Cumhuriyet nasıl bu hale geldi?
| 31.10.2016
Aydınlık Gazetesi'nin deneyimli yazarı Hikmet Çiçek, bugün haklarında gözaltı kararı çıkan Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerinin Ergenekon sürecinde nasıl tavır takındığını, kimi yazarlarının Cemaat ile nasıl kol kola girdiğini ve toplam olarak bu sürece nasıl gelindiğini yazdı
Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve yazarlarına yönelik dün sabah saatlerinde operasyon başlatıldı. 18 isim hakkında gözaltı kararı bulunduğu belirtilirken gazetenin birçok yazar ve yöneticisinin evinde arama yapıldı. Cumhuriyete yönelik her türlü saldırıya karşıyız. Fakat bizim derdimiz Türkiye basınının bu köklü kurumunu bu hale getirenlerle. Cumhuriyet nasıl bu hale geldi, kimler getirdi?
Gazeteci Mustafa Balbayı 30 yıldan fazla çalıştığı Cumhuriyet gazetesinden kovduran İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay şimdi yurtdışında, firarda. İddiaya göre Türkiyedeki bütün pılısını pırtısını satıp öyle ayrılmış. Can Dündar gibi, dönmeye pek niyetli görülmüyor.
Cumhuriyet gazetesinin tarihinde, gazeteci kökenli olmayıp da İcra Kurulu Başkanlığına kadar yükselen tek isim Atalay. Cumhuriyet Vakfına genç bir hukukçu olarak dahil edilmesi 20 yıl öncesine dayanıyor. Vakıf içinde o zamandan beri 2. Cumhuriyetçi olarak tanınıyor. Vakıf toplantılarında çoğu kez Mustafa Balbay ile karşı karşıya geliyorlar.
Atalay, gazetede yenilenme yanlılarının başını çekiyor. Yenilenmeden kasıt, Cumhuriyetin geleneksel laik, Kemalist çizgisini terk etmesi ve liberal 2. Cumhuriyetçi bir çizgiye gelmesi
Cumhuriyet, bugünkü noktaya uzun bir süreç, gazete içi kavgalar sonunda geldi. Bugün gazetenin yazarlarının çoğunun 2. Cumhuriyetçi, liberal solcu olmaları bir tesadüf değil.
ERGENEKON TERTİBİ ATALAYA YARADI!
Atalayın temsil ettiği çizginin gazeteye hakim olmasını Ergenekon tertibi sağladı. Atalay, önlenemez yükselişini Ergenekon kumpasına borçlu. Özel yetkili savcılar, Ergenekon davasının birinci iddianamesinde, Cumhuriyet gazetesinin Osman Yıldırım ve diğer suç ortakları tarafından üç kez bombalanmasına uzun uzun yer verdi. Davada gazetenin İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay sanık durumundaydı. Başını Akın Atalayın çektiği Cumhuriyet Vakfı ise davaya müdahil olarak katıldı. Ergenekon sanığı yurtseverlere, FETÖ savcıları gibi bezdirici ve aptalca sorular yönelttiler.
SELÇUK, BALBAY SANIK, VAKIF MÜDAHİL!
20 Ekim 2008 tarihli ilk duruşmada, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Vakfı avukatlarının müdahil olma talebini kabul etti. Avukatı Bülent Utku, Cumhuriyet gazetesinin tüzel kişiliği suçtan zarar gördüğü için müdahil olarak davaya katılmamıza karar verilmesini diliyoruz diyordu. Davanın ilerleyen duruşmalarında Atalay ve arkadaşlarının yaptığı konuşmalar dikkat çekiyordu. Selçuk ve Balbayın sanık olduğu unutulmuş, Ergenekon savcılığına soyunmuşlardı. 13 Kasım 2008deki duruşmada Utku şunları söylüyordu: Şimdi ortada iddianame ile getirilen bir örgüt suçlaması var. Dolayısıyla biz katılan olarak sadece örneğin bombalarla soru sormakla yetinemeyiz, biz de kuşkulandığımız örgüt yapısı hakkında soru sorma hakkına sahibiz.
