Ordusu Bakırköy'de
İSYANI HABER ALAN HAREKET ORDUSU HAREKETE GEÇİYOR
Hareket Ordusu Marşı
İttihat ve Terakkinin merkezi kabul edilen ve mektepli subayların bulunduğu Selanik ise aniden bastıran bu gelişmeleri haber alır almaz harekete geçti. Bu isyan bastırılacaktı. Selanikteki taburlar, Edirnedeki İkinci Ordu Birlikleri, Resneli Niyazi Beyin topladığı gönüllü askerler bir araya toplandı ve Hareket Ordusu adıyla İstanbula hareket etti. İstanbula varıldığında Hareket Ordusunun amacını anlatan bir bildiri hem okundu, hem de sokaklarda halka dağıtıldı. Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu, İstanbulun içlerine dağıldı. Gerici isyancıların en yoğun direniş gösterdiği kışlalar ise Taksimdeki Topçu Kışlası, Taşkışla ve Davutpaşa Kışlası oldu. Topçu Kışlası önünde isyancı ve şeriatçı askerler ile Hareket Ordusu kıyasıya çarpıştı, kanlı bir çarpışma yaşandı. Ve sonuçta Hareket Ordusu İstanbulu şeriat isteriz nidalarıyla kuşatan, anayasa karşıtı, Meşrutiyet karşıtı isyancı askerlerden temizledi. İki günlük kuşatmanın ardından 27 Nisanda Hareket Ordusu Yıldız Sarayına girdi ve kontrolü ele geçirdi. Ancak Hareket Ordusundan 3ü subay olmak üzere 71 asker de hayatını kaybetmişti. 26 Nisan günü İstanbulda büyük bir cenaze töreni düzenlendi ve askerler toprağa verildi. İşte bugünkü Abide-i Hürriyet Anıtı, 31 Mart gerici kalkışmasını bastırmaya çalışırken hayatını kaybeden askerlerin anısına dikilmiştir.
Yazı : Abide-i Hürriyet'in ölüleri - Mehmet Bozkurt
Hareket Ordusu Taksim'de
İSYAN BASTIRILDI, ABDÜLHAMİT TAHTTAN İNDİRİLDİ
Ayaklanma tamamen bastırıldıktan sonra Millet Meclisi toplandı ve yine 27 Nisan günü 2. Abdülhamitin tahttan indirilmesine karar verdi. 4 kişilik kurul oluşturuldu, Abdülhamite tahttan indirildiği bildirildi ve 2. Abdülhamit Selanike gönderildi. Tahta ise Abdülhamitin kardeşi Mehmet Reşat Efendi çıkarıldı.
İsyana karışanlar belirlendi. Tutuklamalar başladı. Kurulan üç Divan-ı Harpte yargılananlardan 70i idama, 420si ömür boyu ve daha kısa süreli hapis cezalarına çarptırıldı. Çok sayıda isyancı da sürgüne gönderildi.
