Kemal-izm
HÜSEYİN AYGÜN
Benimkilerin doğduğu topraklarda, bir masal, bir hakikat, bir rivayet, bir tarihsel gerçek, dağın üstüne bile çıkan, vallahi gökteki mavi bulutun içinden geçen Kemal Kuşları varmış, içinde, Hese Geweye, İvisê Sêy Khaliye, Laça, Haydarana, Demenana, aşağıdaki şakilere bomba yağdıran Sabiha hanımla, dünyanın ilk kadın pilotuymuş, bahtına Dersim dağlarına gökten kurşun yağdırmak düşmüş. Başta aşağıdaki garibanlar, yeraltında daha kimliksiz yatan on binler, garba on yıllık sürgünler, sonra bir kadın, bir yetim, bir unutulmuş Ermeni, bir pilot, bir manevi evlat için, -hadi en çok da yirminci yüzyılın başındaki bir devrimci Cumhuriyet için - ne şanssızlık.
Mustafa Kemali, büyük bir ulusal kurtuluşçu yapan, Çanakkalede ve diğer cephelerde mangal yürekli bir askeri öndere çeviren, ülke sayısız yabancı devlet arasında Lozanda, Pariste, Sevrde -hem de masa başında, üstelik aç yırtıcılar gibi- paylaşılmışken-, buna kader demeyip direnmesiydi. Kemal, eski bir vapurla Samsuna yola çıkacak kadar kendine güvenli, padişahın, şeyhülislamın, bilumum xoca taifesinin fetvalarını defedecek kadar cüretliydi. Bir ülke ve kader anı için bu cüret, ne şanslılık.
Mustafa Kemal Samsuna gittiğinde gecikmeden Topalı görecek, sırtını sıvazlayacak, kendisine nedense- çok güvendiğini söyleyecek, Osman sadık çeteleriyle kol-kola Rum ve Koçgiri karanlığında sayıya gelmez melanet iş yapacak, bölgeye atanan Sakallıyla beraber köyleri, dağları, taşları bile inim inim inletecekti. Büyük itimatla göreve atadığı Sakallıya Nutukta demediğini bırakmayacak, o Koçgiride yaptığı noletmeliği Bursa mebusu kılığında mecliste de sürdürecek, sonra 12 Eylül 1980e kadar unutulacak, Kenan Evren onu, en büyük komutanlar arasına alacak, Topalın işi ise tek bir kurşunla bitecekti. Ne büyük ders, hele bugünkü IŞİDist zamanlar için.
Büyük eseri Cumhuriyet, altı yüz küsür yıllık Osmanoğulları saltanatını çöpe atacak, Halifeyi yurtdışına sürecek, insan Mustafa Kemal hadi yobazları kızdıralım- rakı masasında devrimleri planlayacak, sabah erkenden hayata geçirecek kadar gözü kara idi. Gün gün kaleme aldığı Nutukta, o gün gezdiği küçük kasabada sokakta hiç kadın görmediği için efkârlanacak kadar eşitlikçiydi. Kadınlar için ne şans, bugünler için ne muhteşem bir hatırlama.
Anadoludaki anti-emperyalist savaş, işgale karşı amansız direniş, dünyanın mazlumlarına büyük bir umut, doğunun geri kalmış garibanlarına bir cesaret aşısı, din ve mezhep işlerinden birbirini vurmuş, yorgun düşmüş, yenilmiş tüm milletlere de bir çıkış yoluymuş -Kürtler ve diğerleri boynu bükük kalsa da-. Gandhi denen büyük fikir adamı ve de barış savaşçısı, Mustafa Kemal İngilizleri yeninceye kadar ben Tanrıyı İngiliz sanıyordum, boşuna dememiş. Kemali Gandhiden dinlemek, hünermiş.
