Avrupada Faşizmin Yeniden Doğuşu ve Ukrayna makalesiyle dikkatleri üzerine çeken Eric Draitser, o makalenin yazıldığı günden bu yana neler değiştiğini anlattı
Eric Draitser New Yorkta çalışan bağımsız bir jeopolitik analisti. StopImperialism.org (emperyalizmi durdurun) adlı sitenin de kurucusu olan Draitser; CounterPunch, RT, Center for Research on Globalization (Küreselleşme Araştırmaları Merkezi) ve birçok diğer siteye de düzenli olarak katkıda bulunuyor. Draitserin BirGün Pazarda da yayınladığımız Avrupada faşizmin yeniden doğuşu ve Ukrayna makalesi tartışma yaratmıştı. O makalenin üzerinden geçen 3 haftada Ukrayna meydanlarında neler değiştiğini Draitsere sorduk.
» Birkaç hafta önce yazdığınız yazıda belirttiğiniz muhalefet niteliği bugün ne gibi değişiklikler yaşadı? Genişledi mi?
Avrupada Faşizmin Yeniden Doğuşu ve Ukrayna adlı makalemi yazdığımda, Nazi/faşist öğeler muhalefetin görünür bir parçası olsa da tam olarak herkesin adına konuşmuyorlardı. Hâlâ liberal ve barışçıl olarak adlandırabileceğimiz öğeler de vardı. Ancak, o zamanlar bu barışçıl öğelerin sayısı her ne olursa olsun bugün kaybolmuş durumdalar. Sağ Sektörün liderliğindeki faşistler, Svoboda ve diğerleri muhalefete egemen olmaya başladılar. Şiddeti kışkırtan, polisi öldüren ve hükümet binalarına saldıranlar bunlar. Uluslararası basında ateş ederken, tutsakları dövüp işkence ederken belgelendiler. Bunlar geride için için yanan bir yıkıntı bırakma arzusundalar.
Liberal öğelerle faşistlerin el ele çalıştıklarının yarattığı sözde çelişkili durumu söylemeden geçmemek gerek. Olay yerindeki her iki tarafın haberlerinde de Meydan Savunma Birimlerinin Nazi Dmitry Yaroshun liderliğindeki Sağ Sektörle beraber çalıştığını belirtiliyor. Bu ikisi arasında açık bir fark olduğu hikâyesi, bu noktada artık bir kenara itilmeli.
»Muhalefetin ideolojik lideri kim?
Bir yandan, muhalefet, II. Dünya Savaşında Ukraynayı bir Nazi kuklasına çevirme komploları kuran kötü şöhretli Nazi işbirlikçisi antisemitist Stephan Banderayı tüm dünyada kutsayarak, onu bir vatan hainindense bir milliyetçi olarak kabul ediyor. Bu bizlere, bu öğelerin bazıları arasında Rusyaya duyulan nefretin ne denli derin olduğunu gösteriyor. Günümüzdeki ideolojik lidere gelince, her grup kendi liderini ideolojik lider olarak gördüğünden kimse gerçekten lider değil. Sözde liberal muhalefet, neoliberal Yatsenyuku ve boksör Klitschkoyu liderleri olarak görüyor, ancak meydanda önemli ölçüde kontrol sahibi olmadıklarından bunun pek bir önemi yok. Birçok kişi, Svoboda grubunun neo-Nazi lideri Oleh Tyahnyboku hareketin önemli bir lideri olarak görüyor. Öte yandan Svododayı yeterince aşırı bulmayıp, Sağ Sektörün aleni Nazizmini ve Dmitry Yaroshu tercih edenler de var.
» Eylemler hâlâ ilk günkü taleplerle mi ilerliyor? Eylemciler taleplerinin ne olduğunu söylüyor?
