Bugün (dün) bir ara Halk tv.de sokak hayvanlarının uyutulmasına ilişkin iktidar sahiplerinin hazırladıkları söylenen bir çalışmaya yönelik bir programa rastlamıştım. İzlemek istedim ama mümkün değil. Yani o kadar ki konuşulması bile o kadar rahatsız edici ki... Bir insanın hangi gerekçelerle olursa olsun bir başka canlının hayatına son vermesinin ürkütücülüğü bir yana, devletin-hükümetin benzer bir çalışmayla kitlesel bir ölüm kararı alması nasıl olabilir? Sokak hayvanlarının başıbozukluğundan yakınılıyorsa ve bu konuda yapılabilecek en uygun çalışma belli koşullarda kısırlaştırma olması ve daha ötesini aklımıza bile getirmemek gerekirken, bir siyaset anlayışının sokak hayvanlarını yaşamlarını belirleme hakkını kendinde görebiliyor. Öldürme değilmiş de uyutulmaymış! Damardan bir ilaç vereceklermiş, bir ay beklenilecekmiş ve olmazsa ( tam dinlemediğim için anlayamadım, verilecek ilaçla ne amaçlanıyor bilmiyorum. Öğrenmek de istemiyorum.) evet olmazsa, uyutulma ondan sonra olabilirmiş!
Hiç kuşkum yok, tepkiler karşısında uyutulmadan söz etmeyen bir tasarı gelip geçse dahi, böyle bir konunun gündem haline getirilmesi bile birilerinin uyutma konusunda hareket edebilme cesareti bulmasına yol açacaktır.
Yazık
Böyle bir siyaset-insanlık anlayışını 22 yıldır başımızda taşıdığımız için, gerçekten yazık.
Gerçek 5.yıldıza doğru...-başarılar Cim Bom.
''İLERİ haber'' sıradan bir haber portalı değil. Sonuçta TİP'le de ilgisi var ve siyasi bir misyon üstlendiğini söylemek yanlış olmaz. Ama uzunca bir zamandır içler acısı bir halde. Arada bir birileri yazıyor, arada bir haber güncellemesi yapılıyor ve çoğu zaman da kendi haline bırakılıyor. Genel seçimlerden yüzde 2'ye yakın bir oy sıçramasıyla çıkan bir parti sonrasında ilk iş olarak toplumla ilişkisini daha da sıcak tutacak bir yapılanmaya gitmeyi öne almalıydı. Parti içinde nasıl bir gelişme var, belli değil, pek dışarı yansımıyor. Partinin görünen yüzü olan İLERİ portal ise sanki zamanın çürütücü ellerine terk edilmiş gibi. Hiçbir iyileştirme olmadığı gibi, giderek daha da kötüleşiyor. Çölde terk edilmiş metruk bir kulübe gibi... Kadıköy'de karşılaştığım Erkan Baş 31 Mart seçimlerinden hemen önce ''seçimden sonra yapılacak'' anlamında bir açıklamada bulunmuştu. Partide bulunan İrfan Değirmeni öncülüğünde bir yapılanma içine girilecek, onun için seçimin bitmesi bekleniyor diye düşünmüştüm. Ama o da olmadı. İrfan'ın başka bir kanala geçtiği yolunda haberler var. Peki ne oluyor, portal neden bu halde?
O kadar ciddiyetsiz ve dahası samimiyetsiz bir görüntü var ki!
Dün, İleri haberin ''bazı sorunlar'' nedeniyle kapandığı ve bir dijital platform açılacağı bilgisini veren arkadaşın yazısına yaptığım yorum.
''O ''birtakım sorunlar''ın ne olduğunu biliyor muyuz? Yetkililerden bu konuda somut ve doyurucu bir açıklama var mı? Şundan soruyorum, çok uzun zamandır yüzde 2'lere yaklaşabilen bir parti sonrasında daha önemli bir aşamayı önüne koyması gerekirken partinin iddia edildiği gibi haber kanalını kapatması normal değil. Haber portalıyla ülke ve dünyanın güncel sorunlarına ulaşabilirken aynı zamanda doğrudan parti ve yayınlarıyla ilgili de bilgi verilir. Olmazsa bu konuda çok büyük bir açık ortaya çıkar ve çıkarılacağı söylenen dergiler bu açığı kapatamaz. Özetle bir haber portalının yayına başlaması veya İLERİ portalın sürdürülmesi o kadar da zor olmasa gerek. Partiden yapılan açıklama 'bazı sorunlar var'' şeklindeyse bana pek de mantıklı gelmiyor.''
