''Bizim uğraştığımız şey, bu kaçınılmazlığın ( proletarya diktatörlüğünün Ö.M.) birileri tarafından kabul edilmemesidir. Ancak aslında bu, devrimci siyasetin reddinden başka bir şey değildir; kapitalizme dönük ikirciksiz bir nefretin ve kapitalizmi alt etmede ortaya çıkacak her türlü olanağın değerlendirilmesine ilişkin istek ve arayışın reddidir, küçük bir azınlığın milyarlarca yoksul üzerindeki tahakkümüne karşı girişilecek her türlü kalkışmanın son derece meşru olduğunun reddidir, meşruiyetin kaynağının burjuva hukuku değil tarihsel gerçekler olduğunun reddidir, alabildiğine zorba ve silahlanmış burjuva sınıfı karşısında işçi sınıfının kendisini savunma hakkının reddidir.''
Kemal Okuyan
Önce şu konuda anlaşmak gerek. Sosyalizm, siyasal devrimden sonra sınıfsız ve devletsiz toplum olarak nitelediğimiz enternasyonal komünist formasyona kadar uzanan çok uzun bir süreçtir. Genel kabul de bu yöndedir. Tek ülkede bu bağlamda sosyalizm gerçekleştirilebilir. Bunun için yapılması gereken yüzeysel ve biçimsel bir yaklaşımdan kurtulmak ve zihnimizdeki önyargılarımızdan arınmaktır.
Teoriyi anlamakta bir sorun var bu sorun, hatta 2.enternasyonalde başlıyor Lenin de devam ediyor.Zaten Lenin sonrası girişimler tümden sorunlu.
Bu iki aşamada görülüyor Bir mülkiyete bakış açısında iki insana bakış acısında.
Engels anti duhring te devrimden sonra ilk aşamada mülksüzleştiren mülklerin devletleşeceğini söyler ama reel sosyalizmde tüm özel mülk devletleştiriliyor bu teorinin iyi anlamadıklarını anlatır Lenin NEP DÖNEMİ için yanlış yapıldığını fark eder ama Lenin sonrası iktidarlar yanlışa devam ederler.
İkincisi insana bakış açısı İnsanı robot gibi gördüler duygusal durumu hiç dikkat edilmedi İnsan sanki makine üretir yer içer yatar onun eğlenceye morele umuda ihtiyacı olacağı hiç düşünülmedi. Hem kapitalizmle rakabet yaşandı hem kapitalist ülkelerin gerisine düşüldü. Sorun sadece sağlık eğitim ve iskan olarak görüldü.
Kapitalizmde insan nasıl görülüyorsa sosyalizmde de öyle görüldü ve insanlar sosyalizm yıkılırken karşıdan seğir etti, halbuki bu insanlar kendi öz yurtları için ikinci dünya savaşında kendi hayatlarından vaz geçecek kadar ülkelerini sevdi.
Teori anlaşılamadı hala anlaşılamıyor.
Sürekli yinelemek gerekmiyor ama, nedense sürekli yinelemek durumunda kalıyoruz. Tek ülkede sosyalizm olur. Tek ülkede sınıfsız, sömürüsüz ve devletsiz bir formasyon olmaz. Birkaç ülkede de olmaz. Dünya emperyalist kuşatma altındayken tek veya birkaç ülkede koşullar komünizme geçmeyi mümkün hale getirse dahi ( tek bir ülkede böyle bir aşamaya maddi koşullar izin verir mi sorusu ayrı bir tartışma) yine de komünizme enternasyonal çapta geçilebilme zorunluluğu vardır. Bu yüzden, ''tek ülkede sosyalizme geçilmez-olmaz'' tartışmaları bir zırvalıktır.