Aslında Kievde artık protestolar değil, topyekûn bir savaş olduğunu söylemek gerek. En baştaki talep, Yanukovich hükümetinin Rusyayla, Moskovadan gelecek kredileri ve büyük bir kurtarma paketini garantileyecek bir anlaşmaya varmaktansa, Avrupa Birliğiyle reddettiği ticari anlaşmayı imzalaması yönündeydi. Ancak Bağımsızlık Meydanındaki protestolar hükümetin istifasını talep etmeye başladı. Ekonomik taleplerden rejim değişikliğine bu hızlı geçiş, Rusyayı, özellikle de Putini, hâlâ en büyük tehditleri olarak gören ABD-ABnin parmağını açıkça göstermektedir. Bu da, ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Victoria Nulandın sızdırılan meşhur telefon konuşmasında AByi s.ktir et demesiyle açıkça onaylanmış oldu.
Bugün, elbette, durum bir iç savaşa dönüştüğünden artık taleplerden bahsetmek mümkün değil.
» Sol, sosyalist kesimler ve anarşistlerin tavrı ne? Fraksiyonlar arası görüş ayrılıkları var mı? Bu kesimlerde eylemleri destekleyen var mı?
Ukraynadaki çeşitli sol görüşlü gruplar adına konuşamam. Ilımlı liberallerin sağcı faşistlerle işbirliği ettiklerini fark ettiklerini, bunun da bazılarının protestoları terk ederek evlerine dönmelerine yol açtığını sanıyorum. Ötekilerse bu öğelerle dava arkadaşlığı ediyorlar. Daha sol görüşlülere gelirsek, bu biraz daha karışık bir konu; bu konuda tahmini yorumlarda bulunmak istemem. ABDdeki solcularınsa, bir renkli devrim, rejim değişikliği ihtimali olduğunda bunu tanıyanlar ve Libya, Suriye ve başka yerlerde rahatlıkla NATOyla işbirliği içine girenler olarak ikiye ayrıldığını söyleyebilirim.
» Faşizm, ABD-AB ve Rusya dışında Ukrayna için başka bir seçenek var mı?
Başka bir ihtimal harika olurdu, ama son gelişmeleri göz önünde bulundurunca ben böyle bir ihtimal görmekte zorlanıyorum. Diğer seçenek federal bir devlet yaratarak, Rusya karşıtı Batıya, Rusya yanlısı Doğu ve Güneye yerel otonomluklar verip Kievi ortak başkent yapmak olabilir. Bu üç taraflı bir çözüm sunar; tarımla geçinen ekonomik olarak çökmüş olan batı kesime ABD-ABnin ekonomik yardım ve desteği sağlanırken, sanayileşmiş doğu, Rusyanın yatırımından yararlanmaya devam edebilir. Bunun içinse bir tür birleşmiş bir hükümet gerekir. Bu ilk birkaç hafta için dört dörtlük bir çözüm olabilirdi ancak korkarım ki artık çok geç.
» Bir iç savaş kapıda mı?
Bu bir iç savaşın başlangıcı. Artık keskin nişancıların çatılardan protestoculara ateş ettiği haberlerini alıyoruz. Elbette, ilgi gösterenlerimiz bunun standart bir istikrarsızlaştırma taktiği olduğunu, Mart 2011in ilk günlerinde Suriyede savaşı kışkırtmakta da kullanıldığını biliyor. Dera ve Hamada protestocuların yanı sıra kadınlarla çocukların da kim olduğu bilinmeyen keskin nişancılar tarafından öldürüldüklerine dair korkunç haberler okuduğumu, bunların suçununsa hiçbir kanıt olmaksızın Esad hükümetine yüklendiğini hatırlıyorum. Bu, insanlar arasında korku yaratmak, uluslararası gözlemcilerin gözlerinde hükümetin itibarını zedelemek için kullanılan bir taktik. Bu taktik iç savaşı hızla tırmandırır. Durumun ne derece tehlikeli hale geldiği açıkça görülüyor.
