Bugün sordular, biraz da alay etmek isterlermiş gibi; ''geleneksel sol da nedir ya; dünyanın ne kadar değiştiğini göremiyor musunuz?'' ''Yeni sol'' adı altında liberalleşmeyen, kapitalizmin kutsallarına sarılmayan sol'' diye kestirip attım. ''Tartışma'' bitti, kim bilir içlerinden neler söylemişlerdir
Metin Çulhaoğlu'nun İleri haber portalında bir yazısı var: ''Eski tasnif, yeniden'' başlığıyla yazılmış. Yazıdaki devrimci demokratlarla ilgili bölümü dışarda bırakarak geleneksel sol ile yeni sol veya liberal sol arasındaki farkın ne olduğunun bir özetini buraya alıyorum. İsteyen yazının tamamını verilen linkten okuyabilir.
Eski tasnif, yeniden-Metin Çulhaoğlu
Biraz uzaklarda görünse de sürekli el sallıyor.
Bu el sallayış bir veda değil, ben buradayım ve bana ihtiyacınız var demek oluyor. Dünya için de Türkiye için de
Sosyalizmden söz ediyoruz.
***
Yersiz ve zamansız bulanlar olabilir; ancak şimdilik Türkiye ölçeğiyle sınırlı kalan genel (ama çok genel) bir bilanço çıkarmanın yeri ve zamanıdır: Keskin virajlarla, kırılmalar ve savrulmalarla dolu yaklaşık 40 yıllık bir dönemin ardından bugün Türkiyede sosyalist birikim, düşünce ve perspektif ne durumdadır? Genel anlamda mevziler nasıl belirlenmektedir?
Kırıp dökmeden, bugün görünür durumda olan konumlara mutlaklık biçmeden, yani olası değişme ve geçişmeleri de hesaba katarak bir durum tespiti yapabiliriz.
***
Bundan yaklaşık 30 yıl önce bir tasnif yapmıştık: Geleneksel sol, yeni sol ve devrimci demokrasi
Bugün bu tasnifin 30 yıl önceki karşılığıyla aynen geçerli olduğunu iddia edecek değiliz. Ancak gene de mevcut durumun kavranmasında gerekli değişikliklerle birlikte işlevli olacak bir anahtar olduğunu düşünüyoruz.
Geleneksel sol: Gerçi ayırt edici asıl özelliği değildi, ama geçmişte şu ya da bu ölçüde Sovyetik sayılan, dünya sosyalist sistemini uluslararası devrim sürecinin üçayağından biri olarak gören yaklaşımdı. Günümüzde ise bu anlamda bir sicilin fazla önemi kalmamıştır.
Bugün işçi sınıfını kendi kurtuluşuyla birlikte toplumun tümünü kurtarıp özgürleştirecek güç sayan, siyasal devrimin ilk elde yapacaklarını ne eksik ne fazla Manifestoda yazıldığı gibi sıralayan, kapitalizmin doğum lekelerini üzerinde taşıyan bir toplumda proletarya diktatörlüğünün ve planlamayla birlikte merkezi yapılanmaların gerekliliğini kabul eden her düşünce geleneksel soldadır.
Gerisi, teferruat olmasa bile yukarıda sayılanlar kadar birincil değildir.
Yeni sol: Geleneksel sola göre daha muğlaktır, daha fazla çeşitlilik taşır. Zamanında, Marksizmle bağlarını hiç koparmadan, hatta Leninizmle mesafe açmadan Sovyet deneyimine, özellikle Stalin dönemi uygulamalarına eleştirel bakan/karşı çıkan akım için kullanılmıştır. Batı Marksizmi diyenler de vardır.
Yeni solun genesisi budur. Ancak daha sonra kendi içinden çok farklı uçlar vermiştir. Batıda ve Türkiyede bu solun önemli bir bölümü liberalizme yönelmiştir. Artık asıl belirleyicileri liberalizm olduğundan sol liberalizm tanımı liberal sol tanımına göre daha uygun düşmektedir.
