İnce-kalın diyalektiği
Ender Helvacıoğlu
Bu yazı Yarınlar adlı bir internet sitesinde yayımlanmıştı, az kişi okumuştur. AKPnin paketiyle andın kaldırılmasını, türbanın kamuda serbest bırakılmasını veya Balyoz davası kararını evrensellik ve demokratlık adına destekleyen aksolcuları (bu deyimi Erzinli dostlardan duydum) gördükçe, günümüze uyarlayıp bu köşeye de almayı faydalı buldum.
Bir entelektüelin en fazla özen göstermesi gereken konu, kalın çizgilerini kaybetmemektir. Özellikle entelektüelin diyorum, çünkü kalın çizgilerini kaybetmek, esas olarak bir entelektüel hastalığıdır.
John Reedin Dünyayı Sarsan On Gün adlı eserinden Sergei Bondarçukun aynı adla uyarladığı filmin ünlü sahnesini anımsayalım. Menşevik öğrenci ile bir işçinin polemiğini canlandıran sahne. Menşevik uzun uzun anlatmaktadır, işçi ise sürekli sormaktadır: Burjuvaziden mi yanasın, proletaryadan mı? Menşevik öğrenci yine bir araba laf etmekte ama bir türlü işçinin sorusuna yanıt verememektedir. İşçi baş çelişmeyi (kalın çizgiyi) yakalamıştır ve dünyanın en net insanıdır. Menşevik ise kalın çizginin etrafında dolanmakta ve bir türlü yakalayamamaktadır.
İşte kalın çizgiler derken kastettiğim bu. Entelektüel önce temel bölünmedeki safını net olarak belirleyecek, sonra entelektüelliğinin gereği olan inceltmeleri yapacak.
Kalın çizgiler toplum tarafından sezilir ama entelektüeller tarafından bilince çıkarılır ve formüle edilirler. Herkes yüksekten atlandığında yere düşüleceğini ve zarar görüleceğini bilir ve bundan çekinir. Ama çekim yasası için Newton beklenmiştir. Aslında en büyük bilimsel kuramlar (bilimsel devrimler) en kalın çizgilerin formüle edilmesidir. Herkes tarafından sezilen, sonuçları itibariyle apaçık olan gerçeklerin bilimsel açıklanışıdır bunlar. Galileo, Newton, Darwin, Einstein vb. en kapsamlı gerçeklerin bilimsel açıklamalarını vermişlerdir. Bu nedenle ulaştıkları formüller -görünüşte- son derece basittirler: F=ma veya E=mc2 gibi. Yalın ama derin ve kapsamlı formülasyonlardır bunlar. İlkokul çocuğunun bile anlayabileceği dört işlem ile evreni formüle ederler. Marxın 11. tezi de bir kalın çizgi formülasyonudur: Şimdiye kadarkiler yorumlamakla yetindiler, aslolan değiştirmektir. Apaçık bir gerçek ama felsefede bir devrim
Aslında halkımız da yüzyıllardır dememiş midir, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz diye.
Dolayısıyla, kalın çizgilere yapılan vurgu, bazı entelektüellerin küçümseyerek ifade ettiği gibi bir kabalaştırma değildir. Tersine, en derin gerçeklerin en yalın ifade edilişidir. Bu kaba gerçekler kavranmazsa eğer, yapılan inceliklerin hiçbir değeri kalmaz.
Peki, kalın çizgiler nasıl belirlenir? Kişi bunu kendi iradesiyle belirleyemez. Kalın çizgiler, tarihsel/toplumsal koşullar içinde şekillenir. Nesnel koşullar o kalın çizgiyi dayatır. Örneğin emperyalistler Suriyeye müdahale eder ve kalın çizgi çiziliverir. Ya emperyalist müdahaleye direneceksin ya da emperyalistlerle ve maşalarıyla uzlaşacaksın, ortası yok
Ne o ne bu türünden entelektüel zırvalıkların bittiği noktadır bu. Zırvalıkta ısrar edersen, solculuk yapayım derken vatan haini ve emperyalist işbirlikçisi olur çıkarsın. Veya AKP bir demokratikleşme paketi açıklar ve içine de birkaç peynir parçası koyar, fareler için... Kalın çizgiyi, yani o paketin düşman tarafından hazırlandığını unutur da peynirleri yersen, sonun bellidir.
Kalın çizgiler, adı üzerinde, herkesin sezebileceği ve anlayabileceği biçimde, son derece belirgin ve kalındırlar. Peki, nasıl oluyor da kimsenin bilmediği konuları bilen entelektüelin, herkesin anlayabileceği bir konuda kafası karışıp ayağı dolanabiliyor? Bu paradoksun da bir sosyolojisi var. Kalın çizgileri sınıf mücadelesi pratiği belirler. Entelektüelin sınıfı yoktur; sınıfını kendisi seçer. Emekçinin ise sınıfını seçme şansı yoktur; o zaten bir sınıfın üyesidir. Bir emekçinin çok kolayca, hatta bir refleks olarak aldığı tutumu, bir entelektüelin almakta zorlanmasının nedeni budur. Onun, bir emekçiden farklı olarak, bir seçim yapma şansı vardır. Rus ruleti oynar gibi bir şans hakkı! Onun için zorlanır, kafası karışır, eli ayağı titrer.
Kalın çizgiyi belirleyememiş kafası karışık entelektüele önerimiz şudur: Düşmanın tutumuna bak. Çünkü düşman düşmandır, yani nettir, kendi sınıf tutumunu net olarak almaktadır. Kimin yanında olacağın konusunda kafan karışıksa, düşmanın yanında olmamaya özen göster; böylece dostunu da tespit edersin, en azından onurunu kurtarırsın.
İncelikler yitirilirse, kaba saba bir devrimci olunur. Olmamaya özen göstermek gerek, bu kabalıklardan da çok çektik. Ama insan kalın çizgilerini yitirirse -lafı sakınmadan söyleyelim- dönek olur. Bizim bilge halkımız kabalıkları affeder, henüz hamdır der geçer ama dönekliği affetmez. Bu da onun kalın çizgilerinden biridir.
Ayıya sormuşlar, ensen neden kalın diye. Devireceğim de ondan demiş. Ayılar incelerek deviremezler, devirerek incelirler.
soL