» Yazınız nedeniyle Rusyacı olduğunuz yönünde eleştiriler geldi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Anti-emperyalist bir konumum var, hep bu konumdayım. Eğer AB ve ABDnin Ukraynanın iç işlerine karışmasını ifşa ediyorum diye Rusyacı olarak görülüyorsam, o zaman Rusyacıyım. Ben de, Moskova gibi, Suriyedeki emperyalist savaşa karşı duruyorsam, bu beni Rusyacı mı yapar? Bu saçma bir düşünce. Halkların ve milletlerin kendi meselelerine karar verme hakkına inanan bir kimse hangi biçimde olursa olsun bütün emperyalist fetihleri reddetmelidir.
Ukrayna'da muhalefetin adımları ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediğini gösteriyor. Kızıl Ordu Askeri heykelinin yıkıldığı ülkede, Ukrayna Komünist Partisi'nin yasaklanması bekleniyor.
Güncelleme 14.46: Timoşenko'nun çok yakın bir tarihte Almanya Başbakan'ı Angela Merkel ile görüşeceği duyuruldu.
Güncelleme 14.41: İngiltere, Ukrayna'nın "karmaşık krizi"ne müdahil olmaması konusunda Rusya'yı uyardı. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'e göre, İngiltere Ukrayna'nın umutsuzca zor duruma düşen ekonomisine katkıda bulunmak istiyor.
Güncelleme 14.34: Meclis, Yanukoviç döneminde çıkarılan azınlık dillerinde kamu hizmeti alımı hakkı tanıyan yasayı iptal etti.
Güncelleme 14.23: Ukrayna Parlamentosu, devlet başkanının yetkilerini, Meclis Başkanı Aleksandr Turçinov'a verdiğini duyurdu. Parlamento, Dışişleri ile Eğitim ve Bilim bakanları da azledildi.
Güncelleme 14.20: Kendisinden haber alınamayan Devlet Başkanı Viktor Yanukoviçin, Harkov şehri yakınında üst düzey bir bürokratın villasında gizlendiği iddia ediliyor.
Yanukoviçin nerede olduğunun Ukrayna istihbaratı tarafından bilindiği ancak muhalif lider Yulia Timoşenkodan aldığı güvence sayesinde kendisine müdahale edilmediği belirtiliyor.
Ülkede, AB'nin arabuluculuğu ile yapılan anlaşmadan sonra, sağ sektör militanlarının İçişleri Bakanlığı'nda temsil edileceği iddia ediliyor.
Kiev'deki Kızıl Ordu Askeri heykeli yıkılırken, parlamentoda temsil edilen Ukrayna Komünist Partisi ve Yanukoviçi'n Bölgeler Partisi'nin yasaklanacağı belirtiliyor. Ülkenin güneyinde, yasaklanacağı iddia edilen partilerin destekçilerinin sokağa inmeye başladı.
Rus medyasının haber yapmasına da sansür getirileceği iddia ediliyor.
Öte yandan, Ukrayna'da yeni hükümetin 48 saat içinde kurulacağı belirtiliyor. Parlamento başkanı Aleksandr Turçinov, milletvekillerinin Salı'ya kadar yeni hükümeti kurması gerektiğini ifade etti.
sol
Şimdi yaşanan süreci ise söz konusu renkli devrimin ikinci aşaması olarak görebiliriz; ancak bir farkla: renkli devrimlerin ikinci aşamasında dünya siyasetine yeni bir hadise daha eklenmiştir ve bu yeni hadisenin adı vekâlet savaşlarıdır.
Fatih Yaşlı Gezi direnişi, yüz binlerce insanın ilk kez sokağı ve dolayısıyla devlet şiddetini deneyimlediği, bu yüzden de sokak ve şiddet üzerinden politize olduğu bir hadiseydi.
Siyasetle bu şekilde tanışmanın kuşkusuz bir takım sonuçları oldu. Bizi bu yazı bağlamında ilgilendiren sonuç ise şuydu: Dünyanın herhangi bir yerinde, sokakta polisle çatışan insanlar görüldüğünde, meselenin içeriğine vakıf olunmasa bile, o insanlara dair bir duygudaşlık geliştirmek, onların derdiyle hemhal olmak.
