SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 27.06.2014- 13:42


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sosyalist solun dağınıklığının en önemli nedeni emekçi kitlelerin bilinç düzeyidir. Emekçi kitleler içinde bilinçlilik yaygın olmadığından sol örgütlerin tabanını da yeterince bilinçli olmayan gençler ve çoğu genelde küçük burjuva kökenli aydınlar oluşturuyor. Bu zayıf kadroların oluşturduğu örgütler de tabii ki kısır tartışmalardan kurtulamıyor. Eylemlerde harcanan emeğin karşılığı, özverili çalışmaların sonucu kısa vadede alınamayınca da, hem moralisizlik ortaya çıkıyor, hem yapılan hatalar abartılıyor.

Öte yandan solun dağınıklığı da, hakim sınıflar tarafından aşırı abartılıyor ve sola vurmak için bu durum sanki yalnızca Türkiye'ye özgüymüş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa benzeri durum tüm dünyada var. Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.



Solun dağınıklığı her ülkede var diyerek geçiştirilemez. Solu en dağınık göründüğü ülkelerde bile solun toplum içinde örgütlü olduğu büyük yapılar vardır. Komşumuz Yunanistan'a bakın, SYRİZA birinci parti durumunda komünist parti yüzde 7'ye yakın oy alıyor. Başka ülkeler de böyle. Hiç bir ülkede solun dağınıklığı bizdeki durum ile örtüşmüyor.



Dünyanın hiç bir yerinde Türkiye'dekine benzer bir durum yok. Problem sadece solun çok parçalı olması değil, parçalı da olsa oralarda solun ana gövdesini taşıyan partiler var. Sosyal demokrat olur, sosyalist olur veya komünist. Bizde hiç biri yok. Solun ana gönvesi CHP'ye yöneliyor ama CHP de merkez sağa kayıyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 27.06.2014- 18:20


Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.

Demekki bu Sol'a özgü bir zaaf. Bu zaafı Sol bir an önce aşmalı, yoksa her zaman her yerde marjinallikten kurtulamazlar, kitlelerinde asla güvenini kazanamazlar. Her örgütte eleştiri yapan dışlanırsa, her üç kişi bir araya gelip yeni bir örgüt   kurup öncü parti olduğunu iddia ederse sonuç yüzlerce fraksiyon olur. Burada dahi her eleştiri getiren ötekileştiriliyor, ...... Yani   evrensel Sol'un zaaflarını burada dahi yaşıyoruz. Forumlar arasında dahi bu kavgalar var,.......



Buna zaaf demek doğru mu bilmiyorum? Solun sesinin kitlelerde yeterince duyulmaması, solun marjinal olduğunu göstermez.

Sol içinde görülen bazı hastalıkların nedenini yukarıda yazdım zaten, yeniden yazmayayım.

Bu forumda solu eleştirenler, sol düşmanlığı yapanların hepsi solcu mudur?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 27.06.2014- 18:27


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sosyalist solun dağınıklığının en önemli nedeni emekçi kitlelerin bilinç düzeyidir. Emekçi kitleler içinde bilinçlilik yaygın olmadığından sol örgütlerin tabanını da yeterince bilinçli olmayan gençler ve çoğu genelde küçük burjuva kökenli aydınlar oluşturuyor. Bu zayıf kadroların oluşturduğu örgütler de tabii ki kısır tartışmalardan kurtulamıyor. Eylemlerde harcanan emeğin karşılığı, özverili çalışmaların sonucu kısa vadede alınamayınca da, hem moralisizlik ortaya çıkıyor, hem yapılan hatalar abartılıyor.

Öte yandan solun dağınıklığı da, hakim sınıflar tarafından aşırı abartılıyor ve sola vurmak için bu durum sanki yalnızca Türkiye'ye özgüymüş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa benzeri durum tüm dünyada var. Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.



Solun dağınıklığı her ülkede var diyerek geçiştirilemez. Solu en dağınık göründüğü ülkelerde bile solun toplum içinde örgütlü olduğu büyük yapılar vardır. Komşumuz Yunanistan'a bakın, SYRİZA birinci parti durumunda komünist parti yüzde 7'ye yakın oy alıyor. Başka ülkeler de böyle. Hiç bir ülkede solun dağınıklığı bizdeki durum ile örtüşmüyor.