MUZAFFER TEKİNE YAPTIKLARI
Akın Atalay ve arkadaşlarının, Ergenekon davasının en başı dik sanığı ve davada en ağır cezaya çarptırılan (iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl hapis) emekli Albay Muzaffer Tekine çapraz sorgusu sırasında sordukları dikkat çekiyordu. Tekini, Danıştay saldırısının faili olarak görmek istiyorlardı.
Muzaffer Tekin, 24 Kasım 2008 tarihli duruşmada şöyle diyordu:
Cumhuriyet gazetesi Avukatı Bülent Utkunun 1 Mart 2007 tarihinde Ankarada görülmekte olan Danıştay davasında şüpheli olarak dosyaya dahil edilmem konusunda dilekçe verdiğini yeni öğrenmiş bulunmaktayım. Duruşmada Cumhuriyetçilerin aklanmasından ziyade irticacıların aklanması konusundaki gayretlerinden bunu anlamalıydım. Zira içi boşaltılmış fünye tertibatı iptal edilmiş, 1985 yılından beri masamın üzerinde hatıra olarak bulundurduğum biri taarruz, diğeri savunma tipi el bombası özelliğini kaybetmiş iki süs eşyasına bu derece dört elle sarılmasının başka bir anlamı olamaz.
Vakıf avukatları, bazı sanıklara da saçma sapan sorular yönelttiler. Davada 41 yıl 11 ay hapis cezası verilen Gazi Binbaşı Fikret Emekin annesinin evinde bulunduğu iddia edilen el bombalarının, Cumhuriyete atılan bombalarla bağlantısını aradılar!
İlhan Selçuk, yazılarında sürekli Ergenekon tertibinden söz ederken, gazete Ergenekon terör örgütü haberleri yapıyordu.
ÇETİNKAYA DESTEĞİ
Hikmet Çetinkaya, 23 Mayıs 2006da Muzaffer Tekinle ilgili şöyle yazabiliyordu: Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin kimdir? Milliyetçi-mukaddesatçı Alparslan Arslanla emekli Yüzbaşı Tekinin ilişkilerini kim ya da kimler kurmuştur? Saldırgan, bombaları ve silahları kimden aldığını niçin açıklamadan tutuklanıp cezaevine gönderilmiştir?
Kafa, Ergenekon savcıları gibi çalışıyordu.Cumhuriyetin avukatları ve bazı yazarları tertipçilerle kol kola girmişlerdi.
Akın Atalay, gazete içinde en büyük desteği Hikmet Çetinkayadan aldı. Gazetenin koruması, şoförü, sekreteri ve maaşıyla en pahalı yazarı olan Çetinkaya, bu konumunu muhafaza etmek koşuluyla Atalay'a büyük destek verdi, onun hızla yükselmesini sağladı.
İlhan Selçuk hasta, Balbay Silivrideydi. Gazetenin İstanbul ve Ankara bürolarında çalışan, ulusalcı kimlikleriyle tanınan deneyimli muhabirler birer ikişer tasfiye edilmeye başlandı. Atalay bu tasfiyeleri zorunlu tensikat olarak açıklıyordu. Cumhuriyete katılan yeni yazarlarla gazetenin yeni çehresi, yeni kimliği yavaş yavaş şekilleniyordu.
ANKARA TEMSİLCİSİ ARANIYOR
ABD Dışişleri Bakanlığının bursuyla iki yıl ABDde kalan Milliyetin genç muhabiri Utku Çakırözer'in, Karamehmet grubunun Akşam gazetesine Ankara Temsilcisi olarak atanmasının üzerinden henüz üç ay geçmişti. Cumhuriyetten Balbayın kovaladığı Doğan Akın, Akın Atalaya bir öneride bulundu. Balbay içerdeydi, gazetenin Ankara Temsilcisi yoktu. Akın, Çakırözerin temsilci yapılmasını önerdi, Atalay da kabul etti. Böylece Cumhuriyet, Amerikada eğitim görmüş bir ismi Ankara Temsilcisi yaparak, üzerindeki darbeci yaftasından da kurtulacaktı! Oysa, gazetenin Ankara bürosunda temsilci olabilecek çok sayıda deneyimli çalışan vardı.
