Melnur'un yorumlarına katılıyorum,Sosyalizm idealist bir düşünce yığını değil,maddi bir altyapısı ve bilimsel bir temeli var.Dolayısıyla maddi altyapısını ve bilimsel yönünü anlayabileceğimiz temel kitaplar mutlaka okunmalı.Yine Melnur'un dediği gibi sadece bu bilimsel altyapı yeterli değil bu bilimsel altyapıyla güncel siyasete nasıl müdahele edeceğiz,sosyalizme giden süreci nasıl gerçekleştireceğiz diye soruyorsak ve ülkemiz özelinde bu müdahale nasıl olabilir diye soruyorsak ülke tarihimizle ilgili kitaplar da mutlaka önemli.Bu sayede ülkemizin kendisine özgül gelişim çizgisini ve buna bağlı olarak yaşananları tespit edebilir ve bunlara bağlı olarak gelişen duruma nasıl müdahale edebiliriz sorusuna cevap bulabiliriz.Ben bu noktada Doğan Avcıoğlu'nun Türkiye'nin Düzeni kitabını öneriyorum.Özellikle ilk cildini.Avcıoğlu bu kitabında Osmanlının neden ilk gelişen kapitalist ülkelerden biri olamadığını,Osmanlı'nın kendine has üretim tarzını ve sınıf ilişkilerini,bu açıklamalara ve bunların sonucuna bağlı olarak Osmanlı'nın 1839 Baltalimanı Antlaşmasıyla nasıl yarı sömürge haline geldiğini ve bunun topluma ve devlete etkilerini,Tanzimatın nasıl bir süreç olduğunu ve cumhuriyete kadar ilerleyen dönemi Marksist yöntemleri kullanarak çözümlüyor ve ülkemizin yapısını anlamamızı sağlıyor.Tabii kitap bunlarla sınırlı değil cumhuriyet dönemi ve tek parti iktidarının ekonomik politikaları,sonrasında Menderes döneminin ekonomik politikaları ve Türkiye'nin o yıllardaki mevcut ekonomik yapısı çok geniş biçimde tahlil ediliyor ve tahlilden ötesine ne yapmalıyız gerektiğine gidilip,çok geniş bir şekilde ne yapılması gerektiği açıklanıyor.Belki ikinci ciltteki ne yapılması gerektiğine dair tespitler bugün için geçerliliğini yitirmiş olabilir ama özellikle Osmanlı ekonomisini ve Osmanlının sınıfsal yapısını,tanzimat dönemini ve buna bağlı olarak gelişen Osmanlı'nın yarı sömürgeleşme sürecini,ittihat terakki dönemi ve tek parti dönemi ekonomi politikalarını ve bu dönemlerin sınıfsal yapısını anlamak ve buna bağlı olarak tarihsel bir perspektif eşliğinde ülkemizin bugüne kadar uzanan yapısını keşfetmek için bu eser mutlaka okunmalı.
Metin Çulhaoğlu'dan Sosyalizme Yeni Başlayanlara 10 Kitap Önerisi
Sosyalizmi, Marksizmi öğrenmek için ne okumalı sorusu ( bence) doğayı ve toplumu anlayabilmek ve hatta onu kendi çapında değiştirip dönüştürebilmek için ne okunmalı, ne yapmalı sorusunu da içeriyor. Ne okumalı sorusuna böyle de bakılabilir. Nereden başlamalı, doğayı ve toplumu anlayabilmenin yolu öncelikle nasıl bir okuma sürecinden geçiyor-geçmeli şeklinde bir yaklaşım tarzı da bana göre öncelikle bir çerçeve çizme ve o çerçeve içinde sorunun/konunun ne olduğunu kavramakla mümkün. Başlangıç bu yüzden felsefe olmalı, bilim olmalı diye düşünüyorum. Sadece bilgi anlamında değil, bir tutarlılığı oluşması açısından da uygun bir yöntem edinebilmeliyiz.
