SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Seçimlere Giderken, Kimlik, Siyaset ve Sol           (gösterim sayısı: 3.066)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: spartakus
Konu Tarihi: 17.04.2015- 01:11


Seçimlere Giderken... Kimlik, Siyaset ve Sol - Emir Yıldız

Resim Ekleme

Seçimlerde özellikle solun politik tutumu üzerine tartışmalarımızı göründüğü kadarıyla uzun zaman daha yapmaya devam edeceğiz. Ne de olsa şenlik sürüyor!
 
Geçtiğimiz hafta, partilerin aday listeleri ilan edildi. CHP için malum merak konusu, sağa yönelimin nerede duracağı oldu. AKP listelerinde parti içi ağırlıkların yansımasına bakıldı. HDP listelerinin merak konusu ise soldan katılanların listedeki sıralaması oldu.
 
Bunlar üzerinde çok durulacak meseleler değil. Zaten gazetelerde günlerce listeler, oy potansiyeli ve dengelerin dağılımı üzerine yorumlar ayrıntılarıyla yapıldı. Ancak sol siyaset açısından üzerinden atlanmaması gereken noktalardan birisi, solun ekseninin kimlikler düzleminde anlamlandırma eğilimleridir. Tuhaf bir şekilde bu akımın dışında kalanlar, kimlikleri reddetmekle hatta sınırsız bir akılsızlıkla, milliyetçilikle suçlanmaya çalışılıyor. Şimdi, -herhalde biraz da listede yer bulabilmek için- solcu kimliğinin başına bir kimlik aidatı koyan bir akıla ne denir doğrusu çok da bilmiyoruz.
 
***

Esas meseleye gelirsek.
 
Kimlik temelli siyaset, 21.yüzyılda sınıfsal-toplumsal mücadelelerinin geri çekilmesiyle birlikte öne çıktı. Toplumu, etnik-dinsel-kültürel aidiyetleri temelinde tanımlayan ve toplumsal mücadeleyi de buna indirgeyen yaklaşımlar estirilen bu küresel rüzgarların etkisiyle sol içinde güçlendi.
 
Farklılıkları öne çıkaran, mikro alanlara odaklanan bu yaklaşımlar giderek toplumun ortaklaştırıcı-bütünlüklü mücadele dinamiklerini de törpülemeye başladı. Bunun üzerinden geliştirilen ortaklaşma eksenleri kimliklerin birliği olarak tanımlanmaya başlandı. Bu eksende demokrasi ve özgürlükler de, kimliklerin varlığının keşfedilmesini de teşvik edecek şekilde, kimliklerin özgürleşmesinden ibaret görüldü.
 
20.yüzyılda kapitalizmin ulus devlet formunda örgütlenmesinin parçası olarak geliştirilen ulusçuluğun baskıcı yanları karşısında onun anti-tezi olarak geliştirilen kimlikler siyaseti de son kertede kapitalizmin 21.yüzyılda sermayenin yerellerle doğrudan ilişkisine dayanan sınırsız hareketiyle uyumlu bir biçimde geliştirildi. Bu farklılıklara dayanan tanımlama, ulusçuluk karşısında demokratik görünse de bugün Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde sürdürülen etnik-dini temelli boğazlaşma ve ayrışmaları körükleyen sonuçları da üretiyor.
 
***

Kürt hareketi de özellikle 2000’li yıllarla birlikte, Kürt sorununun çözümünü ayrı bir devlet kurma anlayışından demokratikleşme çerçevesi içinde, birlikte yaşama temelinde geliştirmeye yöneldi. Kuşkusuz, burjuva demokratik devrimin tamamlanmamış olması nedeniyle çözülmemiş ulusal sorunun 21.yüzyılda çözümü noktasında kimlikler ekseni bir çözüm yolunu da içeriyor. Kültürel haklar temeliyle mevcut düzen içerisinde liberal demokrasi sınırlarında mümkün olan çözümünün talep edilmesi kuşkusuz ki olumsuz bir şey değildir
 
Ancak, meselenin giderek demokratik ulus/demokratik modernite tezleri etrafında, yeni sol ve sosyalizm olarak tanımlanma çabası oldukça sorunludur. Bu tezler özünde etnik-dini kimlik farklılıklarına dayanan, mevcut baskıcı devlet sistemi karşısında demokrasi mücadelesini bununla sınırlayan özünde liberal-postmodern yeni dünya akımlarının –başına radikal de koysak- bir parçasıdır.
 
