6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idam edilişlerinin kırk ikinci yıldönümü. Bizim kuşak kırk iki yıldır bu derin acıyı yaşıyor. Fakat bu acıyı daha derinden yaşayan, hatta daha oluşmadan hissederek önleme çabasına giren kuşkusuz Mahir Çayan ve arkadaşlarıdır. Kızıldere katliamının böyle bir acının yaşanmasını engellemek için geliştirilen eylem içinde gerçekleştiği ve söz konusu acıyı daha da büyütüp derinleştirdiği bilinen bir gerçektir.
Bizler kuşak olarak böyle büyük kahramanlıklar içinde ve derin acılar yaşayarak bu dünyayı tanıdık ve o gün bugündür yürüttüğümüz mücadeleye katıldık. Kuşkusuz bu büyük devrimci önderleri tanımadık, onlarla birlikte çalışmadık, fakat mücadele ruhumuzu ve bilincimizi onların yarattığı kahramanlıklar ve acılar içinde oluşturduk. Kim kimdir, pek bilmeyiz! THKP-C ile THKO neden ayrı iki örgüt oldu, fazla anlamayız! Ancak 1972 başından itibaren bu tür devrimci güçlerin faşizme karşı birlikte direndiğini ve Kızıldere yürüyüşünün bunun somut ifadesi olduğunu iyi bilir ve anlarız.
Bize söylendiğine ve sonradan öğrendiğimize göre, THKP-C ile THKO arasındaki temel görüş farklılığı ülkemizde gerilla mücadelesinin nereden başlayacağı noktasındaymış. THKP-C şehirden başlamalı derken, THKO kırdan başlamalı diyormuş. Velhasıl 12 Mart 1971 faşist-askeri darbesine karşı şehirlerde çok fazla planlı ve örgütlü olmayan silahlı eylemler geliştirildikten ve toplum silahlı propaganda ile uyarıldıktan sonra söz konusu bu görüş farklılığı da ortadan kalkmış. Nitekim Sıkıyönetim Askeri Cezaevinden kaçtıktan sonra yaptığı Genel Yönetim toplantısında Mahir Çayan, Şehirlerde yapılması gerekenin başarıldığı ve gerilla direnişinin artık kıra taşınması gerektiği değerlendirmesinde bulunmuş.
Diğer bazı eylemler gibi Mahir Çayan ve arkadaşlarını Kızıldereye götüren eylemlilik de işte bu anlayışın sonucu olarak gerçekleşiyor. Aralarındaki görüş ayrılığı da ortadan kalktığı için THKP-C ile THKO birlikte eylem yapıyor. Yani aslında birleşiyor ve bir örgüt haline geliyor. Kızıldere direnişi bunun somut ifadesi olarak gerçekleşiyor. Zaten amacı da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesini engellemek. Yani THKP-C Önderi Mahir Çayan, THKO Önderlerini kurtarmak için kendi yaşamını ortaya koyuyor! Buradaki birlik ve yoldaşlık ruhuna bakın! Buradaki halka ve devrimci değerlere bağlılığa bakın! Buradaki değerlendirme ve yenilenme gücüne bakın! Mahir Çayan demek işte bunlar demek! İşte bunlar Mahir Çayan çizgisini oluşturuyor. Türkiye sosyalizminin ve demokrasisinin devrimci çizgisi de işte bu oluyor. Türkiyedeki demokratik devrim mücadelesinin temelleri işte böyle atılıyor. Bunlar tartışmasız ve silinemez olan ülke ve halk gerçeğimizdir. Bunlar Türkiye devrimciliğinin çizgi esaslarıdır.
Gerçek böyle olmasına rağmen, kırk iki yıldır Mahir Çayan çizgisinde yürüdüklerini söyleyenler peki böyle mi davranıyorlar? Mahir Çayan direnişçiliğinin mirası üzerinde var olanlar bu mirasın gereğini yerine getiriyorlar mı? Kuşkusuz bu sorulara olumlu cevaplar vermek mümkün değil. Eğer cevaplar olumlu olsaydı, yani Mahir Çayanın devrimci çizgisi yaratıcı bir tarzda ve kararlılıkla uygulansaydı, o zaman Türkiye demokrasisinin durumu kuşkusuz çok farklı olurdu.
