Ölümünün 65. yılında Aleksandra Kollontay: Hep yaşayabilenlere ve yaşayabileceklere (*)
- Derin Demir -
Aslında yalnızca bir tek hayat değil, birçok hayat yaşadım
Her zaman yaşamayı bildim ve bugün hala bu yeteneğe sahibim. Ve hayatımda en büyük ve en anlamlı anın hangisi olduğu sorulsa bana, hiç düşünmeden cevaplayabilirim: Sovyet iktidarının ilan edildiği an. ALEKSANDRA KOLLONTAY
Bolşeviklerin yurtdışı bağlantılarını sağlayan dünyanın ilk kadın elçisi olması ve gittiği her yerde Sovyetleri başarıyla temsil etmesi, kadının özgürleşmesini şiddetle savunması, feministlere savaş açması, işçilerin örgütlenmesinde önemli rol oynaması, çalışkanlığı ve disipliniyle Sovyet iktidarının kuruluşunda çok önemli rolleri olan Bolşeviklerin Halk Komiseri Kollontay
Kendi otobiyografisinde de belirttiği üzere, onun için kendi hayatının en önemli olayı Sovyet iktidarının alınmasıydı. Dolayısıyla kişisel özellikleri ile tartışılan bir kadın olan Kollontayın sosyalist iktidara yaptığı katkılara değinmek, kadın mücadelesini önemli bir noktaya taşımasının önemi üzerinde durmak çok daha fazla onu anlamamızı sağlayacaktır.
Kollontayın hayatındaki en önemli dönüşüm Bolşevik Partiye katılmasıdır. Erken yaşta fark ettiği çelişkiler onu bu çelişkileri sorgulamaya itmiş, peşini bırakmamıştır. Bolşeviklere katılmasında, Parti kültürünün yerleşmesinde Yelena Stassovanın (1) önemli bir yeri vardır.
Kollontay yeterli teorik birikimi olmadan Parti çalışmalarına nasıl katılacağının kaygısını yaşarken, Stassovanın cevabı ile heyecanlanır ve mücadelesine dört elle sarılır
Partinin önündeki büyük devrimci görevler için, iki koşulu yerine getiren herkes yararlı olabilir. Bu koşullardan ilki, partiyi sevmek (benimsemek), diğeri de disiplini korumayı öğrenmektir. Elbette Marxın artı değer teorisini incelmeniz ve Leninin eserleriyle ilgilenmeniz yararlı ama yeterli değil. Bütün burjuva alışkanlıklar bırakılmalı, rol oynama ya da kendini ön plana çıkarma isteği alt edilmelidir. Küçük görevler verildiğinde gücenilmemelidir. Çünkü küçük bir görevde yapılan hata büyük görevlere de zarar verebilir
Partimizi yeni kuruyoruz, ilk taşları koyuyoruz. Yönetici yoldaşlarımız yeteneğiniz olduklarını gördüğünde elbette size görev verecektir. Ama hak etmeden bir rol oynamayı düşünüyorsanız, Partiye girmeyin, Şura.(2)
Kollontay, Parti konusunda kararını vermiştir ancak önünde başka bir sorun durmaktadır: Ailesi! Kocası ile yaşadığı çatışmalar ve çocuğuna yeterli vakit ayıramaması onu huzursuz eder. Bir süre sonra eşinden boşanır ve çocuk Kollontayda kalır. Ancak çalışmalarından dolayı çocuğuna da yeterli ilgiyi gösteremez. Bütün bunlar kafasında sosyalist iktidarda aile ve kadının özgürlüğü konusunda çalışmalar yapmasının önünü açacaktır. Öncelikle küçük Mişayı uzun bir süre anne ve babasına bırakır ve hem Marksizmi çok iyi öğrenmek için, hem de o zamana kadar yazmak istediği makale, broşürler için bir süreliğine kaçar!
Kollontay bir daha eski hayatına hiç dönmeyecektir.
1905 yılında gerçekleşen devrim, Kollontay için önemli bir deneyim olur. O, kadınlar cephesinden mücadeleyi yükseltmenin koşullarını arıyor, özellikle işçilere propagandayı hiç bırakmıyordu. Feministlerle yaşadığı fikir çatışması da bu dönemlerde başlayacaktır.