Metin Çulhaoğlu başlangıç için Politzer'i öneriyor. Katılıyorum ve Felsefenin Temel İlkeleri bu konuda başlangıç için uygun ve anlaşılabilir bir seçimdir. Aynı anda iki farklı okuma yapılabiliyorsa evrenin (maddenin) evrimi konusunu da başlangıç okumalarına dahil etmek yararlı olacaktır. Bütünsel bir kavrayış bir yöntem edinmemize de yol açacak ve parçaların daha iyi anlaşılmasına yol açacaktır. Yöntem parçalardan bütüne uzanmak şeklinde olacaktır ama, bütünsel bir çerçeve bu yöntem için sanki gerekliymiş gibi geliyor bana.
Gelişigüzel okumalardan kaçınmak, başlangıç için gerekli. Yapıtlarında Politzeri'i yetersiz ve hatta yanlış bulan yazarlar da var. Sanırım Aydın Çubukçu'nun Diyalektik Materyalizm başlıklı iki kitabına önsöz yazan bir dost ( adını şimdi hatırlamıyorum) bu yönde bir yorumda bulunmuştu ve bu tutum da SF'ye Politzer'in dışlanması ve sol külliyattan çıkarılması yönünde yansımıştı.
Bir başka yanlışlık özellikle reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte sol kesimde ortaya çıkan yılgınlık ve dönekliğin yarattığı kerameti kendinden menkul solculuğun üfürdükleri, yani ezbercilik, yani yüzeysellik. İnternetten edinilen, kavranılmadan, içselleştirilmeden ve sol bir bütünlüğe oturtulmadan savunulmaya çalışılan sonuçta, tutarsız, birbiriyle çelişik bir bilgi/sözcük yığınının bir düşünce olarak ileri sürülmesi de bu iklimde içine düşülen bir büyük yanlıştı. Bu yüzden aceleci olmadan ve temeli de doğru kurarak ve pek çok şeyi de zamana bırakarak bir okuma süreci içine girilmelidir. Böyle bir alışkanlık edinilmelidir. Bu alışkanlığın edinilmesine çalışılmalıdır. Kısa bir zaman içinde öğrenilmeye çalışılan pek çok şeyin etkisi ve kalıcılığı olmaz. Çabuk tüketilir. Ve üstelik bu aceleci tavır, birilerinde bir algı yaratma, bir anlamda bir ego tatmini yönünde işliyorsa birilerini kandırma amacıyla çıkılan yolun sadece kendini kandırma olarak geri duracağını söyleyebilirim. Ve dışarıdan bakıldığında bu tarzın o kadar kötü ve acınası bir görünümü var ki!
Neyse, devam edersek, felsefe ve bilimi başlangıç yaptığımızda Leo Huberman'ın ''Sosyalizmin Alfabesi'' Nikitin'in Kapitalizmi iyi bir seçimdir. Sosyalizmin anlaşılması kapitalizmin anlaşılmasıyla mümkün. Kapitalizm nedir, nasıl işliyor sorunun yanıtını vermek, aynı zamanda sosyalizmin ne olması gerektiği sorusunu da beraberinde getirecektir. Zaten bu konular bütünlüklü bir şekilde kavranıldığında Marksizmin her şeyden önce ''şu şunu dedi'', ''bu bunu dedi'' ezberciliği olmadığı ve ''öyleyse doğrusu budur'' alışkanlığının sol-sosyalizm ile bir ilgisinin bulunmadığı ve bu şekilde aklınca bir şeyler söylemek isteyenlerin ciddiye alınmaması gerektiği hemen anlaşılacaktır.
Şöyle bitireyim bu yorumu; sosyalizm bireyciliği savunmaz. Ama solcu-sosyalist olabilmenin yolu da özgür birey olabilmekten geçer. Aradaki farkı anlayarak ve Marksizmi ve devrimci sosyalizmi savunarak özgür bir birey haline gelmek okuma amacımızın varması gereken noktadır.