O zaman Türkiyede radikal demokrasi olurdu, AKP faşizmi değil. O zaman Türkiyeyi devrimciler yönetirdi, demogoglar değil. O zaman halktan en çok oyu demokratik güçler alırdı, faşist güçler değil. Kısaca kırk yıldır Türkiye toplumu faşist-oligarşik baskı ve sömürü altında değil, farklılıklara dayalı eşitlikçi ve özgürlükçü demokrasi altında yaşar ve yönetilirdi. Eğer kırk yıldır Türkiyeye faşist-oligarşik rejim hakim olduysa ve demokratik devrim başarıya ulaşmadıysa, bunun temel nedeni Mahir Çayanın mirası üzerinde yürüdüğünü söyleyenlerin Çayan çizgisini doğru ve yeterli bir biçimde uygulamamasıdır. Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya önderliklerinin akibeti de benzerdir.
Bunun da baş sorumlusunun eskinin Devrimci Yol Grubu olarak adlandırılan ve bugün de ÖDP olarak devam eden hareket olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle Devrimci Yol pratiğinin ve çizgisinin doğru değerlendirilmesi ve eleştirilmesi gerekir. Elbette bunu da Mahir Çayanın devrimci-demokratik çizgisi temelinde yapmak gerekir. Hem birlik ve hem de mücadele açısından bu çizginin Mahir Çayan gerçeğini nasıl tasfiye ettiğini görmek ve aşmak önemlidir.
Kuşkusuz birlik ve mücadele açısından Devrimci Yol pratiği de her zaman hatalı ve olumsuz değildir. Bu konuda olumlu tutum sergiledikleri dönemler de vardır. Örneğin 12 Mart faşizmi aşılırken devrimci gençliğin yeniden örgütlenmesini ifade eden Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği(ADYÖD) pratiği önemlidir ve olumlu yönü ağır basan bir pratiktir. Yine 12 Eylül faşist-askeri darbesi ardından geliştirilen Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi(FKBDC) örgütlenmesi de olumlu bir tarihi adımdır. Bunlar tüm sosyalist ve demokratik güçleri birleştirmeyi ve ortak örgütlülük içinde birlikte mücadele etmeyi içeren adımlardır. Mahir Çayanın birlik ve ortak mücadele çizgisine yakın adımlardır. Elbette olumluluk sadece örgütsel alanda atılan adımlarla sınırlı da değildir. Direniş mücadelesinde de benzer olumlu adımlar söz konusudur. Örneğin 1970li yıllarda egemen kılınmak istenen MHP faşizmine karşı direniş önemli ve olumludur. İçinde eleştirilebilecek çok şey bulunsa da, genel planda direniş çizgisinin esas alınmış olması olumluluğu ifade etmektedir. Kuşkusuz bu dönemde direnen sadece Devrimci Yol Grubu değildir, pasifist gruplar dışındaki tüm devrimci güçler bu tarihi direnişin içinde yer almıştır. Ancak en büyük grup olarak Devrimci Yolun direnişi seçmiş olması sonuç üzerinde ciddi etkide bulunmuştur.
Fakat Devrimci Yol Grubunun bunlar dışındaki pratiği olumsuzdur. Esas grup pratiğini belirleyen ise bu olumsuzluklardır. Örneğin ADYÖDten sonra AYÖDü dar grupçu yaklaşımla kurması ve devrimci gençlik örgütlenmesinin birliğini dağıtması çok olumsuzdur. Mahir Çayanın yarattığı birlik esas olarak burada yok edilmiştir. En büyük ve güçlü grup olmak tek başına hareket etmeyi veya herkesi kendine bağlamayı gerektirmez. Bu yaklaşım her şeyden önce demokratik değildir. Büyük grup demek, birlik ve mücadeleye öncülük etmek demektir. Demokratik büyüklük kendini pratikte böyle gösterir.
