''...sosyalizm düşüncesi Marks ve Engels'le birlikte bilimsel bir temele oturmuştur. Lenin de bu konuda ve bu sürece parti ve öncülük kuramıyla bir açılım getirmiştir. Bu genel doğruları dışlayan bir sosyalizm anlayışının Marks öncesi ütopik anlayışlarının bile gerisine düştüğü söylenebilir.''

Bir üstteki yorumda söylemişim bunları; aslında pek çok yorumumuzda da yineleniyor. Sanırım bu konu üzerinde epey düşünmek gerekiyor, yüzeysellikten kurtulmak için. Dünya değişiyor; kapitalizm eşitsiz gelişme koşullarında da   bir önceki koşullara göre farklılık gösteriyor Sıradan bir örnek verilecekse, çağımızda kapitalizmin seyrine bağlı olarak proleterleşme sürecinin arttığını, proleter sayısında artış olduğunu ama örgütlenme ve sendikalı üye konusunda ise bir azalış olduğu söylenebilir.

Başka örnekler üzerinden de gidilebilir; kapitalizmin gelişmesine bağlı olarak -özellikle ülkemizde- yoksulluğun daha da yaygınlık kazandığını ve düne göre sadaka ekonomisine muhtaç bir hal aldığı gerçeği de var.
Reel sosyalizmin çözülüşüne koşut olarak neo-liberalizmin toplum ve ''aydın'' üzerindeki basıncını arttırdığını ve bunun da, aynı zamanda, sola ''teorik'' girdiler yapılmasına neden olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye özgünlüğünde 12 eylül faşizminin toplum ve sol üzerindeki etkisi, ve ayrıca Kürt hareketinin de yükselişe geçerek solu etkileyecek bir yapı halini alması solda çeşitli savrulmalara yol açmış ve bu iklim de bir yandan bu sözünü ettiğimiz kerameti kendinden menkul solculuğu ortaya çıkarmıştır.

Bu solculuk türünün en önemli iki özelliği var. Bunlardan birincisi -özellikle sanalda/forumlarda- ML'in bir ansiklopediymiş gibi yorumlamaya çalışmasıdır. Bak şurda Lenin şunu söylemiş, burada Marks bunun altını çizmiş falan. Ne zaman ve mekan farkı, ne o dönemdeki polemiğin özgünlüğü önemli bu alışkanlık için. İkincisi Marksist olduğunu söyleyerek, Marksizmin temel çıktılarını da, devrimci özünü de inkar etme alışkanlığı. İkisi de doğru değil; ikisinin de Marksizm Leninizm'le bir ilgisi yok. ( Ayrıca güncellik konusundaki konumlanış, çoğu kez kuyrukçu bir siyasetten yana olmak da bir başka eleştiri konusudur.)

Kerameti kendinden menkul solculuğun sol bir jargon kullanması solcu, sosyalist, Marksist olarak nitelendirilmesi anlamına gelir mi? Ya da dünyanın değişmesi, kapitalizmin düne göre ''farklılaşması, örnekse üretimin ''küreselleşmesi'', bilimsel sosyalizmin temel çıktılarının reddine yol açabilir mi? Örnekse ''elveda proletarya'' anlayışını sahiplenmek, sosyalizme liberal bir pencereden yaklaşmak, Lenin'i bütünüyle yok saymak vb. bunların tamamı bir aradayken marksist kalabilmek mümkün mü?

( Yeri gelmişken Gorz'ın ''elveda proletarya'' söylemine de elveda dediğini ve proletaryaya   tekrar merkezi bir rol verdiğini, gelenekçi yaklaşım içinden gelen Negri'nin ise proletaryanın yerine sınıfsal anlamı olmayan insanı koyduğunu belirtelim.)

Şu konu tekrar tekrar vurgulanmalıdır, diye düşünüyorum; dünyanın değişiyor, kapitalizmin farklılaşıyor olması ve her ülke nesnelliğinin çeşitlilikler içermesi ML'i bir ansiklopedi gibi görmeden ama onun temel yaklaşım biçimini ve temel çıktılarını da reddetmeden bir siyaset biçimini gerekli kılıyor. Bu her ülkede farklı olabilecek ve düne nazaran daha değişik ve günün koşullarına karşılık gelen siyasetleri gerekli kılmaktadır. Değişmesi söz konusu olabilecek bu siyaset yapısıdir, bu değişim gerekliliğinin Marksizm Leninizm konusunda bir reddiye anlamına gelmesidir yanlış olan ve kerameti kendinden menkul soculuk her iki örnekte de bu yanlışın içine yuvarlanmaktadır.