Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Bir anlayamadığım konu da, kimi solcu-sosyalist dostların CHP veya HDP-DEM'in herhangi bir konuda farklı-yanlış bir siyaseti savunmasından sonra ''hepsi aynı'', ''ya da ''AKPlileştiler'' anlamında yorumlarından sonra ''sosyalistler birleşmeli, cumhurbaşkanlığı seçimi için TİP, TKP ve EMEP ortak bir aday göstermeli'' tarzı çıkışları...

Pireye kızıp yorgan yakmak benzeri bir davranış değil de nedir bu?

Olmaz zaten, olmuyor, bu güne kadar da olmadı, hem sonra düşünülen böyle bir birliktelik ve ortak adayın bu koşullarda ülkeye, topluma ve sola nasıl bir yararı olabilir? AKP'nin iktidarında girilen her seçim bir referandum özelliği gösterirken, sosyalist solun toplamda alabileceğini varsaydığımız oyların sonuçta saray rejiminin değirmenine su taşımış olacağının   farkına varamıyor muyuz? Ne sanıyoruz, ne umuyoruz, nasıl bir beklenti içine giriyoruz ki sosyalist sol bir ortak aday çıkarırsa sanki kış ortasında baharı yaşayacak ve sevgili halkımız da ''nihayet oldu, birleştiler'' deyip sevinç naraları atarak, heyecanla ve umutla bu ortak adaya...

Ne ortak aday kararı çıkabilir ve nede olsa dahi ( TİP'i dışta tutuyorum) bu durum sosyalist sola bir artı puan getirir. Olsa olsa ''bu ne vurdumduymazlık'', ''bu ne sarayın ekmeğine yağ sürmek'' denilip toplumsal alandaki yalnızlığımıza bir çare olabilir. Hiçbiri olmaz, olamaz, emekçi halkla, yüzü sola dönük kesimlerle aramızda var olan mesafe biraz daha açılır, o kadar. Hepsi bu.

Şu ortak aday konusu ve   ''sosyalistler birleşmeli'' ezberi bence bir an önce terk edilmeli. Solun birleşebilmesinin   ve bir amip gibi bölünmesinin önüne geçebilmenin yolu sosyalist partilerden birinin toplumsal alanda güç kazanabilmesidir. Bu saatten sonra sosyalist solun birleşebilmesini sağlayacak güç içi boş ezberler ve yararsız ezberler değil emekçi halkın ta kendisi olacaktır. Sonuçta, sosyalist partilerden biri kalabalıklaşmadıkça ne kalabalıklar dönüp bakacak ve ne de sosyalist solun daha da bölünüp ufalanmasının önüne geçilecektir.

Kalabalık olmak mı, bu günün koşullarında bunun yolu öncelikle referandumlarda doğrudan ve somut bir biçimde saray rejimi karşısında olmaktan ve ikincisi halka, o sevgili halkımıza onun diliyle, onun güncel sorunlarını da içeren bir dille yaklaşabilmenin siyasetini oluşturmaktan geçiyor.

Hep benzer bir şekilde bitiriyoruz ya bu tür yazıları, yine öyle...
Gerisi ''lafügüzaf''.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
06.10.2024- 03:45

Bu başlığı face'e de taşımıştım. Geen yorumlara verdiğim yanıtlar da şöyle:

Sosyalist partilerimiz de, biz solcular, sosyalistler de kalabalıklara muhtacız. Kalabalık olmadan hiçbir şey olmuyor, olan tek şey gevezelik. Elbet bunları söylerken kastımız sosyalist partilerin kitle partisine dönüşmesi değil, sosyalist partilerin kitleselleşmeyi öne çıkarması, kitlesel bir sosyalist partisi olmayı hedeflemesidir. Bu yüzden sosyalist siyasetlere ihtiyaç var. Sosyalistlerin sürekli bölünmesinin önünü kesecek durum da budur. Bu yüzden gereksiz sol birleşmeli, sol kucaklaşmalı, barışmalı...-gibi ezberlerden uzak durmakta yarar var. aralarında ideolojik ve siyasi bakımdan hiçbir fark bulunmayan TKP ve TKH bile birleşemezken EMEP, ÖDP, TKP ve TİP'in herhangi birinin diğeriyle birleşme adımı atabilmesi mümkün olabilir mi?

