Bu ülkede her gün o kadar çok şey oluyor ve gündem o kadar hızlı değişiyor ki, hemen her olay ülkenin ilericileri ile gericileri arasında bir turnusol işlevi görüyor. Komünist Parti'nin açıklaması bu yüzden de önemlidir: ''"Bazı ölümler ülkeyi saflaştırmalı, bölmelidir: İlericiler, gericiler; emekçiler, patronlar; yurtseverler, işbirlikçiler... Akan'ın kaybı böyle bir kayıptır ve hayatı mücadele içinde geçen bir sinema emekçisinin bu son eyleminde bizler de onunla omuz omuza olacağız"
Saflaşacağız; safları daha da sıklaştıracağız; başka çare de yok!
Onlarla aramızda bir fark var; önemli bir fark. Örgütlüler. Sürekli kazanıyor görünmeleri, sürekli büyük bir güç olduklarına ve ülkeyi dinci bir faşizmle yönetebilecekleri algısı yaratabilmeleri bundan. Yoksa, 21.yüzyıl Türkiye'sinde her şeye rağmen bu kadar pervasızlaşabilmeleri, yobazlıklarını bu kadar çekinmeden kusabilmeleri mümkün mü? Tarık Akan'ın ölümünden sonra bu gerici zihniyetin söyleyebildiklerine bakın!
''Cuma bereketi ile geldi.''
''Ateşi bol olsun!''
''Bir RTE düşmanı daha gitti elhamdülillah!''
Bu zihniyet mi egemenlik kuracak Türkiye'de?
Bu sorunun yanıtı, ''eğer örgütlenmezsek, eğer mücadele etmeyi göze almazsak, eğer ve hala düzen partilerinden bir kurtuluş gelir diye beklersek, evet'' olacaktır.
Acı ama gerçek!
Çok değil, beş on yıl önce gericiliğin bu kadar baskın ve siyasal ve toplumsal bir güç haline gelebileceği aydınlanma, laiklik ve Cumhuriyet düşmanlığının bu kadar etkin hale gelip kurumsallaşabileceği düşünülebilir miydi?
Sosyalistlerin tek başına didinip durmaları bir yerden sonra yetmiyor. Sizlere ihtiyaç var; Cumhuriyet'ten, aydınlanmadan, laiklikten yana olanlar, üzerinizdeki ölü toprağından silkinebilmelisiniz. El ele vereceğiz, saflaşacağız, safları daha da sıkı bir hale getireceğiz! Yoksa...
Yoksa, yarın çok geç olacak!