Lenin;
''İşçilerin yalnız ekonomik savaşım yapmaları, buna karşılık politikayı liberallerle birlik halinde olan aydınlara bırakmaları gerektiği bile söyleniyor. Yani bu inanca bağlananların savı, Rus proleteryasının olgunlaşmamış saymaya ve sosyal demokrat programı geri çevirmeye varmaktan ve bu anlama gelmekten başka bir şey değildir.''( Lenin, İşçi Partisi Sınıfı Üzerine, syf 150, Sol Yayınları) demiştir.
Evet, Lenin böyle söylüyor ve işçi sınıfına ekonomizmi dayatmaya çalışan liberal aydınlara karşı işçilerin siyasal mücadeleye katılmaları çağrısında bulunuyor ve sosyal demokrasiyle (sosyalizm-komünizm)birlikteliğe çağırıyor. Makale Sosyalist27 arkadaşın söylediği gibi İşçi Sınıfı Partisi Üzerine kitabında Hareketimizin En İvedi Görevleri başlığıyla yayınlandı. Lenin bu altı sayfalık çalışmasında baştan sona ekonomizme karşı verilmesi gereken mücadeleyi anlatır ve bu yüzden işçi sınıfına ekonomik alanın dışına çıkmasını, örgütlenmesini ve partiye katılmasını öğütler. Bu yaklaşım hiçbir zaman işçi sınıfının kendiliğinden ve kitlesel olarak sosyalist bilince erişebileceği bir aydınlar ve devrimciler partisi olan öncü parti olmadan iktidarı alabileceği ve toplumsal dönüşümleri gerçekleştireceği anlamına gelmez. Gelebilse zaten bu konuda Marksizm'de bir boşluk olduğu ve o boşluğun da Lenin tarafından öncülük ve örgütlenme tezleriyle doldurulduğu söylenmezdi.
Aynı makalenin 153. sayfasında Lenin işçi sınıfını sosyal demokrat partide örgütlenmeye çağırırken '' Böyle bir örgütlenme olmaksızın, proletarya bilinçli sınıfı savaşımı için yerinden doğrulmaya yetenekli değildir.'' der. Zaten bu yaklaşım da bir anlamda Lenin'in 2-3 yıl sonra Ne Yapmalı'da yazacaklarının ip uçlarını taşır.
Neyse, bu konuda teorik bir bilgisizliğinizin, yetersizliğinizin olduğu açık...
Umarım verdiğim bilgiler ve yorumlamalar ışığında bunu aşabilmişsinizdir.
Dostlukla...
Bu yaklaşım hiçbir zaman işçi sınıfının kendiliğinden ve kitlesel olarak sosyalist bilince erişebileceği bir aydınlar ve devrimciler partisi olan öncü parti olmadan iktidarı alabileceği ve toplumsal dönüşümleri gerçekleştireceği anlamına gelmez. Gelebilse zaten bu konuda Marksizm'de bir boşluk olduğu ve o boşluğun da Lenin tarafından öncülük ve örgütlenme tezleriyle doldurulduğu söylenmezdi.
Ben böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.
Sizi anlamakta zorluk çekiyorum. Üstte yazılanların sizinle bir ilgisi yok. Üstelik öylesine anlaşılmaz bir tepki veriyorsunuz ki, sanki Marksizm'deki ''boşluk'' söylemi yanlışmış gibi, ''ben söylemedim'' diyorsunuz.
Bakın, son yazınızı sonuna kadar okuyamadım zaten. Daha baştan, ilk cümlenizde insanı şaşırtıyorsunuz. Sakin olun biraz. Şu gereksiz büyük iddialarınızı evinizde, odanızın bir çekmecesine kilitleyin, biraz mülayım olun. Abartılı söylem ve tavırlara gerek yok ki'
Tamam, ben hatalıyım diyelim ve sizin o ''bilgi ve birikim''lerinizden yararlanacağım diyeyim olsun bitsin!
Belki rahatlarsınız!
Daha iyi anlaşılması açısından altını kalınca çizmek gerekli. Devrim için ve hangi devrim modeli için olursa olsun sınıfın bir öncü partiye ihtiyacı vardır; o öncü parti olmadan sınıfın hem siyasal devrimi ve hem de devrimden sonra toplumsal dönüşümleri gerçekleştirebilmesi mümkün değildir. Bir başka altının çizilmesi gereken konu bu öncü partinin Lenin'den, Ne Yapmalı'dan beri değişmediği ve günümüzde de sınıfın dışından yani ( sosyalist ) aydınlardan oluşacağıdır. Bu sosyalist aydınlar partisi ( öncü parti) olmaksızın sınıfın kendiliğinden örgütlenebilmesi, tarihsel bilincine varabilmesi ve uygun taktik ve srtatejilerle önce iktidara uzanması ve sonrasında da toplumsal devrimleri gerçekleştirmesi -bir kez daha yineliyorum- mümkün değildir. Bu yüzden komünist partileri işçi sınıfından yoksun küçük burjuva aydınlar olarak küçümseme eğilimleri Leninizme aykırıdır.
Neden böyledir; çünkü proletarya kendiliğinden ve kitlesel olarak Marksizmi kavrayamaz; sınıfın tarihsel çıkarlarının bilincine varamaz. Marks bunu kapitalizmin gelişmesiyle kendiliğinden gerçekleşecek bir olgu olarak görür ve üzerinde çok da durmaz. Ama sınıfın bu bilinci kazanabilmesi için de siyasal devrimin gerekliliğini öngörür.
Lenin'de ise bu konu çok daha nettir. Sınıfın kendiliğinden bu bilince ulaşamayacağını savunur ve bu konuda Kautsky'nin ortaya çıkardığı ''dışardan bilinç'' konusunu öncü partinin bir işlevi haline getirir. Dolayısıyla hangi tür devrim modeli savunulursa savunulsun, sosyalist aydınlardan oluşan bir devrimciler örgütü, bir öncü parti olmaksızın siyasal ve toplumsal devrim konularında teorik düzeyde de olsa yol alınamaz.
( Öncünün sosyalist aydınlardan oluşacağı konusu işçi sınıfının varlığı ve gücünün göz ardı edileceği anlamına da gelmez. Bu konunun tartışılacak bir yanı yok!)
Devrimin ne olduğu konusunda bir tanım da Orhan Gökdemir'den geldi. SOLportal'daki enfes yazısında Yalçın Küçük hocayı da 'suçlarına' ve ''işlerine'' katarak bir yorumda bulunmuş:
'' Devrim bir tutkudur, hep sınırda yaşama halidir, kahırlıdır ama güzeldir. Hakkını vererek taşıyabilenlere imrenmemiz bundan. Yoldaşlar, ne olacaksa sizin de eseriniz olacaktır
''
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/sinirda-yasamak-252274