Her devrimin başına gelen Mustafa Kemalin de başına gelmiş. Mustafa Kemalin büyük eylemi, keskin cüreti, kadını erkeği bir gören hümanizması, halifeyi, hacıyı, hocayı, imamı out yapan, akla ve bilime gel diyen felsefesi bir gün izm olmuş. Devrimci Kemal, Kenan Evrenden beri Kemal-izmmiş, darbeci ve işkencecisever Kenan, devrimci Kemali bıçaklamış bir kuytuda, gizlice öldürmüş. On iki eylül, zorunlu din dersi, sayısız cami ve Kuran kursu, eğitimin medreseleşmesi, hırxız Rabıta ve Suudi şeyhli Arabistanmış. Evrenin faşizmi, sadece doğuda bok yedirdiği Kürdün, tüm Türkiye halkının değil, Mustafa Kemalin cellâdıymış. Mustafa Kemal Atatürkün ölüm tarihi 1938 değil, 1980miş. Bu kader, şans-mans değil.
Tarihte bir Mustafa vardı; çalışkan çocuk, bir öğretmen vardı; onu Kemal yapan, bir mücadele ve kavga vardı; Mustafa Kemali dünyaya ün eden, en sonunda da bir Cumhuriyet, bir laiklik, bir iyi-kötü aydınlanma, imparatorluk bakiyesi çorak topraklarda bir çağdaşlaşma, kırda komün bir Köy Enstitüleri vardı, hepsi Atatürkle anılırdı. Bugün Mustafası, Kemali, Atatürkü, bir büyük yemyeşil ağaç olarak, vadesi yüzyıl evvel dolmuş halife artığı IŞİDçinin, Nusracının, AKPcinin, ak-itinden mürekkep bir geniş vahşicinin ateşi altında. Modern bir burjuva devrimin, her yerde xıyanete uğraması, asla şans değil.
Ve bugün okulları Ensar sarmış, 9 yaşındaki yavru teslim alınmış, imam hatipleştirilen okullarda din hocaları çocuklara yeni tasallut dersinde, Cuma günü okul yok, hadi çocuklar camiye, hırsıza helal Diyanet fetvası çoktan hazır, Edirne Kemalist Kampmış. Mustafa Kemal döneminde, çocuklar zorla bira içermiş, camiler ahır yapılmışmış. Yalan, hile, dalavere, dinci zırvalarla geldik, bu yeni yüzyıla, aydınlanma 1950lerden beri kemirile kemirile, en sonunda Devrimci Cumhuriyet de, onu mezara gömen Kemal-izm de bitti, en çok çocuk ve kadınların üstüne oturdu, kapkara gölgesiyle IŞİDizm. Kemalizm öldü, yerinde tüm barbarlık, ahlaksızlık ve utanmazlığıyla, akıl ve mantık düşmanlığıyla hortladı birden, yüzyıl evvel mezara gömdüğümüz siyasal İslamizm.
Kemalizm bu ülkede çoktan tasviye oldu
Bu tasfiyenin ilik görüldüğü yıllar 1948-1960 dı. 27 MAYIS 1960 da Kemalistler ilk direnişini gösterdi ne yazıkki yeni dünyaya uygun bir anayasa da getirseler direnç süreleri çok uzun sürmedi 1963 seçimlerinde ilk yenilgilerini aldılar.
1961 anayasasının getirdiği bazı kolaylıklar ve dünyada esen 1968 özgürlük rüzgarları ülkemizdeki ünversite gençliğini de etkisi altına aldı .Ülke egemenleri kafalarına alt emperyalistler arasına girmeyi kafalarına koymuştu artık ve o gençliğin önü 1971 muhtırası ile kesildi.
1961 anayasasında oldukça yüksek tahribat 1971-1972 de yapıldı 1972 de CHP de yapılan değişiklikle (Ecevit rüzgarı)milliyetçilik yeniden kabardı KIBRIS ve afyon ekimimde ABD ve bazı emperyalist guruplara meydan okundu ama bedelleri ağır olan bir meydan okunuştu koğalisyon bozuldu hayatımız milliyetçi cepheler girdi . Artık milliyetçi cepheli hükümetler görmeye başladık.
Kemalizm büyük orada tasfiye edilmiş yerine faşizmler konmaya başlamıştı bunu takiben devrimci mücadeleler büyüdü sistemi büyük oranda tehdit etti ya devrim ya karşı devrim ikilemi günümüzün tartışma modeli oldu.
Karşı devrim bu savaşı kazandı devrimciler idam sehpalarına zindanlara işkence altında öldürülmeye ve karanlık infazlara mahkum edildi .