Kitleler açısından bakıldığında, böylesi bir duygudaşlık ve hemhal olma hissi elbette ki kötü değildir. Aksine, kitlelerin öfkesini diri tutar, Haziran günlerini hatırlamasına vesile olur ve hiç şüphesiz bir gün yeniden denmesi için de bir motivasyon kaynağı oluşturur.
Kitlelerden Ukrayna jeopolitiğini ya da Venezueladaki sınıf mücadelesini bilmeleri ve ona göre bir siyasal pozisyon belirlemeleri beklenemez, önemli olan az önce de söylediğim üzere bu olaylara bakarak kendi öfkelerini diri tutmaları ve motivasyonlarını devam ettirmeleridir. Ancak mesele siyasi özneler ve onların aydınları, kalem erbapları, yazarları, çizerleri olduğunda iş değişir; orada başka bir tartışmayı, son derece politik bir tartışmayı yürütmek ve tavizsiz, çok net bir tavır almak gerekir.
Meydan fetişizmi Türkiye solunun bir bölümünde, bir meydan fetişizmi ve bir sokak güzellemesi, sivil toplumculuğun yükselişine paralel bir şekilde, 80lerden itibaren mevcut olmuştur. Burada kastettiğim fetişizm ve güzelleme, sokağa önem verme, pratiği öne çıkarma, kitlelerle buluşma değildir; kastım, dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen bir kitle ayaklanmasına bakıp orada anında devrimci durum görmek ve meseleyi hem tarihselliğinden hem de sınıfsal bağlamından koparıp ona övgüler düzmeye başlamaktır.
Türkiyeyi ve dünyayı, sınıf mücadelesi ve emperyalizm temelli değil de, devlet-toplum ikiliği üzerinden okumak ve buradan hareketle, sokaktaki her kalabalığı ceberut devlete karşı sivil direniş olarak kodlayıp, öznesinin ve hedefinin ne olduğuna bakmaksızın kutsamak, onda özgürleştirici bir potansiyel keşfetmek ve ne idüğü belirsiz bir devrim düşü görmek, sözünü ettiğim fetişizmin temelini oluşturur.
Meydan fetişizmiyle malul bu bakış açısı, örneğin reel sosyalizmin çözülüşünü ve Berlin Duvarının yıkılışını hem insanlık hem de sosyalizm adına hayırlı görmüş ve selamlamıştır. Aynı bakış açısı, dünyanın farklı yerlerindeki emperyalist askeri operasyonları, barış, insan hakları ve demokrasi adına alkışlamış, hümaniter emperyalizme çanak tutmuştur. Ve aynı bakış açısı, Arap Baharında Tahrirdeki milyonlarla Libyadaki muhalifleri aynı kefeye koymuş, Suriye devrimine enternasyonal tugay göndermek fikrini ortaya atacak ya da katil Rusya Suriyeden defol diye eylem yapacak kadar akıl sağlığını yitirmiştir.
Bu bakış açısının taşıyıcılarının, yani kafalarında liberalizm adlı huniyle dolaşanların yeni duraklarının Ukrayna ve Venezuela olması hiç de şaşırtıcı değildir. Kitlelerde Haziranda ortaya çıkan ve yukarıda sözünü ettiğim duygudaşlık halinden güç alarak ve onu açık bir şekilde manipüle ederek, Ukrayna ve Venezuelada yaşananlara bakıp sokağın özgürleştirici potansiyelinden söz etmek ve yaşananın bir devrim olduğunu söylemek, sol kılığına girmiş liberalizmin son numarasıdır. Yapılmak istenen ise her iki ülkedeki muhalif zihniyeti, yani ABD-AB çizgisine eklemlenmiş ve liberal demokrasi söylemini dillendiren zihniyeti, Gezi sonrası Türkiye için bir rol model olarak göstermek, Gezinin içini bu söylemle boşaltmaktır.
Peki ama Ukrayna ve Venezuelada ne olmaktadır? Meselenin bizi ilgilendiren boyutu nedir? Bu noktada bu soruları yanıtlamaya çalışalım.