Yine 12 Eylül faşizmi karşısında geliştirilen FKBDCyi 1982 sonunda dağıtmak ve devrimci-demokratik hareketi 12 Eylül faşizmi karşısında birliksiz ve mücadelesiz bırakmak çok olumsuz bir pratiktir ve tarihin en ağır suçlarından biridir. Halbuki PKK deneyimi gösterdi ki, FKBDC direniş çizgisinde pratiğe geçirilseydi 1990ların başında Türkiyede demokratik devrim olacaktı. Eğer bu engellendi ve faşist-oligarşik sistem geçici başarı kazandıysa, bunda Kenan Evren cuntası değil, Devrimci Yol Grubunun FKBDCyi boşa çıkarması esas rol oynadı. Türkiye halklarını 12 Eylül faşizmi karşısında öncüsüz bırakan o dönemin Devrimci Yol sorumlusu olan Taner Akçam denen kişi oldu.
1990lardan bu yana da ÖDP pratiği Türkiye halklarını öncüsüz ve Türkiye toplumunu demokratik alternatifsiz bırakıyor. Ne kendisi öne geçip diğer demokratik güçleri birliğe ve ortak mücadeleye çağırıyor, ne de oluşturulmaya çalışılan demokratik birliklere katılıyor. Hep ayrı ve görünüşte tek başına durarak sürekli devrimci-demokratik güçlerin birliğini parçalıyor. Sanki rejim adına demokrasi hareketini marjinal ve parçalı konumda tutmakla görevlendirilmiş gibi. Peki bunun Mahir Çayanın birlikçi ve çığ gibi büyüyüp iktidar alternatifi haline gelen çizgisiyle ne alakası var?
Son 30 Mart seçimleri bir kez daha gösterdi ki, ÖDPnin bu parçalayıcı ve alternatif olmama çizgisi esas olarak sisteme fayda getiriyor. Sol demokratik güçleri parçalayarak CHP kuyruğuna takıyor. Kendi başına gibi görünüyor, ama aslında objektif olarak CHP kuyrukçuluğu yapıyor. Radikal demokratik güçlerin birliğini ve alternatif iktidar gücü haline gelmesini engelliyor. Sosyalist ve demokratik hareketi CHPlilik içinde eritiyor. Şimdi yeni bir radikal demokratik alternatif olarak Halkların Demokratik Partisi(HDP) geliştirilmeye çalışılırken de en ciddi engel olarak ÖDP ortada duruyor. Ne kendini feshediyor, ne de gelip HDP birliğine katılıyor. Kendisi de farklı bir demokratik alternatif sunmuyor. Peki bu durum nereye gidecek ve kime hizmet edecek? Bunun Mahir Çayan çizgisiyle uzaktan yakından bir ilişkisi var mı? Bunun radikal demokratik alternatifi etkisiz kılarak sisteme ve özellikle CHPye hizmet etmek olduğu açık değil mi?
Adına ne denirse densin ama bu durum artık kesinlikle bir son bulmalıdır. HDP önündeki ÖDP engeli kesinlikle aşılmalıdır. Bunun da en doğru yolu, kuşkusuz ÖDPnin Mahir Çayan çizgisine girerek günümüzde bu çizginin pratikleşmesi olan HDP birliği içinde yer almasıdır. Yok eğer böyle yapmıyorsa, o zaman kim olduğunu ve kimlere hizmet ettiğini ortaya koymalıdır. Yoksa radikal demokratik hareket bu görevi yapacak ve ÖDPyi gerçek ifadesine kavuşturmak zorunda kalacaktır. Bu temelde idam edilişlerinin kırk ikinci yıldönümünde büyük devrimci önderler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanı saygıyla anıyor, tüm devrimci-demokratik güçleri Mahir Çayan çizgisinde birleşmeye ve güçlü bir demokratik alternatif yaratmaya çağırıyoruz!
Yeni Özgür Politika
Selahattin Erdem; Özgür Politika da Duran Kalkan ın kullandığı mahlas tır.