Bilimsel sosyalizm siyasal devrimin komünizme geçişte en önemli eşik olduğunu söyler. Siyasal devrim olmadan toplumsal devrim ( dönüşümler) gerçekleşemez, gerçekleştirilemez. İkincisi, siyasal devrimden sonra burjuva devletin ''parçalanması'' ve proleter diktatörlüğün kurulması bir başka zorunluluktur. Proleter devlet sınıfsal içeriği proletatrya olan ama biçimsel olarak burjuva devlettir. Sosyalistlerin amacı ise hiçbir şekilde ''devleti ortadan kaldırmak'' değildir. Çünkü devleti ortadan kaldırmak, sınıfları ve sınıfları yaratan bütün koşulları ortadan kaldırmak ve ayrıca yeni bir insan ve yeni bir toplum idealini tam anlamıyla gerçekleştirebilmekten geçer. Bu yüzden Engels'in deyimiyle ''proletaryanın ihtiyacı olduğu sürece proletarya diktatörlüğü de var olacaktır. İşte bu süreç sınıfsız ve sömürüsüz ve de devletsiz formasyona varıncaya kadar devam edecektir.
Sosyalizm bu sürecin adıdır, birtakım troçkistler ve yüzer gezer sol dışında yaygın kullanışı da böyledir. Bu yüzden de tek ülkede sosyalizm olur!
''Türkiye ilericiliğinin (...) devleti Marksist bir analize tabi tutabildiğini söylemek solun bugüne kadarki yaygın külliyatına bakınca pek mümkün görünmüyor. Kendisine Marksist diyen birçok kalem erbabı dahi iş devlete gelince adeta Hegelyen bir okuma yaparak devleti sınıfsal aidiyetinden ve sınıf mücadelesinin dinamizmi içinde değişen bir yapı olmaktan arındırıp, değişmez-dönüşmez sabit bir öze indirgiyor. Bunun sonucu mu, krizin yoğunlaştığı, baskının arttığı ve aynı anlama gelmek üzere aslında devrimci mücadele için yeni imkanların yeşerdiği anlarda solun kendi misyonunu unutması, bitmek bilmez bir demokratizmin sürekli olarak nüksetmesi oluyor.''
Gelenek-134
Sosyalistlerin amacı ise hiçbir şekilde ''devleti ortadan kaldırmak'' değildir. Çünkü devleti ortadan kaldırmak, sınıfları ve sınıfları yaratan bütün koşulları ortadan kaldırmak ve ayrıca yeni bir insan ve yeni bir toplum idealini tam anlamıyla gerçekleştirebilmekten geçer. Bu yüzden Engels'in deyimiyle ''proletaryanın ihtiyacı olduğu sürece proletarya diktatörlüğü de var olacaktır. İşte bu süreç sınıfsız ve sömürüsüz ve de devletsiz formasyona varıncaya kadar devam edecektir.
Burayı biraz açmakta yarar var: Sosyalistler sınıfsız ve devletsiz bir toplum amaçlarlar. Siyasal devrimden sonraki süreç bütünüyle böyle bir amaca yönelik bir işlevsellik taşır. Ne var ki, devlet konusunda, hemen her konuda olduğu gibi yüzeysellikten de sıyrılmak gerekiyor. Siyasal devrimle iktidarı öncüsü komünist parti ile ele geçiren işçi sınıfı doğrudan devleti ortadan kaldırmaya çalışmaz. Devlet bir nesnelliğin sonucudur çünkü. Devleti ortaya çıkartan ve onun var olmasına yol açan koşullar ortadan kaldırılamadan devleti ortadan kaldırmak ve bu yönde açıklamalar yapmak başlı başına bir saçmalıklar manzumesidir. Konuyu bir bütün olarak kavrayamamaktır. Sınıflar duruyorsa, veya sınıfları var eden koşullar duruyorsa devlet de olacaktır. SAdece büyük burjuvazinin ortadan kaldırılması yetmez, küçük burjuvazinin ( küçük esnaf-köylülük) varlığı da sosyalizm için bir tehdittir ve zorunlu olarak devletin varlığına yol açar. Özel mülkiyet bütünüyle ortadan kalkmadığı, geriye dönüş olasılığının var olduğu, ve yeni bir insan tipi ortaya çıkıp kendi kendini yönetebilir bir nitelik kazanamadığı sürece ( ve kuşkusuz dünyada emperyal kuşatmaya da bağlı olarak) siyasal devrimden sonra proleter diktatörlük var olmaya devam edecektir.