97 yıllık devrİm yolculuğu/Türkiye Komünist Partisi 97 Yaşında
Aydemir Güler
Osmanlı Sosyalist Fırkası kurucusu İştirakçi Hilmi ve İştirak Dergisi kapaklarından örnekler
Türkiye tarihinde sosyalist hareketin tarihi işçi sınıfı hareketiyle çakışır. Osmanlıda sanayileşmenin ve işçi sınıfı oluşumunun merkezlerinden biri olan Makedonyada sosyal-demokrat hareket yankı bulur. Örneğin Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu Balkanlardaki birçok komünist hareketi etkileyecektir.
İşçi hareketinin örgütlenmeye yöneldiği ve politize olduğu bir diğer kent ise başkent İstanbuldur. 1910da Osmanlı Sosyalist Fırkası dönemin en etkin örgütlenmesi olarak şekillenir. Ancak örgütlenmeye başlayan Osmanlı işçi sınıfının ana karakteri gayrimüslim olmasıdır. İstanbul ve Anadoluda Rum ve Ermeni, Makedonyada Yahudi kökeni ağır basar. Bu özellik Türkiyede İttihat Terakki döneminden başlayarak bir Müslüman-Türk yeni burjuvazinin gelişmesi, bu sınıfın önderliğinde bir uluslaşma süreci yaşanması ve emperyalist planların sahneye konması, kaçınılmaz olarak işçi sınıfını da etkileyecektir. İşçi sınıfının ilk dönemi geleceğe kuşkusuz belirli bir deneyim ve öncü işçiler bırakmıştır, ancak organik bir süreklilikten söz etmek mümkün olmayacaktır.
1908 Meşrutiyet devriminden sonra Meclis-i Mebusanda sosyalist ve sosyal-demokrat Ermeni vekiller etkili bir azınlık oluşturmuşlardır. Komünist Manifestonun Osmanlı ülkesinde ilk çevrildiği yerli dil de yine Ermenicedir.
Sağdan sola: Mustafa Suphi, Etham Nejat ve İsmail Hakkı
Komünist hareket esas olarak Birinci Paylaşım Savaşını izleyen işgal yıllarına doğmuştur. Osmanlı Sosyalist Fırkasının devamı olan Türkiye Sosyalist Fırkası'nın solunda, Bolşevik devriminin yolunu izleyen kadrolaşmalar iki odaklı olarak ortaya çıkar.
Birincisi İttihat Terakki muhalifi bir aydın olan Mustafa Suphi liderliğinde Rusyadır. Suphi hapis ve sürgün edildiği Sinopdan kaçarak deniz yoluyla Rusyaya geçer, yükselen devrimci dalga içinde kısa süre içinde Bolşeviklere katılır. Türk ve Müslüman halklar arasında örgütlenme çalışmaları yürütür. 1917 sonrasında İç Savaşta aktif görevler üstlenir.
Türkiyede komünist adıyla kurulan ilk parti, Baküde Moskova ile Anadolu kurtuluş hareketi arasında köprü kurmayı amaçlayan İttihatçılar tarafından oluşturulmuştur. Suphi ve arkadaşları bu çevrenin içine girerler ve hegemonyaları altına alırlar. Bir hülle örgütü olan ilk fırkanın küllerinden Marksist-Leninist bir parti yaratılır. Türkiye Komünist Fırkası, Kominternin Doğu Halkları Kongresinin hemen ardından 10 Eylül 1920de Baküde kuruluşunu gerçekleştirecektir. Parti eski Osmanlı Ordusu mensubu olup Çarlıka esir düşen, devrimle birlikte özgürlükleri iade edilen subay ve erlerden bir kızıl alay da oluşturur.
Şefik Hüsnü (sağda) ve Ali Cevdet
İkinci komünist odak İstanbuldaki Şefik Hüsnü grubudur. Selanik kökenli bir hekim olan ve eğitimini Avrupada tamamlayan Şefik Hüsnü çevresi de seçkin Osmanlı aydınlarını bir araya getirmektedir. Bu çevre başkentteki işçi hareketi içinde de yeni bir birikim oluşturmak için mücadele etmektedir. Kominternle de bağlantı kuran, yasal olarak Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası adını alan, İstanbul komünist teşkilatı olarak da bilinen hareketin saygın isimlerinden biri olan eğitimci Ethem Nejat Bakü Kongresine katılır ve Türkiye Komünist Partisinin genel sekreterliğini üstlenir. Genel Başkan ise Mustafa Suphidir.
Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası icra heyeti üyesi ve Yeni Hayat Dergisi sahibi Ali Nazım Resmor
Dikkate alınması gereken üçüncü komünist kesim Anadoludaki dağınık yapılanmalardır. Rus Devriminin hem emperyalist savaşın sonunu müjdeliyor olması, hem de Anadolu dahil olmak üzere bütün ezilen halklara yeni bir kurtuluş çağrısını temsil etmesi, Osmanlı toplumunda gerek aydın ve bürokratlar, gerekse halk kitleleri içinde bir Bolşevizm sempatisine yol açmıştır. Marksist-Leninist bir kadro birikimi olarak adlandırılması mümkün olmayan bu politik etkileşim işgal yıllarında farklı yansılar bulacaktır. 1920 Meclisindeki Halk Zümresi, Kuvayi Milliye içindeki çeşitli odaklar, hatta Mustafa Kemalin teşvik ettiği resmi TKPnin bu solculaşmayla ilintisi vardır.
Bakü Kongresine de Anadoludaki bu odaklardan delegeler katılır. Halk İştirakiyun Fırkası giderek bu devinimden kristalize olur.
Mustafa Suphilerin programı açıkça sosyalist devrimi savunmakta, Ankara ile bir dayanışma ilişkisi öngörürken, emperyalizme karşı mücadelede işçi ve yoksul köylülerin sözcüsü olarak kendisini ilan etmekteydi. TKP kuruluşundan da önce alınan karar doğrultusunda örgütlü mücadeleyi ülkeye taşımak için harekete geçti. Suphi, Nejat ve diğer yönetici yoldaşlarının zorlu yolculuğu Trabzonda ağır bir saldırı ve katliamla son buldu. 28 Ocak 1921de TKPnin ilk önderliği fiziki olarak tasfiye edilmiş oldu.
Soldan Sağa: Kemal Tahir, Nâzım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı Çankırı Cezaevi'nde
Baküdeki dış büro etkisizleşirken, İstanbulda TİÇSF ve Halk İştirakiyunun parçalı birikiminden Türkiye Komünist Partisi yeniden şekillendi. Böylece 1920lerin ortalarından başlayarak otuz yıl sürecek olan Şefik Hüsnünün liderlik dönemine girilmiş oluyordu. Kominternde de görevler üstlenen Şefik Hüsnülü yıllarda TKP defalarca tevfikatlara maruz kaldı, ağır baskılar gördü. Parti bu koşullarda her zaman işçi sınıfı içinde hücrelere sahip oldu, gençlik içinde belirli bir etkiyi sürdürdü, Cumhuriyet Türkiyesi'nin genç kuşak bilim ve sanat insanları üstünde güçlü bir çekim merkezi oluşturdu.
İkinci Dünya Savaşının çıkışında TKP işçi kitle sendikalarının kuruluşuna ön ayak oldu ve yeraltı çalışmasından açık parti alanına geçmek için hamle yaptı. Ancak 1946 yılının sonlarında Partinin demokratikleşme beklentisinin yanlış çıkacağı, Türkiyenin anti-komünist Soğuk Savaşın bayraktarlığına ve gerici bir burjuva parlamentarizmine yöneldiği berraklık kazanacak, sendikalar ve Şefik Hüsnünün başkanı olduğu Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi kapatılacaktı.
