Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
Bir konu daha var: Genellikle sizin verdiğiniz örneklerde proletaryanın öncülüğünden söz edilip, burjuva demkratik devrim anlayışından söz edilir. Böyle bir devrim anlayışının kendi içinde bir tutarlılığı yok. Proletaryanın öncülüğünde bir devrim gerçekleştiğinde ( Türkiye için söylüyorum) o devrimin sınıfsal niteliğinin burjuva olarak nitelenmesi de bana çok tutarlı bir yorum gelmiyor. Burjuva demokratik devrim burjuvazinin öncülüğünde gerçekleşir, bence dünyanın bu günkü nesnelliğinde böyle bir devrime ihtiyaç gösteren ülkeler var mıdır, o da tartışılır.[/size]
Demokratik devrimler, 1970'lere has bir fenomendi ve özünde toprak devrimini ve feodalizmin tasfiyesini amaçlayordu.
Bu da normaldi, zira o dönemde Türkiye kapitalizmin gelişmediği ve halkın çoğunluğunun kırsalda yaşadığı bir coğrafyaydı.
Fakat bugün zaten kırsal büyük oranda çözülmüş bir durumda ve buna paralel olarak feodal karakterde ilişkilerdende doğu bölgelerinde, sınırlı bir coğrafyada söz edebiliriz ancak...
Yani bugün Türkiye'de demokratik devrim olarak telakki edebileceğimiz bir devrim perspektifinin somut bir karşılığı bulunmamaktadır sizinde belirttiğiniz gibi...
Bu yüzdende zaten Perinçek'in Kemalist devrimi tamamlama ve bu tamamlanacak devrimle demokratik devrimler arasında kurmaya çalıştığı bağ bugün anlamsız kalmaktadır.
Burjuva demokratik devrimin işçi sınıfı öncülüğünde gerçekleştirilmesi meselesine gelirsekte, bunu Lenin 1905 devrimi sırasında, Rusya'da kapitalizmin gelişmemiş olduğu ve bunun işçi sınıfının mücadelesini kösteklediği savı üzerinden öne sürer.
Hatta ''Rusya gibi ülkelerde işçi sınıfı, kapitalizmin gelişmemesinden çektiği sıkıntıyı, kapitalizmin gelişmesinden çekmez'' der.
Fakat Rusya'da ki burjuvazinin 20. yüzyılda, 18. yüzyılda Avrupa'da oynadığı rolü oynayamayacağını, bu sebeple radikal bir burjuva demokratik devriminin işçi sınıfı öncülüğünde gerçekleşebileceğini belirtir;
''Sınıf olarak burjuvazinin kapitalist toplumda tuttuğu yer, onu demokratik devrimde kaçınılmaz olarak tutarsızlığa götürmektedir. Sınıf olarak proletaryanın tuttuğu yer, onu tutarlı bir demokrat olmaya zorlar. Burjuvazi, proletaryayı güçlendirme tehlikesi yaratan demokratik ilerlemelerden korktuğu için geriye dônüktür. Proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur, ama demokrasinin yardımıyla kazanacağı tüm bir dünya vardır.'' ( Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği, syf :45)
Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
Aşamacılık zaten böyle bir şey değil mi? Önce burjuva demokratik devrim, sonra sosyalizm. Perincek'te bu önce Kemalizm ( burjuva devrimin tamamlanması) sonra sosyalizm. Mihri Belli'nin MDD'si de böyle. Önce asker, sivil aydın öncülüğünde bir devrim, feodalizmin tasfiyesi vb. sonra sosyalizm. TİP ile çatışma da zaten bu bağlamda olur. Sosyalist devrim anlayışının ya da sloganının asker zümrede tedirginlik yarattığını savunurlar. Önceliğin sosyalizm olmadığını söylerler.vb.
Buna katılmıyorum...
60'larda ve 70'lerde TİP'in demokratik devrimi değilde sosyalist devrimi savunması, Türkiye'de kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu savına dayanıyordu.
Dolayısıyla TİP'e göre kapitalizmin geliştirilmesi amacıyla tasfiye edilmesi öncelik taşıyan bir feodal ilişkiler ağı söz konusu değildi. ( TİP'e göre doğuda feodal ilişkiler vardı ama bu kapitalist üretim ilişkileri karşısında tali durumdaydı.)
Demokratik devrimi savunanlar ise feodal ilişkilerin varlığına dikkat çekiyor ve üretici güçlerin böylesine geri olduğu bir ülkede sosyalizmin kurulamayacağını söylüyorlardı.
Bunun için önce feodalizm tasfiye edilip, üretici güçler geliştirilmeli ve ancak bundan sonra sosyalizmin inşasından bahsedilebilirdi.
Hatta Mihri Belli bunu basitleştirmek için üzüm bağının kurulması metaforu ile anlatır ve bağın kurulacağı yerdeki çalı, çırpının temizlenmesini demokratik devrim, bağın fidelerinin ekilmesin, sulanmasını, gübrelenmesini ise sosyalist devrim olarak açıklar
Tabi bu o döneme ilişkin paradigmalar ve günümüz Türkiye'si sınıfsal ve üretim ilişkileri yapısı bakımından farklı bir ülke olması hasebiyle 70'lerin demokratik devrim perspektifleri günümüzü açıklama babında bir anlam ifade etmiyor.