Kürt cumhuru, kimi, neyi ve neden seçer?
Melih Pekdemir
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını nihayetinde Kürtler seçmiş olacak! Lamı cimi yok. Böylece ya Diktatör Başkan (Reis!) ya Cumhurbaşkanı seçilecek. Yani Kürtler bu seçimleriyle bir nevi kendi kaderlerini (ve kendi kaderleriyle birlikte Türklerin de kaderini) tayin etmiş olacaklar.
Tarihte böyle paradoksal durumlara pek sık rastlanmaz.
Ortadoğuda artık Kürtlerin de başrole soyunduğu gelişmeler yaşanırken, ilk sinyali S. Süreyya Önder Diyarbakırda düzenlenen mitingde vermişti: Size, Abdullah Öcalanın son defa olarak selamını getiriyoruz. Önümüzdeki yıl Öcalan bu meydanda size selam verecektir.
Nitekim AKP çözüm sürecine siyasi zemin denilen ve beklenen hamleyi yaptı. Zalim Şahısın (ZŞ) adaylığından önce zorunlu bir hamleydi. 10 Ağustosa kadar ilk turu geçebilmek, 24 Ağustosa kadar ikinci turu alabilmek için başka çaresi yoktu.
Madem kostaklandıkları gibi ZŞ ilk turda kazanabilirdi, öyleyse bu Kürt paketinin manası ne? Demek ki öyle bir inançları sahiden yok. ZŞ için ilk tur hiç de garanti değil.
Tasarının tıyneti adından belli gibi: Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair kanun. Böylece Kürt yerine yine terör deniyor. Kürtsüz çözüm yumurtasız omlettir, Tayyipli yalan yumurtalı omlettir, yerseniz! Peki, bu tasarı hakkında tarihsel ya da yetersiz ama iyi adım ne demek? Yetmez ama evetlerden yeterince ders çıkarılmadı mı? Çıkarılmamış.
Üstelik tasarıda meclise değil hükümete, namı diğer ZŞye tam yetki veriliyor. Diyalog aslında monolog halini alabilecek. Ve üstelik en tehlikelisi, altını çizerek söylüyorum, terör kavramıyla IŞİD, Nusra gibi hakikaten terör örgütleriyle müzakereler de yasal zemine oturacak!
Peki Kürtler? Daha önce bu tür alengirli siyasetleri alaturka çözüm tarzına alakurda destek diye özetlemiştim. Nitekim Öcalan tarihsel derken, Bayık bir nevi yemezler tepkisini gösterdi. KCK zaten 30 Mart seçimleri sonrasında Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşemez, Türkiye demokratikleşmeden Kürt sorunu çözülmez! demişti. Bakalım Türkiyenin demokratikleşmesinin hayattaki sahici karşılığı nasıl olacak?
Kürtler bir yandan yıllardır verdikleri mücadelenin semeresini almak üzereyken, diğer yandan Ortadoğuda kendileri için (şimdilik) epey olumlu bir konjonktür içindeler. Ama konjonktür çok kısa sürede olumsuzluğa da dönüşebilir. (Rojava, mesela IŞİD saldırısına uğrayabilir, Barzani, kendi bağımsız Kürdistanı uğruna PKKyi harcayabilir.)
Musul petroldür, şimdi IŞİDe aittir. Kerkük petroldür, şimdi KBYye aittir. Kürdistan sorununun adı artık petroldür. Tarih bir köprüdür, altından çok sular akar. Barzani, Kerkük Kürtlerin Kudüsüdür deyip bağımsız Kürdistan seçeneğini ortaya koydu. Oysa ZŞ, 9 Ocak 2007 tarihinde Kerkükte oldubitti peşinde koşanları tehdit etmekteydi. O şimdi Barzaninin kankası. Gerçi ABDnin şimdilik Kürdistanın bağımsızlığını istemediği söyleniyor. Şimdilik. Ama İsrail istiyormuş. Ne gibi?
Öyleyse, son gelişmelerle birlikte Kürt sorunundan değil Kürdistan sorunundan söz etmek lazım. Ve onun çözümü için ZŞnin kararı yeterli değil, gücü de yetmez, yetmiyor. Son IŞİD saldırısında Kimse Türkiyeyi test etmesin demişlerdi. Çünkü cevap anahtarlarını yine çalmış olabilirlerdi! Ama artık Ortadoğuda figürandırlar. Cevap anahtarında Kürdistan yazdığını öğrendiler. AKP Kürdistan kavramını artık seviyor. Hüseyin Çelik, Onların adı Kürdistan ve bu kabul edilmeli. Onlar bizim kardeşimizdir dedi. Adında Kürdistan geçen bir parti resmiyet kazandı ve Barzani hattındaki Türkiye KDP sahneye çıktı. Acaba Barzani Kürdistanı da KKTC statüsünde mi görülmek isteniyor? Göreceğiz.
Şimdi önemli olan şudur: Bağımsız Kürdistan ve Kürt ulusal birliği çağrıları yapılırken, böyle bir çağrının HDP için anlamlı bizler için çok anlamsız olması bir yana, Ortadoğuda Serok kim olacak, Barzani mi Öcalan mı? şeklindeki stratejik sorunun cevabı elbette önemli. ZŞ ve AKP Barzaniyi ve KDPyi tercih ederken, Kürt seçmenler (PKK, HDP) ZŞyi nasıl ve neden tercih edecek?
Evet, Kürtler kendi kaderlerini içlerine sinecek şekilde tayin edebilecekse, onlara kızmaya kimsenin hakkı yoktur. Kendi iradeleri böyledir. Ama böyle bir tercihte bazı ulusal haklar adına diktatörlüğe destek vermek gibi bir kader, kötü bir kaderdir elbette. Bunu da anlatmaya devam ederiz.
Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını kullanmalarını kabul ederiz. Ama Kürt-Türk emekçilerini diktatöre teslim edecek bir kadere ortak olmayız.
Üstelik şöyle bir vahim tablo daha çiziliyor: IŞİD saflarında 700 kadar Türk savaşıyormuş. Bunlar AKPnin Türkiyedeki milisleri olur diyenler var: Asmak kesmek, kelle uçurmak, kırk haramiler sözü gerçek oluyor.
Böyle bir ortamda Kürt cumhuru, kimi, neyi ve neden seçerse, bizlerin kaderine de öyle yön vermiş olabilecek. Ne demişti Orhan Gencebay? Bana kaderimin bir oyunu mu bu? Aldı sevdiğimi verdi zulümü...
Ama Arabesk takılacak halde değiliz. Sonuçları kaderimizin kötü bir oyunu diye kabul edemeyiz ki...
Şimdi önemli olan şudur: Bağımsız Kürdistan ve Kürt ulusal birliği çağrıları yapılırken, böyle bir çağrının HDP için anlamlı bizler için çok anlamsız olması bir yana, Ortadoğuda Serok kim olacak, Barzani mi Öcalan mı? şeklindeki stratejik sorunun cevabı elbette önemli. ZŞ ve AKP Barzaniyi ve KDPyi tercih ederken, Kürt seçmenler (PKK, HDP) ZŞyi nasıl ve neden tercih edecek?
Yazarın sorduğu soru haklı bir soru. Kürtler Erdoğan'ı neden tercih eder? Kürtlere barış, özgürlük ve demokrasi getireceği için mi?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.