SUÇU KABUL ET
Yeni temsilci atanması haberi Silivriye ulaştığında Mustafa Balbayın nasıl incindiğine, nasıl üzüldüğüne tanığım. Şimdi bir darbe de gazetesinden geliyordu. Balbay tutuklandığında onun avukatlığını başta Atalay olmak üzere Cumhuriyetin avukatları yapıyordu. Balbaya önerdikleri savunma çizgisi ise ezik büzük ve neredeyse suçu kabullenme anlamına gelecek bir savunma hattıydı. Balbay kısa süre içinde bunu fark etti ve avukatlarını değiştirdi.
SİLİVRİYE ZİYARET YASAĞI
Cumhuriyet çalışanlarının Silivriye Balbayı görmek için gizlice geldikleri günlerdi. Çünkü Atalay, Balbayın özel olarak ziyaret edilmesine hiç sıcak bakmıyordu! Ulusalcı darbeci Cumhuriyet imajından kurtulmak için Silivriye uzak durulmalıydı.
FETHULLAHA SELAM
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve Hikmet Çetinkaya gazete içinde yalnızca ulusalcı temizlik yapmakla kalmadılar. Cumhuriyetin Fetullah Gülene yakınlaşmasını da sağladılar. Cemaatin medyasına ve şirketlerine yönelik operasyonlara en çok karşı çıkan artık onlardı.
Medyaradar internet sitesinden Alev Gürsoy Cimine konuşan Atalay, Cemaatle bu yakınlık niye? sorusuna Ortada büyük bir haksızlık varken, birçok insan mağdur edilmişken, biz onlarla anılacağız diye korkup bu haksızlıklara karşı durmayalım mı? Tamam, haksızlık var ama biz susalım çünkü onlar Cemaat, Aman adımız kötüye çıkar mı diyelim? yanıtını veriyordu.
Hikmet Çetinkaya 2011 yazında, Cemaat operasyonuyla gazeteciler hapse tıkılırken Gazeteciler Yazarlar Vakfı ile Erkam Tufan Aytavla kolkola girebiliyordu.Erkam Tufan Aytav Hikmet Çetinkayaya Gülen Hareketi Türkiye için bir tehlike mi? diye soruyor, Hayır. Ben tehlike olarak görmüyorum yanıtını alıyordu.
Cumhuriyetin emektar okurları bu gelişmeleri kaygı ile izledi. Cumhuriyete yönelik Hasan Cemallerin başlattığı büyük sağcı saldırı 1992de İlhan Selçukun yeniden başa gelmesiyle bertaraf edilmişti. Şimdi durum daha zor
Bir İlhan Selçuk yok artık.
HİKMET ÇİÇEK / AYDINLIK
Sabahattin Önkibar
3.11.2016
Okunma Sayısı: 10107
Cumhuriyet gazetesi nasıl Peyam-ı Sabah oldu?
İki gündür ibretle izliyorum.
Cumhuriyet gazetesi operasyonu bağlamında Can Dündar, Akın Atalay ve Aydın Engin gibilere bile sahip çıkılıyor.
Yahu Can Dündar dediğiniz Batılı büyükelçilerin kutsal emanet misali sahiplendiği biri değil mi ve söyleyin nedir bunun anlamı?
Akın Atalay ın Ergenekon yargılamaları sürecinde FETÖ ile açıktan saf tuttuğu mahkeme zabıtları ile kanıtlanmadı mı?
Aydın Enginin uzun yıllar taksicilik yaptığı Almanyada PKK ile çok yakın ilişkileri olduğu ve onun yansıması olarak yazılarında bu örgüte arka çıktığı yalan mı?
Keza Hikmet Çetinkaya bile çok yakın geçmişte Fetullah Gülen terörist, cemaatı da terör örgütü değildir demedi mi?
Cumhuriyet gazetesi aylardır manşetleriyle PKK ile FETÖya sahiplenerek Atatürk ve Türkiye düşmanlığı yapmıyor mu?