Ben solun dağınıklığını geçiştirmiyorum. Sosyalist sistemin çökmesinden sonra başta Avrupa olmak üzere sol büyük kan kaybetti. Fransa'da, İtalya'da, İspanya'da, hatta Portekiz'de iktidara oynayan KP'ler var mı şimdi? Ne oldu bunlara? Çoğu adından komünist sözcüğünü bile kaldırdı.

Yunanistan KP'si her zaman (Türkiye'ye göre) güçlüydü. KKE, Nazi işgaline silahla direnmiş ve savaştan sonra da iç savaş vermiş bir partidir. SYRİZA KP değil. Ayrıca bugün SYRİZA'nın aldığı oylar Yunanistan'daki büyük ekonomik kriz nedeniyle. Türkiye'de de bunun zamanı gelecektir.

Türkiye'deki her türlü sol akımın paraleli tüm ülkelerde vardı, halen de var. Yakından bildiğim için yazıyorum. Türkiye'de gelenksel KP çizgisinde parti, Dev-Yol'lar, Dev-Sol'lar, Troçkistler, her türlü Maoist akım v.b. vardı da diğer ülkelerde yok muydu? Hepsinin neredeyse bire bir karşılığı vardı.

Dağınıklık lafla giderilmez. Bunu sürekli ön plana çıkarmak, kitleler üzerinde sola karşı   propaganda olmaktadır. Zaten burjuva medyasının da bunu özellikle ve abartarak vurgulaması bu nedenle. Beni rahatsız eden budur.

Öte yandan, zamanı gelince, devrimci ortam ortaya çıkınca, durumu doğru teşhis eden grup öne çıkacak ve kitleleri peşinden sürükleyecektir hiç kuşkusuz. İşin mihenk taşı da budur. Şimdi ne söylense boş, herkes bildiğini okuyor. 1917 öncesinde Rusya'da sayısız görüşler ve çizgiler var. Hatta, Bolşevikler işin başlangıcında azınlıkta. Ama ne oluyor? Teşhisde isabetli olan ve yapılması gerekeni isabetle saptayan Lenin önderliğindeki Bolşevikler kitleleri peşinden sürüklüyor, devrim öncesi çoğunluğa geçiyor ve devrimi gerçekleştiriyor.




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 27.06.2014- 19:16 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 27.06.2014- 18:35


Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sosyalist solun dağınıklığının en önemli nedeni emekçi kitlelerin bilinç düzeyidir. Emekçi kitleler içinde bilinçlilik yaygın olmadığından sol örgütlerin tabanını da yeterince bilinçli olmayan gençler ve çoğu genelde küçük burjuva kökenli aydınlar oluşturuyor. Bu zayıf kadroların oluşturduğu örgütler de tabii ki kısır tartışmalardan kurtulamıyor. Eylemlerde harcanan emeğin karşılığı, özverili çalışmaların sonucu kısa vadede alınamayınca da, hem moralisizlik ortaya çıkıyor, hem yapılan hatalar abartılıyor.

Öte yandan solun dağınıklığı da, hakim sınıflar tarafından aşırı abartılıyor ve sola vurmak için bu durum sanki yalnızca Türkiye'ye özgüymüş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa benzeri durum tüm dünyada var. Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.



Solun dağınıklığı her ülkede var diyerek geçiştirilemez. Solu en dağınık göründüğü ülkelerde bile solun toplum içinde örgütlü olduğu büyük yapılar vardır. Komşumuz Yunanistan'a bakın, SYRİZA birinci parti durumunda komünist parti yüzde 7'ye yakın oy alıyor. Başka ülkeler de böyle. Hiç bir ülkede solun dağınıklığı bizdeki durum ile örtüşmüyor.



Dünyanın hiç bir yerinde Türkiye'dekine benzer bir durum yok. Problem sadece solun çok parçalı olması değil, parçalı da olsa oralarda solun ana gövdesini taşıyan partiler var. Sosyal demokrat olur, sosyalist olur veya komünist. Bizde hiç biri yok. Solun ana gönvesi CHP'ye yöneliyor ama CHP de merkez sağa kayıyor.



