Prof. Dr. Korkut Boratav: Türkiye sessizce İslami rejime geçiş süreci yaşıyor
Sözünü ettiğim küçük, iddiasız, hatta iktidar tarafından açıkça sahiplenilmeyen adımlar, rejim değiştirme sürecinin aşamalarıdır diyen Prof. Dr. Korkut Boratav, Türkiyenin geleceğinden endişeli olduğunu açıkladı.
Ahmet Külsoy/ Marksist İktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, "Din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde tanımlanan bir laiklik anlayışı, İslamcı doktrinin tipik göz aldatmacasıdır" diyor. Boratav, referandum sonrası yaşanan gelişmeler ve rejim tartışmaları konusunda çarpıcı tespitlerde bulunuyor.
Tarikatlar toplumun kılcal damarlarına adım adım nüfuz ediyor. Toplumsal yaşam dinsel ögelere göre biçimlendirilmeye çalışılıyor. Çok küçük yaşta çocukların tarikat ve cemaatlere bırakıldığı haberleri toplumun önemli kesimini sarsıyor . Türkiyenin geleceğinden endişeli misiniz, Türkiye koşar adım nereye gidiyor?
Türkiye, Nisan referandumunun sonunda oluşan güzergâhta ilerliyor. Bu İslamcı bir rejime geçiş sürecidir; sessiz bir karşı-devrim söz konusudur. Nihaî aşamasına bu küçük adımlar sonunda ulaşılacaktır. Belki de yeni bir anayasaya gerek duyulmadan, Cumhurbaşkanının sınırsız yetkileri dokunulmazlık güvencesi altında kullanılarak
Sözünü ettiğim küçük, iddiasız, hatta iktidar tarafından açıkça sahiplenilmeyen adımlar, rejim değiştirme sürecinin aşamalarıdır. İddiasız deneyimler biçiminde ortaya çıkıyor. Yarattığı tepkinin gücüne, etkisine göre geri çekilme seçeneği açıktır. Fırsat doğduğunda yeniden, belki farklı bir çerçevede, belki kapsamı daraltılarak, belki de genişletilerek yeniden denenecektir. Yeni düzenlemelere Adım adım alışılacak; bunlar hukukî, siyasî, toplumsal hayatın fiilen kalıcı öğeleri haline geldiğinde rejim de değişmiş olacaktır.
Elbette endişeliyim. Türkiyeyi karanlık bir dönüşüme taşıyan adımlardan her birini kapsamlı bir dönüşüm senaryosunun parçaları olarak ifşa etmemiz gerekir. Örneğin müftülere nikâh yetkisi girişimi; o kadar da önemli değil, neyi değiştirir türü söylemlerle küçümsenmemelidir. Her direnme öğesi, sözünü ettiğim senaryonun tamamlanmasını geciktirecektir. Hatta, genel ve etkili bir muhalefete dönüşürse sessiz karşı-devrim girişimini dahi mümkün olabilecektir.
Ana Muhalefet Partisi CHPnin başlattığı Adalet Yürüyüşü ve Maltepe Mitingi geride kaldı. Bu yürüyüş ve miting hakkında ne söylemek istersiniz?
Adalet Yürüyüşü, biçim ve içerik olarak olumlu, ilerici bir eylemdi. Maltepe manifestosunu da, önemli bir eksikliğine rağmen asgarî bir demokrasi platformu olarak yorumlayabiliriz. Önemli eksikliği, bence, laiklik talebinin sadece eğitim politikaları çerçevesinde, orada da, din ve vicdan özgürlüğüne referans verilerek içerilmesidir. Din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde tanımlanan bir laiklik anlayışı, İslamcı doktrinin tipik göz aldatmacasıdır.
CHP bu saatten sonra nasıl yol haritası izlemeli?
CHP seçmeninin, tabanı, örgütleri, kadroları, Kılıçdaroğlunun yüzbinlerce Cumhuriyetçi, aydınlanmacı, solcu, demokrat insana okuduğu Maltepe manifestosunun on maddesini (yukarıda değindiğim laiklik konusundaki eksiğini de telafi ederek) asgarî bir muhalefet platformu olarak benimsemelidir; genişleterek günlük siyasî mücadeleye taşımalıdır. Bu çabalar başarılı olursa, CHP yönetimi ödünsüz Cumhuriyetçi bir platforma çekilir; İslamcılarla uzlaşma eğilimleri terk edilir.
Kadınların kılık kıyafetlerine saldırı her gün bir yenisi ekleniyor. Kadınlar olmasa toplumda ses çıkaran olmayacak. Türkiyede kadın hareketinin fotoğrafını çeker misiniz?
Kadın hareketi, Türkiyenin aydınlanmacı akımlarının öncü güçlerinden biridir. Türkiyede Ortaçağ yobazlığını temsil eden İslamcı çevrelerin sadece devlet kurumlarına değil, günlük hayatımıza saldırılarına karşı en etkili direnme odaklarından biridir. Laikliğin önemini, ne olduğunu bu direnme öğretiyor, ortaya koyuyor.
Sol, sosyalist , cumhuriyetçi, devrimcilerin bir felakete ihtiyacı mı var?
Kılıçdaroğlunun Maltepe manifestosu, solcular ve sosyalistler için de bir hareket noktası olarak okunabilir. Hareket noktası olması, manifestonun (laiklik örneğinde değindiğim) eksiklerini tamamlamak, düzeltmek ve emekçi sınıf çıkarları doğrultusunda tamamlamak, genişletmek anlamına gelir.
