Rus Büyükelçisinin katilleri
Kemal Okuyan
Bu işin arkasında İran mı var, İsrail mi? Dış mihrak sözcüğü bu sefer kimi temsil ediyor resmi ağızlardan çıkarken?
Rus uçağını düşürüp, emri ben verdim deyip, bir daha olursa yine aynı şeyi yaparız diye meydan okuduktan sonra meseleyi FETÖye bağlayanlar Rus Büyükelçisini öldüren polisi de cemaatçi ilan etmeye hazırlanıyorlar.
İşe yaramaz. Çünkü bir önemi yok. Haftalar boyunca böyle bir cinayete kapı aralayan, meşrulaştıran bir toplumsal hava yaratacaksın, bir taraftan Ruslarla iş çevirirken diğer tarafta Halepte katliam var diye bağıracaksın, polise inşallah şehit olursunuz diyeceksin, devleti cemaatler arasında pay edeceksin, polisinden öğretmenine dinci olmayanın hiçbir kuruma atamasını yapmayacaksın... Sonra dış mihrak, FETÖ edebiyatına girişecek, Türkiyenin büyük bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu ileri süreceksin.
Türkiye büyük bir saldırı altında, doğrudur.
Siyasi iktidar Türkiyeyi büyük saldırıya açık hale getirdi, belki doğru ama eksiklidir.
Siyasi iktidar da saldıran taraftadır. Zaten mesele tam da budur.
Rusyanın Ankara Büyükelçisi Andery Karlovun öldürülmesi kuşkusuz bir fanatiğin işi değil. Ortada bir fanatik olduğu açık olsa da
Fanatik Fethullahçı
Olabilir. Devlete biner biner yerleştikleri ortada.
Fanatik IŞİDçi ya da akraba diğer örgütlerden
Olabilir. Himaye edildikleri, kollandıkları, bizim öfkeli çocuklar olarak görüldükleri biliniyor.
Ama fanatik, pekala cihatçı sloganlardan yetkililerin şehit olunmalı retoriğinden etkilenmiş biri de olabilir. Teorik olarak.
Teorik olarak mümkün olan, Erdoğanın başına büyük hem de çok büyük bir dert açmaktadır. Dertli başına!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Suriyede savaştığı düşmanının, ABDye karşı koz olarak kullanmak istediği dostunun Ankaradaki temsilcisini, maaş verdiği bir polisin öldürmesine engel olamamanın ne anlama geldiğini görecektir.
Rusya karşısında eli epey bir zayıflamış olan Erdoğanın pazarlık gücü bu olayla birlikte neredeyse sıfırlanmıştır. Türkiye sınırları içindeki bir cinayetin soruşturmasına Rusların da ortak edilmesi, Erdoğanın durumun ciddiyetini bu kez kavradığını göstermektedir. Lakin, Türkiye artık ciddiyetten pek söz edilebilecek bir ülke değildir.
Putin, Türk-Rus ilişkilerinde ardı ardına kritik görüşmelere geçileceği bir sırada gerçekleşen suikasti provokasyon olarak niteleyerek Türkiyeye çıkış yolunu göstermiştir: Pazarlığı bırakın! Erdoğanı ittirmek yerine, onu tam da bu noktada avucunun içine almayı tercih edecek aklı olduğundan şüphe etmemek gerekir. Lakin, orada durmaz. Sovyetler Birliği dahil, 90 yıldır ilk kez büyükelçisi öldürülen Rusya, bu işin peşini bırakmaz. Cinayeti işleyenlerin cezalandırılacağı vurgusu, diplomatik bir dil değildir ve Rusyanın artık Türkiye ile ilişkilerde diplomasinin genel geçer kurallarını pek dikkate almayacaklarını gösteren bir ifadedir.
Cinayet öncesinde Rusyaya karşı cihat ilan eden AKP gazetelerinin Putinin masasında durduğundan kimsenin kuşkusu olmaması gerekir. Rusya deneyimli bir kadrosunu kendilerinden alan Ankaradan şimdi her şeyi vermesini isteyecektir.
Ancak Türkiye ABDden almadan Rusyaya veremez. Dünkü cinayet Erdoğanın zaten daralmış olan manevra alanını iyice ortadan kaldırmıştır. Biz buna bir kilitlenme hali diyorduk, şimdi iyice belirginleşti ve bir süredir açılamayan kilidin kırılma dinamiğine geçildiğini herkes biliyor.
1. Avrupa Birliği laik bir Türkiye istemiyordu. İslamcılaşma, işte ılımlı diye bir şey uydurdular, uysal bir toplum, itaatkar, emeğe ve aydınlığa düşman bir ülke yaratacaktı. Hemen hemen başardılar. Hemen hemen! Siyaset alanına taşınan İslamın ılımlı olabileceği düşüncesine ikna olmuşlardı, ikna olmak zorundalardı, ancak bir şeyin farkında değillerdi: Ekonomik ve siyasal ve de stratejik belirsizliklerle malul bir Avrupa Birliğinin İslamcı Türkiyeyle uyum sorunlarını çözmesi mümkün değildi. Olmaz. Sonuç: Hem İslamcı olsun, hem de ABnin kulu kölesi olsun modeli duvara toslamıştır.