1905 Nisan ayında çeşitli eğilimlerdeki kadın gruplarının inisiyatifi ile kadınların ilk büyük gösterisi Petrogradda yapılır. Söz alan burjuva kadın hareketlerinin feminist temsilcileri ile Menşevikler, ortak kadın platformunu savunur. Kollontay, devrimci sosyalistlerle burjuva kadın hakları savunucularının işbirliğine kararlı bir şekilde karşı çıkar. Bu karşı çıkışa hakaretlerle cevap verilir. Hatta kadın yazar Krandiyevskaya, Kollontayı işaret ederek Sizi boğmak bile az olur sözlerini sarf edecektir. Kollontaya destek veren ise yalnızca bir işçi kadındır. Bu çıkış, sonrasında kadın işçileri partiye yakınlaştıracaktır.
Aralık 1908 Mart 1917 arası Kollontay için zorlu bir dönem olur. Sekiz yıl boyunca Almanya, İngiltere, Fransa, Norveç, Danimarka, İsveç, İsviçre, Belçika ve Amerika Birleşik Devletlerinde sığınmacı olarak yaşar. Her ne kadar çok zorlu bir süreç olsa da gittiği her ülkede çalışmalarına devam eder ve bu dönemi eğitim yılları olarak tarifler. Çocuğu ile de daha sık görüşmeye başlar, elbette Mişa artık büyümüştür.
Bu dönem Clara Zetkin ile yaptığı çalışmalarla kadın işçilerin mücadeleye katılmasını sağlar. 26-27 Ağustos 1910 yılında Kopenhagta yapılan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında Clara Zetkin ile birlikte 8 Martın her yıl kutlanması kararını kabul ettiren diğer kişi de Kollontaydır. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Kollontay, bir çok ülkede 8 Martlarda ajitasyon konuşmaları gerçekleştirmiş, kadın işçilerin örgütlenmesini bulunduğu her yerde sağlamaya çalışmış, kadın üzerine bir çok broşür, makale yazmıştır.
1914 yılı hem kendisi hem de oğlu için sıkıntılı geçer. Yurt dışında bulunması ve bu esnada Rusyaya savaş ilan edilmesi ile birçok Rus vatandaşı gibi anne-oğul tutuklanır. Bu esnada Reichstag Sosyal-Demokrat Fraksiyonu, Almanyanın burjuva partileri ile bir karar alır ve ülkenin silahlanma giderleri için 5 milyar mark tahsis edilmesini onaylar. Sosyal-demokratların bu kararını Kollontay şaşkınlıkla ve öfkeyle karşılar. Bununla Alman Sosyal-Demokrasisi, II. Enternasyonalin önde gelen partilerinden biri, emperyalist hükümetin savunucusu olmuş, proletaryanın çıkarlarına ihanet etmiştir.
Hemen sonrasında Kollontay, Bir Rus sosyalistinin Rus Çarına karşı olacağı düşünülerek serbest bırakılır. Hızlıca oğlunu aramaya başlar, ancak o arada vakit kaybetmeden gerekli toplantılara katılır. Oğluna ise birkaç gün sonra kavuşur.
1917ye kadar gelinen süreç oldukça sancılı olsa da Ekim Devrimi ile beraber yeni hayata adım atılacaktır. Kollontay, Mart ayında ülkesine geri dönmüş, devrimin nihayete evrilmesi için inanılmaz bir çaba harcayarak verilen tüm parti görevlerini layıkıyla yerine getirmiştir. Bununla birlikte asıl Sovyet iktidarının alınmasının ilk dönemleri zorlu geçecektir. Halkın istekleri hiç bitmez. Çoğu zaman bu istekleri karşılamakta zorlanan Bolşevikler, halkın onlara karşı ayaklanmaması için var güçleriyle çalışır. Öyle ki Kollontay anılarında çoğu zaman kendilerinin aç kaldığını, yiyeceklerini Bolşeviklere destek olmaya gelen insanlara dağıttıkları için açlıktan bayıldıklarını anlatır. Ancak her şey Sovyet iktidarı içindir!