PKK liderlerinden Duran Kalkan bugün örgütün Avrupa'daki yayın organı Özgür Politika'ya müstear isimle yazdığı yazıyla ÖDP'yi tehdit etti. Kalkan, Selahaddin Erdem imzasıyla yazdığı yazıda ÖDP'nin HDP'ye katılmasını istedi ve "HDP önündeki ÖDP engeli kesinlikle aşılmalıdır" dedikten sonra ekledi: "Yoksa radikal demokratik hareket bu görevi yapacak ve ÖDPyi gerçek ifadesine kavuşturmak zorunda kalacaktır"
PKKNIN YENİ HEDEFİ ÖDP
PKKnın Avrupa yayını Yeni Özgür Politikada Selahattin Erdem takma ismiyle yazılar kaleme alan örgütün lider kadrosundan Duran Kalkan, bugün ÖDP'yi tehdit etti. 1968 kuşağının önde gelen ismi Mahir Çayanın politik tutumuna sahip çıkan ÖDPyi, CHP kuyrukçuluğu yapmakla, solu parçalamakla suçladı.
Duran Kalkan bu kadarla kalmadı. 1968den bu yana Mahir Çayanın politik tutumunda söz edilen yazısında, ÖDPnin temsil ettiği Devrimci Yolun 12 Eylül rejimine karşı oluşturulan birlikteliği bozmakla suçladı.
O ifadeler şöyle:
Fakat Devrimci Yol Grubunun bunlar dışındaki pratiği olumsuzdur. Esas grup pratiğini belirleyen ise bu olumsuzluklardır. Örneğin ADYÖDten sonra AYÖDü dar grupçu yaklaşımla kurması ve devrimci gençlik örgütlenmesinin birliğini dağıtması çok olumsuzdur. Mahir Çayanın yarattığı birlik esas olarak burada yok edilmiştir. En büyük ve güçlü grup olmak tek başına hareket etmeyi veya herkesi kendine bağlamayı gerektirmez. Bu yaklaşım her şeyden önce demokratik değildir. Büyük grup demek, birlik ve mücadeleye öncülük etmek demektir. Demokratik büyüklük kendini pratikte böyle gösterir.
Yine 12 Eylül faşizmi karşısında geliştirilen FKBDCyi 1982 sonunda dağıtmak ve devrimci-demokratik hareketi 12 Eylül faşizmi karşısında birliksiz ve mücadelesiz bırakmak çok olumsuz bir pratiktir ve tarihin en ağır suçlarından biridir.
ÖDPYE TEHDİT GİBİ MESAJ
Duran Kalkan yazısında BDP öncülüğünde bir araya gelen sol grupların oluşturduğu HDPye katılmadığı için CHPye hizmet etmek ve solu parçalamakla suçladığı ÖDPyi, yazının son bölümünde adeta tehdit ediyor:
Son 30 Mart seçimleri bir kez daha gösterdi ki, ÖDPnin bu parçalayıcı ve alternatif olmama çizgisi esas olarak sisteme fayda getiriyor. Sol demokratik güçleri parçalayarak CHP kuyruğuna takıyor. Kendi başına gibi görünüyor, ama aslında objektif olarak CHP kuyrukçuluğu yapıyor. Radikal demokratik güçlerin birliğini ve alternatif iktidar gücü haline gelmesini engelliyor. Sosyalist ve demokratik hareketi CHPlilik içinde eritiyor. Şimdi yeni bir radikal demokratik alternatif olarak Halkların Demokratik Partisi(HDP) geliştirilmeye çalışılırken de en ciddi engel olarak ÖDP ortada duruyor. Ne kendini feshediyor, ne de gelip HDP birliğine katılıyor. Kendisi de farklı bir demokratik alternatif sunmuyor. Peki bu durum nereye gidecek ve kime hizmet edecek? Bunun Mahir Çayan çizgisiyle uzaktan yakından bir ilişkisi var mı? Bunun radikal demokratik alternatifi etkisiz kılarak sisteme ve özellikle CHPye hizmet etmek olduğu açık değil mi?
Adına ne denirse densin ama bu durum artık kesinlikle bir son bulmalıdır. HDP önündeki ÖDP engeli kesinlikle aşılmalıdır. Bunun da en doğru yolu, kuşkusuz ÖDPnin Mahir Çayan çizgisine girerek günümüzde bu çizginin pratikleşmesi olan HDP birliği içinde yer almasıdır. Yok eğer böyle yapmıyorsa, o zaman kim olduğunu ve kimlere hizmet ettiğini ortaya koymalıdır. Yoksa radikal demokratik hareket bu görevi yapacak ve ÖDPyi gerçek ifadesine kavuşturmak zorunda kalacaktır.
