Sn.sosyalist27;
Emin ol bazen tekrarlar da para etmiyor; ve hatta bazen Bilal'e anlatır gibi anlatmak da yeterli gelmiyor. Yukarıdaki yazıyı yine anlamamışsın, yine anlamamak istemişsin, ve ''ne yazsam da bilgimi ve birikimimi göstersem'' diye kendince kafa yormuş ve sonuçta böyle garip bir yorumu ortaya çıkarmışsınız!
Bu yüzden önce ''...sen geçmişe yönelik eleştiri yönelten her anlayışı, kerameti kendinden menkul solculuk şeklinde mahkum edemezsin.'' demiş ve sonra da yorumunuzu ''Bu hatalı yaklaşımınızdan vazgeçeceğinizi ümid ediyorum.'' diyerek sonlandırmışsınız!
Tek bir soru; sizi bu cümleleri kurmaya yönelten hangi ifadelerimdi? Bana somut olarak o cümleleri gösterebilir misiniz? Gerçekten merak ediyorum, hemen her yorumumu neden yanlış değerlendiriyorsunuz? Tarafınızda gerçekten bir problem var! Hem üstesinden gelemediğiniz bir problem ve karşınızdakini rahatsız edici bir üslup. Parti ve sınıf konusundaki yorumlarınızda da aynı problem vardı; ilginç!
Evet, hangi ifadelerimde reel sosyalizmin veya Marksizmin eleştirilemez olduğunu söylemişim?
Sayın melnur,
Karşınızda benim gibi bir entelektüel olduğu için teorik olarak oldukça yetersiz kalıyorsunuz ve bu sebeple dile getirdiğiniz düşünceleri savunamayınca, ''ben öyle bir şey demedim ki'' diyerek geri vites yapıyorsunuz.
Benim gibi yetkin bir ideoloğun bulunduğu bir ortamda tabi ki hatalı söylemleriniz yanlışlanarak, yerine doğrusu ikame edilecektir.
Rahatsız olsanızda ne yazık ki bu böyle...
Sn.sosyalist27;
Bu başlığı da yine bir öncekine çeviriyorsunuz. Tek bir ifademi alıp buraya yazın ve ben de evet diyeyim. Yazıyı anlamadığınızı, böyle bir sıkıntınız olduğunu biliyorum. O şaka gibi ifadelerin sık sık yinelenmesinin nedeni de bu zaten.
Ama gördüğünüz gibi tek bir ifademi gösteremiyorsunuz.
(İyi de bu halinizle, bu şakacı özelliğinizle burada sizi ne yapacağız? Burası komedi dükkanı değil ki, size katlanalım! Bu tavrın burada sürdürülemez olduğunu fark edemiyor musunuz?)
Yazının kilit sözcüğü redtir. O yazıda kaç defa geçtiğini bir say isterseniz ve bakın hiç eleştiriye karşı bir tavır var mı?
Öylesine bir problem yaşıyorsunuz ki, bu ayrımları fark edemiyorsunuz! Yazım iki soru cümlesi ile bitiyor. Onu bile anlamamışsınız. Onların yanıtları reel sosyalizme yönelik eleştirilerimi kapsayacak zaten. Ve yazı o eleştirilerin sosyalizmin reddi anlamına gelemeyeceğini anlatmaya çalışıyor.
Tam iki üç kez tekrar ettim; anlamadınız; Bilal'e anlatır gibi anlattım, yine tık yok!
Ve sonra da yine şakacılığınızı ortaya çıkararak konuyu sulandırmaya geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
Sn. sosyalist 27; bu yazımı bir uyarı olarak alın, bu halinizle burada yazamazsınız, komikliklerinizi başka yerde yapmalısınız!
Devam edeceğiz ancak, anlaşılmadığını sandığım bir iki noktanın daha altını çizmemiz gerek. Marksizmin bilimsel bir dünya görüşü olduğu ve Marks'ın sosyalizminin bilimsel olduğundan sık sık söz edilir. Peki ne anlama gelir bu tanımlamalar; üzerinde uzun uzadıya hiç düşündük mü? Örnekse, siyasal iktidarın devrimle alınmasının veya sosyalizme geçişin barışçıl olmasının tartışıldığı koşullarda bu iki seçenekten hangisinin bilimsel olduğu ve Marksizmle doğrudan bir ilişkisinin bulunduğu ileri sürülebilir? Ya da kapitalizmin ekonomik anlamdaki kaotik niteliğine son vermek ve piyasayı kaynakların daha rantabl kullanmak açısından dahi, planlı hale getirmenin gerekliliği doğrudan ve dolaysız bir biçimde nası gerçekleştirilebileceği konusunda kendiliğinden bir somutluk sağlayabilir mi? Örnekleri daha da arttırmak mümkündür.
