Referanduma doğru
Korkut Boratav
Beklenmedik gelişmeler, sürprizler olmazsa, rejim değişikliği içeren bir anayasa metni referanduma taşınmaktadır.
Gerçek hukukçular Kurucu Meclis zorunluluğunu vurguladı. Bu bakımdan temel bir arıza söz konusudur. Başka arızalar da var. Olağanüstü Hal rejimi altında anayasa referandumu meşruiyet taşıyabilir mi? KHKler, mitingleri, propaganda çalışmalarını engelleyecek mi? İktidarın emrindeki devlet aygıtı, normal oy kullanımını, sayımını engellemeye çalışacak mı? Başarılı olacak mı?
Bu sorular büyük önem taşıyor. Üzerlerine gitmek; sonuna kadar hukuku (AYMyi, YSKyi, AİHMyi) zorlamak gerekiyor.
Ancak bu güçlükleri, olası engelleri peşinen fazlasıyla vurgulamak da doğru değildir. Aşırı kötümserliğe yol açar. Yenilginin kaçınılmazlığı düşüncesini yaygınlaştırır. Bu yüzden anayasa referandumunu, normal koşullar altında yapılacakmış varsayımı içinde tartışalım.
Tartışmalar esasen bu çerçevede yapılıyor. Söylenmedik pek az şey kaldı. Ben de, yüksek sesle düşünerek kervana katılayım.
***
Bazı kötümser arkadaşlarımızın aksine, anayasa değişikliğine muhalefet potansiyelinin, evetçiler kampından daha geniş olduğunu düşünüyorum.
Farklı ifade edeyim. Geçen yüzyılın son kırk yılına damgasını vurmuş olan temsilî demokrasinin, parlamenter rejimin ana tabanı, on beş yılda buharlaşmış olamaz. Bu taban, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkeleri ve (en gevşek kapsamda) ortak değerleri ile barışık bir çoğunluktan oluşuyordu. Bugüne taşınan uzantıları, kuşakları ile bu büyük çoğunluğu cumhuriyetçi blok diye adlandıralım.
Siyasî parti seçmenlerinden; partilerin oy oranlarından şimdilik söz etmeyelim. 12 Eylül rejimi sayesinde 20nci yüzyılın sonlarında palazlanan siyasî İslam, son on beş yılda cumhuriyetçi blokun ana rakibi oldu; seçimleri kazandı. Anayasa referandumu, İslamcı akımın iktidara kesin ve kalıcı olarak yerleşme programının kritik aşamasıdır.
Referandum sonucu, cumhuriyetçi ve İslamcı bloklar arasındaki mücadeleye bağlı olacaktır.
Cumhuriyetçi blok, muhalefetin potansiyel kitle tabanıdır. Bir hayli geniştir; kalabalıktır. Farklı partilere dağılmıştır. Birbiriyle uzlaşamayan sağ ve sol uçlar içerir.
1960lı yıllarda Demireli iktidarda tutmuş olan muhafazakâr Müslümanların, on yıl sonra Eceviti iktidara taşımış olan köylülerin torunları, farklı renkler, akımlar içinde bu blokta yer alır. Bir uçta vatan bölünmez tutkusunu; diğer uçta bölgesel özerklik arayan milliyetçi çevreleri içerir. Orta-sağda liberalleri, sola doğru katıksız demokratları, aydınlanmacıları, en ileride sosyalizmle barışık insanları kapsayan bir yelpaze söz konusudur.
Cumhuriyetçi blok, potansiyel olarak İslamcı bloktan daha geniştir. Ne var ki, içerdiği farklı akımların, uçların, ortak sloganlarda dahi birleşmesi güçtür.
Ülkeyi bu dönemece getiren liderin kimliği, güvenilirliği, istekleri, Türkiye projesi üzerinde teşhisler konmuştur. Cumhuriyeti blok bu teşhislerde birleşebildiği ölçüde muhalif tepki referanduma hâkim olacaktır. Nedenler tartışılmaya başlandığında ise, görüş ve üslup ayrılıkları ortak muhalefeti güçleştirecektir.