Ukrayna ve Venezuela: Vekâlet savaşının yeni cepheleri Ukrayna, uzun yıllardır Avrasya coğrafyasının jeopolitik merkez noktalarından biri olagelmiştir ve Soğuk Savaş sonrası dünyadaki egemenlik mücadelesinin aldığı biçim olan Atlantik-Avrasya mücadelesinde de bu önemini korumaya devam etmektedir. Çok basitçe ifade etmek gerekirse, Batı emperyalizminin Avrasyadaki varlığı ve Rusyanın gücünün enterne edilmesi için Ukrayna düşürülmesi gereken bir kaledir. Tam da bu nedenle Ukrayna kalesi bir renkli devrim aracılığıyla düşürülmüş, ancak sonrasında halk batıcı olmayan ve Rusya yanlısı güçleri tekrar iktidara getirmiştir.
Şimdi yaşanan süreci ise söz konusu renkli devrimin ikinci aşaması olarak görebiliriz; ancak bir farkla: renkli devrimlerin ikinci aşamasında dünya siyasetine yeni bir hadise daha eklenmiştir ve bu yeni hadisenin adı vekâlet savaşlarıdır. Atlantik-Avrasya mücadelesinde, yani yeni Soğuk Savaşta da tıpkı eskisinde olduğu gibi taraflar birbirleriyle sıcak çatışmaya girmekten kaçınmaktadırlar; ancak emperyalizm vekâlet verdiği gruplardan kendi çıkarları doğrultusunda savaşmalarını talep etmektedir. Dün Libyada ve bugün Suriyede yaşanan tam da budur. Şimdi ise Ukraynada ve Venezuelada vekâlet savaşının yeni cephelerinin açılmış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ukraynada sokağı elinde tutan ve halkın iktidara duyduğu haklı öfkeyi manipüle eden güçler açıkça milliyetçi-faşist bir karakter taşımaktadır. Yanı sıra muhalefetin en örgütlü kesimini oluşturan bu güçler, Avrupa Birliği ile, yani Merkel Almanyası ile doğrudan bir bağlantı içerisindedirler ve açık bir şekilde ABDnin ve ABnin Almanya merkezli dış politikasının jeopolitik çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler. Dahası, yolsuzluklar nedeniyle içeride bulunan renkli devrimin önemli isimlerinden Timoşenkonun salınmasının hemen ardından yaptığı konuşmada Ukraynadaki özgürlük hareketi tüm eski Sovyet coğrafyasına yayılacak demesi vekâlet savaşının bütün bir Avrasyaya yayılacağını göstermektedir.
Ukraynada muhalefetin bu niteliğinden söz etmek ne halkın haklı taleplerini görmezden gelmek ne de Yanukoviçin ya da Rusyanın yanında durmak anlamına gelir ama şunu da mutlaka not etmek gerekir: Batı emperyalizmi ile Rusya ve Çin arasındaki egemenlik mücadelesinde taraflar eşit pozisyonda değildir. Yani bugün itibariyle dünya kapitalist sisteminin hegemon gücü ABD ve AB bloğudur. Dolayısıyla mücadelenin taraflarını aynı kefeye koyan ve çubuğu net bir şekilde Batı emperyalizmine bükmeyen bütün analizler sol açısından hatalı olacaktır. Bunun da ötesinde, tıpkı Suriyenin bugün yaptığı gibi, bölgede emperyalizmin oyunlarını bozan ve ABD hegemonyasını sarsıp zayıflatan güçlerin varlığı, neresinden bakılırsa bakılsın, ilerici güçler açısından olumludur. Dolayısıyla yeni Soğuk Savaşta taraflara eşit mesafede durarak dünya kapitalist sisteminin hegemonik gücünü hedef tahtasına yerleştirmemek, radikalizm kılığına bürünmüş apolitizmden başka bir şey değildir.
