İnternet kalkmıyor kontrol altına alınıyor dedi ya, Malum Şahıs (MŞ)...
İşte bu cümle, dönemi özetleyen en çarpıcı bir zihniyet kalıbı!
İnternet kelimesi yerine gündelik hayatımızdaki herhangi bir kelimeyi yerleştirin, haldeki durumu yansıtacaktır. Çünkü hayatımıza dair bütün her şeyi kontrol altına alma hevesindeler.
Ve bu zihniyet kalıbındaki ikinci özellik ise ehveni şer dayatması:
Canım kontrol altına alınmış da olsa internetin (hâlâ!) var olması, kötünün iyisi değil mi? Ya internet tümüyle kalksaydı, değil mi efendim?
Ehveni şer (ehven-i şer) birkaç kötüden en az kötü olanı, kötünün iyisi demek.
Burjuva siyasetinde demokrasi adına düzen içi pek çok seçenek varmış gibi bir hava yaratılır. Böylece kötüler arasında iyisini tercih edebilirsin, bunun için de seçime katılıp oy kullanabilirsin.
Oysa tercih zorunluluğu ancak çok ama çok uç noktalarda kabul edilebilir. Mesela Leninin böyle bir örneği var: Ormanda yürüyorsunuz, karşınıza eşkıya çıkmış, ya canını ya malını diyor. Elbette malının verirsin canını kurtarırsın. (Yani bu anlamda sadece açık faşizm türü koşullarda, faşizme karşı olan burjuva siyasetleriyle geçici ittifaklar mubahtır!)
Ama her durumda önüne çıkan her eşkıyaya teslim mi olacaksın? Ehveni şer tercihi, bir siyaset tarzı haline getirildiğinde devrimcilik yerine kuyrukçuluk ikame edilmiş olur ve en iyimser hali de bütün her şeyin minik ıslahatlarla çözülebileceği reformculuktur Başka bir deyişle, ha bire burjuva siyasetine özgü ehveni şer peşinde olmanın, reelpolitik zorunluluk deyip her kapıyı bu maymuncukla açabilmeyi ummanın kaçınılmaz akıbeti siyasi maymunluktur.
AKP ile Cemaat arasındaki dalaşmada öncelikle ikisinin birden helak olması tercih ederiz. Ve devrimciler bakımından asıl tehdit ise hâkim sınıf klikleri olan bu iki kesimden güçlü olanıdır. Velhasıl kötünün iyisi olmaz ve AKP ile Cemaat çatışması da elbette katır ya da satır var denkleminden başka bir şey değildir: Ne kırk katır, ne kırk satır
Ama Kırk (40) hakikaten önemli!
Gündelik hayattaki katır mı satır mı ikilemi yanı sıra kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp ve 40 haramiler vb. zamana ve zemine uygun deyişler dışında, 40 sayısı Türk mitolojilerinde ve İslam inancında özellikle Kutsal bir sayıdır. Derler ki, Müslümanların sayısı 40ı bulduktan sonra Muhammed İslamı aleni şekilde ilan etmiştir. 40 kişi bir cemaattir.
Peki, şimdi seçimlerde yüzde 50 yerine (kutsal sayıyla) yüzde 40 alsalar ve yine iktidarda kalsalar ne yazar? Aldıkları ve alacakları oyların bu saatten sonra Saddamın yüzde 90 oyla seçim kazanmasından farkı olur mu?
MŞ ve siyasi düzeni hakkında artık yapılacak yeni bir tahlil ve söylenecek yeni bir söz pek kalmadı.
Sadece asap bozuyorlar. Sinkaflı küfürlerini dinlemekten bıktık usandık. Terbiyesizler. Çalıp çırptıkları ayyuka çıktı. Hırsızlar. Yalanları, pişkinlikleri internetlere düştü. Arsızlar. Dini, imanı hepten yağmalarının aracı yaptılar. Yobazlar. Neo liberalizm vahşetini, kapitalizmin bütün sömürü tekniklerini uygulamaktalar. Pis sömürgenler. Zorbalıklarında handiyse faşizme rahmet okutacaklar. Faşistler. Katiller.
Neymiş? İnternet kalkmıyormuş, kontrol altına alınıyormuş!
Alın bakalım.
Ama unutmayın, bizim açımızdan, sizleri kontrol altına almak da çözüm değil. Çözüm, sömürü ve zulüm düzeninizi, kırk katırınızı, kırk satırınızı tümüyle ortadan kaldırmak.
Yine unutmayın, hani bir de kırk gün, kırk gece düğün vardı ya
Defolup gittiğinizde o da olur inşallah!
Merkez komite üyesi olduğu iddiasıyla yargılandığı devrimci yol davası sonucu 10 yıl hapis yatmıştır. Dava sonunda söylediği sözler tarihe geçecek niteliktedir.
"son sözü söylememiz istenmiştir. dünya tarihinde ilk sözü spartaküs ve köleler söylemiştir ve anadolu topraklarında kendi tarihimizde ilk sözü şeyh bedrettin ve yoksul köylüler söylediler. bu sözler her çağda yankılanarak, vurgulanarak, yetkinleşerek paris komünü halklarından petersburg proletaryasına ve günümüze filistin'in küçük generallerine dek ulaştı geldi. çağımızda söz sırası artık proletaryanın ve ezilen halklarındır. ve uluslararası proletarya söz hakkını bütün dünyanın ezilen halklarına sömürü ve zulme karşı devrim çağrısı yaparak kullanıyor. türkiye'de devrimci yolcu olmak demek spartaküs'ün, bedrettin'in, marks'ın, lenin'in sözlerine sahip çıkmak, proletaryanın çağrısına uymak demektir. devrimci yolcular iç savaş günlerinde çeltekte ve iş yerlerinde, fatsa'da ve anadolunun dört bir yöresinde, tuzluçayır'da ve tüm gecekondu semtlerinde, odtüde tüm üniversitelerde işçiler ile köylüler ile öğrenciler ile kürtler ile ve emekçi halklarımızla faşizme karşı söylenmesi gerekenleri söylediler ama söyleyecekleri bitmemiştir.Ve şimdi bizden son sözü söylememiz isteniyor, ilk sözü binlerce yıl önce spartaküs ve kölelerin isyanı söylemiştir, son sözü ise sosyalizm ve işçi sınıfı söyleyecektir."
ayrıca savunmasında, tarihin kendilerini faşizme karşı örgütlendiklerinden dolayı değil, faşizme karşı örgütlenemediklerinden dolayı yargılayacağını söylemiştir.
"Yine unutmayın, hani bir de kırk gün, kırk gece düğün vardı ya
Defolup gittiğinizde o da olur inşallah!"
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.