Ne var ki Türkiye pek olmasa bile batı solundan söz ediyorsak tarihsel yeni solun tümüyle sol liberalizme indirgenmesi mümkün değildir. Yeni sol ya da Batı Marksizmi sınıfından sayılıp post-modernist ve post-Marksist dalgaya kapılmamış, giderek bu dalgaya teorik ve ideolojik planda ciddi direnç göstermiş Marksistler vardır.
Azdır, ama Türkiyede de vardır.
Uzatmayalım: Bugün Türkiyede bir yeni sol tanımlanacaksa, en başta işçi sınıfının tarihsel misyonunun, proletarya diktatörlüğünün ve bu bağlamda gerekli merkezi müdahalelerin reddiyle; ademi merkeziyetçiliğin, yerelciliğin, federatif vb. yapılanmaların sosyalizmin çağdaş formu olarak görülmesiyle tanımlanmalıdır.
http://ilerihaber.org/yazar/eski-tasnif-yeniden-76589.html
Dünya artık küreselleşti en fazla küreselleşen kapitalizm çözümsüz. Kapitalistlerin bulduğu bütün çözümlere yeni sorunları üretiyor . Geleneksel solda alık alık bakıyor.
Liberalizm iflas etti .Geleneksel sol da iflas etmiş sermaye ile uğraşıyor.
Ne yapılması gerektiği sorusunun yanıtı dünyanın somut durumunun somut tahliline dayandırılmaya çalışılıyor ki, yöntem olarak doğrudur. Türkiye'nin sözde cumhuriyet aydınları, dönekler, liberaller bilimsel sosyalizm karşıtı sözde solcu-sosyalistler özellikle 12 eylül faşizminin açtığı yolda reel sosyalizmin de çözülmesiyle en çok bu sözü tekrarlıyorlar. Somut durumun somut tahlili ve dünyanın küreselleştiği. Artık başka bir dünya var ve artık sermaye ile de uğraşmamak gerek. Hakkı'ya da ezberletmişler, hem Marksizmin bir dünya görüşü olmadığını ve hem değişmesi gerektiğini, ve hem de sermaye ve liberalizm ile uğraşılmaması gerektiğini yineleyip duruyorlar.
Anlaşılması gereken de budur. ''Geleneksel sol'' yani bilimsel sosyalizm reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte daha da azgınlaşan emperyalizme, kapitalizme yani sermayeye ve onun ideolojisi olan liberalizme karşı durmaya devam edecektir. Ve bilelim ki, geleneksel solun yani bilimsel sosyalizmin karşısına dikilenler de doğrudan veya dolaylı olarak emperyalizme, kapitalizme yani sermaye ve onun ideolojisi olan liberalizme yandaşlık yapmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Doğru söylüyorlar; gerçek solcular ve sosyalistler ''sermaye ile uğraşmaya'' ve kendilerini ifade etmekten bile uzak bu kerameti kendinden menkul kişilerin yüzündeki maskeyi düşürmeye ve aynı zamanda bu dünya daha güzel bir dünyaya dönüşünceye kadar bilimsel sosyalizmin rehberliğinde mücadelelerine devam edecekler. Bu çürümüşlüğün yanında yer aldığının farkında bile olmayan, olamayan kişiler ise daha da katmerleşen sömürüye, haksızlığa ''alık alık'' bakmaya ve liberalizmin değirmenine su taşımaya devam etsinler!
Yani bir yanda sömürüye ve sermayeye karşı çıkanlar, öbür yanda (sınıfsal aidiyeti emekçi olmasına rağmen) farkında bile olmadan sermayeye ve liberalizme alet olanlar! Yani Marks'ın yüzlerce yıl önce anlamlandırdığı şekliyle bir yanda proletarya, diğer yanda burjuvazi!
Bu mücadele bitmedi, bitmeyecek!
Evet, bu kahrolası dünya emeğin dünyası oluncaya kadar!