Venezuelaya gelince ise, ABDnin Chavezin karizmatik liderliğinin son derece belirleyici olduğu devrimi yenilgiye uğratmak için Chavezin ölümünü bir fırsat olarak gördüğü ve Maduroyu devirmeye çalışacağı zaten öngörülebilir bir durumdu. Sahiden de öyle oldu ve Maduro iktidarı daha birinci yılını doldurmadan karşı-devrimci operasyon için düğmeye basıldı. Hükümetin fiyat kontrolleri getiren bir yasal düzenleme yapmasının ardından, Chavezci hükümetin yoksullar yararına izlediği iktisadi politikaların mağduru orta sınıflar sokaklara döküldüler ve Maduro iktidarını devirmek için harekete geçtiler. Nasıl ki Ukraynada muhalifler ABD ve Almanya ile görüşmüşse, Venezuelada da aynısı olmuş ve eylemciler muhalefetle ABDnin görüşmeleri neticesinde eylem kararı almışlardı.
Aslında Venezuela da tıpkı Ukraynanın Avrasya açısından kilit önemde olması gibi, ABDnin arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika açısından aynı önemi taşımaktaydı. Chavezci devrim hem sahip olduğu geniş petrol kaynaklarını izlediği milli politikalar açısından bir avantaja çevirmiş, hem de yoksullara yönelik sosyal politikaları finanse etmenin merkezine yerleştirmişti. Üstelik Venezuela, dış politika açısından bakıldığında hem Latin Amerikadaki diğer sol iktidarlar açısından maddi/manevi bir dayanak teşkil ediyor, hem de Atlantik eksenine karşı Suriye, İran, Çin, Rusya gibi ülkelerle işbirliğini geliştiriyordu. Dolayısıyla Venezueladaki sürecin de aslında bir başlangıç olduğunu, Maduro iktidarını çok daha zor günlerin beklediğini söylememiz yanlış olmayacaktır.
Emperyalizm olmadan olmaz Gezide, bizzat kendisi emperyalizmin ürünü olan bir iktidarın anti-emperyalist bir söylemi dillendirip direnişi sürekli dış mihraklara, faiz lobisine, ABDye, Almanyaya, İsraile bağlamaya çalışması ve milli iradeye karşı bir darbe girişimi var argümanını kullanması, gayet haklı olarak bu söylemin karikatürize edilmesine yol açtı. Ancak Ukrayna ve Venezuelada yaşananlar, bu karikatürleştirmeye dair son derece ironik bir durumun ortaya çıkmasını da beraberinde getirdi. Ukraynada ve Venezuelada emperyalizme işaret etmek de, yaşananların bir darbe girişimi olduğunu söylemek de bakın iktidarın Gezide söylediğinin aynısını şimdi siz söylüyorsunuz, ne farkınız kaldı onlardan şeklinde bir tepkiyle karşılandı.
Bu tepkilerin, yazının başında söz ettiğim ilk kez Geziyle birlikte politize olmuş kitleler tarafından iyi niyetle dile getirildiğinde anlaşılır bir yanı olduğu kuşku götürmez. Ancak söz konusu olan, Türkiyeyi ve dünyayı liberal bir perspektifle devlet-toplum ikiliği üzerinden okuyanların, analizlerine hiçbir şekilde emperyalizmi katmayıp, Gezinin rantını yemeye çalışmaları olduğunda, bunun hiçbir şekilde kabul edilmemesi gerektiği açıktır. Bu noktada sola düşenin iktidarın anti-emperyalizminin sözdeliğini ve sahteliğini ifşa ederken, gerek Türkiyede gerekse dünyada yaşananları, dünya kapitalist sistemini ve emperyalizmi denkleme dâhil ederek okumakta ve bu okumayı kitlelerle buluşturmakta ısrar etmek olduğu açıktır.
Faşizmi eskiden ordular eliyle yapıyorlardı, şimdi yoksul halkın çocuklarına yaptırıyorlar. Daha korkuncu demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri ağızlarından düşürmüyorlar utanmadan.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.