Gelişmiş sanayi ülkelerindeki sosyal demokrasinin Türkiye'de aynen olması olası değildir. Tarihsel koşullar da, günümüz koşulları da çok farklı. Kaldı ki Batı'daki sosyal demokrat partilerin CHP'den daha solcu olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Hepsi düzenin yedek partisi. Yalnızca kökenleri gereği sendika hareketleriyle organik bağları var, hepsi bu. İşçi ve emekçilerin mücadelesini de daha yüksek ücret, daha fazla sosyal hak elde etmeye indirgemiş durumdalar. Hatta, aman ekonomi çökmesin, biraz daha az isteyelim dedikleri dönemler de var.

Türkiye'de CHP'nin merkez sağa kayar görüntüsü, mevcut durum nedeniyle. Hem solun tüm gücünü kırdılar, hem de ortada merkez sağ diye birşey kalmadı ondan. Sol CHP'yi dışlayınca, dinci faşizme evet demeyen eski merkez sağdakilerin bazıları da CHP'ye akın edince, ortaya bu durum çıktı. Kaldı ki CHP'nin savunduğu temel ilkelerde eskiye göre özde bir fark yok. Eskiden daha solcu olduğunu da nereden çıkarıyorsunuz? Yani eskiden savunup da, şimdi savunmadığı ne var?




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 27.06.2014- 18:37 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 27.06.2014- 21:22


Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sosyalist solun dağınıklığının en önemli nedeni emekçi kitlelerin bilinç düzeyidir. Emekçi kitleler içinde bilinçlilik yaygın olmadığından sol örgütlerin tabanını da yeterince bilinçli olmayan gençler ve çoğu genelde küçük burjuva kökenli aydınlar oluşturuyor. Bu zayıf kadroların oluşturduğu örgütler de tabii ki kısır tartışmalardan kurtulamıyor. Eylemlerde harcanan emeğin karşılığı, özverili çalışmaların sonucu kısa vadede alınamayınca da, hem moralisizlik ortaya çıkıyor, hem yapılan hatalar abartılıyor.

Öte yandan solun dağınıklığı da, hakim sınıflar tarafından aşırı abartılıyor ve sola vurmak için bu durum sanki yalnızca Türkiye'ye özgüymüş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa benzeri durum tüm dünyada var. Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.



Solun dağınıklığı her ülkede var diyerek geçiştirilemez. Solu en dağınık göründüğü ülkelerde bile solun toplum içinde örgütlü olduğu büyük yapılar vardır. Komşumuz Yunanistan'a bakın, SYRİZA birinci parti durumunda komünist parti yüzde 7'ye yakın oy alıyor. Başka ülkeler de böyle. Hiç bir ülkede solun dağınıklığı bizdeki durum ile örtüşmüyor.



Ben solun dağınıklığını geçiştirmiyorum. Sosyalist sistemin çökmesinden sonra başta Avrupa olmak üzere sol büyük kan kaybetti. Fransa'da, İtalya'da, İspanya'da, hatta Portekiz'de iktidara oynayan KP'ler var mı şimdi? Ne oldu bunlara? Çoğu adından komünist sözcüğünü bile kaldırdı.

Yunanistan KP'si her zaman (Türkiye'ye göre) güçlüydü. KKE, Nazi işgaline silahla direnmiş ve savaştan sonra da iç savaş vermiş bir partidir. SYRİZA KP değil. Ayrıca bugün SYRİZA'nın aldığı oylar Yunanistan'daki büyük ekonomik kriz nedeniyle. Türkiye'de de bunun zamanı gelecektir.

Türkiye'deki her türlü paraleli tüm ülkelerde vardı, halen de var. Yakından bildiğim için yazıyorum. Türkiye'de gelenksel KP çizgisinde parti, Dev-Yol'lar, Dev-Sol'lar, Troçkistler, her türlü Maoist akım v.b. vardı da diğer ülkelerde yok muydu? Hepsinin neredeyse bire bir karşılığı vardı.

Dağınıklık lafla giderilmez. Bunu sürekli ön plana çıkarmak, kitleler üzerinde sola karşı   propaganda olmaktadır. Zaten burjuva medyasının da bunu özellikle ve abartarak vurgulaması bu nedenle. Beni rahatsız eden budur.

Öte yandan, zamanı gelince, devrimci ortam ortaya çıkınca, durumu doğru teşhis eden grup öne çıkacak ve kitleleri peşinden sürükleyecektir hiç kuşkusuz. İşin mihenk taşı da budur. Şimdi ne söylense boş, herkes bildiğini okuyor. 1917 öncesinde Rusya'da sayısız görüşler ve çizgiler var. Hatta, Bolşevikler işin başlangıcında azınlıkta. Ama ne oluyor? Teşhisde isabetli olan ve yapılması gerekeni isabetle saptayan Lenin önderliğindeki Bolşevikler kitleleri peşinden sürüklüyor, devrim öncesi çoğunluğa geçiyor ve devrimi gerçekleştiriyor.