İşte o dönemde kemalizm in artık gönüllerden bile uzaklaştığı görüldü.
12 eylül 1980 kırılma noktası idi.
1981 anayasası ve onun sonunda gelen iktidar anlayışı cemaatçilık (gülen sahneye çıktı) dincilik faşizm iktidar biçimi oldu demokrasi, karma ekonomi son savaşını da kaybetti.
1990 Yılların faili meçhul cinayetleri karanlık infazlar mafya mit faşist (derin devlet)üçgeni yönetim şekli oldu.
Kemalizm bu ülkede çok az insanın rüyası haline dönüştü
Sakallı (yeşil) çatlı Susurluk hayatımızın çeşidi değil tam kendisi oldu. Daha sonra kurulan koğlisyonlu hükümetler yüksek enflasyonlu ekonomi güvensizlik ve belirsizlik 2002 seçimlerini ve AKP yi yarattı.
Bundan sonrasını hepimiz biliyoruz artık.
Kemalizm tarih sayfalarında yerini aldı müzede saklanmaktadır bazı Kemalistler sadece onun müzeden de kalkmaması için uğraş vermekte çünkü Kemalizm i tarihten de silmek isteyenler bu gün iktidar koltuğunda oturuyorlar.
İşte bir tarih böyle başladı ve böyle bitti.
Hüseyin Aygün'ün yazısı tesadüf değil.
Biz çok söyledik kendisine Mustafa Kemal'in hem devrimci, hem de karşı-devrimci bir rolünün olduğunu (karşı-devrimci role bürünmek zorunda kaldığı haline Atatürk diyoruz).
Çok geç kaldı, olsun. Mustafa Kemal'in değerini anlamak bu ülkenin geleceği için çok önemli.
70'lerde ne Atatürk, ne bayrak ne yurtseverlik konusu solda düşmanlıkla karşılanmazdı. Verdiğiniz örneğe hiç rastlamadım. Bu süreç 80'lerden sonra başladı. 70'lerdeki eksikliğimiz Kemalizm ile olan ideolojik bağın önemli ölçüde kopmamış olmasıydı. Belki koşullar bunu gerektiriyordu ama sonuçta eksikliğimiz buydu. Bugün ise sosyalist kesimde böyle bir ideolojik bağ kalmamıştır. Bu kez yine dönemin koşullarının getirdiği bir düşmanlık bir kısım solda Atatürk, yurtseverlik ve ulusal bayrak konularında ortaya çıkmıştır.
Kemalizm tarihsel bir ilerlemedir. Sosyalistler tarihsel ilerlemeye karşı çıkmazlar. 23 Aydınlanması, laiklik vb. gibi Cumhuriyet kazanımları da solun asla geriye düşmemesi gereken kazanımlardır. Türkiye'de sol siyaset sağlıklı nesnel durum okuması yapılarak gerçekleştirilmezse her türlü yanlış yola girilme potansiyelini içinde taşır. Yanlış yola girildiği için AKP yanlış değerlendirildiği için Atatürk, yurtseverlik, bayrak konuları gereksiz biçimde karşıya konulmuş, AKP gericiliğine set oluşturmak gerekirken AKP karanlığına yol açılmış, alan yaratılmıştır. AKP özellikle kendini solcu sanan, solculuğu kuramsal bir takım alıntılarla sınırlayan, yorumunu da çoğu kez yanlış yapan, nesnele kürt ulusalcılığı perspektifiyle bakan siyasetlerden de yararlanarak bugünkü egemenliğini kurmuştur. Atatürk, yurtseverlik, ulusal bayrak ve benzeri örnekler hep bu dönemin yanlış okumalarının getirdiği solun bir kısmının diline dolanmış yanlışlıklardır. Şunu bir türlü anlayamıyoruz; Kemalizmle, ulusalcılıkla ( o da tam olarak ne anlama geliyorsa), ideolojik bağı kopartmak, düşmanlık gerektirmiyor.
Üstelik Atatürk-Kemalizm vb.düşmanlığı yoluyla topluma Cumhuriyet öncesinin koşullarını dayatmayı hedeflemiş, gerici olduğu ta baştan belli olan bir iktidar döneminde...