Bu nedenle muhalefet platformu, cumhuriyetçi blokun iç anlaşmazlıklarını, uçları ayrıştıran temaları, konuları kampanya dışında tutabilirse başarı kazanabilir; etkili olur.
Peki, ortak muhalefetin ana mesajı nasıl oluşturulacak? Basit, tek sözcüklü bir çağrı yaygınlaşmaktadır: HAYIR!!!
Çağrının kimlerce, nasıl sunulacağı; hangi tür özlem ve tepkileri dile getireceği zamanla geliştirilebilir. Bu bağlamdaki güçlükleri abartmamak gerekir. Paylaşılan sıkıntıların alanı o kadar geniştir ki, ortak ifade biçimleri kendiliğinden oluşacaktır.
***
Muhalefeti, kampanyaya katılacak siyasî aktörlerden soyutlayamayız.
Türkiyenin sosyalist, devrimci örgütleri, hareketleri ile cumhuriyetçi blokun sol kanadı arasında yakın bağlar daima var olmuştur. İslamcı akım hızla yükselirken laikliğin savunulmasında sosyalistlerin ön saflarda yer alması bu bakımdan anlamlıdır; öğreticidir. Bu akımların muhalefete katılmaması düşünülemez.
Sosyalistler, devrimciler muhalefet kampanyasına katılırken iç ayrışmalarını erteleyecek olgunluğa sahiptir. Referandum, liberallerle, iki uçta yer alan milliyetçi akımlarla hesaplaşma, geçmişe uzanan görüş ayrılıklarını çözme ortamı değildir. Bugünkü gündem tamamen farklıdır. Bu gereksinimi en iyi sosyalistler fark edebilir.
Cumhuriyetçi blokun göbeğinde CHP yer alır. Dindar, milliyetçi, solcu cumhuriyetçiler ile CHP milletvekilleri, örgütleri, seçmenleri arasında geçişlilik hep var olmuştur. Muhalefet platformunda CHP, bu yüzden özel bir konum taşır. Siyasetin normal seyri içinde Kılıçdaroğlunun haklı olarak eleştirilen pasif, savunmacı çizgisi, referanduma özgü ortamda sakıncalı görülmeyebilir. Şu şartla ki, Genel Merkez, HAYIR!!! kampanyasını ödünsüz sahiplensin; sürdürsün.
Sosyalist, devrimci örgütlerin kitle çalışmalarında deneyimli militanlarının, CHP örgütleri, gençlik kolları ile işbirliği, muhalefet platformuna büyük dinamizm getirecektir. CHP şemsiyesi, referandum ortamında muhalif militanlara önemli bir güvence sağlayabilecektir.
Referandum sonuçlarının, sonrasının getireceği olasılıklar, senaryolar? Bugünden tartışmak için acele etmeyelim.
Tek söyleyebileceğimiz, İslamcı faşizmin iktidara kesin ve kalıcı olarak yerleşmesine karşı yakın geleceğin en önemli mücadele cephesi, referandum kampanyasıdır. Bu ortam, karanlık güçlere teslim edilemez.
Bir referandum yazısı daha
Metin Çulhaoğlu
Türkiye referanduma nasıl bir ortamda gidecek?
Referandumdan çıkan sonuca göre neler beklenebilir?
Referanduma uzanan kısa döneme nelerin damga vuracağı aşağı yukarı bellidir. Daha önce de yazmıştık; kontrol dışı sarsıcı olaylar bu dönemde rejimin pek işine gelmez. Şimdilik kesin görünen, hayır diyeceklere, özellikle bu kesimde sivrilenlere yönelik baskıların daha da yoğunlaşacağıdır. Tercih edilen, her tarafta bombaların patladığı, katliamların yaşandığı bir ortamdan çok insanların susarak, evlerine kapanarak, her şey olacağına varır tevekkülüyle sonucu bekleme havasına girmeleridir.
Sonuçta evete yarayacak bir ortamdır ve gövde gösterisi için uygun koşullar olmadığına göre yapılması gereken de, derinden giderek bu ortamda gedikler açılması, evete eğilimli kesimden parçalar koparılmasıdır.