2. ABD laik bir Türkiye istemiyordu. Radikalleşen Arap dünyasına kendi eli olarak sokulacak, hatta ılımlı tanımının sınırlarını genişletecek, kafa kesen cihatçıları sevk ve idare edecek ama aynı zamanda batıda duran bir Türkiye. Hemen hemen başardılar. Hemen hemen! Hegemonya aygıtı dağılan, çok köklü ekonomik sorunlara sahip olan ve küresel bir albeni yaratmaktan uzak ABDnin İslam kartını CIA aklıyla yönetmesinin sınırları vardı. O sınıra dayandılar ve aldıkları inisiyatif yeni bir kriz başlığı olarak kapılarına dayandı. Sonuç: ABD siyasal İslamı yönetme yeteneğini yitirmiştir.
3. Peki Rusya? Dengeli bir dış politika sürdürdüğü, ekonomik işbirliğini geliştirdiği sürece Putin Rusyası da Türkiyede dinci bir iktidarı dert etmiyordu. Oysa Rusya Türkiyenin yanı başındaydı, hem Rusya hem çevre ülkelerdeki Müslüman nüfus Türkiyedeki dinselleşmeden etkilenecek ve bu çok ciddi güvenlik sorunları çıkaracaktı. AKPnin Çeçenistandaki savaşı fazla zorlamaması, Moskovayı rahatlatmıştı. Suriyede rahat battı! Şimdi kimileri soruyor, Sovyetler Birliği zamanında Afganistana neden asker yolladı diye; oysa en zayıf bölgesinde militan bir İslamcı devlet Sovyetler için kabus olurdu. Oldu da
Çözülmekte olan Sovyet sisteminden geriye Tacikistan ve diğer bazı ülkelerde çok ciddi bir radikal İslam sorunu kaldı. Bu tehditten kurtulmaları için çok uğraştılar.
Uçak düşürüldü, Erdoğan düşürülmek istendi, Rusya ona yardım etti ve geldik bugüne. Sonuç şudur: Rusyanın İslamcı Erdoğanla işi çok ama çok zordur.
4. Türkiyede de durum budur. Türkiyede sermaye düzeni laiklikten kurtulmak istemiştir. Kurtuldu da, bunun geri dönüşü yok. Ancak Türkiyede İslamcı bir siyasal yapı yerleşiklik kazanamıyor. Evet, kilitlenmedir, bu.
Büyükelçi öldürüldü, Erdoğan Putine daha fazla muhtaç; öte yandan şimdi ABD Erdoğana karşı daha kızgın.
Devam edin ey AKPliler, bir yandan provokatörler Rusya ile yakınlaşmamıza kurşun sıktı deyin, diğer yandan suikastçi polisin mahallenizde şehit diye kutsanmasına çanak tutun. Belki bu kilitlenmeyi aşarsınız!
Not: Rus Büyükelçisini kim öldürdü, sorusunun yanıtı çok açık: Putin de dahil, hepsi!
BİR CİNAYETİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Haluk Yurtsever
Bir: Hangi karanlık odada, kimlerin planladığını bilemesek de Rus Büyükelçisinin katlinde bir devlet/gizli servis eli olduğuna kesin gözüyle bakabiliriz. Olaylar dizisinin iç mantığı bunu gösteriyor.
İki: Bu olay, Türkiye güvenlik güçlerinin, her türlü dış ve iç yönlendirmeye açık olduğunu ortaya koymuştur. Diplomatları korumak, özel koşulları, düzenlemeleri olan uluslararası bir hukuk kuralıdır. Bu kural çiğnenmiştir. Ciddi sonuçları olacaktır.
Üç: Bu sonucun baş sorumlusu, genç polisleri dinci ve kinci bir ideolojiyle, Fetih marşlarıyla koşullandıran, her türlü provokasyona açık, bu doğrultuda kolayca yönlendirilecek kıvama getiren siyasetçilerdir.
Dört: 15 Temmuzla birlikte devlet makinesi dağılmıştır. Bu coğrafyada, dinselleşen bir devletin, devlet olmaktan çıkma sürecine girmesi kaçınılmadır. Lübnanlaşma, Suriyeleşme süreci içeriden ve dışarıdan uygulamaya konulmuştur.
Beş: Bu olay, Türkiyenin, Ortadoğuda, büyük emperyalist güçlerin arkasında olduğu vekalet savaşlarına çekilmesi yönündeki darbe ve bombalamalar zincirinin yeni bir halkasıdır.