Türkiye'de olan fraksiyonların başka ülkelerde olmadığını söylemiyorum. Türkiye'deki durumun farklılığından söz ediyorum. Başka ülkelerde bizdeki gibi çok çok çok parçalı yapı var mı, açıkça tam olarak bilmiyorum, sanmıyorum, ama problem tam olarak burada değil. Problem, oralarda parçalı yapılar olmasına rağmen güçlü sol partilerin olmasıdır. Mutlaka iktidara oynayacak güçte olmaları da gerekmiyor. Ama bir güç halindeler, parlamentoya milletvekilleri sokabilecek kadar toplumda karşılıkları var. Bizde olmayan bu.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 27.06.2014- 21:46


Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.

Demekki bu Sol'a özgü bir zaaf. Bu zaafı Sol bir an önce aşmalı, yoksa her zaman her yerde marjinallikten kurtulamazlar, kitlelerinde asla güvenini kazanamazlar. Her örgütte eleştiri yapan dışlanırsa, her üç kişi bir araya gelip yeni bir örgüt   kurup öncü parti olduğunu iddia ederse sonuç yüzlerce fraksiyon olur. Burada dahi her eleştiri getiren ötekileştiriliyor, ...... Yani   evrensel Sol'un zaaflarını burada dahi yaşıyoruz. Forumlar arasında dahi bu kavgalar var,.......



Buna zaaf demek doğru mu bilmiyorum? Solun sesinin kitlelerde yeterince duyulmaması, solun marjinal olduğunu göstermez.

Sol içinde görülen bazı hastalıkların nedenini yukarıda yazdım zaten, yeniden yazmayayım.

Bu forumda solu eleştirenler, sol düşmanlığı yapanların hepsi solcu mudur?

Sol eleştirilir, eleştirilmeside gerekliki devamlı kendisini geliştirsin. Sol'u kim hangi platformda eleştirse devamlı "sol karşıtı" olarak algılandığı için sorunuzun cevabıda algılamkla ilişkili. Fraksiyonların ve kavgaların oluşuda her eleştiriyi " sol karşıtı" ilan edip tartışmaktan kaçmak ve yanlışlarını kapatmaktır.
Sol tartışmayı ve öz eleştiri yapmayı öğrenmeli ve eleştirileride tahammül edebilmeyi öğrnmeli.
Dost acı konuşur derler, bu yüzden Sol'un en iyi dostu Sol içerisinden gelen eleştirilerdir. Bu benim görüşüm. Eleşntirileri sabota etmek, yaftalamak,..... Sol'u asla ilerletmez, sonuç ortada.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 28.06.2014- 02:55


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sosyalist solun dağınıklığının en önemli nedeni emekçi kitlelerin bilinç düzeyidir. Emekçi kitleler içinde bilinçlilik yaygın olmadığından sol örgütlerin tabanını da yeterince bilinçli olmayan gençler ve çoğu genelde küçük burjuva kökenli aydınlar oluşturuyor. Bu zayıf kadroların oluşturduğu örgütler de tabii ki kısır tartışmalardan kurtulamıyor. Eylemlerde harcanan emeğin karşılığı, özverili çalışmaların sonucu kısa vadede alınamayınca da, hem moralisizlik ortaya çıkıyor, hem yapılan hatalar abartılıyor.

Öte yandan solun dağınıklığı da, hakim sınıflar tarafından aşırı abartılıyor ve sola vurmak için bu durum sanki yalnızca Türkiye'ye özgüymüş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa benzeri durum tüm dünyada var. Türkiye'deki sol fraksiyonların paralleleri dünyanın tüm ülkelerinde var. Bunu da özellikle vurgulamak isterim.



Solun dağınıklığı her ülkede var diyerek geçiştirilemez. Solu en dağınık göründüğü ülkelerde bile solun toplum içinde örgütlü olduğu büyük yapılar vardır. Komşumuz Yunanistan'a bakın, SYRİZA birinci parti durumunda komünist parti yüzde 7'ye yakın oy alıyor. Başka ülkeler de böyle. Hiç bir ülkede solun dağınıklığı bizdeki durum ile örtüşmüyor.