***

Tartıştığımız konu şu, ya da benim yanıtlarım partilerin bir araya gelerek teklemesi, tek parti haline gelmesi... Olamaz, ya da bu koşullarda olamaz dediğim şey de bu. Nedenini biraz daha açacaksam, hepimizin bilimsel sosyalizme inanması ve dünyanın geleceğinin enternasyonal düzeyde sınıfsız ve devletsiz bir toplum olacağını söylemesi bu tür birleşmeler için ( en azından içinde bulunduğumuz koşullarda) yeterli değildir. Çünkü sınıfsızlığa inanmak, devrim perspektifine sahip olmak böyle bir birleşmeyi otomatik olarak sağlamaz. Tek ülkede iktidara nasıl sahip olacağız, bu amaca nasıl ulaşacağız, nasıl bir devrim, nasıl bir parti sorularına verilen yanıtlar farklı. Bu farklılık da DOĞAL. Aşamacılığı savunan bir sosyalist parti ile sosyalist devrimi savunan bir parti ikisi de bilimsel sosyalizmi savunuyor olsa bile tek bir parti çatısı altında birleşemezler. Çünkü iki ayrı hedef, iki ayrı yol ve siyaset gerektirir. Buradan tek parti çıkmaz. Ya da güncele, örnekse Kürt sorununa farklı bakan iki parti de tek parti çatısı altında birleşmez. Ya da demokratik merkeziyetçilik konusunu bir ordu disiplini ile savunan bir parti ile konuya daha demokratça yaklaşan bir parti de birleşemez. Örnekler çoğaltılabilir. Bu yüzden ''birleşelim'' ezberlerinin maddi bir altyapısı yoktur. Sadece Türkiye'ye özgü bir durum da değil bu. Türkiye'de farklı olan şey, bu ve bezer parti-örgütlerden hiçbirinin toplumsal alanda esamesinin okunmaması. Bizlerin sorunu da bence bu noktada başlıyor. Neden sorusunu sormalı ( yanıtı birleşelim değil), nasıl sorusuna vereceğimiz yanıtla da bu sorunun hangi siyasetlerle ve hangi parti yapısıyla çözüme kavuşturacağımızın açık net ve somut bir açıklamasını yapabilmeliyiz. Benim burada sanırım iki yıldır yanıt vermeye çalıştığım sorular da bunlar. Ama yanıt kesinlikle ''birleşelim'' ezberi değil. EMEP'in, TKP'nin, TİP'in, ÖDP'nin ve benzer parti ve örgütlerin öyle tek parti haline gelmesini istemek, beklemek, umut etmek beyhude bir gevezeliktir, zaman kaybıdır ve bir ölçüde de kolaycılıktır.

****

Devrimi partiler yapmaz ki, ''bu anlayışa göre'' mümkün olmasın. Kitlelerle buluşamayan partilerin neden buluşamadığı sorusuna karşılık veremedikten sonra toplumsal alanda yokları oynayan partilerin birleşmesi sonuçta yine yokları oynayan tek bir partinin ortaya çıkmasına neden olur, başka bir sonuca yol açmaz. ''Faraza bir sosyalist parti iktidar olsa'' orada çok farklı koşullar meydana gelmiş ve farklı bir süreç yaşanmış demektir. Böyle bir benzetmeyle bugünün sorusuna yanıt bulabilmek de mümkün değildir.