Kürt ulusal hareketinin, müzakere süreci çerçevesinde de güçlendirdiği, kendi çözüm yolu ve yönelimi budur. Son dönemde, özellikle HDP içirisine soldan katılan kesimler bu tezleri 21.yüzyılın sol ve sosyalizmi olarak sunma çabasında. Bunun da ötesinde, tüm sol hareketi bu eksene sıkıştırarak bir anlamda solu bu genel çizginin parçası kılarak, kendi köklerinden ve bağımsız politika yapma iddiasından uzaklaştırmaya yönelik farklı biçimlerde rüzgarlar estirildiği görülüyor.   Biriliri de kendi vazgeçmişliklerini saklamak için sosyalist-devrimci yapıların kendilerini feshetmeleri gerektiğini -ciddi ciddi- söyleyebiliyor! Hoş doğrusu!

Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareketin ilişkisini belirleyen de bu politik farklılıktır. Bu farklılıklar bir yana bırakılacak olsa elbette ayrı ayrı olmaya gerek yok!   Devrimci siyaset, bugün HAZİRAN devrimci direnişinin büyük potansiyeline sahip çıkarak, onu bir kurucu iradeye dönüştürme mücadelesini üstlenebildiği oranda Kürt sorunuyla birlikte emekçilerin ve ezilenlerin tüm sorunlarının çözümüne gerçekçi ve anlamlı bir katkı sunabilecektir. Kürt ulusal hareketinin içinden geçtiği müzakere sürecinde ve sonrasında yaşanan gelişmeler karşısında, içinde taşıdığı demokratik mücadele potansiyelinin sol bir eksende güçlenmesi de ancak böyle bağımsız bir hareketin güç kazanmasının da etkesiyle mümkün olabilir.

Ötesinde bugün yetmez ama evetçilerden İslamcılara uzanan ve solun bir kesiminin de renklendirdiği HDP’yi solun neden politik bir seçenek olarak işaret etmediği tartışmaları tüm bunlara bakılarak anlaşılabilir.

***

Güncel tartışmaların*, Kürt sorununun çözümüne yönelik farklı politikalarla ilgili olmaktan çok solun bağımsız duruşuna yönelik bir husumetten kaynaklandığını görmek mümkün. Biraz da küstahça ve saygısızca gerçekleşen bu saldırılar, -HDP ile devrimci-sosyalist çevreler arasında- bir tür siyaset trollüğü olarak görülebilir. Can Kozanoğlu’nun, bu kesimlerin sosyal medyadaki durumuna ilişkin aşağıdaki tespiti, o alanla sınırlı olmayan siyaset yapma biçiminin iyi bir özetidir:
 
“Şu anda Türkiye’de siyasal olarak en rahatsız olduğunuz insanlar kim derseniz, AK troll denen insanlardan daha fazla rahatsız olduğum, HDP’nin sosyal medyadaki aşırı saldırgan genç Türklerini söylerim. Sosyal ortamda böyle bir tip var. HDP’nin çok saldırgan, küstah, genç bir Türk kesimi var. Kendilerini bir yerlere kabul ettirmek için bu hale geliyorlar belki. Saldırganlıkları, küstahlıkları, bir yerlere eklemlenmeye çalışırken gösterdikleri acımasızlıkları ve pek çoğunun temelsizliği. Yön bulamayıp da yönleri varmış gibi yapmaları. Onlardan ciddi rahatsızlık duyuyorum.”