''Önce Norveç olalım, sonra sosyalizmi düşünebiliriz, otuz yıldır bunu savunuyorum'' diyen bir arkadaşımıza verdiğim yanıttı, aşağıda yazdıklarım. Orada sıkışıp kalmasın diye...-ekliyorum.
Kapitalizm sanayileşmeyi kaçırmış, burjuva devrimininde geç kalmış, onu da yarım yamalak hayata geçirebilmiş ve üstelik feodalizmin kültürel baskısını da sürekli ensesinde hisseden bir ülkeyi gelişmiş bir Avrupa ülkesi, örnekse Norveç standartlarına yükseltemez. O tren kaçtı artık. Ama bu gerçek batının tüm ilerici atılımlarının ve demokrasisinin yok sayılarak, elimizin tersiyle itilerek soyut ve kerameti kendinden menkul bir sosyalizm anlayışını savunarak da olmaz. Olmuyor. Demokrasi mücadelesini de içeren bir sosyalizm anlayışını toplumla aramızdaki açıyı daraltarak savunacak siyasetlere ihtiyacımız var ve sanıyorum bizim de sıkıntımız bu.
22 yıldır Erdoğan AKP'sinin dümeninde bulunduğu Türkiye kapitalizmi arkasında büyük yıkımlar bırakarak varlığını sürdürürken bir başka ve önemli sorun da böylesi bir iklimde sosyalist solun bir türlü toplumsal alanda bir güç haline gelememesi. Bence sosyalist solun önüne koyup çözmeye çalışması gereken konu da bu. Şöyle; neden yatay eksende genişleyemiyor ve neden sosyalizmi toplumsal bir güç haline getiremiyoruz? Örnekse, partilerimizde, parti yüzlerimizde ve parti siyasetlerinde bir sorun yok mu? Başka bir sorun, sosyalist solun gelişememesinin nedeni CHP ve HDP-DEM ise, CHP ve DEM de bu siyasi arenada çok uzun yıllar var olacaksa daha baştan bu yanlışlığın, bu bir türlü sonuç alamama halinin devam edeceğini kabul etmek anlamına gelmiyor mu? O zaman neden uğraşıyoruz, neden binde 1'i bile bir türlü aşamayan kitlemizi gereksiz bir konsolide etme çabası içindeyiz?
Üstteki yazıya ''TİP dışında solun kitleselleşme gibi bir derdi yoktur'' diyen arkadaşa verdiğim yanıt da bu:
Yani ortada büyük bir sorun olduğu kesin. TİP için de şunu söylemek isterim. Genel seçimlerde bir başarı göstermiş ve yaklaşık yüzde 2 oy almışlardı. ( Sanırım 1.8) Uzunca bir zamandır solda böyle bir orana ulaşılamamıştı. TİP bu durumu iyi değerlendiriyor mu sorusuna bence olumlu yanıt verebilmek güç. Anketlerde eğilim aşağı doğru. Sanki kitle ile bağ kurmada bir gerileme yaşanıyor. Çok uzun zamandır TİP'ten, vekillerinden, başkanından pek bir ses çıkmıyor. TV'lerde bile görünmüyorlar. Büyük bir eksiklik. Günlük portal konusundaki yanlışlık da ayrı bir sorun.
Üstteki yoruma ek olarak yaptığım bir başka yorum da şuydu:
Erdoğan AKP'sinin iktidarda olduğu bir süreçte sosyalist solun ''bağımsız ve tarafsız'' olma adına CHP ve HDP-DEM'i görmezlikten gelme şansı yoktur ve olamaz. Söylenildiği gibi ''en çok AKP'lileri ikna ediyoruz'' sözü de doğru ve anlamlı değildir. Kitle kazanabilmenin yolu her şeyden önce saray rejimine doğrudan karşı çıkmakla mümkün. Bunun yerine CHP'yi veya DEM'i hedefe koymak, doğru ve sonuç alıcı bir sol siyaset değildir. Kitle analizlerin marksist olup olmadığına değil öncelikle Erdoğan AKP'sine karşı yürütülen muhalefetin samimiyetine bakar. Sanırım soldaki yanlışlık ilk elden buradan kaynaklanıyor. Bu arada CHP ve DEM'le ilişkilerin de kuyrukçuluk boyutuna gelmemesi veya böyle bir algıya yol açacak kıvamda da olmamalı...-diye düşünüyorum.