Savaş sonrası her şeyini kaybetmiş bir halk vardır karşılarında. Dolayısıyla güven sağlanması oldukça zordur. Çarlık rejiminin yol açtığı açlık, yoksulluk, evsizlik Sovyetlerin en büyük sorunudur. Kollontay, bu dönemde Devlet Yardımı Halk Komiserliği görevini alarak bu sorunların çözülmesinde önemli roller üstlenir. Bu dönem başından geçen bir olay onu fazlasıyla üzer. Yoksul ve evsiz kalan insanların sığınacakları tek bir yer bulunmuştur: Aleksander Nevski Manastırı. 1000 kişiye ev sahipliği yapabilecek olan manastırda sadece 60 rahip ve müritleri yaşıyordur. Müritler ile yapılan gizli görüşmeler sonrası rahiplerin onları yalnızca köle olarak kullandığı öğrenilir. Kısa bir süre sonra müritler Bolşeviklerin yanında rahiplere karşı yer tutar. Rahipler ile görüşme yapılarak Manastırın evsizlere açılması istense de, bu talep rahipler tarafından kabul edilmez. Manastırı işgal etme kararı alınır ancak rahipler buna karşı hazırlık yaparak Bolşevikler kutsal yerimizi yağmalamak istiyor diye propaganda yapmaya başlarlar, çatışma başlar. Bu olay birkaç gün sonra kilise ile devletin birbirinden ayrılması konusunda karar alınmasını hızlandırmıştır. Kollontay bu olayın ardından Ortodoks papazlar ve kilise tarafından aforoz edilir. Anılarında bu konuda Leninin onunla dalga geçerek şunları söylediğini belirtir:
Gerçi artık aforoz edildiniz, ama hiç de kötü bir ortamda değilsiniz. Stenka Rasin ve Lev Tolstoy ile birlikte anılıyor adınız.
Ancak Kollontayın üzüldüğü elbette aforoz edilmesi değil, binlerce insanın barınmasına çözüm bulamamasıdır.
Sovyetlerde kadının sağlıklı ve güvenceli annelik görevinin güvence altına alınması, eşit işe eşit ücret ilkesi, kadının tam eşitliğini sağlamıştır. Kollontay bu durumu dünyada hiçbir ülkenin başaramadığı bir adım olarak değerlendirir. Bunun üzerine ahlak konusunda da şu görüşü savunur: Kadının eşitliği, burjuva ahlakının temelleri ortadan kaldırılmadan sağlanamaz. Kadının ahlaki tutumunu belirleyen şey, cinsel ilişkiler değil, onun çalışmada, topluma yararlı çalışmada gösterdiği değerdir. (3)
Kollontayın bu düşüncelerine Lenin ve Stalinin karşı çıktığı ve bu yüzden uluslararası alanda diplomat olarak görevlendirildiği belirtilse de, anılarında bunu önemsemeden, verilen her işin küçük ya da büyük tartışmasız yerine getirilmesi gerektiği bilinciyle hareket ettiğini anlatır. Kaldı ki Sovyetler Birliğinin güçlendirilmesi politikasına en önemli katkılardan birinin de 1922-45 arası Kollontayın sürdürdüğü diplomatik faaliyetler olduğu bilinmektedir.
Leninin talimatıyla solcuların II. Enternasyonalden ayrılmasını sağlayan, Sovyetler Birliğinin dünyaya açılan kapısı haline gelen, Finlilerle görüşmeler yapıp İsveçin savaşa girmesini engelleyen, işçi kadınları örgütlemek için fabrikalarda çalışan ve Sovyetler Birliğinin ilerlemesine sayılamayacak kadar önemli katkılar yapan, bitmek tükenmek bilmeyen çalışmalarıyla her zaman yaşamayı bilen bir kadın Kollontay
Yaşamadığım bir şey kalmadı: Başarılar, korkunç derecede çok çalışma, takdir, kitlelerce sevilme, izlenmeler, nefret, cezaevleri, başarısızlıklar ve temel düşüncem için (kadın sorunu ve evlilik sorunu üzerine) anlaşılamama, yoldaşlarla farklılıklar, düşünce ayrılıkları, ama aynı zamanda Partide uzun yıllar beraber ve uyumlu çalışma
Sovyet ülkesine, gerçekleşmiş bir düş olarak çok değer veriyorum. Bu, benim düşlerimin devletinin kusursuz olmasını ve orada insanların, kaygısız ve mutlu yaşamalarını istiyorum
(4)
Ölümünün 65. yılında saygıyla
* Her zaman yaşamayı bildim ve bugün hala bu yeteneğe sahibim (Bir Çok Hayat Yaşadım, Aleksandra Kollontay, Agora Kitaplığı)
(1) Stassova, Bolşeviklerin partisinin yapılanması ve sağlamlaşması üzerine birçok görev almış, 1917nin ilk yıllarında parti sekreterliği görevini üstlenmiştir.
(2) Şura Domontoviç, Kollontayın asıl ismi.
(3) Yeni Ahlak ve İşçi Sınıfı Ahlakı, 1918, A. Kollontay
(4) Bir Çok Hayat Yaşadım, Aleksandra Kollontay, Agora Kitaplığı, sf.378
http://gazetemanifesto.com/2017/03/09/olumunun-65-yilinda-aleksandra-kollontay-hep-yasayabilenlere-yasabileceklere-derin-demir-yazdi/