TARTIŞMA MAHİR'LE BAŞLADI
HDPli kuruluşunun ilk aylarında İmralıya giden BDP heyetine Abdullah Öcalan, Mahirin bana verdiği bir emanettir ve ben 40 yıllık süre içerisinde bu emaneti en iyi şekilde yerine getirmek için uğraştım. Şimdi bu emaneti HDPye teslim ediyorum. dedi. Bu ifadeler üzerine BirGün gazetesinden Emir Yıldız, Mahir Çayanın mirası emin ellerde. başlıklı bir yazı kaleme aldı ve Öcalanın sözlerini eleştirdi.
HDP, içinde birçok sol grubun yer aldığı, ancak çoğunluğunun BDPden geçişlerle birlikte Kürt siyasetinin etkili olduğu bir siyasi parti.
Özgürlük ve Dayanışma Partisinin ise HDP içindeki bileşenlerden biri olmayı reddetmesi üzerine PKKnın yayın organları ve Kürt siyasetinin yeni hedefi ÖDP oldu.
PKKnın Avrupadaki yayın organı Özgür Politika da, mahlas isimle kaleme aldığı yazıda ÖDPyi tehdit eden PKKnın lider kadrosundan Duran Kalkana cevap geldi.
Odatvnin dün yaptığı haber sonrasında ÖDPyi hedef alan Duran Kalkanın yazısı tartışılmaya devam ediliyor.
Kalkan, Selahaddin Erdem mahlas ismiyle yazdığı yazısında, ÖDPnin HDPye katılmasını istedi ve partiye yönelik adeta tehditlere varan satırlar kaleme aldı.
Odatvnin haberi sonrasında ÖDPye yakınlığıyla bilinen muhalif.org sitesinde, mahlas isim olduğu iddia edilen Emir Yıldız, Duran Kalkana cevap verdi. Emir Yıldız isimliyle yazılan yazı, sosyal medyada ÖDPnin hesaplarından da paylaşıldı.
Emir Yıldız yazısında, Duran Kalkanın asıl derdinin ÖDP olduğuna dikkat çekerek, HDPnin önündeki en büyük engel olarak ÖDPyi ilan ediyor ve bu engelin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor. Bunun için de ÖDPyi zaman kaybetmeden HDPye katılmaya çağırıyor(!). dedi.
Yıldız, ÖDPnin HDP içinde yer almayacağını vurgulayarak, ÖDP, içerisinde yer almamakla birlikte HDPnin politik iradesine saygı duyduğunu ve eleştirel bir dayanışma içerisinde olacağını en başından itibaren ifade etti. Bugün de bunun ötesinde söylenecek farklı bir şey yok. ifadelerine yer verdi.
Yazının tam metni şöyle:
"Yeni Özgür Politika Gazetesinin 5.05.2014 tarihli sayısında Selahattin Erdem imzasıyla yayınlanan Mahir Çayanın çizgisi başlıklı yazıda geçmiş devrimci hareketimize ve ÖDPye yönelik kimi değerlendirmeler yapılıyor.
Geçmiş devrimci harekete yönelik kafa karışıklığının çarpıcı örneklerinin yer aldığı yazıyla polemik yapmak derdinde değiliz. Mahir Çayanın çizgisinden radikal demokrasi çıkarmanın nasıl bir şaşkınlıkla başarılabildiğini doğrusu merak ediyoruz!
Zaten yazarın asıl derdi de ÖDP. Yazar, HDPnin önündeki en büyük engel olarak ÖDPyi ilan ediyor ve bu engelin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor. Bunun için de ÖDPyi zaman kaybetmeden HDPye katılmaya çağırıyor(!).
Üzerinde çok da durmaya gerek olmayan bu konudaki tartışma için, daha önce de pek çok kez ifade edilen bir kaç şeyi hatırlatmak yeterli olacaktır.
ÖDP, içerisinde yer almamakla birlikte HDPnin politik iradesine saygı duyduğunu ve eleştirel bir dayanışma içerisinde olacağını en başından itibaren ifade etti. Bugün de bunun ötesinde söylenecek farklı bir şey yok.