Yazı : 13 Nisan 1909'dan 13 Nisan 2009'a - Mehmet Bozkurt
Abide-i Hürriyet Anıtı
31 MARTTA NAKŞİBENDİ ETKİSİ: DERVİŞ VAHDETİ VE İTTİHAT-I MUHAMMEDİ PARTİSİ
Gerici ayaklanmanın sembol isimlerinden Derviş Vahdeti de 19 Temmuz 1909de Ayasofya Meydanında idam edildi. Derviş Vahdeti, Kıbrıs kökenli, Ayasofya Camisinde müezzinlik yapan bir Nakşibendi tarikatı üyesiydi. Kimi kaynaklara göre İngilizce öğrenen Derviş Vahdeti, İstanbulda İngiliz Gizli Servis Teşkilatı ve bu teşkilatın ajanlarıyla tanışmış, İngiliz Hükümeti adına hizmet etmeye başlamıştır. 1908 yılı sonlarında Volkan gazetesini kuran Derviş Vahdeti, bu gazetede Said Nursi, Enderunlu Lütfi, Mehmet Emin Hayrati gibi isimlerle yayın yapmıştır. İslamcı kimliğiyle çıkan gazetenin, pek çok başlıkta İngiliz yanlısı tavır takınması da dikkat çekicidir. 2. Abdülhamit de bu gazeteye destek vermiştir. Saraydan finansal destek alan bu gazete, yayın hayatı boyunca İslamcılığı savunagelmiştir. Vahdeti sadece gazete çıkarmaz, İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti adı altında İslamcı bir parti de kurmak için kolları sıvar. Bu partiye üyelik propagandası ise Ey Muhammet şeriatının düşmesini istemeyen müminler! Allah-u zülcelal aşkına, peygamberimiz Muhammet Mustafa adına bu cemiyete giriniz sloganıyla yapılmaktadır. Parti fiilen faaliyet gösterse de, 31 Mart Ayaklanmasından kısa bir süre önce resmi bir açılış töreni düzenlenir. Bu törende mevlit okutulur. Mevlitli açılış töreninde Said Nursi de bulunmaktadır ve hatta bir konuşma da yapar.
Abdülhamid'in Tahttan İndirilişi
DOĞAN AVCIOĞLU: 31 MARTTA EMPERYALİZM PARMAĞI
Siyaset bilimci, gazeteci, yazar Doğan Avcıoğlunun önemli eserlerinden biri de 31 Martta Yabancı Parmağı adlı kitabıdır. İlk baskısı 1969da yapılan bu kitapta, 31 Mart Ayaklanmasında İngiliz emperyalizminin nasıl bir desteği olduğu çeşitli örnekler, olaylar, karşılaştırmalarla gözler önüne serilir.
31 MARTÇILAR: SİZLERİ GÂVUR YAPACAKLAR, NE DURUYORSUNUZ?
31 Mart Ayaklanmasından hemen önce yaşanan olaylardan sadece bir örnek, Avcıoğlunun kitabında şöyle aktarılır:
İsyanın başladığı Taşkışlada bando teğmeni olarak bulunan ve olayları yaşayan Mustafa Turana göre 31 Mart günü sahte bir paşa bazı subaylarla birlikte Taşkışlaya gelmiş ve padişahın sahte bir fermanını okumuştur. Fermanda askerin şapka giyeceği yazılıdır. Düzmece şapka fermanı askeri tahrik ve ayaklandırma işi için kullanılmıştır
Taşkışladan ayrılan heyet Beyoğlu topçu kışlasına gitmişler, aynı fermanı okuyup onların da dini duygularını kamçılayıp gitmişler. Sahte heyet gerek Taşkışlaya ve gerek Beyoğlu Topçu kışlasında fermanı okudukları sırada çavuş, başçavuş kılığında askerleri teşvik için bir hayli casus sokmuşlar, heyetin kışladan ayrılmasıyla bunlar faaliyete geçtiler. Bunlardan Ömer Naci Bey, kışla avlusunda bir istihkam arabası üzerinde bağırmaya başladı: Heyyy! Asker kardeşler, geliniz, toplanınız, sizlere diyeceklerim var, sizler Müslüman değil misiniz? Şapka giymek ne demek? Din-i mübin-i İslamın evlâtlarını düpedüz gâvur yapacaklar, ne duruyorsunuz? Bütün ecdadımız bu uğurda kanlarını canlarını verdiler. Müslümanlık elden gidiyor. Dönüp avcı askerlerine: sizlere söylüyorum, gâvur olmak için mi hürriyeti yaptınız? Sizin vazifeniz hem hürriyeti, hem de dinimiz olan Müslümanlığı muhafaza etmek değil mi? Ne duruyorsunuz, haydi hep beraber Mebusan-ı Meclise gidelim, derdimizi anlatalım.