***

Kitleselleşme yerine ''sol birleşsin'' ezberine takılıp kalma söz konusu olduğunda bundan çıkan sonuca verilen yanıttır ''devrimi partiler yapmaz'' sözü. Bir üstte Meftun arkadaşa verdiğim yanıtta yazmıştım, farklı siyasal ve ideolojiyi savunan partilerin birleşmesi ''zor'' değil, olmayacak duaya amin anlamına geliyor. Siz söyleyin aşamacılığı savunan bir partiyle sosyalist devrimi savunan bir başka parti nasıl birleşir? Olur mu öyle şey? Ya da Kürt sorununa dayanışmacı bir ıilşkiyi öne çıkartan ve belli koşullarda ittifak çalışmalarına katılan bir partiyle bu sorunun merkezinde bulunan ''Kürt partisi''ne '' soğuk davranan ve farklı stratejiler kurmaya çalışan bir parti nasıl bir araya gelebilir? Örnekleri arttırmak da mümkün. Ama şu konuyu sürekli es geçiyorsunuz: Sadece siz değil, ''birleşelim, yan yana gelelim, beraber olalım'' vb diyen anlayış bu tavrın nasıl bir sonuca yol açacağının da açıklamasını yapmıyor. Böyle bir ezberle mi solun kitlelerle buluşabileceğini varsayıyorsunuz? Sonuç olarak şunu söyleyeyim; farklı ideoloji ve siyaset zeminine oturan partiler doğal olarak birleşme eğilimi göstermezler, çünkü bu farklılıklar farklı siyasetleri gündeme getirir. Tek bir partide de böyle bir farklılık olmaz. Çözüm doğrudan kitleselleşme siyasetine yönelmedir. Solu kitlelerle buluşturacak siyaseti bulup çıkarmaktır. Örnek TİP. Bu yüzden TİP kumaşlara sarılıp koruma altına alınmalıdır. TİPten öğrenilmesi gereken çok şey var. TİP'in bu başarısının teorisyeni saydığım Metin Çulhaoğlu'nun bölünme öncesi TKP'den başlayarak, hatta onun da öncesi ''Sosyalist İktidar'' dergisinde yazdıklarıyla bu sürecin teorisini-açıklamalarını yapmıştır. Yani kitleselleşme konusunda sorun solun birleşmesi değildir. Bu söylem bir ezberdir, bir gereksizliktir ve bir tembellik kaynaklı kolaycılıktır. Hiçbir yararı yoktur, çokça zararı vardır.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
07.10.2024- 08:53

Face'teki yorumlara yanıtımdı, buraya uygun olduğunu düşünüyorum.

Benim görüşüm, sosyalizmin toplumsal bir güç haline gelebilmesinin yolu ''birlik'' söylemlerinden geçmiyor. Bu söylemi bir ezbere dönüştürmek, çaresizliktir, kolaycılıktır. Karşılığı da yoktur. Aşamacılığı savunan bir parti ile sosyalist devrim perspektifini savunan bir partinin birleşmesi mümkün olabilir mi? Benzer çok nedenler de var. Bu durum sadece bize özgü de değil. Ama bizde farklı olan şey, onlarca, belki yüzlerce parti, örgüt ve dergi çevresinin olması ve bunların hepsinin de toplumsal alanda bir karşılığının olmaması. SOLpaylaşım öncesi yazıyazForum'umumuz vardı ve biz orada aylık e-dergi çıkartıyorduk. Bir ara bu konuda bir yazı yazmayı düşünmüştüm. On yıldan fazla oldu ve karşılaştığım sonuç sadece parti, dergi ve örgüt isimlerini yan yana yazdığımızda bile bir buçuk sayfalık bir yer kaplıyordu. Parçalanma bu derecelere varmıştı ve sanırım geçen zamanda bu sayı daha da artmıştır. Bunun nedenlerinden en önemlisi partilerden birinin kalabalık olmaması, yatay düzlemde güç haline gelememesi ve sonuçta bir ÇEKİM MERKEZİ haline dönüşememesi. Hep yineliyorum, kalabalık olmadığımızda kalabalıkların dönüp bakması mümkün değildir. Çözüm bence buradadır ve siz de bu noktaya gelmişsiniz zaten. Sorun bu bağlamda bunun nasıl olabileceği konusudur. Bir kere sosyalizm propagandası yaparak sosyalizmin kitle kazanabilmesi mümkün değil. 80 öncesinde kitlelerin karşısına sosyalizm propagandası ile de çıkılmadı.

Sosyalizm emekçi halkı doğrudan ilgilendiren başlıklarda sosyalizmi yeniden üreterek bir etki sağlayabilir. TİP bunu son seçimlerde başardı. Burada hep aynı örneği veriyorum. Türkiye'de yüzü sola dönük çevrelerin önceliği saray rejiminden kurtulmakken sosyalistlerin cumhurbaşkanı adayı çıkararak etkin olabilmeyi varsaymasının hayal ötesidir. Özetle sosyalistlerle sınıf-emekçi kesim arasında büyük bir açı var. Bu açıyı olabildiğince daraltacak siyasetler üretebilmeli ve buradaki başlık ve boşluklara sızarak sosyalizm mücadelesi verilebilmelidir. Böyle bir perspektifi öne almadan sosyalizmin un ufak halinden kurtulabilmek mümkün değildir. TİP bunu son seçimlerde başardı. Ve yeni duruma göre partiyi hazırlamak ve yeniden üretebilmek de gerekiyor. Şimdilerde bunun sıkıntıları yaşanıyor. Umarım aşarlar.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]