Manifesto, sol doğrultuda nasıl genişletilebilir? Örneğin, emek ve laiklik karşıtı uygulamaları ve baskıcı yöntemleriyle OHAL düzeni, İslamcı faşizmi yerleştirme programı olarak teşhir edilmelidir. Sermaye çevrelerinin OHALi emekçilerin tarihsel kazanımlarını tasfiye için bir fırsat olarak kullanmaları açıkça eleştirilmelidir. Saldırgan dış politika, AKPye özgü bir hata olarak değil, emperyalizmle yakın işbirliği teşhisiyle birleştirilerek eleştirilmelidir. Asgarî bir demokrasi platformunu, böylece sol doğrultuda genişletmek, CHPnin Cumhuriyetçi tabanının ideolojik konumu ile uzlaşabilecektir. Bu da CHP yönetimini olumlu, ierici doğrultuda etkileyecektir.
MHPden ayrılan Meral Akşener ve arkadaşları partileşme sürecini hızlandırdı. Yeni kurulacak parti Türkiyede merkez sağda siyasete nefes aldırır mı?
Bu sorunun muhatabı, Türkiyenin büyük sermaye çevreleri olmalıdır. AKP iktidarı ile kişiye özel, yakın ilişkiler oluşturmuş olan fırsatçı, kapkaççı iş adamları, burjuvazinin bir sınıf olarak ortak çıkarlarını temsil gücüne, yetkisine sahip olamaz. Bu tür ilişkilerden dışlanan ve devletle ilişkilerde istikrar özlemi içinde olan sermaye çevrelerinin bir büyük merkez sağ parti arayışı içinde olmaları beklenir. CHP, bu tür bir arayışın önde gelen bir hedefidir; ancak, sola savrulma potansiyeli de taşıdığı için Akşenerin girişimi, alternatif bir seçenek olarak da görülebilir. Ancak, OHAL ortamındayız. İktidar, bu seçeneği peşinen önlemek imkânlarını kullanabilecektir. Normal hukuk düzeni içinde dahi bertaraf edilebilen Uzanların Genç Parti örneğini hatırlayalım.
Avrupa Birliği (AB) ile her gün ayrı bir sorun yaşanıyor. Batı kapitalizmi ile sorunun kaynağı, Demokrasi ve özgürlükler mi yoksa kapitalist hiyerarşi içinde pay kapma' mücadelesi mi , Batı Türkiyeye dur senin yerin burası mı? diyor.
ABnin halkların değil, sermayenin Avrupası olduğu tekrar ve tekrar ortaya çıkmaktadır. Syrizanın ılımlı, tamamen düzen-içi başkaldırısını bile gaddarcasına ezen Almanya, bu olguyu bir kere daha kanıtladı. Bu düzene uyum içinde katılmayı vaat eden AKP iktidarıyla da yedi yıl boyunca kavgası yoktu. Ancak AKP, 2011den itibaren Orta Doğuda AB gündeminin tamamen dışında, önce ABD emperyalizminin yönlendirdiği bir rol üstlendi. Zaman içinde bu rolde ABDnin belirlediği sınırları dahi aşmaya kalkıştı. İslamcı (Müslüman Kardeşler paralelinde) bölgesel bir liderlik ihtirası, AB tarafından benimsenemezdi. Geleneksel Batı demokrasisinin normlarıyla uzlaşmayan baskıcı uygulamaları yasallaştıran bir Türkiyenin AB müktesebatı ile uzlaşması imkânsız olur. Ülkenin potansiyelini aşan ihtiraslı bir programın yarattığı tepkiler söz konusudur.
Türkiye toplumu 15 Temmuz 2016da FETÖ darbesi iddiasıyla sarsıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'Bu bize Allahın lütfu dedi. Arkasından KHKler yürürlüğe girdi. Grevler yasaklandı, hak aramanın önü kesildi. Devletin, şiddeti toplumu silindir gibi ezip geçti. Bu darbe girişiminin önünü arkasını, neler olup bittiğini bize anlatır mısınız?
Darbe girişimi, AKP-MHP işbirliği altında Anayasa referandumuna ve kalıcılaşan bir OHAL koşullarına yol açmıştır. Fiilen İslamcı faşizme geçiş sürecine kapıyı aralamıştır. Bu sonuç ile doğrudan darbe girişimi arasındaki bağlantıları kavrayabilecek, darbenin arka planını deşifre edecek durumda değilim. Zaman içinde ortaya çıkacaktır.
Büyük Burjuvazinin örgütlü gücü TÜSİAD bir dönem( Turgut Özal dönemi ) demokrasi insan hakları çıkışı ile şaşırtmıştı. Şimdi ise olup bitenler karşısında sessiz. TÜSİADın sessizliği neden?
TÜSİADın adı iyi bilinen bazı üyeleri, medya patronluğu konumları veya müteahhit kimlikleri içinde AKP iktidarı ile uzlaştılar; Dernek yönetimi ve bazı sermaye grupları, Anayasa referandumu sonrasında iktidara kutuplaşmalara AB ile gerginliklere son verme çağrıları yöneltti; ancak, son derece ılımlı üsluplar içinde
Türkiye burjuvazisinin bir bölümü, siyasî iktidarların kaynak ve rant dağıtma mekanizmalarından beslenmeyi sürdürmektedir. Bu özelliği iyi kavrayan AKP liderleri, iş çevrelerini kontrol altında tutmakta; karşılığını da almaktadır.
Burjuvazinin, bu kapkaççı kapitalizmin deformasyonlarından açıkça rahatsızlık duyan öğeleri etkili bir muhalefet gösteremiyor. Alternatif siyaset arayış olasılıklarına yukarıda değindim.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/802784/Prof._Dr._Korkut_Boratav__Turkiye_sessizce_islami_rejime_gecis_sureci_yasiyor.html