***
Referandum oldu ve evet çıktı diyelim
Bir balkon konuşması büyük olasılıktır.
Bu konuşmanın birleştirici, kucaklayıcı klişeleri tekrarlaması da
Evet oylarının yüksek çıkması durumunda meclisin referandumda verilen mesaja uygun bileşim kazanması için yeni bir seçime gidilmesi de mümkündür.
Daha ötesi?
Normal koşullarda beklenebilecek olan şudur: Evet sonucunun bir gestasyon (hazım) dönemine bırakılması
Birtakım işlere hemen paldır küldür başlanmaması
Yapılacakların, yani Türkiyenin tamamıyla yeni bir şekle sokulmasına yönelik işlerin ihtiyatlı bir plan dâhilinde, belirli bir zaman süresine yayılması
Ancak
Ancak, evet sonucu çıkması durumunda bu olmayacaktır ve bunun özellikle liberal tayfanın hiç göremediği bir nedeni vardır:
Türkiyede belirli biri noktada konumlanan sağın, kendi daha sağını, içindeki ve çeperindeki köktenci yönelimleri kontrol edip dizginleyecek formasyonu ve kapasitesi (ve artık niyeti de) yoktur
Cumhuriyetin getirdiği ve zamanında Demokrat Partiden Adalet Partisine, Milliyetçi Cephe hükümetlerinden ANAPa kadar çeşitli siyasal iktidarları en azından belirli dengelere mecbur eden frenler de ortadan kalktığına, işlemediğine göre
Yürüyelim ya kullarım
denecektir.
Dolayısıyla evet sonucunu alan bir rejimin normal görüneni yapması beklenmemelidir. Hevesle ve acelecilikle işe koyulacak, artık tabuta son çivi mi denir, son darbeler mi denir, yüzüp yüzüp kuyruğuna getirme mi denir, ne denecekse işte onu yapacaktır.
Kimse itidal, normalleşme vb. beklemesin.
***
Ya hayır çıkarsa?
Rejimin özellikle son dönemde yapacağını zaten yapmış olduğunu, hayır sonucunun 15 yıllık AKP iktidarında gidenleri geri getirmeyeceğini, Türkiyeyi dönüştürmeyeceğini söyleyenleri duyuyoruz.
Gelgelelim, laboratuvarda tüplere konulmuş birtakım maddeleri birbiriyle karıştırıp tuzu kuru bir kimyager soğukluğu ve ruhsuzluğuyla sonucu bekleyen böylelerinin hiç dikkate almadıkları bir faktör daha vardır:
İnsan faktörü
Başka her şeyi bir yana bırakalım: Referandumdan çıkacak hayır sonucunun, insanlarımızı yeniden canlandırıcı, onlara en azından özgüven ve motivasyon kazandırıcı etkileri olacaktır. Altı, üstü, sağı, solu siyasal ve ideolojik açılardan o kadar dolu olmasa da başarı başarıdır ve insanların buna ihtiyacı vardır.
İşin bu yanını hiç düşünmüyor, düşünseler de önemsemiyor olabilirler mi?
Eğer gerçekten böyleyse, sandığa hiç gitmesinler, oy kullanmasınlar
Ama kim bilir, belki de onlar haklıdır
Sahiden, referandumdan hayır çıkar da rejim ve onun reisi buna rağmen istifini hiç bozmaz, hiç endişelenip paniklemez, yeni maceralara kalkışmaz ve canım sağ olsun, ben zaten yapacağımı yapmıştım demekle yetinirse, onlar haklı çıkmış olur.
Hayır çıkması durumunda rejimin göze alabileceklerini kestirip bu kadarı bizi aşar, altında kalırız diyorlarsa bunu açık açık söylemeleri en doğrusu olacaktır.
Ya Gezi oldu, bizi dağıttı; 7 Haziran 2015te kıyıda köşede kaldık; ya hayır sonucu çıkan bir referandum yeni bir canlılığın ve hareketliliğin vesilesi olursa
diye endişe ediyorlarsa?
Böyle bir endişeye hiç mahal yoktur.
Ortalık hele bir canlansın, herkese pay çıkacaktır.
Onlara da