Ben solun dağınıklığını geçiştirmiyorum. Sosyalist sistemin çökmesinden sonra başta Avrupa olmak üzere sol büyük kan kaybetti. Fransa'da, İtalya'da, İspanya'da, hatta Portekiz'de iktidara oynayan KP'ler var mı şimdi? Ne oldu bunlara? Çoğu adından komünist sözcüğünü bile kaldırdı.

Yunanistan KP'si her zaman (Türkiye'ye göre) güçlüydü. KKE, Nazi işgaline silahla direnmiş ve savaştan sonra da iç savaş vermiş bir partidir. SYRİZA KP değil. Ayrıca bugün SYRİZA'nın aldığı oylar Yunanistan'daki büyük ekonomik kriz nedeniyle. Türkiye'de de bunun zamanı gelecektir.

Türkiye'deki her türlü paraleli tüm ülkelerde vardı, halen de var. Yakından bildiğim için yazıyorum. Türkiye'de gelenksel KP çizgisinde parti, Dev-Yol'lar, Dev-Sol'lar, Troçkistler, her türlü Maoist akım v.b. vardı da diğer ülkelerde yok muydu? Hepsinin neredeyse bire bir karşılığı vardı.

Dağınıklık lafla giderilmez. Bunu sürekli ön plana çıkarmak, kitleler üzerinde sola karşı   propaganda olmaktadır. Zaten burjuva medyasının da bunu özellikle ve abartarak vurgulaması bu nedenle. Beni rahatsız eden budur.

Öte yandan, zamanı gelince, devrimci ortam ortaya çıkınca, durumu doğru teşhis eden grup öne çıkacak ve kitleleri peşinden sürükleyecektir hiç kuşkusuz. İşin mihenk taşı da budur. Şimdi ne söylense boş, herkes bildiğini okuyor. 1917 öncesinde Rusya'da sayısız görüşler ve çizgiler var. Hatta, Bolşevikler işin başlangıcında azınlıkta. Ama ne oluyor? Teşhisde isabetli olan ve yapılması gerekeni isabetle saptayan Lenin önderliğindeki Bolşevikler kitleleri peşinden sürüklüyor, devrim öncesi çoğunluğa geçiyor ve devrimi gerçekleştiriyor.



Türkiye'de olan fraksiyonların başka ülkelerde olmadığını söylemiyorum. Türkiye'deki durumun farklılığından söz ediyorum. Başka ülkelerde bizdeki gibi çok çok çok parçalı yapı var mı, açıkça tam olarak bilmiyorum, sanmıyorum, ama problem tam olarak burada değil. Problem, oralarda parçalı yapılar olmasına rağmen güçlü sol partilerin olmasıdır. Mutlaka iktidara oynayacak güçte olmaları da gerekmiyor. Ama bir güç halindeler, parlamentoya milletvekilleri sokabilecek kadar toplumda karşılıkları var. Bizde olmayan bu.



Değişik fikirlerin ortaya çıkması bir kere solun doğasında vardır. Komünist hareketin başından beri çok farklı düşünceler var. Daha 2. Enternasyonal'de bölünme başlıyor. Daha sonra çok farklı görüşler var. Lenin'in en önemli yazıları, hareketin içindeki akımların ve şahısların görüşlerini eleştirmek, hatta yere çalmak için yazılmıştır. Devrimden sonra da Sovyetler'de itiş kakış sürmüştür. Soldaki en büyük ve yaşamsal bölünme ise Maoizmin Sovyetler'e rest çekerek ayrı bir kamp oluşturmasıyla ortaya çıktı ve bu durum tüm dünyayı etkiledi. Batı Avrupa'da Marksizm'den kopmuş olan sosyal demokratlar giderek düzenin stepnesi haline geldi. Ana parti dediğimiz, benim yukarıda iktidara oynuyordu dediğim KP'lerden Fransa, İtalya, İspanya partileri "Eurokomünizm" diye birşey ortaya attılar. Hatta İtalya'da kapitalist düzenin has partisi Hristiyan Demokratlar ile "tarihsel uzlaşma"dan bile söz ediliyordu. Burada kısa bir özet verdim. Bunların hepsi çok büyük çatlamalardır. Bunların etkisi Türkiye'de de görüldü.