Bilim olan ile bilimsel olan arasındaki farkın ne olduğunun da anlaşılması bu konunun daha iyi ve somut olarak anlaşılmasını sağlayacağından bu konu üzerinde biraz daha durmakta yarar vardır. ''Bilimsel olan'' doğrudan ve dolaysız olmamakla birlikte bilimsel gerçek ve doğruyla ilişkili anlamına da gelir. Bilim olan ise ''doğrudan ve yasa düzeyinde bir gerçeklik taşıyan'' anlamındadır. Burada bu iki kavram da kullanılmaktadır ve birincisinin pek çok anlatı içinde ikincisinin anlamında kullanıldığı, aynı şekilde ikincisinin de birincisinin içerdiği anlamda kullanılması söz konusudur. (Yorum devam ettikçe karışık gibi duran bu durum netlik kazanacaktır.)
Marksizm ve onun siyasal programı olan sosyalizm bu iki niteliği de içinde barındırır. Yani hem bilimsel olan bir yanı vardır ve hem de doğrudan bilim olan yanı. Marks'ın sosyalizminin doğrudan bilim olan yanı kapitalizmin bir sömürü düzeni olduğu gerçeği ile onun işleyiş mekanizmalarının ne olduğunun Marks tarafından ortaya çıkarılmasıdır. Birincisi bu. İkincisi ise insanlığın ortaya çıkışından bugüne kadarki, tüm toplumsal dönüşümlerinin yine bir yasa düzeyinde sonuçlandırılması ve bilimsel bir nedene bağlanmasıdır. Bu iki temel bilimsel gerçek Marks'ın sosyalizminin ve o çerçevedeki gerçekliği bilimsel bir çıkarım olarak ortaya çıkarır. Marks'ın sosyalizmi ya da bilimsel sosyalizm bu yüzden diğer sosyalist tanımlamalardan farklıdır ve salt bir ''tasavvur'' sonucu değil, yaşamın nesnel gerçekliğinden türetilmiştir. Devrim konusu, proleter diktatörlük konusu ve hatta merkezi planlama vb konuları doğrudan bilim sayılmasa bile Marksin sosyalizminin ( yani bilimsel sosyalizmin) bilim olan yanına referansla ele alınabilir ve öyle değerlendirilebilir. Proleter diktatörlük, merkezi planlama bu tür konulardır. Gereklilikleri doğrudan nasıl kurulacağı konusunda bir sonuca varmaz. Uygulamadaki yanlışlıklar proleter diktatörlüğün reddi anlamına da gelmez. Kapitalizmin ekonomideki karmaşasına son vermek için gerekli olan planlamanın merkezi niteliğinin nasıl uygulanacağı ve pratikte ne gibi uygulama ve kararlarla hayata geçirileceğinin bir reçetesi yoktur. Dolayısıyla bilimsel olanın uygulama alanındaki yanlışlıkları bilim olanın ve bilimsel çıkarımlarının yanlışlığı anlamına gelmez.
Daha sonra bütün bu söylenenleri daha da sadeleştirerek daha anlaşılır kılmaya çalışırız da, burada sorduğumuz sorunun yanıtlarını da aslında bu anlatılmaya çalışılanlardan çıkarabilmek mümkündür. Pratikte yanlış bir sonuç, o sonucun yanlışlığına da bağlı olarak doğrudan kuramın yanlışlığı anlamına gelmeyebilir. Daha önce verdiğim yerçekimi örneği bunun içindi. Bir roket, üstündeki uyduyu atmsofer dışına taşıyabilmek için sn. 11 km. lik bir taşıyıcı hıza sahip olabilmelidir. Bu hıza sahip değilse, uydu da roket de kalkıştan sonra havada parçalanır. Böyle bir kuramsal-bilimsel gerçek varken ve bugüne kadar yapılan deneylerden belki de onlarcasının başarısızlığı söz konusuyken, kuramsal-bilimsel gerçek hala ortadadır. Çünkü pratikteki başarısızlık doğrudan kuramın gerçekliğinin yanlışlandığı anlamına gelmeyebilir. Son kertede kuramın yanlışlığı pratikle doğrulanan bir başka kuramla mümkündür ki, reel sosyalizm için böyle bir durum söz konusu değildir.
Konuyu biraz daha sadeleştirip somutlayalım: Çok tekrar ediyoruz; ekonomide piyasanın kapitalizmde olduğu gibi bir karmaşadan kurtarılması ve bir planlama doğrultusunda merkezileştirilmesi gerekiyor tezinin kendisi bilim olmamakla birlikte ''bilimsel'' olduğu söylenebilir ve bu bilimselliğin de referansının Marksizm olduğu ileri sürülebilir. Ne var ki, bu noktadan sonra neler yapılması gerektiğinin bir formülasyonu yoktur. SSCB'de merkezi planlama konusunda neyin ne kadar ve nerede üretileceği konusu tartışılırken bunun nasıl olması ve örnekse traktör üretimi için ne yapılması gerektiği uzun uzadıya tartışılmtır. Sonunda verilen karar belli yörelerde kurulacak az sayıda ama devasa büyüklükte traktör fabrikaları olmuş, sonradan verilen bu kararın uygulamasında pek çok sorunlar ortaya çıkmış, gelişen teknolojiye bağlı olarak fabrikalarda yenileme çalışmaları yapılamamış vb.
Kapitalizmin çok fazla gelişmediği ve haliyle pek çok sorunun çözümünün de sosyalist kuruluşa kaldığı düşünülürse kıt kaynakların kullanımı konusunda da hatalar yapılmış, kapitalizmin tüketim ekonomisi aşılamamış örnekse, her eve bir çamaşır makinası kullanımı özendirilerek her mahalleye bir çamaşırhane gibi o dönemde çözüm olabilecek uygulamalara ( kaynak israfını önlemek açısından) geçilememiştir. Çok örnek verilebilir. Tarımda lysenko olayı olarak tanımlanan olay bunlardan biri. Evrimde genetik konusu yine yanlış yorumlanmış ve uygulamada büyük sıkıntılara neden olarak dönemsel olarak ortaya çıkan kıtlığın önüne geçilememiştir. ( Örnekler, yıllar önce okuduğum M. Yalçıner'in ''Türkiye'de devrim çağına ne oldu?''dan aklımda kalanlar.)
Bence daha önemli hatalar da olmuştur. Kuruluş döneminde eğitim, sağlık, barınma ve hatta tüketim konuları halkın çıkarına yönelik çözümlenmeye çalışılırken bu sürece halkın katkı ve dahli ne kadar olmuştur? (Hata demiyelim, elimde yeterince veri de yok.) Sosyalizmde bu konular hemen hemen bütünüyle çözümlenmiştir ama sanki halk bu işlerin biraz dışında tutularak veya tam olarak dahli sağlanamadan gerçekleştirilmiştir. ( Yine afaki konuşuyorum.) Sosyalizm -bence- halkın çıkarına gerçekleştirilecek her türlü gelişme ve sürecin halkın doğrudan katılımıyla birlikte gerçekleştirilebilmesi olmalıydı. Y.Küçük bu söylediğimin dışına SSCB'de bir ''sosyalist çalışma günü''nün yaratılamadığını söyler. Haftada bir gün sosyalistlerin ücretsiz ve kendiliğinden üretime katkı vermesi sağlanmalıydı, eleştirisinde bulunur. Bence de yanlış değil.
Başka şeyler de söylenebilir; insanların günlük çalışma süreleri daha da kısaltılabilir ve yerine kültürel gelişmelerini sağlayacak bir zaman yaratılabilirdi. Tüketimlerinde çeşitlilik gerçekleştirilebilir ve halkın gündelik yaşamı daha da rahatlatılabilirdi. vb.
Kısaca ekonomide yapılan bir yığın yanlış hiçbir şekilde sosyalizmin ekonomik doğrularının merkezi planlamanın yanlışlığını ortaya koymaz. Ama o planlamanın nasıl uygulandığı konusunda bir yığın yanlışlar yapıldığı anlamına gelir. ( Bu durum sosyalizmin SSCB gerçeğinde bütünüyle bir yanlışlık içinde olduğu anlamına gelmesin, sosyalizm bütün bu yanlışlıklara ve bu yanlışlıklara eklenebilecek bir yığın pratikteki hatalara rağmen kapitalizmin asla üstesinden gelemeyeceği sorunları da çözebilmiştir. Eğitim, barınma, sağlık, işsizlik ve geleceğe yönelik ümitsizlik vb. Ve üstelik özellikle Stalin döneminde iç ve dış düşmanların bütün saldırıları ve baskılarına rağmen.
( Devam ederiz.)