Ortadoğudaki hayalet - Orhan Gökdemir
Avrupada bir hayalet dolaşıyor-Komünizm hayaleti
Komünist Parti Manifestosu böyle başlıyor. Devamında eski Avrupanın bütün güçlerinin, papa ile çarın, Metternich ile Guizotun, Fransız radikalleri ile Alman polis ajanlarının, bu hayaleti defetmek üzere kutsal bir ittifak kurduğu haber veriliyor.
Bu büyük metnin yayınından 150 yıl sonra bu kez Ortadoğuda yeni bir hayalet dolaşmaya başladı. İslamizm hayaletidir bu. İlkinde olduğu gibi yeni Avrupanın bütün güçleri yine kutsal bir ittifak kurmuştu. Ama bu kez ittifakın amacı bu hayaleti def etmek değil, ete kemiğe büründürmek, hatta imkân olursa Müslüman Kardeşler kılığında Ortadoğunun emperyalizmin cetveliyle çizilmiş sınırlarında muktedir kılmaktı. Irak işgali ile başladılar, Arap baharı ile sürdürdüler. Türkiye, Mısır ve Suriye bu kutsal ittifakın marifetiyle neredeyse birer tekinsiz toprak parçasına dönüştürüldü. Ortadoğu merkezli bir inancın değil, Arap kandurasına bürünmüş emperyalist Batının hayaletiydi bu. Şimdi gölgesi büyük ölçüde Türkiyenin üzerindedir.
20 gün önce bir avuç cihatçı paralı askerle Afrin seferine çıkılmasına bir de böyle bakılmalıdır. 2011 baharında Suriyede ayaklanma başladığında bu savaşçılar Esat zulmüne başkaldırmış özgürlükçü güçler olarak görünüyordu. Dış güçlerle hiçbir bağlantıları yoktu. Batı sadece Suriyeye özgürlük ve demokrasi getirecek bu güçlere insani yardım ulaştırmaktaydı. Yedi yıl sonra hayaletin üzerindeki kandura sıyrılıp düştü ve hayaletin keli göründü. Hayalet falan yok, Suriyeyi işgale yeltenen güçler ve onların paralı askerleri var. Özgürlük için isyan yok, yağma için cihat var.
***
Nedir cihadın esası? Kâfirlerle savaş. Kâfirler kim? İslama inanmayanlar, puta taparlar, Sabiiler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Mecusiler
Sonra bizim gibi Münafıklar. Teorisi böyle. Hâlbuki Müslümanları tepeleyen Yahudi İsrail devletiyle Müslüman Suudi Arabistan can ciğer kuzu sarması. El Kaide türevi cihatçılar yakın zamana kadar Hıristiyan ABDnin himayesindeydi. Bir kısmı hala öyle. Puta taparlar vaktinde silinip gitti. Fatura köle pazarında satılığa çıkarılan, tecavüz edilen bir avuç Mecusi-Ezidi ve Sabiiye kaldı. Bu karanlık tablonun ardında yaşanan tek şey ise Müslümanın Müslümanı boğazlaması. Kısaca cihat diyoruz. İşte teorinin her zaman pratiğe uymadığının manidar örneklerinden biri daha.
Cihadın pratikle örtüştüğü tek nokta ise ölmek, öldürmek, tutsak almak, boğazlamak, yakmak, yıkmak, yağmalamak, yalan, hile ve tuzak
Bakın Suriyeye. Çok zor şartlar altında vatanlarını savunanlar bir yanda, girdiği bölgeleri yağmalayan, çalan, tecavüz eden cihatçı paralı çeteler diğer yanda. El Nusra, Şam İslam Devleti, ÖSO gibi tumturaklı laflara takılmayın. Bu grupların çoğunun sicili etnik ve dini katliam, işkence, infaz, adam kaçırma, hırsızlık, yağma, kötü muamele ve istismar suçlarıyla dolu. Hepsinin ortak hasleti Alevi düşmanlığı. Bir süredir Kürtlere de düşman oldular; Tabi ücreti mukabili. Ortadoğuda dolaşan İslamizm hayaletinin evrak-ı metrukesi böyledir.
***
Söylenen şu; TSK Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde kurulan kamplarda bu gruplardan bazılarını eğitti ve donattı. Bu unsurlara birebir muharebe eğitimi verildi; havan, roketatar, orta ve hafif makinalı silahların kullanımı öğretildi. Eğitim tamamlanınca 30 örgütün katılımıyla üç kolordu şeklinde Suriye Milli Ordusu ilan edildi. Zaten Suriye krizi boyunca Türkiye bu örgütlerin kurulması, eğitilmesi ve donatılmasında rol almıştı. Dün Suriyede rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYDye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor.
ABD de vaktiyle Suriyede alan düzleyici güçler olarak bu cihatçı çeteleri organize etmiş ve desteklemişti. Bu desteğin tek sonucunun IŞİDin güçlendirilmesi olduğunu anlayınca vaz geçti. Ortadoğuda İslamizm hayaletini tahkim etmek için kurulan Avrupanın kutsal ittifakı, hayalet kendi sokaklarında dehşet yaymaya başlayınca dağıldı. Katar çekildi, Suudi Arabistan bir süredir kanlı ellerini temizlemekle meşgul.
Hayaletin peşinden giden tek ülke AKP Türkiyesi. İçeriyi İslamize etmekte ısrar ediyor AKP. Dışarıda cihada çıkma hevesinde ama gelin görün ki Ortadoğunun kıyısında terkedilmiş kimsesiz bir çocuktur. Elindeki bir avuç cihatçı ile sefere kalkışması gücünden çok çaresizliğinden. Üstelik bu cihatçı çeteyi yan yana pozlar vererek soktu Suriye topraklarına. Ne eğitim düzeyleri, ne savaş kapasiteleri biliniyor. Türkiyede nerede, ne sıfatla bulunuyorlar soran yok. Bu unsurlara maaş ödeniyor mu, ödeniyorsa kaynağı ne, silah, araç, lojistik vb. askeri malzemeler nereden ve kim tarafından temin ediliyor, kim komuta ediyor, silah veriliyorsa kaydı var mı, suç işledikleri anlaşılırsa nerede ve nasıl yargılanacaklar belli değil.
Seferinin anlamı şu: Suriye iç savaşı ile birlikte Ortadoğudaki İslamizm hayaleti de Türkiyenin kucağına bırakıldı usulca. Artık İslamizm bir suç çetesi, cihat ise o şebekenin suç listesidir.
***
Kaldı ki İslamizm bugünün değil dünün hayalettir. Gücü, gerçek sanılmasında ve şerrinden korkulmasındadır. Hüsnü kuruntudan ibaret olduğunun pek çok örneği var
1909da, 31 Mart gerici ayaklanmasından sonra II. Abdülhamit indirildi ve koltuğuna veliaht Mehmet Reşat oturtuldu. İttihat ve Terakki iktidardaydı, yeni sultanın payına Meşrutiyet padişahlığı düşmüştü ve bundan pek memnun görünüyordu. Daha taze bir padişahken büyük savaşın fitili ateşlendi. Ancak ülke Balkan Savaşları zaten nedeniyle darmadağın olmuştu. Müslümanları cihada çağırma fikri bu çaresizlikten esinlenmiş olmalı. 1914ün bir sonbahar gününde cihat çağrısı yapan fetva şaşalı bir törenle Fatih Camiine götürüldü ve cemaate okundu. Padişahın cihat ilan ettiğini öğrenen halk, bayraklar, sancaklar ve dualarla sokaklara fırladı, minarelerden salâ verildi.
Ancak büyük ümitlerle ilan edilen Cihad-ı Ekberin hiçbir işe yaramadığı çabuk anlaşıldı. Kimse ciddiye almamıştı fetvayı. Cihat ilan edildiğini öğrenen düşük sultan II. Abdülhamitin, Şevketlû biraderim yanlış yaptı; bu büyük bir silah idi, kullanılmadıkça daha da büyük görünürdü. Asla kullanılmamalıydı
dediği rivayet olunur.
Büsbütün etkisiz sayamayız. İngilizlerin parasıyla beslenen ve onlardan krallık sözü alan Mekke Şerifi Hüseyin cihada karşı çıktı ve fırsattan istifade Osmanlıya karşı Arap isyanını başlattı. Halifenin cihat çağrısına kulak asmayan Dünya Müslümanları ise İngiliz ordusunun yedeğinde Osmanlıya karşı savaşmak için yollardaydı. Gerçeklikle bağı kopmuş inancın yol açtığı büyük hüsrandır.
***
Hüsran yine kapımızda. Ortadoğuda dolaşan hayaletin Bedevi kandurası giydirilmiş emperyalist bir yalandan ibaret olduğunu bu ülkenin yöneticilerinden başka herkes görüyor. Onlar ise hayaletin başına Osmanlı kavuğu takıp, eline cihat fetvası tutuşturmakla meşgul. Ama işte görüyorsunuz, bir avuç nevzuhur Azap askerine kaldı işleri.
Oyun bitti. Artık İslamizm bir suç çetesi, cihat ise o şebekenin suç listesidir.