Bizde de TKP'nin tarihi bölünmelerin tarihidir. Hareket çok güçsüz olmasına karşın sürekli bölünmeler olmuştur. Türkiye'de sanayiye geç geçilmesi ve işçi sınıfının nicelik ve nitelik açısından güçsüz olması nedeniyle hareket çok zayıftır ve aydın ağırlıklıdır. 1961 anayasasının getirdiği özgürlükçü ortamda FKF ve TİP kuruldu. 1960'lardan sonra sanayileşmenin hızlanmasıyla işçi sınıfı da büyüdü. TİP Meclis'e de girdi. Bunlar da kısa süre sonra bölündü. Çekoslovakya'nın işgalline karşı çıkan Aybar ile birlikte bölünme başladı. Daha sonra dünyadaki 1968 öğrenci hareketleri Türkiye'ye yansıdı. Bu hareketler yalnızca düzene karşı çıkış değil, öğrenci gençliğin geleneksel KP'lere tavır koyuşudur. Bu da Türkiye'ye yansıdı. Bununla eşzamanlı olarak Maoizmin kopuşu başladı. Maocular geleneksel komünizme "sosyal emperyalist" hatta "sosyal faşist" demeye başladılar. Türkiye'de ciddi bir Maocu kesim oluştu. Bunlar da bölündüler sonra. İçlerinden Enver Hocacılar da çıktı. Daha neler neler. Türkiye'de hareketin öncülüğünü köylüler yapar, hareketi köylüler götürür diyen Maocular bile çıktı. Başlangıçta Kürt demokratik muhalefeti de solun içindeydi. Sonra onlar da kendi "ulusal" çizgilerini tutturdu. En önemli çatışmalardan birisi de, "silahlı devrim "mi, "parlamentarizm" mi ekseninde yaşanıyordu. Ortada devrimin koşulları olmadığı halde silaha sarılanlar çıktı ve harekete büyük zarar verdiler. Bunlar bile "kır gerillası" ve "şehir gerillası" yanlısı olarak ikiye bölündü. Milli Demokratik Devrim mi, Sosyalist Devrim mi tartışmalarına hiç girmeyeyim.

Ben 70'li yıllarda Almanya'da yaşadım. Bizdeki bütün örgütlerin karşılığı bire bir onlarda da vardı. Yalnız Almanlarda değil, kardeş komünist örgütlerle ilişki içindeydik, enternasyonal dayanışma gereği onların eylemlerine katılıyorduk, hepsinin sorunlarını da paylaşıyorduk. Bu fraksiyonlar, İtalyanlarda da vardı, Yunanlılarda da. İranlılarda da. Afganlarda bile vardı bu bölünmeler. İran'da TUDEH bize göre çok daha güçlü olmasına karşın, ağırlık Maoist gruplardaydı. Afganlıların büyük çoğunluğu ülkenin özelliği nedeniyle Maoistti.

Tabii ki her ülkenin kendi koşulları var. Bunun gereği bazı farklılıklar da var. Ancak bölünmeleri abartmanın ne yararı var? Gece gündüz bölünmeden söz edip ahlayıp vahlamanın harekete bir yararı var mı?




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 28.06.2014- 03:10 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 28.06.2014- 21:51


işçi sınıfı sosyalist bir bilinç kazanamayacak ama komünist partiyle birleşerek sosyalizm için mücadele edecek ve iktidarı kazanacak, devrim böyle bir şey. doğru mu anlamışım. burada anlatılanlardan böyle bir sonuç çıkartılabilirmi?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ‘Dışarıdan bilinç’ meselesi - Ender Helvacıoğlu melnur 0 2 26.01.2022- 11:21
Konu Klasör Bu nasıl bir zihin yapısı, nasıl bir ruh halidir böyle... melnur 1 2501 13.05.2020- 13:17
Konu Klasör Biz bu hale nasıl geldik, nasıl kurtulacağız? melnur 3 2604 18.01.2020- 09:43
Konu Klasör Devrimin ve işçi sınıfının ustası:İyi ki doğdun Gorki! melnur 3 2127 29.03.2020- 10:09
Konu Klasör TKP: 105 yıl önce kuruldu, yine kuracağız, işçi sınıfını iktidara taşıyacağız... melnur 0 611 08.11.2022- 05:46
Etiketler   kapitalizmde,   işçi,   sınıfı,   nasıl,   bilinçlenecek
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS