Erdoğan 16 Nisanı da kaybetti
-Aydemir Güler
Cumartesi günü Erdoğanın 15 Nisana yenik girdiğini yazmıştım. Devam edeyim, yenilgi sürüyor
Oylamanın sonucu, durumun değerlendirilmesinde boyutlardan yalnızca bir tanesidir. Oylamanın resmi sonucuna göre kazanmış olsa da, toplam manzara Erdoğanın yenilgisine işaret ediyor.
Öte yandan MHP geleneğini devralacağı anlaşılan Akşener kazanmıştır. Bahçelinin verdiği oy ile ilan edilmiş referandum sonucunun aynı olması bir şey değiştirmez; Türk milliyetçi geleneğinin geleceğinde Bahçeliye pek yer kalmamışa benziyor.
Demirtaş hapiste olabilir ve kalmaya daha da devam edebilir. Ama AKPnin Kürt coğrafyasına her tür şiddet, hile ve siyaset aracıyla girme çabaları, özetle başarısızdır. Erdoğan birtakım devlet yanlısı, sağcı aşiretlerin feodal ilişkileri sayesinde tulum evet çıkan sandıkların üstünde hareket edemez. Kürt Hizbullahı Hüda-Parın evete çok katkımız oldu böbürlenmeleri boş laftır. Barzaninin evet çağrısının suratına kapı kapanmıştır
Yani Kürt dünyasında siyasetin HDPsiz akmaya devam edemeyeceği yazmaktadır, referandum sonuçlarında.
AKP içindeki kaynamanın sembolik bir adresi olarak Abdullah Gül de kazananlar arasındadır. İçerde ve dışarda egemen güçler Erdoğansız, yani normalleşen bir AKP özlemlerini gizlemiyorlardı uzun süredir. Şimdi üç büyük kentten ve belediyesinin AKPnin elinde olduğu başka büyük kentlerden, dahası büyük kentlerin merkezlerinden hayır çıkması AKPnin telafi edilemez bir gerileme yaşaması anlamına geliyor. Ve bu koşullarda başkanlığa yürüyen bir Erdoğan, olsa olsa şakadır. Demek ki, sonuç AKPsiz Erdoğan olarak özetlenebilir. Bu durum Gülün kazanması ve Erdoğanın kaybetmesidir.
CHPye gelince
Pazar gecesi AKPli bir yorumcunun Kemal Kılıçdaroğlunun kazandığını ısrarla ve telaşla ilan etmesi bu yorumcunun yetersizliğinden kaynaklanmıyordu. Bana sorarsanız, AKP ideologları iktidar partisinin krizli yaşamına bir de CHP krizi eklenirse, bunların birbirini derinleştireceğini kavradılar. AKP ve CHP merkezleri birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Ve yalnızca Kılıçdaroğlu değil bütün CHP kaybetmiştir. CHPnin kendi içinde itirazsız kabul gören şu gerilimsiz kampanya hakikaten hayır seçeneğinin Türkiye sağından oy çalmasını kolaylaştırmış olabilir. Lakin bir oylama yalnızca bir oylama değil işte... Gerilimsiz kampanya sağın yorgun, kavga gürültü istemeyen, konformist oylarının geçişine kapıyı açarken solun cumhuriyetçi, ilerici, eşitlikçi, laisist direnç kaynaklarını kuşattı. Sol mücadeleciliği verip sağ konformizmi almak! Bu durumda teknik olarak oylamayı da kazanamazsınız. Bunu anlattığımızda bize kızanlar YSK skandalından sonra belki kazanırız diye oy saymaya devam etmiş, yobazların gün boyu uyguladığı basıncı ayıplamış ve sonra hukukun işlemesini beklemeye çekilmişlerdir. Abdülkadir Selvi ne yaparsa yapsın, Kılıçdaroğlu kaybedenler arasındadır ve işin ilginç tarafı CHPde, veya Türkiyenin Kemalist-sosyal demokrat geleneğinde kazanan, hadi onu da geçtim umut veren kimse yoktur.
Yukarıdaki son paragraf Pazar-Pazartesi günlerinin bekleyen CHPsinin Salının rest çeken CHPsine yerini bırakmayacağı, bırakamayacağı anlamına gelmez. CHP diğer kazananlarla birlikte zayıf düşmüş Erdoğanı kuşatması çok muhtemel veya yeri geldiğinde devirmek için politika geliştirmesi mümkündür. Yeri geldiğinde
O yere ve zamana karar verilecek. Türkiyeyi daha güçsüz bir Erdoğanla yönetmeyi arzulayan bilumum odak var. Emperyalistler iktidarı terbiye etmek için yepyeni kozlara sahip. Tüsiadın seçim değerlendirmesini sonuçlar belli olmadan çok önce yayınlamasına ne demeli? Ya Fitchin diyalektik harikası (!) analizi? (*)
Bize gelince... Erdoğanın zayıflamasının halk örgütlenmesini cesaretlendirdiği, 16 Nisan skandalının öfkeyi yükselttiği, içeride ve dışarıda düzen içi tarafların hesaplaşma ve örgütlenme istemedikleri açıksa, solun da önü açıktır. O akşam söylendiği gibi, zaman örgütlenme zamanıdır.
(*) Bir süre önce Türkiyenin kredi notunu düşürürken referandumu da göz önüne aldığını söyledi bu kuruluş. Lakin oylama sonucunun aynı negatif tablonun parçası olmasına karşın, Fitch gelinen noktada ekonomik reformların canlanabileceğini düşünüyormuş.