ÖDPye ve ötesine gelince o da bizim sorumluluğumuz. Bizim ne yapıp ne yapmayacağımıza karar verme yetkisini şimdiye kadar kimseye vermedik. Kimsenin haddine de değil. Tarihe epey bir merakı olduğu anlaşılan yazar hareketimizin geçmişine bakarak da bunu kolayca görebilir.
Yazının sahibine soruyoruz, böylesi bir üslup içerisinde şimdi ÖDPye saldırmanın ne anlamı var? ÖDPnin birleşik bir muhalefet hareketine yönelik çabaların içinde yer aldığı ve sol içinde ortak mücadele zeminlerinin geliştirilmesinin gerektiği zamanda böylesi bir tartışmanın kime nasıl bir faydası olabilir? Devrimci-sosyalist güçleri rekabetten uzak, daha çok dayanışmacı ilişkiler kurmasına dönük devrimci sorumluluk çağrısı karşısında adeta ÖDPye karşı mücadele çağrısı yapan sorumsuzluk nasıl bir aklın ürünüdür?
Yürüyüşümüz, kendi bağımsız devrimci yolunda Erdoğanın ülkenin geleceğini teslim almaya çalışan diktatörlük arayışına engel olacak birleşik bir muhalefet hareketini geliştirerek ve tüm sol-demokratik güçlerle dayanışma içerisinde sürecektir.
Mahir Çayanın çizgisinden radikal demokrasi çıkarmanın nasıl bir şaşkınlıkla başarılabildiğini doğrusu merak ediyoruz!
Verilen cevabın en çok bu kısmını beğendim. Marks ve Engels'i aştıklarını iddia edip radikal demokrasi mücadelesi verdiklerini söyleyenlerin Mahir Çayan adı üzerinden ÖDP'yi tehdite kalkışmaları gerçekten merak uyandırıcı. Kürt hareketi diğer bileşenlerini yeterli görmüyor ki, ÖDP'yi de kendi kuyruğuna takmak istiyor.
Bu ileti en son umut
tarafından 06.05.2014- 18:18 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
HDP tıpkı BDP gibi kürt siyasal hareketi algısından uzaklaşmış değil. Bu yüzden ÖDP'yi de içine katmaya çalışıyor. CHP'ye kuyrukçuluk yapacağına gel bize kuyrukçuluk yap demeye getiriyor
HDP tıpkı BDP gibi kürt siyasal hareketi algısından uzaklaşmış değil. Bu yüzden ÖDP'yi de içine katmaya çalışıyor. CHP'ye kuyrukçuluk yapacağına gel bize kuyrukçuluk yap demeye getiriyor
BDP ve HDP konusundaki algı sadece algı olsa iyi, algı değil çünkü gerçek. ÖDP'yi içlerine katma konusunda bu kadar iştahlı davranmalarının nedeni de HDP'nin sol bir Türkiye partisi olduğu konusunda bir izlenim yaratmak. Ben şuna inanıyorum, ÖDP bu oluşuma katılsa dahi HDP'nin bir kürt siyasal hareketi olduğu gerçeği değişmeyecek. HDP'nin 30 Mart seçimlerinde hiç bir başarı kazanmamasının nedeni de bu. Toplum HDP'nin isim değiştirmiş BDP olduğuna inanıyor. Gerçek bu değil mi?
Şöyle bir soru çıkıyor ortaya, HDP toplumdaki bu algıyı nasıl değiştirebilir? ÖDP oluşuma katılsa bile bu algı değişmeyecekse, TKP'nin katılmasını mı isteyecekler
Şöyle bir soru çıkıyor ortaya, HDP toplumdaki bu algıyı nasıl değiştirebilir? ÖDP oluşuma katılsa bile bu algı değişmeyecekse, TKP'nin katılmasını mı isteyecekler
ÖDP de TKP de, Halk Cephesi de, Halkevleri de böyle bir oluşuma katılmaz. Algının değişmesi için ortadaki gerçeğin değişmesi gerekiyor. Kürt hareketi Türkiye'nin partisi olduğunu sadece sözle değil eylemlerle de gösterirse bu algı değişebilir. Bunu inandırıcı bir şekilde yapamadıkları sürece BDP ve HDP yüzde altıyı veya yüzde yediyi geçemeyecektir.