Doğan Avcıoğlu, bu kitabında, Derviş Vahdetiyi bir İngiliz kuklası olarak nitelendirirken, 31 Martı Intelligence Service düzenledi diye yazar. 31 Mart Ayaklanması başladığında, İstanbuldaki İngiliz Elçiliği, bağlı konsolosluklara genelge göndererek, olayın gerici bir ayaklanma olmadığını, yanlış anlaşılmamasını bildirir.
Şeriatçı Bir Ayaklanma 31 Mart Olayı adlı kitabın yazarı Prof. Dr. Sina Akşin de, gerici ayaklanmayı durdurmak için Selanikten harekete geçen Hareket Ordusunun İngiltere tarafından durdurulmak istendiğini yazar. Ancak İngilterenin bu girişimi başarısız kalmıştır. Meşrutiyeti kurtarma heyecanı ve azmi içinde yola çıkan Hareket Ordusu, İstanbula girmiş ve İngilizci rejime son vermiştir.
Doğan Avcıoğlu yine aynı eserinde, 31 Mart irtica olayının en önemli örgütü olan Vahdetinin İttihat-ı Muhammedi partisinin kökü dışarda bir teşekkül olduğunu ifade eder. Kurucuların sonradan verdiği ifadelerde, bu durum itiraf edilmiştir. Avcıoğlu şöyle der:
Bugün ABDnin yaptığı biçimde, geçmişte İngiltere ve Fransa, sömürgeleştirdikleri Müslüman ülkelerde tarikatları ve dinsel derneklerin teşvikçisi olmuşlardır. Üyeleri arasında, birçok İngilizci müslüman olan İttihat-ı Muhammedinin, bugünün Rabıtat-ül Alem-ül İslam tipi emperyalizmin hizmetinde bir kuruluş olduğu düşünülebilir.
31 Martın hazırlayıcısı ve uygulayıcısı olan diğer örgüt Ahrar Partisi, o günlerde kapitülayonların kaldırılmasını reddedecek kadar emperyalizmden yanadır. İngilizciliği sınırsızdır.
2. Abdülhamitin Derviş Vahdetinin gazetesi Volkana pek çok kez para vermesi, ayaklanmadan sonra isyancı askerlerle görüşüp onlara iltifatta bulunması, Binbaşı Ali Kabuli Beyin başının Saray önünde kesilerek vahşice öldürülmesine seyirci kalması, isyancıları elindeki sancağa nişan taktırması gibi kanıtlar, Abdülhamiti 31 Mart teşvikçisi ve tahrikçisi olarak görmek için yeterli bulunmuştur. Hatta Abdülhamitin Mabeyn Başkatibi Cevat Bey de 31 Mart gerici ayaklanmasının Abdülhamitin bilgisi çerçevesinde cereyan ettiği kanısındadır.
Evet
31 Mart 1908 Devriminden yaklaşık 8 ay sonra İngiltere tarafından kışkırtılan, Nakşibendi tarikatının desteklediği, alaylı askerlerin fiilen katıldığı, Şeriat isteriz, Din elden gidiyor ve Gâvur Meclis istemiyoruz sloganlarıyla gerçekleştirilen gerici bir kalkışma
Emperyalizm tarafından desteklenen bu isyanın merkezi ise gerici güruhun en şiddetli şekilde direndiği Topçu Kışlası olarak kabul edilmiştir. Yani bundan birkaç yıl önce AKP iktidarının ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğanın yeniden inşa edeceğiz diye tutturduğu Taksimdeki Topçu Kışlası.
Mahmud Şevket Paşa'nın 31 Mart Olayı Sırasındaki Ses Kaydı
Bundan 107 yıl önce Hareket Ordusu tarafından Topçu Kışlasında bastırılan 31 Mart gerici isyanı çıkaranların torunları ise 2016 Türkiyesinde iktidardadır. Yalçın Küçük, bugün Türkiyenin uzun 31 Martı ya da 1909den bugüne uzatılmış bir 31 Martı yaşadığını yazmaktadır.