Bu saldırıyı yine tevfikatlar izledi ve 1951de TKP kadrolarının ağırlıklı bölümü bir kez daha tutsak edildi. Eşzamanlı olarak Partide de bir dağılma görüldü ve bölünmeler yaşandı. Komünist hareket TKP adıyla 1973e kadar etkisiz kalacağı bir döneme girdi.
DİSK Dergisi 1977 Mayıs-Haziran sayısından bir fotoğraf
1961de kendiliğinden işçi hareketinin öncüleri olarak sivrilen bir grup sendikacı tarafından kurulan Türkiye İşçi Partisi, Marksist-Leninist bir karaktere sahip olmamakla birlikte, bu ara dönemde komünist hareket için yeni bir adres haline gelecekti. 1961de kurucu genel başkan olan Avni Erakalının çok sonraları, Sosyalist İktidar Partisi kanalından TKPli olması, Mehmet Ali Aybar ve Behice Boranın 1950lerde TKP tezgahından yetişmiş aydınlar olmaları rastlantı değildir. TİP sosyalistkomünist hareketin işçi sınıfıyla kitlesel olarak buluşması, toplumsallaşması açısından son derece önemli bir kilometre taşıdır.
1973 Atılımı ile TKP adı, İsmail Bilen liderliğinde geri gelecektir. Solun bu yükseliş yıllarında TKP açık parti kimliğine sahip olmamasına karşın işçi, gençlik, kadın ve giderek köylü hareketinde etkinliğini genişleten bir odak halini almıştır.
http://interaktif.sol.org.tr/10-eylul/
11 Kasım 2001 - Türkiye Komünist Partisi
Ancak solun bütünü için yenilgi anlamına gelen 12 Eylül 1980 darbesinden sonra TKP, TİP, TSİP gibi komünist işçi sınıfı partileri Sovyetler Birliğinde 1985de ilan edilen glasnost-perestroyka açılımının da etkisiyle sağa kaydılar. Türkiye Birleşik Komünist Partisi kuruluş tezlerine ve programına kapitalizme uzlaşma, sınıf mücadelesinin sorgulanması ve devrimci hedeflerden geri çekilme eğilimleri damga vurmuştur. Bu koşullarda daha önce TİP merkezine sosyalist devrim tezini savunarak soldan muhalefet ettiği için 1978de ayrı düşen ve kendi örgütlenmesini gerçekleştiren Sosyalist İktidar-Gelenek hareketi 1992de Marksist-Leninist bir sınıf partisi olarak kuruldu. Önce Sosyalist Türkiye Partisi, STPnin mahkemeyle kapatılması üzerine Sosyalist İktidar Partisi adını kullanan Parti 2001de Türkiye Komünist Partisi adını alarak komünist hareketin tarihinde ortaya çıkan son kesintiyi gidermiş oluyordu.
http://interaktif.sol.org.tr/10-eylul/
22 Ocak 2017 - TKP yoluna devam ediyor
2014te TKP içinde tasfiyeci-liberal bir muhalefetin yol açtığı bölünmenin sonucu olarak TKP adının bir süreliğine kullanılmaması yoluna gidildi. Parti programını, geleneksel sosyalist devrimci çizgisini ve Leninist örgüt ilkelerini sahiplenen hareket 2014-2017 döneminde çalışmalarını Komünist Parti adıyla aralıksız sürdürdü. 22 Ocak 2017de bölünme anında TKP üyesi olan herkese açık olarak gerçekleştirilen ve tasfiyeci unsurların katılmadığı üye toplantısında TKPnin kendi adıyla siyasi mücadeleye geri dönmesi kararı oybirliğiyle alındı.
Türkiye Komünist Partisi 97 yıllık devrim yolculuğunu, her türlü sınıf uzlaşmacılığını reddederek, işçi sınıfı içinde örgütlenme çalışmasına mutlak öncelik vererek, sosyalist devrim hedefiyle sürdürüyor.
http://interaktif.sol.org.tr/10-eylul/