Halk TV'de yayınlanan Semra Topçu ile Güne Başlarken'e konuk olan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, HDP'ye katılmaları yönünde PKK tarafından tehdit edildiklerini öne sürdü...
ÖDP'den PKK'nın HDP ulitmatomuna sert yanıt! ÖDP'den PKK'nın HDP ulitmatomuna sert yanıt! ÖDP'den PKK'nın HDP ulitmatomuna sert yanıt!
KCK'nin lider kadrosu içinde olan Duran Kalkan'ın Selahattin Erdem mahlasıyla Özgür Politika gazetesinde yayınlanan yazısına ÖDP cephesinden sert tepki geldi. Kalkan, HDP'nin önündeki en büyük engelin ÖDP olduğunu vurguladığı yazısında ÖDP'yi HDP'ye katılmaya ya da kendini feshetmeye çağırmıştı.
DURAN KALKAN'DAN ÖDP'YE ULTİMATOM
ÖDP'nin tek bir siyasi işlevi olduğunu bunun da CHP kuyrukçuluğu olduğunu savunan Duran Kalkan, Devrimci Yol geleneğini sert eleştirilerle hedef aldığı yazısında "HDP önündeki ÖDP engeli kesinlikle aşılmalıdır" dedikten sonra "Yoksa radikal demokratik hareket bu görevi yapacak ve ÖDPyi gerçek ifadesine kavuşturmak zorunda kalacaktır" diye yazmıştı.
ÖDP BAŞKANI HALK TV'DE YANIT VERDİ
Duran Kalkan'ın yazısı ÖDP cephesinde "tehtid" olarak yorumlanırken Genel Başkan Alper Taş Halk TV ekranlarında konuyu değerlendirdi. ÖDP'nin kendi iradesi olan bir parti olduğunu vurgulayan Taş, HDP'ye saygı duyduklarını ama politik olarak farklı düşündüklerini kaydetti. HDP'nin batı illerinde yalnızca BDP seçmenlerinden oy aldığını hatırlatan Alper Taş, "HDP ile BDP arasında zaten bir fark yok" dedi.
İşte Alper Taş'ın açıklamaları:
BU YAZI SAYGISIZ BİR YAZI! ÖDP KENDİ KADERİNİ KENDİSİ BELİRLER!
"HDP'ye katılmazsanız biz de sizi hizaya getiririz manasında bir ifade var. O insanın Duran Kalkan olup olmadığını bilmiyorum. Ama bu yazı saygısız bir yazı. Yukarıdan ve emredici tarzlar sol siaswetin kültüründe olacak bir tarz değil. Biz kendi kaderimizi kendimiz belirleriz. Kendi takdirimizdir. BİZ HDP tartışmalarına baştan katıldık. Arkadaşlar bizi davet ettiler. Geldik katıldık ve fikrimizi söyledik."
HDP PROJESİ PARÇALI, KOPUK, İNORGANİK
Bu proje parçalı ve bütünlüğü olmayan bir proje. Elmalar ve armutların biraraya geldiği bir proje. Ufku ve sınırı Kürt sorunundan ibaret bir proje. İlişkiler bağlamında kopuk ve organik olmayan bir yapı olarak gördük. Politik olarak durduğu yerin doğru olmadığını ve kimlikler meselesi dışında bir sözü olmadığını düşünüyoruz. Kapitalizmin krize girdiği bir zeminde Türkiye solunun anti kapitalist ve anti emperyalist bir çizgiye oturması gerektiğini düşünüyoruz. Elbete kimliklerin özgürleşmesi de solun bir sorunudur. Ama öncelik sınıfsal sorunlardır.
HDP'NİN BDP İLE BİR FARKI YOK
Ancak öncelik kimlikler değil sınıfsal sorunlar olmalıdır. HDP'nin batıdaki Kürt seçmenden oy alamamasının sebebi de sosyal sınıfsal sorunlara seslenmemesidir. Bu yanıyla BDP ile arasında bir fark da kalmadı. HDK'nın oluşturduğu zemine saygı duyuyoruz. Politik olarak içinde yer almıyoruz, ama karşısında da değiliz. Solda birleşik bir muhalefet zemini arayışı içindeyiz."
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.