31 Martçıların başaramadığını, AKP iktidarı ve AKPyi iktidara getiriciler başarmıştır.
Doğan Avcıoğluna verelim son sözü
1960larda şu satırları yazıyordu Avcıoğlu:
İrticanın bir kez daha ülkemizin çağdaş uygarlığa ulaşma çabalarını engellemesini önleyebilmek için, onun yalnız yüzeydeki belirtilerini değil, kaynaklarını da kurutmak gerekmektedir. Atatürkün laiklik politikasının yeniden canlandırılması, irticanın kaynaklarını kurutmaya yeterli değildir. Emperyalizmin kendi çıkarları uğruna içeride irticayı körüklemesini durdurmak için, emperyalizmle iç içe olmaktan, yabancı sermaye sömürüsünden ve dış yardım dilenciliğinden en kısa sürede kurtulunarak politik, ekonomik, kültürel her planda tam bağımsızlık gerçekleştirilmelidir. Bu başarılmadıkça, dün nasıl Intelligence Service yeşil şala bürünmüş 31 Martlar tezgâhladıysa, bugün de CIA, Rabıtat-ül İslam kisvesiyle karşımıza dikilecektir. (
) Sıtmanın önlenmesi nasıl bataklıkların kurutulmasını gerektirmekteyse, gericiliğin tasfiyesi de ekonomik yapının değiştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bunlar gerçekleştirilmedikçe Türkiyemizin, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin körükleyecekleri yeni yeni 31 Martlarla yok olup gitmesinden ne kadar korkulsa yeridir.
VE BUGÜNKÜ TÜRKİYE
Türkiye bugün 31 Martçıların iktidarını yaşıyor. Ülke, 1908 Devriminden daha geri bir noktada.
Parlamentonun fiilen askıya alındığı, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin yargı kararlarını takmadığı, çevresindeki patronlara ve emrindeki mülki amirlere Mevzuat amcaya takılmayın diyerek yasalara uymamayı tavsiye ettiği, yasamanın, yürütmenin, yargının Kaçak Saraya bağlandığı bir ülke
Hilafet toplantıları başkentin göbeğinde, İstanbulun orta yerinde yapılıyor. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, AİHMnin halen geçerli ve halen yürürlükte olan kararlarına rağmen türbanlı dekanlar üniversitelerde, türbanlı avukatlar adliyelerde, türbanlı öğretmenler okullarda
Bilim okullardan kovulmuş durumda; dua, kader, şükür tıp fakültelerinde ders olarak okutulmakta
Tevhid-i Tedrisat Yasası askıda
Gericiliğin her türlüsünün iktidarda, iktidarla iç içe, el ele, kol kola olduğu bir dönemde, Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi, harekete geçti.
Türkiye'nin bir İslam Devleti olarak ilan edilmesine ramak kalmıştır diyen Aydınlanma Hareketi, 24 Şubattaki çıkış bildirgesinde, Türkiye'de aydınlanma için gericiliğe karşı bir mücadele başlatıyoruz. Bu mücadelede kararlıyız, bu süreci durduracağız. Türkiye'yi bir İslam Devletine çevirmek doğrultusunda atılan her adımı, başlatılan her uygulamayı, hazırlanan her yasayı, çıkartılan her kararnameyi takip edeceğiz. Bunları halkımıza anlatacağız diyor.
Ve şu cümlelerle bitiyor bildirge: Biz, gericiliğin kader olmadığını bilen, aydınlanmanın kaçınılmaz olduğunu gören ve tek başına olmanın bencillik, hep birlikte olmanın özgürlük olduğuna inananlarız. Bu çağrı geleceği birlikte kurmak için sabırsızlanan Anadolunun tüm aydınlık insanlarına!
107 yıl önce Hareket Ordusu vardı.
2016 Türkiyesinde Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi.
http://interaktif.sol.org.tr/31-Mart/