Lafı dolandırmayacağım, Akın Atalayın yeni Cumhuriyet gazetesi maalesef hain ve alçak Ali Kemalin Peyam-ı Sabah gazetesinin misyonunu icra eder hale getirildi ki, o Cumhuriyet gazetesini Büyük Atatürk, Amerikan mandacısı Peyam-ı Sabaha milli bir alternatif olsun diye kurdurmuştu:
Atatürkün emanetine ihanet edenleri sahiplenmek ihanete ortaklıktır.
Ülkemizde SOL nasil yozlastiriliyor güzel bir örnek.
Ulusalcı kesim tutturmuş ''Cumhuriyet çizgisini bozdu'' diye.Yapılanları haklı buluyorlar.Bir yandan AKP,bir yandan ulusalcılar saldırıyor Cumhuriyet'e.Bir de bu Perinçekçi ve Aydınlıkçı kitle kendilerine ''sol'' diyorlar.Halbuki her seferinde faşistlerle aynı safta yer alıyor.Nasıl ''solcularsa'' artık.
Bütün mesele demokrasinin sindirilmesidir. Bu ülkede nedense demokrasi ben konuşayım diğerleri sussun niteliğindedir.
Konu cumhuriyet yazarlarının neyi savunduğu değil şu an niçin düşüncelerini savunamadığıdır.
konu kürtler niçin bu ülke ve içinde yaşayan halkların bir kısmının düşünce açıklaması yapamadığıdır.
Konu demokrasidir her koşulda her rejimde demokrasi.
Ben olaylara bu gözle bakarım bakmayana da karşı çıkarım. Bu olaylar ve aydınlık Önkibar ortaklığı bize artık sol sağ diye birbirinden bıçak gibi ayrılan bir siyasetin olmadığını bu tür düşüncelerin iflas ettiğini gösteriyor.
MUSOLİNİ de HİTLER de faşistti nerden geldikleri önemli değil.
Doğu Perinçek her dönemin provokatörüdür. Bunu yaparken de hep sol maskesi ile yapıyor. Burada bu adamın söylemlerinin tartışılması bile yersizdir.
Cumhuriyet'in son yıllarda geleneksel çizgisinden kayma yolunda olduğu doğrudur. Gazetenin ne bugünkü çizgisi, ne de daha önceki çizgisi sosyalistlerin çizgisi değildir.
Ancak konu bu değil, konu iktidarın ülkede ifade özgürlüğünü bitirmek için Fetö/PKK çığırtkanlığı yaparak herkesi suçlamasıdır. Kaynatılan cadı kazanının amacı ülkede muhalif bırakmamaktır. Cumhuriyet'e yapılanlara karşı çıkmazsanız, sıra sosyalist basına da gelecektir.
Bu sol maskesi ne demek niçin bir maske taksın bir insanın faşist görüşü savunması için illada sağcı mı olması gerekiyor. Bu ülkede komünistler azabı sadece 1970-1980 lerde çekmedi 1930 larda da komünistler düşüncelerini anlatmak ve örgütlenmek istedikleri için ceza evlerine atıldı İdamla yargılandı devlet tarafından katledildi.
Halbuki o zaman komünistler nizamı bozacak kadar güçlü değildi 10-15 kişi ile kongre yapabiliyorlardı ama komünist olmak 1991 kadar suçtu 141-142 .1936 dan 1991 e kadar suç kapsamında idi bu suçu işleyen binlerce yazar işçi devrimci özgürlüklerinden mahrum edilip ceza evlerine atıldı işkenceler gördü.
Bunu yapan hep sağcı hükümetler değildi Kemalistler Ecevitçiler gibi solcularda cezacılar içinde idi.
Onun için kapitalist düzeni korumak, bu korumayı yaparken gaddarca önlemler almak sadece sağcıların işi değil solcular sol milliyetçilerde bu günaha bulaşmıştır.
Hiç bir maske takmaya da ihtiyaç duymamaktadırlar Sol sosyalistlik komünistlik değildir olmadığını tarih bize anlatmıştır.
Sol milliyetçilikten devletçiliğe sosyal demokratlıktan anarşizme kadar uzanır. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiyede de günahsız değildir.