Evet, hayata ve mücadeleye ilişkin zerre sorumluluk yüklenmeden sosyal medyadan büyük laflar eşliğinde devrimcilere saldıranların durumu bundan başka bir şey değil.

*Bunların kimine tartışma demenin bile doğru olmayacağını söylemek mümkün. Mesele, Politika interten sitesinde Sinan Dervişoğlu, ‘Türkiye Solunda Kürt Düşmanlığının Kökleri Kibir ve Küstahlık’ başlıklı bir yazısı var. Başlıktan da yazının içeriğini anlamak mümkün.   Bu başlığa bakmayın, yazının içerisinde ‘teorik tespitler’ eşliğinde aslında neden bugün Kürt hareketinin desteklenmesi gerektiğini temellendiriyor yazar! Bunu da özellikle Devrimci Yol hareketi açısından Mahir Çayan’a dayandırıyor. Öcalan’ın Mahir Çayan atfı yapmasından esinlenmiş olmalı ki, bir dolu tefsirci gibi, o da başlıyor tefsire.   Ama tefsircilikte kalmıyor, mesela Devrimci Yol’un aslında ne savunduğunu, bir güzel anlatıyor. Ne de olsa Devrimci Yolcular ne savundukları hatırlamıyor olabilir! Ama yazar incelikten de ödün vermeyip, -tüm yazısı boyunca tek doğrusunu yaparak- HDP’ye eklemlenen eski Devrimci Yolcuları parantez içine almayı unutmuyor. Parantez dışında kalanlara PKK’yi neden desteklemek gerektiğini ideolojik kökleriyle birlikte anlatıyor. İşte inciler, “DY marksizmi benimsiyordu, PKK de öyle. • DY Kürt halkının kaderini tayin hakkını hep savundu. PKK de bunun için mücadele ediyor. • DY “silahlı mücadele” konseptini neredeyse ayırt edici nokta, bir “alamet-i farika” haline getirmişti. PKK de bugün, dostun ve düşmanın kabul ettiği bir başarıyla, devlete karşı silahlı mücadele vermektedir.• DY Mahir Çayan’ın “öncü savaş” konseptini savundu.”   Herhalde kimse bunlara tek tek yanıt vermemizi beklemiyordur. Birincisi zaten anladığını sandığı her şeyi yanlış anlamış, bu da yetmeyip anlamadıklarını sapla saman gibi birbirine karıştırmış. Ama yazarın asıl söylemek istediği, kim ne savunduysa, savunuyor ve savunacaksa hepsini zaten Kürt hareketi savunuyor ve yapıyor. O zaman bundan başka bir şeye neden gerek olsun ki! Kendileri öyle yapmış, herkesin de öyle yapmasını bekliyor. Bu yazıya burada atıf yapmamızın nedeni, aslında bugün teorik tartışma adı altında sola yönelik yürütülen tartışmanın seviyesinin iyi bir örneği olmasıdır. Ortalıkta sayfalarca yazılıp çizilen şeyler bundan daha ileri değil.   Bir kısmı bu şekilde her şeyi çarpıtarak, sola ait olmayan fikirlere ona atfedilerek yürütülen tartışmalarla Kürt hareketi içindeki konumunu güçlendirmeye yönelen bir zavallılık aldı başını yürüdü. Solun hali bir yanıyla böyle.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 1 Mayıs 2016’ya giderken… umut 11 12757 20.04.2016- 01:06
Konu Klasör 1 Mayıs’a giderken ne okumalı... melnur 3 857 01.05.2022- 00:52
Konu Klasör 14 Mayıs seçimlerine giderken CHP, HDP-YSP ve TİP standlarından izlenimlerim... melnur 4 573 03.05.2023- 08:35
Konu Klasör HADEP’ten HDP’ye Türkiye’de kimlik siyaseti umut 0 2972 24.05.2015- 10:53
Konu Klasör Kimlik siyaseti ve küresel faşizm dayanışma 1 3486 27.01.2015- 20:57
Etiketler   Seçimlere,   Giderken,   Kimlik,   Siyaset,   Sol
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS